BARTENDER

By Ece_Elif_Ece

13.4K 1.1K 4.1K

Derin bir nefes çekti içine kız. Acı dolu oldu tabii. Pek sağlam bir akciğeri yoktu. Karşısındaki de nefes al... More

GİRİŞ
(1) Psikolog (1)
(2) Huzur (2)
(3) Annem (3)
(4) Kamp (4)
(5) Tarihi duvarıma kazırım. (5)
(6) Konuşuruz. (6)
(7) Sabırsızsın. (7)
(8) Flört (8)
(9) Seans (9)
(10) Soluklanmak için sigara demiştik. (10)
(11) Deneyeceğim. (11)
(12) Kalp Sesi (12)
(13) Yarıçıplak (13)
(14) Bu gece yalnız kalmamız lazım. (14)
(15) Her fırsatta... (15)
(16) Düzelen ve Bozulan Bir Şeyler (16)
(17) Bağlanmak (17)
(18) Nefes Kesici (18)
(19) Korktum! (19)
(20) Güneşin doğmasına on beş kala. (20)
(21) Birazcık Zaman (21)
(22) Kafalar karışık, duygular dağınık. (22)
(23) Bırakmak istemiyorum. (23)
(24) Buna hazırım. (24)
(25) Eğlenceli olacak. (25)
(26) Ben hiç durmam. (26)
(27) Dünkünden de uzun... (27)
(28) İlk Konuşma || Borç || İrade (28)
(29) Fotoğraf (29)
(30) Şüphelenmeyeceğim tek konu... (30)
(31) Özür dilerim. (31)
(32) İyi Bir Sebep (32)
(33) Yanındayım. (33)
(34) Uyanış (34)
(35) Daha fazla kavga, daha çok acı... (35)
(36) Birkaç yıldız göz kırpıyordu. (36)
(37) Sevgilim. (37)
(38) Neden bu kadar güzel? (38)
(39) Çoğul mu bir de? (39)
(40) Kuzgun (40)
(41) Her kafadan ayrı bir ses... (41)
(42) Ama ben senin en yakınınım. (42)
(43) ...aşık mıymışım, mavi gözlerine? (43)
(44) Çok güzelsin. (44)
(45) Bunlar benim değil. (45)
1.YILIMIZ KUTLU OLSUN
(46) Bugün çok hızlıydın. (46)
(47) Manzaraya karşı... (47)
(48) Yeni Ev (48)
(49) Güzel Haberler (49)
(50) Yalnız (50)
(51) Mutlu uyanmıştım. (51)
(52) Yorgun (52)
(53) Mavi Kelebek (53)
(54) Ayrılmak mı istiyorsun? (54)
(55) Parçalanmış (55)
(56) Denemek istiyorum. (56)
(57) Düşündüklerinden Daha Fazlası (57)
(58) Kar Küresi (58)
(59) Doğum Günü Hediyesi (59)
(60) "Ben sonra gelirim." (60)
(61) "O zaman ben de yapamam." (61)
(62) Bir şeyler garip. (62)
(63) Yine Bir Sır (63)
(64) "Çözecek bir şey bırakmadım." (64)
(65) "Daha farklı olacak." (65)
(66) En Büyük Zevk (66)
~Ara Bölüm~
(67) Bisküvi (67)
(68) "Kusuruma bakma." (68)
(70) "Gardırobumda saklı duruyor." (70)
2. YILIMIZ KUTLU OLSUN
(71) "Belki de sadece kendimizi rahatlatma şeklimizdir." (71)
(72) "Tesadüf mü bu?" (72)
(73) "Farkındayım!" (73)
(74) Korkutucu Bir Durum (74)
(75) Byun - Sheila (75)
(76) "Neyin gerginliği?" (76)
(77) "Günaydın canlarım." (77)
(78) "Tabii ki uyurum." (78)

(69) "Ne okuyorsun?" (69)

80 7 38
By Ece_Elif_Ece

06.02.2023 Pazartesi

Taehyung çalan telefonuna uzanırken toplantı odasındaki iş ortaklarından özür diledi ve aramayı reddetti. Ama tekrar çaldığında acil olduğunu düşünerek açtı.

"Ulrika toplantıdayım, acil değilse sonra-"

"Acil! Çok acil!"

"Ne oldu? Baek Hyun'a mı bir şey oldu?"

"Hayır hayır! Minnie Sin..."

"Ulrika bir çırpıda söyler misin şunu?!"

"Gidiyor! Minnie Sin gidiyor!"

"Ne? Nereye gidiyor?"

Taehyung ayaklanıp masadan bir iki adım uzaklaşırken odadaki diğer dört kişi birbirlerine bakıp fısıldaşıyordu.

"Doğduğum yere falan dedi, yarım yamalak konuştu. Hiçbir şey anlamadım."

"Ne diyorsun Ulrika? Brezilya'da doğdu Minnie Sin."

"Doğru. Doğru evet! Oraya gidiyor o zaman!"

"Ne zaman?"

"Bak bana düzgün bir şey söylemedi, buluşmak için aradığımda üç beş cümleyle açıkladı. Bugünmüş uçağı. Konuşacaktın diye biliyorum, o yüzden haber vermek istedim."

"İyi yaptın. Kaçta gidiyor?"

Ulrika uçağın saatini ve hangi havaalanından kalkacağını söylediğinde Taehyung kolundaki saate baktı. En azından yetişebilirdi. Tek sorun bir toplantının ortasında olmasıydı.

"Tamam Ulrika. Haber verdiğin için teşekkürler."

Taehyung telefonu kapatıp ceketinin iç cebine koydu ve toplantı yaptığı kişilere döndü. Acilen gitmesi gerektiğini, toplantı için mutlaka uygun bir zaman ayarlayacağını ve özür dilediğini söyleyerek odadan çıkarken asistanına her şeyi toplayıp odasına koymasını ve odayı mutlaka kilitlemesini söylemeyi de unutmamıştı. Binayı terk edip arabasına ulaşması ve havalimanının yoluna düşmesi mucizevi bir hızla gerçekleşmişti. Telefonunu çıkarıp Minnie Sin'i aradı. Telefon uzun uzun çalmış ama cevaplanmamıştı.

"Lanet olsun!"

Birkaç kez daha aramayı denemiş ama yine ulaşamamıştı. Havaalanına gitmeden telefonla ulaşamazsa onu orda bulmak aşırı zor olacaktı ve Taehyung bulamama ihtimalini düşünmek dahi istemiyordu.

Havaalanına geldiğinde arabayı park etmenin uzun sürmesi delirmesine neden olabilecek başka bir etkendi.

"Alt tarafı bir boşluk istiyorum! NEDEN HER YER DOLU?!"

Yerinden ayrılan bir arabayı gördüğünde hızlanıp boşalan alana girdi ve kendini dışarı attı. Geç kalmamıştı ama yurt dışına çıkacağından kapıdan erken geçme ihtimali çok yüksekti. Binaya doğru yürürken Minnie Sin'i tekrar aradı. Maalesef ki sonuç aynıydı.

"Umarım sebebi telefonu duymamandır..."

Güvenliği geçip içerde Minnie Sin'i ararken kendi kendine kalabalığa sövüyordu. Sanki inadına daha çok insan vardı. Minnie Sin'i tekrar ararken kendini sürekli rahatsız eden sapıklar gibi hissetti. Ama son kez denemek zorundaydı. Bu zamana kadar beklediği için zaten yeterince pişman olmuştu.

Her yere iki kez baktığında -birinin yardımıyla kadınlar tuvaletini bile kontol etmişti- tek çaresi kapıyı geçmek olmuştu. Ekrandan sıradaki uçaklara baktı ve gidip bir tanesine bilet aldı. Pasaportunu arabasında tutuyor olmasının hayatının en iyi kararı olduğuna inandığı bir andı.

Kapıyı geçmek de yaptığı diğer her şey kadar uzun sürmüştü. Ya da ona saniyeler saatler gibi geliyordu. İnsan korktuğunda her şeyi hissedebiliyordu. Kaybetme korkusu bambaşkaydı. Minnie Sin'in Brezilya'ya gitmesi geri dönülemez bir son değildi ama her şey zaten zorken daha da zor hâle getirmek istemiyordu.

Kapıyı geçmeyi başarıp bekleme alanını aramaya başladığında insan sayısı o tarafta daha az olduğu için şükrediyordu. Kıvırcık saçları arkasından gördüğünde derin bir nefes verdi. Hafifçe gülümserken yavaşça yanına gitti. Oydu, Minnie Sin'di. Sessizce kitap okuyordu ve kırmızı kulaklığı hiçbir şeye bağlı olmadan kulağına takılıydı. Taehyung çaktırmadan yanındaki boş koltuğa oturdu ve bir süre nefeslendi.

"Ne okuyorsun?"

Minnie Sin kulaklığı hızlıca çıkarıp sesin geldiği yere döndüğünde şaşkındı.

"Ne işin var burda?"

"Konuşmamız gerek. En azından benim, konuşmam gerek."

"Nerden- Ah Ulrika... kimseye söylememesini istemiştim."

"Neyse ki söylemiş. Cumartesi seni aradım, telefonun kapalıydı, dün de."

"Neden?"

"Minnie, biliyorum çok uzun zaman oldu. 'Unut artık' diye bağırıp çağırsan haklısın ama unutamıyorum. Bir süre düşünmemeyi başarsam bile önünde sonunda yine aklımın bir köşesinden çıkıp duygularımı, hayatımı, her şeyimi etkiliyorsun. Bu yüzden son bir kez seninle konuşmak istedim. Eğer defolup gitmemi istersen bir daha seninle iletişime geçmek için hiçbir çabam olmayacak."

Minnie Sin hafifçe güldüğünde Taehyung kaşlarını çattı.

"Birincisi, neden sürekli beni rahatsız eden bir manyakmış gibi davranıyorsun? İkincisi, neden gittiğimi sanıyorsun? Büyükannem öldüğünden beri beni burda tutan hiçbir şey yoktu. Yine de aylardır kalıyorum çünkü hayatım burda geçti ve en azından işime devam ederim dedim ama gittiğim her yer bana seni hatırlatıyor. Webtoon çizeri olarak kullandığım isim bile seni hatırlatıyor çünkü ilk buluşmamızda, hayran olduğun bir çizerle tanıştığını fark ettiğin o anki heyecanın gözümün önünden gitmiyor."

Minnie Sin konuştukça Taehyung'un yüzüne bir gülümseme yayılmıştı.

"Ama ben sana gelmeye cesaret edemedim. Ve şimdi salak gibi hissediyorum çünkü bu senin bana ikinci gelişin."

"Düşünme bunları. Bu kadar zaman ayrı kalmamıza izin verdiğim için kendimi yumrukluyorum içerde bir yerlerde."

Minnie Sin gülümsedi ve elindeki kitabın düşmesini umursamadan Taehyung'a sarıldı. Taehyung'un kollarını etrafında hissetmek en çok özlediği şeydi. Kendilerine boş yere işkence etmişlerdi ama artık önemi kalmamıştı.

Taehyung yavaşça geri çekilip sevdiğinin yüzüne baktı.

"Gitmiyorsun, değil mi?"

"Bu dakikadan sonra kafama silah dayasalar gitmem."

Taehyung gülümsedi ve elini yüzüne yerleştirirken yavaşça eğildi. Dudaklarını birleştirirken Minnie Sin gözlerini kapattı ve karşılık verdi. Yavaşça sadece iki kez öpüştüler. Minnie Sin geri çekilip saate baktı.

"Ne oldu? Gitmiyorum demedin mi?"

"Evet ama uçak kalkmadan valizlerimi geri istemeliyim."

Minnie Sin yere düşen kitabını alıp sırt çantasına attı ve görevlilerle konuşmak için hızla yanından ayrıldı. Taehyung da gülerek kalktı ve arkasından gitti.

Taehyung, Minnie Sin'in valizlerini bagaja koyarken Minnie Sin çantasından telefonunu çıkardı.

"Tanrım... milyon kez aramışsın."

"Evet. En sonunda bilerek açmadığını düşünmeye başlamıştım."

"Üzgünüm."

Taehyung bagajı kapatıp ona döndüğünde Minnie Sin boynuna sarılarak gülümsedi.

"Bir film klişesini yaşadığımıza göre... artık 'sonsuza dek mutlu yaşadılar' kısmına geldik sanırım."

"Bunun sadece masallarda olduğuna inanırdım ama gerekirse bir masal yazarız."

"Yok, bu cümle sana uymadı."

Aynı anda gülerlerken aralarındaki mesafeyi küçülttüler. Öpüşmeye başlayacakları anda Taehyung'un telefonunun çalmaya başlaması derin bir nefes vererek telefonunu çıkarmasına neden olmuştu.

"Üzgünüm, işten."

"Eskisinden daha meşgul olmana alışmam gerekecek. Sorun değil."

Taehyung gülümseyerek telefonu açtı, arayan asistanıydı.

"Efendim?"

"Bay Byun, bugünkü toplantınızın akşam yemeğinde halledilmesini istiyorlar. Bayan Kim yarın iki haftalığına yurt dışına çıkacakmış."

"Bu akşam mı? Offf!"

"Ne dememi istersiniz?"

"Başka şansım yok. Güzel bir mekandan rezervasyon al ve hepsini bilgilendir."

"Başka bir isteğiniz?"

"Şimdilik yok, teşekkürler."

Taehyung telefonu kapatıp sevgilisine mahcup bir ifadeyle döndü.

"Bu akşamı seninle geçirmek için her şeyimi verirdim ama seni kaçırmamak için bir toplantıyı yarıda bıraktım ve bunu bugün halletmem gerekiyor."

"Sorun değil. Yarın görüşürüz."

"Hayır. Hayır tabii ki. Akşam işim biter bitmez beraberiz."

"O zaman senin evinde bekleyebilir miyim? Burdaki evimi kiraya vermiştim."

Taehyung gülümsedi ve başını salladı. Yemeğe hazırlanmak için de eve gitmesi gerekecekti. Arabaya binip kısa bir öpüşmenin ardından yola çıktılar.

■■■■■■■■■■■■

Eun Ah üç keredir tıklatılan kapıya doğru söylene söylene yürürken üzerine tişört geçirmeye çalışıyordu. Kapıyı açarken söylenmelerini yüksek sesle devam ettirdi.

"Hemen açamıyorsak müsait değili- Ulrika?"

"Selam."

"Wow... haftalar geçince her şey bitti sanmıştım. Ve yan yana olduğumuzda hissettiğim soğukluktan..."

"Haftalar geçtiğinin farkında bile değildim. Özür dilerim. Konuşalım mı?"

"Gel."

Ulrika botlarını çıkarıp içeri girdi ve montunu da çıkarıp koltuğa bıraktı.

"Vay canına, büyümeye başlamışsın."

"Evet, biraz."

"Ve daha iyi görünüyorsun."

"Daha iyiyim. Sadece bu zamana kadar bok gibi davrandığım herkesle aramı düzeltme çalışmalarıyla meşgulüm."

"Sırlarımızı öylece açığa çıkardığım için üzgünüm ama pişman olmadığımı da söylemek zorundayım. Gerçi cezasını bu kadar uzun süre çekeceğimi de düşünmemiştim."

"Eun Ah, evet sana kızdım ve her şeye rağmen yapmamış olmanı dilerdim. Ama olan oldu ve yanına bu kadar geç gelmemin sebebi seni bu kadar süre cezalandırmak istemem değil. Hiçbir şeyin farkında değildim. Genel olarak hiçbir şeyin. Bir süre önce bu bebeği tamamen kabullendiğimi de sanmıştım ama öyle değilmiş. Bunun için bir sürece ihtiyacım varmış ve bunların hepsini, seninle onca zamandır iletişime geçmemiş olmam da dahil, ancak iki gün önce fark edebildim. Tabii eğer seninle daha çok konuşmuş olsaydım çok daha kolay bir süreç geçirmiş olabileceğimi de. Kısacası, seni istemeden de olsa bu kadar uzun süre cezalandırdığım için özür dilerim."

"Bunları duymaya değdi sanırım. Sormak istediğim iki şey var."

"Ne istersen."

"Bebeği gerçekten tamamen kabullendin mi?"

Ulrika gülümsedi ve karnına baktı.

"Önümde hâlâ fazlasıyla zor bir yol var. Ama evet."

"Sevindim. Baek Hyun'la ne durumdasınız?"

"Daha iyi. Tabii ki hâlâ çabalamam gereken çok şey var ama daha iyiyiz."

"Buna da sevindim."

"Bırak sevinmeyi, sarılabilir miyiz artık?"

Eun Ah güldü ve başını sallayıp Ulrika'nın boynuna kollarını sardı. Ulrika gözleri dolarken arkadaşına sıkıca sarılmış ve gözlerini kapatmıştı. Eun Ah hafifçe geri çekilip elini Ulrika'nın karnına koydu.

"Artık teyze oluyor oluşumu kutlayabiliriz bence."

"Tabii ki!"

"Hamilelik kıyafetleri de alınmış."

"Ben daha hiç almadım. Elisé birkaç şey almış. Dediğine göre karnım büyüdükçe bu da esneyecek."

"Güzel güzel. Beraber alışverişe çıkma zamanı da geldi demektir bu. Ee? Yeğenimin cinsiyeti belli mi?"

"Henüz değil. Yani doktorun bir tahmini var ama hem kesin bilgi için bir iki hafta daha beklememiz gerektiğini söyledi hem de Baek Hyun'la hemen öğrenmeme kararı aldık."

"Ufff! Nasıl sabredebiliyorsunuz ya?"

"Açıkçası emin değilim. Bi' kesinleşsin, o zaman tekrar düşünürüz belki."

"Peki."

"Ee? Senin evlilik hazırlıkları nasıl gidiyor?"

"Yavaş ve güzel."

"Yavaş derken?"

"Hem havalar ısınsın istiyoruz hem de fakiriz."

Ulrika güldü ve Eun Ah'la birlikte koltuğa oturdu.

"Belki-"

"Zengin hayatından yardım teklif edeceksen hayır efendim, istemiyorum. Ve bunu gururdan dolayı falan yapmıyorum, her şeyi kendimiz halletmek istiyoruz."

"Anladım ama zaten öyle yapmayacaktım. Henüz Baek Hyun'un parası benim param değil ki hiçbir zaman öyleymiş gibi hissedeceğimi sanmıyorum. Ama Sehun'un kafesine ortak olduğumu hatırlatmam gerekli."

"Birkaç aya deli gibi masrafın olacak Rika. Gerek yok."

"Peki. Yine de lazım olursa..."

"Sana geleceğim. Söz."

"Güzel."

"Ulrika bilmen gereken bir şey var bu arada."

"Neymiş o?"

"Solbin..."

"Ne oldu? Bayağıdır da görmüyorum onu zaten, merak ediyordum."

"Zaten bir süredir ailesinin yanında. Araları düzeldi."

"Öyle mi? Güzel. Ne kadar sonsuza dek kızın hayatından çıkmış olsalar daha mutlu olacak olsam da..."

"Boş ver şimdi, asıl haber bu değil. Solbin de hamile."

"Ne?"

"Ve bayağıdır hamile. Jong Dae ve Solbin sana söylemememizi istedi. Ruh hâlin... pek stabil değildi."

"Eh, haksızlar diyemem. O an sevinemeyebilirdim. Ne kadarlık hamile."

"Üç buçuk ay."

"Yuh! Tamam stabil değildik de yani..."

"Senin hamileliğin ortaya çıktıktan 3 hafta falan sonra öğrendiler. Yani Baek Hyun'la sen bayağı kötüydünüz."

"Ben hariç herkes biliyor mu yani?"

"Evet. Kızdın mı?"

"Hayır. En bencil dönemlerimde bunu duysam saçma sapan laflar edebilir ve birini daha kırabilirdim."

"İyi bari. Yarın evine dönüyor o da. Gideriz yanına."

"Olur. Senin Minnie Sin'den haberin var mı peki?"

"Hayır. Ona ne oldu?"

"Bugün habersizce Brezilya'ya gidiyordu. Buluşma teklifi etmesem ve ısrar etmesem bir güzel sıvışacaktı."

"Ne? Düzgün anlat şunu."

Ulrika başını sallayıp Minnie Sin'i arayışından Taehyung'un dahil oluşuna ve her şey bittiğinde ona olanları anlatışlarına kadar her şeyi anlatmaya başladı. Eun Ah'la sohbet etmeyeli fazlasıyla uzun zaman geçtiğinden, bu ona çok iyi gelmişti.

■■■■■■■■■■■■

Chan Yeol sinirle kağıdı eline alıp buruştururken gözlerini kapattı ve derin bir nefes verdi. Seok Jin yüzündeki ifadeden iyi olmadığını çok net görebiliyordu. Elindeki kahveyi bırakıp Chan Yeol'un elinden gitarı aldı ve dikkatlice yerine bıraktı. Chan Yeol'un yanındaki sandalyeye oturup bir elini bacağına koydu ve sıvazladı.

"Aşırı yorgun görünüyorsun."

"Aşırı yorgunum."

"Kendine çok yüklenmiyor musun sence de? Bu senin hayatının merkezi. Eğlencesini yok etmeden yapmalısın."

"Biliyorum. Yorgunken böyle oluyor."

"Yorgunluğun Won'dan kaynaklı sanırım."

"Biraz. Tabii ki onu istemiyor değilim."

"Biliyorum. Ama o çok küçük ve sen de yoğun çalışıyorsun. Ona bakman tabii ki zor. Kendini suçlu hissetmene gerek yok. Hem sana güzel bir haberim var."

"Ne o?"

"Bir dosya daha göndermişler eve."

"Hadi ama Jin... Yine aynısı olacak. Won'u teslim edeceğim ve birkaç güne içime sinmeyecek ve geri alacağım."

"Yeol, anne ve babası olmayan bir çocuk o. Bu kadar seçici olmanda hiçbir sorun yok. Ama belki koruyucu aileye biraz daha zaman tanıyabilirsin. Zaten haftada bir ya da iki kez gideceğini söylüyorsun. Ama onlara yeterince fırsat vermiyorsun bence. Vakfı da zor durumda bırakıyorsun. Endişelenmeni anlıyorum fakat bu insanlar çoğunlukla bir çocuk sahibi olabilmek için yanıp tutuşan ama olamayan insanlar. Gözleri gibi bakarlar."

"Haklısın..."

"Hem dosyayı inceledim ben. Tatlı bir çifte benziyorlardı."

"Yanında mı dosya?"

"Evde. Gidince bakarız. Bence seveceksin."

"Umarım."

"Şimdi rahatla biraz. Masaj ister misin?"

"Hayır demem."

Seok Jin gülümsedi ve ayaklanıp sevgilisinin arkasına geçti. Ellerini omuzlarına koyup hafifçe sıktığında Chan Yeol mırıldanarak gözlerini kapatmıştı.

"Kaskatısın Yeol, bugünlük bıraksan ya. Mesaisiz bir mesleğin var ama hiç yararlanmıyorsun."

"Bol bol şarkı yapmaya çalışıyorum işte. Ama haklısın. Bugünlük yeter. Yoruldum."

"Toplanalım hadi."

Chan Yeol işi bitene kadar stüdyodaki kimseye göstermediği kağıtlarını toplayıp çantasına attı ve etrafa dağılmış birkaç eşyayı yerine koyduktan sonra Seok Jin'le birlikte stüdyodan çıktı.

"Aç mısın? Beraber dışarda yiyebiliriz."(SJ)

"Hayır demem. Ner- Gördüğüm kişi Ulrika mı? Hem de yanında Eun Ah'la?"

"Anlaşılan barışmışlar."

Ulrika ve Eun Ah, Chan Yeol'un stüdyosuna doğru yürürken Eun Ah'ın bir öğrencisinden bahsediyorlardı ve kahkahaları bir kilometre öteden duyulabilirdi. Ulrika, Chan Yeol'un onlara baktığını fark ettiğinde hafif koşar adımlarla yanına gitti ve sarıldı.

