Kapı Part 3

95 13 47
                                    

Akşama kadar uyudu Çolpan. Sonunda Kün Ata'nın ziyaretiyle uyanmaya mecbur kalmıştı ama Saltuk otağı terk etmeden açmamıştı kapıyı. Kün Ata'nın da elinden bir şey gelmezdi gerçi ama adam Han'ının acısını azaltmak isterdi hiç değilse.

Kapının önünde dört dönen adam Kün Ata'nın yüzünü gördüğünde anlamıştı diyeceklerini konuşmadan, durum iyiye gitmiyordu. Az önce yanlarına gelen Batuga Saltuk içeriye yeltenemeden koydu elini omzuna. Teyzesiyle konuşmak isterdi o da, kadının hastalandığını duyduğundan beri söyleyecekleri yumru olmuştu boğazında. Saltuk sevdiğinden uzak kalmaya dayanamasa da Çolpan için kabul etti geri çekilmeyi. Perisinin yeğeniyle konuşmaya ihtiyacı vardı. Moral ya da veda... Çolpan yıllarca beklemişti Batuga'sına kavuşacağı günü.

Saltuk dolu gözleri ve çökük omuzlarıyla indi merdivenleri. Oba halkı hanlarının durumunu duyduğundan beri telaş içindeydi, adamın hali daha da endişelendirdi herkesi. Saltuk'un gözü ise görmezdi sebep olduğu karmaşayı. Aş otağına gidip koca iki testi kımız aldı tenhadaki bir ağacın altına geçmeden önce. Gözleri uzak da olsa seçebildiği otağın kapısında, dudakları testinin ağzında, içti yaşayamadığı hayata.

Yüreği sıkışırdı adamın. Sanki Çolpan'ın yerine girmişti çoktan kurgana. Hala kabullenemezdi başına gelenleri. Sanki gökten bir ışık inecek, 'Her şey kötü bir rüyaydı, geçti' diyecek, onu sarıp sarmalayıp o kara günden öncesine götürecek, bunca acı hiç yaşanmamış olacak gibi hissederdi. Sanki Toygar Han'ın karşısına geçip 'Ben senin kızına öyle bir vuruldum ki, vermeyeceksen öldür beni de kurtulayım bu dertten.' demek için vakti olacakmış gibi...

Kederle güldü Saltuk gözünden süzülen yaşlara aldırmadan. Toygar Han ve Tılsım Bike'nin öldüğü şafaktan saatler, o hain saldırıdan dakikalar önce bir bitik yazmıştı sevdiğine. Çolpan bilmezdi, Saltuk'sa bunca yıldır göğsünde taşırdı. Okuya okuya eskitmişti, her okuduğunda Çolpan'la kaybettikleri güzel günlere yanmıştı.

'Gözleri en parlak yıldızları kıskandıran Dağ güzeli,' derdi bitikte.

'Dayanamam hasretine, insafsız sevdiğim. Çek hançerini, yar göğsümü; üreğim can çekişir zaten yokluğunda. Her nefeste kokunu ararım, gözümü her kapadığımda hayaline kanarım. Acun dar gelir artık, ruhum bedenime sığmaz. Avazım çıktığı kadar bağırmak isterim yüreğimdeki bu acıyı, savaş meydanında aldığım hiçbir yara kıyaslanamaz sensizlikle.

Ben artık dayanamam akşam yıldızım. Bugün döneceğiz saraya, döner dönmez süreceğim atımı yanına. Çıkacağım babanın karşısına, haykıracağım sevdamı. Ne olacaksa olsun, böylesi de öldürmez mi beni her nefeste sanki?

Bugün bizim için kader günü sevdiğim. Ya kavuşacağım sana ya gireceğim kurgana. Ama en geç bu seherde göreceğim gözlerini son kez de ols'

Tam o an sessizliği bölen savaş çığlıklarıyla yarım kalmıştı bitik. Saltuk doğru bilmişti, o gün onların kader günüydü ve Saltuk'la Çolpan'ın payına ömür boyu ayrılık düşmüştü.

Adam yavaş yavaş delirdiğini hissediyordu. Ölümünde bile saramazdı kolları Çolpan'ı, bu ne büyük bir cezaydı. Hep iyi bir insan olduğuna inanmıştı, adaletin kılıcı olduğuna... İlk defa sorguladı kendini o ağacın altında otururken. Sandığı kadar iyi biriyse başına bunlar gelmezdi, değil mi?

Meydanda oynayan balaların sesi böldü düşüncelerini. Çok istemişti Çolpan'dan bir kızı olsun; anasının huyunu, gözlerini, ipek saçlarını alsın...

'Baba'

Pek çokları için basit bir kelimeydi. Halbuki her duyduğunda içini sızlatırdı Saltuk'un. Ailesinden ona son kalan babasıydı, on iki yaşında onu da kaybettiğinde söz vermişti kendine: Erkenden, aşık olmasa da sevdiği bir kadın bulacak, çok geçmeden yuvasını kuracak, bir sürü çocuğu olacaktı. Çocuk olarak kaybettiklerini, baba olarak katıyla verecekti kendi evlatlarına.

Destan - SalPanWhere stories live. Discover now