(1) Psikolog (1)

429 25 143
                                    

24.08.2019 2.30

Ulrika sırt çantasını tek omzuna attı ve barın arka kapısından çıkıp 10 dakika kadar yürüdükten sonra otobüsü bekleyeceği durağa ulaştı. Durakta kimse yoktu. Normaldi çünkü gecenin bir yarısıydı. Ulrika da bu durumdan memnundu. Çantasından sigara paketini çıkarıp bir dalı dudaklarının arasına koydu. Sigarayı yakıp ilk nefesi içine çekti ve gözlerini kapattı. Bok gibiydi. Daha kaliteli bir sigaraya ihtiyacı vardı. Üstelik her zamankinden daha fazla alkol kokuyordu çünkü sarhoşun biri üzerine bir bardak viskiyi boşaltmıştı. Alkol kokusundan ilk defa rahatsız oluyordu. Derin bir nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı. Eve gider gitmez banyo yapacaktı. Yarın izin günüydü, istediği kadar uyuyabilirdi.

Otobüsü beklemeye devam ederken siyah kapüşonlu giyen bir genç yanına oturdu. Ulrika umursamadan sigarasını içine çekmeye devam etti.

"Çakmağınızı kullanabilir miyim?"

Ulrika tek kelime etmeden çakmağını uzatırken yanındaki gencin sesinin ne kadar etkileyici olduğunu düşünüyordu. Genç kendi sigarasını yaktıktan sonra çakmağı teşekkür ederek geri uzattı. Gencin sigarasının kokusu bile kaliteliydi. Ulrika bitirdiği sigarasının izmaritini yere fırlatıp gence döndü.

"Bir sigara alabilir miyim?"

Genç başını sallayıp sigara paketini uzattı. Ulrika bir tane çekip ağzına aldı ama daha sigarayı yakmaya fırsat bulamadan otobüs gelmişti.

"Sonra içerim artık. Teşekkür ederim."

Çantasını alarak kalktı ve hızlıca otobüse bindi. Sigarayı kendi paketine koyup çantaya attı. Bu sırada duraktaki genç de hemen önündeki koltuğa oturdu ve kapüşonunu açtı. Ulrika beyaz ve gür saçları gördüğünde gülümsedi. Saçları canlı görünüyordu. Genç kulaklığını takıp arkasına yaslandıktan sonra Ulrika da gözlerini kapattı. Uyuyakalsa bile şoför onu nerede indireceğini biliyordu. Günaşırı bu şoföre denk geliyordu nasıl olsa.

Ulrika otobüsten inerken otobüs boştu. Beyaz kafalı genç daha önce inmiş olmalıydı. Ulrika evine giden yola girip hızlı adımlarla binaya ulaştı. Altı katlı binanın çatısına çıkan merdivenleri tırmanıp çatı katındaki evinin kapısını açtı. Girip kapıyı kilitledikten sonra üstündekileri bir kenara fırlatıp kendini banyoya attı. Saat gece 3'ü çoktan geçmişti. Ulrika'nın ayakta duracak hali yoktu ama en azından bir duşa ihtiyacı vardı. Banyodan çıktıktan sonra saçlarını havluyla kuruturken etrafa baktı. Evi bok götürüyordu. Sabah toparlamaya karar verip üzerine bir tunik geçirdi ve kendini yatağa bıraktı.

12.57

Ulrika telefonuna gelen mesaj sesiyle yavaşça gözlerini açtı. Tüm vücudu ağrıyordu. Yavaşça doğrulup telefonunu eline aldı. Mesaj bankadandı.

"Ağzınıza sıçayım. Bu yüzden mi uyandım?"

Tekrar uyumak istiyordu ama saat öğleyi bile geçtiğini gösteriyordu. Bu yüzden kalkıp kapıyı ve pencereleri açtı. Hava sıcaktı. İçeri giren temiz hava uyanmasını sağladı. Saçlarını toplayıp su ısıtıcısına su koydu ve kaynaması için beklerken etraftaki kirlileri topladı. Tek odalı bir evde yaşamayı en çok da evi toplarken seviyordu. Su kaynadıktan sonra internetten öğrendiği gibi siyah çayı demlenmesi için bıraktı. Çay demlenirken çamaşırları renklerine göre ayırıp siyahları -kıyafetlerinin çoğu oluyordu- makineye attı. Minik evini süpürdükten sonra bir bardak çay içmek üzere iki kişilik koltuğuna oturdu. Telefonu çaldığında yalnızlığı bölündüğü için göz devirdi. Ama arayan kişiyi özlemişti.

"Günaydın güzellik."

"Günaydın mı? Öğleni geçti Chan Yeol."

"Biliyorum. Ama senin yeni uyandığını da biliyorum."

BARTENDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin