MAHMUT -gay

By somecupcakes

555K 36.8K 16.9K

meraklı bir barzo ve burnu havada bir eşcinsel 17.01.22 More

Giriş
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38

24

12.5K 914 792
By somecupcakes

Bir zaman makinem olsa olayların daha güzel olduğu anlara dönmek isterdim. O arabada Mahmut hafif sarhoşken birbirimizi öptüğünüz, duygularımızı paylaştığımız güne dönmek isterdim. Ya da o boş sınıfta onu uyurken izlediğim ana dönmek isterdim. Şimdi yaşanan saçma sapan olaylardan uzak olmak isterdim.

Mahmut'u o kızla gördüğüm gün ne o bana gelmemişti, ne de ben ona gitmemiştim. Mesaj da atmamıştı. Ki her gün en azından ne yaptığımızı haber verirdik birbirimize. Gerçi yazsa da bir karşılık alamayacaktı o ayrı konu.

O günün okul çıkışı Bulut, Helin ve ben onların arkadaşı Koray ile buluşmuştuk. Tabii arkadaşlarıma göre benim gelecekteki kocam olan Koray. Bana göre ise, dedikleri kadar olmasa da yakışıklı bir çocuktu ama kalbimde zaten başkası varken nasıl bakabilirdim bu çocuğa? O gün bana samimi davranmıştı, eve gittiğimde de mesaj atmıştı ama sıradan ve arkadaşça bir konuşma geçmişti aramızda. İşin üzücü tarafı ise asıl mesaj beklediğim kişi atmamıştı. Alışmıştım onun akşam olduğunda 'napıyorsun yavrum' mesajına. Şimdiden özlemiştim. Ne zaman böyle bağlandım, alıştım onu da bilmiyordum ama ona ne kadar kızgın olduğumu biliyordum. Onca şey yaşamıştık, gerçekten yavaş yavaş bu günlere gelmiştik ama tek bir lafıyla her şey başıma yıkılmış gibi hissetmiştim. Tabii ben de Ayaz'sam bunun acısını çok güzel çıkarırdım.

Okulun kapısından içeri girecekken tam karşıdan gelen Mahmut'la göz göze geldiğimde görmemem gereken bir şeyi görmüş gibi hızla çevirdim kafamı. Konu o olduğunda irademle baş edemez hale gelmiştim.

"Günaydın." dediğini duymuştum ama kulağımda kulaklık olduğu için duymamazlıktan gelmiştim. Benimle konuşmak iki gün sonra aklına gelmişti demek ki.

Omzumda bir el hissettiğimde bir elimle kulaklığımı çıkarırken kafamı çevirdim yavaşça. Karşımda beklediğim surat vardı, Mahmut.

"Günaydın dedim ama duymadın sanırım."

"Duydum." dedim soğuk bir tonla. Kendimi en başa dönmüş hissediyorum derken şaka yapmamıştım, gerçekten onu ilk tanıdığım zamanlardaki gibi soğuk konuşuyordum.

"Bana aymasın mı?"

Sorduğu soru komikti ama gülmek yerine omuzlarımı silktim yalnızca. Yeniden yürümek için bir adım attığımda bileğimden tutarak beni durdurdu. Bakışlarımı önce bileğine, sonra gözlerine çıkardım. Tenini özlemiştim ama o günkü lafını unutamıyordum, her şey hemen eskisi gibi olmayacaktı.

"Ayaz böyle mi davranacaksın cidden?"

"Evet Mahmut. Noldu? İki gün sonra aklına geldim herhalde."

Bileğimdeki elini indirirken kaşları havalandı.

"Ben konuşmak istemezsin yine düşünmüştüm." dediğinde bu sefer benim kaşlarım çatıldı.

"Şimdi konuşmak isteyeceğimi nereden çıkardın?" sanki karşımda içini bilmediğim, 'barzo' sandığım Mahmut vardı ve ben yine o burnu havada konuşan kişiydim.

"İki gün oldu..." dedi ve devamını getirmedi. O da ne diyeceğini bilemiyordu büyük ihtimalle.

Kafamı salladım, "Herhalde bu sefer de o kızdan sıkıldın."

"Bu sefer de derken?" sesi hem sinirli hem de anlamıyor gibi çıkıyordu.

"Nasıl benden sıkılınca o kıza gittiysen ondan sıkılınca da bana geldin." yeniden konuştum o bir şey demeden. "Tabii sen de haklısın, sevgilin değilim bir şeyin değilim."