"Selam."

"Hoş geldiniz? Hayal mi görüyorum?"

Ulrika geri çekilip arkadaşına baktı.

"Yo, niye?"

"Yüzünde güller açıyor."

"Haha! Anca toparlandım, her şey üç günde hallolmuyor maalesef."

"Chan Yeol sevindiğini söylemeye çalışıyor. Aklı dağınık sadece."(SJ)

"Tahmin edeyim, Won mu?"

"Nerden anladın?"(CY)

"Bok gibiydim ama kör de değildim. Ayrıca Eun Ah'la kaçırdığım her şeyi konuştum."

"İyi. Ve evet, Won."(CY)

"Koruyucu ailelere güvenmede zorluk yaşıyoruz biraz."(SJ)

"Anlayabiliyorum. Soon Duk'u yetimhaneye bırakmak yaptığım en zor şeylerden biriydi."

"O nasıl bu arada?"(EA)

"Hayatına alıştı ve gelecek planları kurmaya başladı. Bu yüzden sıkı bir şekilde ders çalışıyor. İyi bir lise kazanmak istiyor."

"Desene bir biliminsanı doğuyor."(EA)

"Umarım."

"Siz özel bir şey için mi geldiniz buraya?"(CY)

"Hayır, seni görmeye geldim ama randevunuz var sanırım. Biz de senin yanından alışverişe geçecektik zaten. O yüzden sonra görüşelim. Mesela yarın?"

"Gündüz doluyum, akşam da barda çalıyorum."

"Bu adam ünlendikçe bizden uzaklaşıyor. Bara geleyim?"

"Sen bilirsin."

"Tamam o zaman, yarın görüşürüz maymunum."

Ulrika uzanıp Chan Yeol'un saçlarını karıştırdı ve Eun Ah'la birlikte arabaya geri döndü.

"Çok soğuk davrandın."

"Abartmayalımmm."

"Öyle değilse bile normalde Ulrika ile konuştuğun şekilde konuşmadın ve Ulrika'nın yüz ifadesi fark ettiğini çok net gösteriyordu. Dua et de yanlış anlamasın. Ayrıca seni bir dert konuşması bekliyor."

Seok Jin haklıydı, Ulrika yanlarından uzaklaşır uzaklaşmaz Eun Ah'a bir gariplik olduğunu söylemişti.

"Neyse, görüyorum ki aklını dağıtmamız gerek ve aklımda harika bir yol var. Gel."

Seok Jin sevgilisinin elini tutup yürümeye başladığında Chan Yeol kaşlarını çattı.

"Nereye?"

"Bir süredir yapamadığımız bir şeyi yapmaya. Gerginliği uzaklaştıran en iyi şey olduğunu söyleyebilirim."

Chan Yeol anladığında gülerek başını iki yana salladı. Tabii ki hayır demeyecekti. Arka sokaktaki arabaya binip eve gittiler. Won'u bakıcıdan alma vakti gelmediğinden fazlasıyla zamanları vardı.

__________________

Heeeey! Nasılsınız? Dürüst olayım, ben iyi zamanlardan geçmiyorum. Kaçmak istiyorum. Zaten yapıyorum ama artık bunu fiziken yapmak istiyorum. İmkan olsa başka evren bulacak hâldeyim yani.

Neyyyyyse! Umarım bölümü sevmişsinizdir. Uzun zamandır böyle karma bölüm yazmıyordum ve Ulrika ile Baek Hyun'a ciddi bir odaklanma yaşadığımızdan diğerleri hakkında da yeterince ayrıntı verememiştim. Aslında böyle şeylere dikkat etmeye çalışıyorum ama her zaman olmuyor. Yazdıkça daha iyi olacağım. Yazarken tutunduğum tek şey bu.

Kendinize iyi bakın.

Sizi seviyorum.

~EEP

~22.03.2022~

Continue Reading

You'll Also Like

32.9K 1.9K 39
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
49.2K 7.5K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
91.9K 10.9K 49
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
277K 22.2K 15
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!