Yasavul'un Karısı Part 3

145 12 47
                                    

"KÜN ATAA!"

Kadının çığlığı akşam rehaveti çökmüş obayı bıçak gibi kesti bir anda. Çolpan Saltuk'a doğru koşarken, Dağ'ın ruhunu ele geçiren panik obaya dalga dalga yayılmış, herkes işini bırakmış, yüzünü meydana dönmüş, Bike'lerinin iç parçalayan çığlığının sebebini anlamaya çalışırdı.

Kadın, kim olduğunu, nerede olduğunu, obasını, babasını, etrafını çevreleyen alpları unutmuştu bir anda. Sevdiğine ulaşması, yaşadığından emin olması gerekirdi, yoksa ölüm asıl onu bulacaktı sanki. Saltuk'un kana bulanmış bedeninden, soluk teninden alamazdı gözlerini. Yanına varana kadar tek bir nefes bile çekememişti içine, göğsü inip kalkardı ama hava dolmayı reddederdi ciğerlerine. Kalbinin dehşete kapılmış her atımı sağır ederdi kulaklarını. İçini saran korkular boğazına çökmüş, çığlıklarını boğmuştu meydandaki kargaşada.

İki alp aceleyle sürüklerdi Saltuk'u Kün Ata'nın otağına. Yanlarına varınca sağdaki alpı itip yerine geçti Çolpan. Sevdiğinin yanında olduğunu hissederse atmayı bırakmazdı belki adamın yüreği. Belki ona tutunurdu, Çolpan'ın her umutsuzluğa kapıldığında Saltuk'un hayaline tutunduğu gibi.

Kün Ata çoktan çıkmıştı otağından. Gür sesiyle etraftakilere komutlar verip kollarıyla bir şeyleri işaret ediyordu ama Çolpan duymazdı hiçbir sesi. Damarlarında taşarcasına akan kanın uğultusu sağır etmişti kadını. Otağa girip de Saltuk'u yatağa yatırdıklarında uzandı Dağ Bikesi adamın ala bulanmış boynuna. Parmakları sevdiğinin kanında kayıyor, hissettiği adamın canı mı yoksa ellerinin titreyişi mi emin olamıyordu. Çabalarının işe yaramadığını görünce son bir umut eğildi adamın yüzüne. Korkuya bulanmış bir sonsuzluğun sonunda yanağına çarpan ılık nefes Çolpan'ın ciğerlerine dolmuştu sanki. Saltuk'u gördüğü andan beri rahatlıkla aldığı ilk solukla doğruldu kadın.

"Sağdır." dedi yanına geldiğini fark bile etmediği Kün Ata'ya. Kün Ata Bike'sinin gereksiz tespitini ufak bir baş hareketiyle geçiştirip karşısındaki gökbene yaralı alpın zırhını çıkartmasını söyledi, getirilen diğer bir alpın durumunu kontrol ederken.

Çolpan hızla gözlerini gezdirdi sevgilisinin vücudunda. Zırhının yarısı yoktu üzerinde. Göğsünün altında olması gereken koruyucu parçanın yerinde üstü kıpkırmızı bir bezle örtülü derin bir yara uzanıyordu adamın teninde.

"Dikkatli ol!" diye azarladı Çolpan yeni yetme alp Saltuk'un omzundaki kopçayı aceleyle çekiştirdiğinde. Gökbenin elini itip olabildiğince hızlı ama sarsmadan çözmeye başladı sevdiğinin zırhını bir arada tutan parçaları.

Kün Ata'nın gözleri kısa bir süreliğine yüzü taşa dönüşmüş Bike'nin titrek ama marifetli ellerine kaydı yanından geçerken. Hayatı boyunca zırh giymemiş ve giydirmemiş bir kadının bu tarz afili bir zırhı nasıl böyle bir el çabukluğuyla çıkarttığını sorgulamamaya karar verdi kaşları çatılırken.

"Siz savaşa böyle mi gidersiniz, nerede bu adamın zırhının diğer yarısı!"

Çolpan'ın buyurgan öfkesi otaktaki karmaşaya rağmen duyulmuştu herkes tarafından.

"Pusuya düşürüldük Çolpan Bike." Cevabı veren yaralıları taşıyan alplardan biriydi. Kendi de pek sağlam durmazdı, başından şakağına akan kırmızı bir yol vardı ama bayılmamıştı daha.

Acısının gözüne çektiği perde biraz da olsa aralandı kadının. Başını anlayışla salladı tekrar sevdiğinin zırhına çevirmeden önce bakışlarını.

"Oturup soluklanasın, dağbanlar taşırlar yoldaşlarını."

Çok geçmeden Saltuk'un göğsündeki zırhtan kurtulmuştu Çolpan. İçliğini de parçalandıktan sonra, Kün Ata getirdiği merhemi tutuşturdu eline kadının.

Destan - SalPanWhere stories live. Discover now