Yüzü aynı anda hem şaşkın hem de kızgın bir ifadeye bürünmüştü. Onunla kavga etmek, isteyeceğim son şey bile değildi ama yediremiyordum. Hiçbir lafın altında kalmak istemiyordum.

"Beni hiç tanıyamamış gibi konuşuyorsun." dedi.

"Çünkü o lafı ettiğinde, seni o kızla öyle gördüğümde seni gerçekten tanıyamadım Mahmut."

Kaşları çatık bana bakmaya devam etti ela gözleriyle. Etrafımızdan bir sürü insan geçiyordu ama sadece ikimiz varmışız gibi hissediyordum. Keşke bu hissi güzel bir an yaşarken hissetseydim diye düşünmeden edemedim.

"Arkadaşım için biriyle görüşüp iki muhabbet ettim diye mi bu triplerin gerçekten?"

Ya ben kendimi açıklayamıyordum ya da o beni anlamak istemiyordu. Basit bir şey olarak görse de kendimi kötü hissetmiştim ama o bunu anlamıyordu.

"Madem senin için bu kadar basit bir şey bu, ben de Bulut'un arkadaşıyla görüşeyim."

"Bulut'un arkadaşı kim?"

"Koray. Ne istediğini bilen, iyi bir çocuk." Ne istediğini bilen derken baskı yapmıştım. Bu zamana kadar Mahmut'un da öyle bir insan olduğunu düşünüyordum ama son yaşananlar fikrimi değiştirmişti.

"Bulut ve Helin de çok yakıştırıyor bizi." dediğimde yüzü olabilirmiş gibi daha da sert bir hal aldı. Burnundan soluyan bir boğaya benziyordu. Bu hali biraz korkutmuştu açıkçası.

"Ayaz." dediğinde kafamı sağa sola salladım, ne oldu der gibi.

"Siktirtme şimdi o Koray mıdır nedir, her ne boksa."

Sinirden konuşamıyordu. Asıl amacım onu kızdırmak olsa da şimdi böyle görmek üzmüştü. Zaten hayatıma almayacağım biriydi Koray, yalnızca geçen gün onu kıskandığım gibi onun da beni kıskanmasını istiyordum haklı olarak.

"Neden? Sen yaparken sorun değil de ben yaptığımda mı sorun olacak?"

"Aynı şey değil."

"Haklısın, Koray benim eski flörtüm değil sonuçta."

Hiçbir şey söylemeden yüzüme baktı. Benim de ona söyleyeceğim bir şey kalmamıştı zaten.

"Gidiyorum diyeceğin başka bir şey yoksa."

Yine cevap vermeden geriye bir adım attı, bu gidebilirsin demekti. Gözlerine son defa bakıp arkamı döndüm. Okula doğru yürürken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Kendimi tam kavuşacakken ayrı düşen aşıklar gibi, okuduğum destandaki Karacaoğlan ve Elif gibi hissetmiştim. Onlar da bir yalan üzerine ayrı düşüp yıllar sonra tam kavuşacakken ölümle ayrılmışlardı. Bizi ölüm ayırmamıştı belki ama tam kavuşup güzel zamanların keyfini çıkaracakken üçüncü kişi ayırmıştı.

Sınıfa girdiğimde hala kötü hissediyordum ama insanlara yansıtmamak için kendime türlü türlü telkinler vermiştim her şeyin düzeleceğine dair.  Gerçekten de düzeleceğini düşünüyordum. İçimden bir ses, Mahmut'la bir dönemden geçtiğimizi ve ilerde güzel bir ilişkimiz olacağını söylüyordu. Umarım bu ses beni yanıltmaz, ilerde daha da üzmez
diye düşünmeden edemedim.

"Günaydın." dedim arkadaşlarıma yönelik. Onlar da aynı şekilde karşılık verdi.

"Koray'ın bugün dersi erken bitiyormuş, çıkışta bizi görmeye gelecekmiş." dedi Helin. O 'biz'e dahil değilimdir umarım diye düşünürken Bulut atladı lafa.

"Sevdin mi Koray'ı, Ayaz? İyi çocuk dimi?" dedi Bulut. Bulut gerçekten bizi sevgili yapmayı kafaya koymuş gibiydi.

"İyi anlaştınız sanki." Helin devam etmişti lafa bu sefer.

İkisine de tek tek baktım, bu konuda yalan söyleyemezdim. Kimsenin duygularıyla oynamak istemiyordum.

"Koray iyi biri ve bana o şekilde mi yaklaşıyor bilmiyorum ama ben şu an hayatıma birini alabilecek durumda değilim arkadaşlar." Çünkü zaten daha yeni hayatıma başka birini almışken kalbim kırılmıştı.

Bulut dudağını büzdü aşağı doğru. "Neden ki?"

"Karşıma çok hoşlandığım biri çıkmadığı sürece bir ilişki istemiyorum." Karşıma çok hoşlandığım biri çıkmıştı, ilişki istemiştim ama olmamıştı.

"Biraz görüşsen seversin belki." bu sefer Helin konuşmuştu.

"Ben başta hoşlanmadığım zaman olmuyor. Kimsenin boş yere vaktini çalmaya, kalbini kırmaya gerek yok."

Söylediklerimi dinledikten sonra ikisi de kafasını salladı yukarı aşağı.

"Olsun, arkadaş olursunuz." Helin'in söylediği şeyle ben gülerek kafamı salladım bu sefer. Bu sorun da ortadan kalkmıştı ama şu an içimi kemiren sorun nasıl çözülecek bilmiyorum. Mahmut'la nasıl düzelecek, eskisi gibi olacaktık onu da bilmiyorum.

Okul çıkışı yalnızca evime gidip yatağımın üstünde yatarak film izlemek istiyordum ama arkadaşlarımın ısrarı üzerine çıkışta onlarla vakit geçirecektim.

Bahçeye indiğimizde Koray'ı ayakta bahçenin ortasında gördüğümde gülümsedim çocuğa. O da aynı şekilde gülümsediğinde yanına ulaşmıştık. Sırayla Bulut'a ve Helin'e sarıldı. Aynı şekilde bana da sarılmak için yaklaştığında gözlerim okulun çıkış kapısındaki bir çift kızgın ela gözle buluştu. Koray omzuma kollarını dolarken Mahmut hala gözlerimin içine bakıyordu. Biz ayrılırken arkadaşlarına bir şey söyledi ve hızlı adımlarla önden o, arkadan Görkem ve Cem gelip bizim tam çarprazımızdaki banklara oturdular. Bu hareketi komik gelmişti. Resmen kıskandığı için okulun kapısından geri dönüp beni görebileceği bir yere oturmuştu. Biz de boş bulduğumuz bir çardağa oturmuştuk. Yanımda Koray, karşımda Helin ve Bulut vardı. Havadan sudan sohbet ederken telefonuma ardı ardına gelen mesajlarla kafamı kaldırıp Mahmut'a baktım. Kaşları çatık telefona bakıyordu. Ondandı demek ki mesajlar.

Mahmut: Ayaz.

Bak şuraya.

Ayaz.

Yemin ederim arkadaş falan dinlemem uçarım buradan o çocuğa.

Eli kolu rahat dursun.

(görüldü)

Cevap ver yemin ederim kendim gelir kaldırım seni o masadan.

Ayaz: Kaldıramazsın Mahmut.

Mahmut: Ayaz zorlama beni.

Ayaz: Ne olacak?

En kötü iki güzel laf eder sonra eski flörtüne dönersin.

Mahmut: Allahım sen bana sabır ver.

Ayaz: Bu şartlarda birine sabır verecek olursa o kişi ben olurum merak etme.

Mahmut: Ayaz yemin ederim kırarım o çocuğun elini.

Bir de saçına dokunuyor.

Yok ben bunu sikerim.

Ayaz: Gelme.

Otur Mahmut gelme.

Mahmut!

Gelmişti tabii ki.

"Selamın aleyküm."

Masadaki herkes bir anda susup az önce yanımızda beliren ela gözlü çocuğa baktı. "Ben şöyle geçeyim." deyip beni iyice itip Koray'la arama oturdu. Önce bana bakıp bir gülümseme bıraktı, daha sonra Koray'a dönüp elini uzattı.

"Mahmut ben." Koray önce anlamsızca yüzüne baktı, herkes gibi. Sonra o da elini sıkıp "Koray ben de, memnun oldum." diye cevapladı.

"Eyvallah, ben de."

"Nasılsın Helin bacım?" bu sefer Helin'e dönüp konuşmuştu. Dirseklerini masaya dayamış, ellerini birleştirmişti.

Arkadaşlarıma karşı böyle iyi yaklaşması hoşuma gidiyordu ama hayır, bir süre daha uzak kalmalıydık.

"İyiyim Mahmut sağol, sen?"

"İyiyim sağolasın." dedi ama başka birinin konuşmasına izin vermeden Bulut'a döndü. "Sen nasılsın bilader?"

