O Gece

502 16 31
                                    

Zaman: Tılsım'ın öldüğü günün gecesi

Mekan: Dağ Hanlığı

"Alpagu Batuga'nın boynuna yay kirişi gerdi... -yaşıyor ama aklını yitirdi... -konuşmuyor ve... "

Güm güm güm...

"Çolpan Han'ım?"

Güm güm güm...

"Çolpan?"

Güm-

"Çolpan!"

Kulaklarımdaki uğultudan daha güçlü iki elin omuzlarımdan sarsmasıyla geldim kendime. Karşımda duran adamın gözleri bile yabancıydı artık. On bir yıldır her gece düşümde görmeyi dileyerek yattığım gözler bile...

Saltuk burada, Batuga aklını yitirdi, ablanın emanetine bile sahip çıkamadın...

Alpagu Batuga'ya da kıydı...

Ne ara otaktan çıktım, atıma bindim, obayı terk ettim bilmiyorum. Kulaklarımda çınlayan Saltuk'un sesi; yüreğimden bedenime yayılan, tenimi saran o korku ele geçirmişti beni. Arkamdaki atlının bağırışlarıyla daha da sıkı sarıldım yulara. Ruhumu saran panik aklıma ulaşamamıştı daha. Sakin ve planlı hareket etmezsem Saltuk'un beni yakalayacağının farkındaydım ama burası benim obamdı. Benim Dağ'ım, benim ormanlarım, benim yurdum.

Benim yeğenim, benim canım...

Yolumu uzatacağını bilsem de sapa bir orman yoluna yönelttim atımı. Gecenin karanlığında, sık ağaçların arasında ilerlemek benim için bir zorsa; Saltuk gibi yolunu bilmeyen biri için bin zordu. Kahırlar olsun ki Saltuk iyi bir iz sürücüydü ve pes etmezdi. Etmedi de. Şafağın sökmesine az kalmıştı ama ben yeğenime gitmek, Batuga'yı bağrıma basıp her şeyin geçeceğini söylemek yerine hala ormanın derinliklerinde Saltuk'la kovalamaca oynuyordum.

"ÇOLPAN!"

Bir zamanlar kalbimin kanatlanıp uçmasına sebep olan inadı bu gece de bırakmamıştı peşimi. İçimden kahırlar da etsem, yüzüne bağırmak, kılıcımı çıkarıp karşısına geçmek, ilk aşkımı yere serip kalbine kılıcımı saplamak da istesem sessizce daha da derinlere sürdüm atımı. Bu attan inersem Batuga'ya ulaşamayacağımı bilecek kadar tanıyordum kendimi. Saltuk'un karşısına geçersem, gözlerine bakarsam, sesini duyarsam Batuga için bile olsa onu öldüremezdim. Ben onu öldüremezsem, o beni durdururdu.

"ÇOLPAN!"

Şafak sökmeden kurtulmak zorundaydım Saltuk'tan. Gün ağarırsa eliyle koymuş gibi bulurdu beni. Ağaçlar iyice sıklaşmış, atım iyice yavaşlamış, çarptığı dallardan dolayı huzursuzlanmaya başlamıştı. Planım, anın telaşıyla fark edemesem de, pek parlak değildi anlaşılan. Saltuk'un beni bu kadar uzun süre takip edebileceğini, bu kadar vakit kaybedebileceğimi düşünmemiştim. Şimdi ne yaparsam yapayım gün ağarmadan ulaşamazdım saraya. Sürgün edilmiş bir Han olarak gündüz vakti saraya girmem de imkansızdı. Atımı durdurup hızla indim üstünden. Boynuna hafifçe vurmamla beraber uzaklaşan atımın tam tersi yönde sessizce ilerlemeye başladım. Bu Saltuk'u biraz oyalardı. Ben de saklanacak bir yer bulurdum o arada. En nihayetinde gündüz saraya dönmek zorunda kalacaktı, o zamana kadar saklansam yeterdi. Sonra atımı bulur, gecenin karası tekrar çökene kadar bekler, gider yeğenimi alırdım.

Batuga yaşıyor ama aklını yitirdi...

Daha önce gitmeliydim saraya. Hatta ne pahasına olursa olsun Alpagu'nun Batuga'yı götürmesine izin vermemeliydim. Obamı başıma yıksa da korumalıydım bana kalan tek emaneti. Ama ben acıma sarınıp atının üstünde usul usul ağlayan minik çocuğu görmedim bile.

Destan - SalPanWhere stories live. Discover now