"İyiyim, teşekkür ederim." dedi Bulut da. Son yaşananlar yüzünden Mahmut'tan hala çekiniyor gibiydi.

"Bizimkilerle oturuyordum ben de, baktım yeni bir arkadaş var." Helin'e bakarak konuşuyordu ama bir eliyle Koray'ı göstermişti. "Dedim hemen geleyim de tanışayım." diye devam ettiğinde kendi kendime "İyi bok yedin." diye mırıldandım.

"Ne?" deyip bana döndüğünde söylediğim şeyi duyduğunu anlamıştım.

"İyi yapmışsın dedim. Yeni insanlarla tanışmak güzel, eskilere dönülmediği sürece."

Söylediğim şeyle Mahmut'un kaşları çatılırken bir kahkaha sesi duydum. Evet, Koray gülüyordu. Mahmut yavaşça kafasını ona çevirirken Koray'ın da gülüşü solmuştu, ya da Mahmut'tan korktuğu için susmuştu.

Mahmut "Espri yapıyor arkadaş, komik dimi?" derken bir elini Koray'ın omzuna koyup sıktığında bunu canının acımaması için yaptığının farkındaydım ama bu sinirle çocuğun omzunu çıkarabilirdi. Durması için bacağının etini yavaşça tutup çevirdiğimde "Ah!" diyerek Koray'daki elini çekti ve şokla açılmış gözleriyle bana döndü. Sinirimi de çıkarmış olmuştum bu şekilde.

"Pardon, elim çarptı." dedim gülmemeye çalışarak.

"Senin o elini..."

O da benim gibi fısıltıyla konuştuğunda yüzüne bakıp bir kaşım havada sağa sola salladım kafamı ne oldu, der gibi. Benim tepkime karşılık gülümseyerek gözlerimin içine baktığında onu ne kadar özlediğimi bir kez daha fark ettim. Yine gözlerinin içi parlıyordu, onun da beni özlediğini anlayabiliyordum.

Bu bakışmayı daha fazla uzatmamak için önüme döndüğümde Helin'in çatık kaşlarıyla bize baktığını göz göze geldiğimizde fark ettim. İnceliyor gibiydi.

"Ee ne yapacaksınız bugün, böyle burada mı oturacaksınız?" dedi Mahmut. Gözleri bir Helin'le bir Bulut'taydı. Sinirli olmama rağmen yanımda olması iyi gelmişti.

"Kafeye geçeceğiz birazdan, bir arkadaşımız gelecek." Helin, bugün grubun konuşmacısı gibiydi.

"Nereye?" dedi önce, "Yani biz de çocuklarla gidecektik de kafeye, merak ettim o yüzden."

"Aşağıdaki Star'a gideriz herhalde, dimi?" Bu sefer bana bakarak sorduğunda kafamı salladım. "Aynen."

"Aa! Biz de tam oraya gidecektik ya, işe bak." Mahmut'un büyük bir şokla söylediği şeyle gülmemek için kendimi zor tuttum. Adım kadar emindim böyle bir planın yapılmadığına.

"Öyle mi?" Helin de kaşlarını kaldırarak sorguladığında Mahmut gülümseyerek kafa salladı.

"Sıkıntı olmaz dimi?" Bu sefer bana döndüğünde omuzlarımı silktim.

"Babamın mekanı değil sonuçta."

"Doğru." diye cevapladı beni.

Mahmut ufak havadan sudan sohbetlerin ardından arkadaşlarının yanına gitmiş, biz de onların arkadaşı geldikten sonra kafeye geçmiştik. Hemen arkamızdan Mahmut ve arkadaşları gelip hemen çarprazımızdaki masaya oturmuşlardı. Neredeyse konuşacaklarımızı duyacak kadar yakınlardı. Yani evet. Mahmut gerçekten duyuyor, bir de üstüne cevap veriyordu bana özel olarak. Bulut, Koray'ın üzerindeki kazağa iltifat etmişti ve bunun üzerine kazağın o kadar güzel olmadığını mesaj olarak iletmişti bana Mahmut. Sonra onların arkadaşı Hilal, hukuk istediğini söylemişti ve Mahmut yine bana özel olarak onun kazanamayacağını ama benim iyi bir hukukçu olacağımı yazmıştı. Yani konuşmalarımız beş kişi arasında kalmıyordu, altıncı olarak Mahmut giriyordu.

Hilal'in bir sevgilisi vardı ve ondan bahsediyordu ama sonradan bana bakıp konuştu.

"Ayaz senin hayatında biri var mı?" Yeni tanıyorduk birbirimizi, normal gelmişti bu soru.

"Yok." dedim kafamı sağa sola sallayarak.

Tabii ki bu konuşmanın üzerine de bir mesaj gelmişti.

——

Mahmut: Ne demek yok?

Ben eşek başı mıyım?

Ayaz: Yani ne başısın bilemem ama.

Ben senin sevgilin değilim bir şeyin değilim sonuçta.

"Allah Allah!" mesajım görüldü olur olmaz çarprazımdaki masadan ses yükseldiğinde omzumun üstünden bir bakış attım.

"Noldu lan?" dedi Cem, Mahmut'un garip tepkisine yönelik.

"Hiç, içime sıkıntı geldi bir anda." dedi Mahmut üstündeki tişörtün yakasını tutup bırakırken.

O elini sigara paketine uzatırken ben de bakışlarımı arkadaşlarıma çevirdim.

Hemen hemen birkaç dakika Mahmut'un dahil olmaları olmadan sohbet etmiştik ama bu sefer farklı bir biçimde dahil olmuştu.

"Hasretinle yandı gönlüm..." diyerek başlayan şarkı sesiyle onun olduğu masaya kafamı çevirdim. Mahmut'un telefonunun ekranı açıktı ve şarkı büyük ihtimalle onun telefonundan çalıyordu. Çok yüksek değildi ama biz duyuyorsak diğer masalar da duyardı herhalde. Sigarasından son bir nefes çekerken gözlerimin içine baktı. İçim gidiyor ya şu görüntüye, gerçekten kendim bile inanamıyorum bu duruma.

Arkadaşlarım da kafalarını çevirip anlık olarak Mahmut'a baktığında artık bir şeylerden şüphelenmelerinden korkup ben mesaj attım bu sefer ona.

——

Ayaz: Kapatsana şu müziği.

Mahmut: Yoo.

Hasretinle yandı gönlüm demiş, ne güzel demiş.

Ayaz: Rahatsız olacak insanlar, kapat işte.

Mahmut: Tuvalete gelsene benimle iki dakika?

Ayaz: Neden?

Mahmut: Öylesine.

Ayaz: Hayır.

Mahmut: Gelmeyecek misin?

Ayaz: Gelmeyeceğim.

Mahmut: İyi, ben de şarkıyı son ses yaparım.

Ayaz: Yapmazsın.

Yapma.

Mahmut seviye seviye mi arttırıyorsun cidden?

Of!

Tamam.

Git sen, gelirim birazdan.

Mahmut: Gelmezsen ben gelirim.

Ayaz: İyi alıştın beni böyle tehdit etmeye.

Mahmut: Hadi yavrum hadi, gidiyorum.

——

Gerçekten de müziği kapatıp tuvalete gittiğinde iki dakika tutuyordum ben de. Hemen gitseydim anlaşılırdı. Bir yanım git diyordu, bir yanım gitme. Çok özlemiştim ama hala kızgınım. Bu yüzden gittiğimde iradeli bir şekilde onunla mesafeli olacağıma kendime söz vermiştim.

İki dakika dolduğunda arkadaşlarıma dönüp "Ben bir tuvalete gideceğim." deyip ayağa kalktım, umarım biri benimle gelmez diye umarak. Konuşurken Helin'le göz göze gelmiştim.

Helin yüzünde bir gülümsemeyle kafasını salladığında tuvalete doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda duvara yaslanmış beni bekleyen bir çift ela gözlü gördüğümde içeri girip arkadan kapıyı kapattım. Yaslandığı yerden ayrılıp kapıya yaklaştı ve kilitledi.

"Neden kilitliyorsun?" dedim çünkü aramızda bir yakınlaşma olmayacaktı, eminim.

"Belli olmaz."

"Ne belli olmaz?"

"Şimdi biri girer falan..." dedi ve bir adım yaklaştı.

"Ee?"

"Belki görülmek istemeyeceğimiz bir şekilde oluruz." hem konuşuyor hem de bana yaklaşıyordu.

"Sen bir yaklaşma daha fazla." bir elimi kaldırıp olduğu yerde durmasını sağladım. Böyle yaklaştıkça aramızdaki çekime hiç karşı koyamıyordum.

"Öpesim geldi ama..." dedi olduğu yerden sızlanarak. Cevap vermeden yalnızca gözlerine baktığımda bir anda belime kolunu dolayıp kendine çekti beni. Şimdi vücutlarımız birbirine değiyordu. "Senin gelmedi mi?" Sesi oldukça dikkat dağıtıcı bir boğuklukta çıkmıştı.

"Ben.. Hayır. Yani evet de. Soru neydi?" Kendimi tam anlamıyla gerizekalı gibi hissediyordum. Beynimi masada mı bırakmıştım acaba?

"Benim çok öpesim var da, sen de öyle misin acaba?" Konuşurken burnu burnuma değiyordu. Ama hayır Ayaz! Kendine gel! En son sinirliydin sen bu karşındaki etkileyici çocuğa.

"Dur dur." deyip kendimi ondan ayırdım hemen, çok zorlamadığı için kolay olmuştu. İstemediğim bir şeyi yapmayacağını biliyordum zaten.

"Olanları hala unutmadım Mahmut." dediğimde derin bir nefes alıp verdi. "Sana olan güvenimi tek bir günde yerle bir ettin."

"Yavrum." dedi bir elini havaya kaldırırken "Aramızda hiçbir şey geçmedi, dediğim gibi sabah denk geldik sadece. Sen de o zaman gördün."

"Gün içinde teneffüste de yan yana gördüm sizi pencereden."

"Sen beni mi izliyordun?" Gülerek bir anda söylediği şeyle koluna bir tane vurdum.

"Ben ne diyorum, sen ne diyorsun?" Söylediğim şeyle gülüşü soldu, yeniden ciddi haline büründü.

"Görkem çağırmış kızı, neden bilmiyorum. O günden sonra ben de görmedim zaten." Her şeyin altından da bir Görkem çıkıyordu.

"Bütün gün yüzüme bakmadın." dediğimde "Mesaj atıp ağzıma sıçtın çünkü!" dedi hemen. Tabii benim de laflarım hazırdı.

"Sen de saçma sapan laflar ettin ve iki gün mesaj bile atmadın Mahmut." dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı haklısın der gibi, haklı olduğumu biliyordum zaten.

"Olan oldu artık. Ne yapmam lazım beni affetmen için?"

"Bunu konuşmanın yeri ve zamanı tam olarak bu mu sence?" Tuvaletteydik ve arkadaşlarımızı bırakıp gelmiştik.

"Valla sen olduktan sonra sıkıntı yok benim için."

"Tuvaletteyiz ve arkadaşlarımızın yanından kalkıp geldik. O yüzden başka zaman, daha düzgün bir yerde konuşalım."

Kafasını salladı. "Tamam."

"Ben gidiyorum, sen de gelirsin birazdan. Şarkı falan açma birazdan kalkacağım zaten!"

"Öpeyim?" dediğinde güldüm sadece ve arkamı dönüp kilitlediği kapıyı açıp dışarı çıktım. Bir süre eskisi gibi olmayacaktık. Ne kadar dudaklarına yapılmayı istesem de...

Arkadaşlarımın yanına gittiğimde bir şeyler konuşuyorlardı ama sandalyeme oturur oturmaz Helin'in "Ayaz sıra mı vardı?" sorusuyla herkes sustu. Tabii uzun süre gelmediğim için böyle demişti Helin. Utanmıştım bu lafına.

"Evet. Kalabalıktı, sıra bekledim."

Helin kafasını salladı aşağı yukarı ve "Hmm." dedi. Daha sonra diğerleri bir şey olmamış gibi eski, sınavla ilgili olduğunu anladığım sohbetlerine döndüler.

Bir an önce Mahmut'la aramı düzeltmek istiyordum. Benim için oldukça zor bir dönemde hayatıma girmiş ve o zor dönemi kolaylaştırmayı başarmıştı zamanla. Şimdi hayatımdan çıkma ihtimalini düşünmek beni korkutuyordu, hatalı olan taraf o olsa bile.

Yorumlarınızı bekliyorum, öptümm. ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

287K 5.6K 37
"Bu bir rolden ibaretti. Her şey yalandan kuruluydu. Sen benim için bir hiçtin." ... "İste öleyim, iste yok edeyim. Ama benden git deme." "Bu hikaye...
316K 15.6K 57
(tamamlandı) Dağ Ayısı: Niye engelliyorsun kızım Hazal: Niye engellemeyeyim Hazal: Önemli biri misin sen? Dağ Ayısı: Değil miyim? Hazal: Artık değils...
100K 290 2
+18 HİKAYELER VARDIR RAHATSIZ OLAN GELMESİN.