Zamansız Aşk

Von ponnycorn

33.7K 2.3K 437

*** "Seni öpmek istiyorum." midem tatlı bir hisle kasılırken devam etmesini bekledim. "Ama... Mehr

~Giriş~
~1~
~2~
~3~
DUYURUU !
~4~
~5~
~6~
~7~
Lütfen okuyun!
~8~ Part 1
~8~ Part 2
~9~
Hey!!
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
"Zamansız Aşk" ismi değişmeli mi?
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
Bö!
~24~
~25~
Yepisyeni bir bölüm!!
~26~
~27~
~28~
~29~
Merhaba
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
35

~15~

761 60 19
Von ponnycorn

Multimedya da Doğa için daha uygun gördüğüm bir karakteri koydum.

Keyifli okumalar...


----------

"Yeni?"

Gözlerim yavaş yavaş önümdeki dosyadan bileklerime indi. Bileklerimde bırakmış olduğu izleri inceledim. O gün olanlar aklımdan kara bir film şeridi gibi geçerken hücrelerim, acil durum sinyalini harekete geçirmişti. İçimde ki bu tarif edemeyeceğim korku vücudumu santim santim ele geçirmeye başlamıştı. Sıcak sudan buz gibi suya atlamışım gibi vücudum şok etkisindeydi, uyuşmuştu. Beynim bana kaçmam için emirler yağdırırken diğer bütün uzuvlarım ona adeta ihanet ediyordu. Kaçamıyordum, kaçmayı bırak arkama bile dönüp bakamıyordum. Dosyayı tutan ellerim titriyordu. Dosyayı çekmeceye dikkatlice bıraktım. Titreyen ve karıncalanan elimi bir kaç kez açıp kapattım. Diğer elimle dikişli bileğimi kavrayıp sıktım.

Omzumda bir el hissetmemle harekete geçip hızla ayağa kalktım. Onu gördüğümde ne zaman dolduğunu hatırlamadığım gözlerimden yaşlar hızla akmaya başladı. Bağırıp yardım çağırmak istiyordum fakat tek yaptığım şey sarsılarak ağlamaktı. Kontrolümü kaybetmiş gibi titreyip içimdeki zehri akıtıyordum. Hıçkırıklarım sanki biri boğazımı sıkıyormuş gibi bir baskı oluşturmuştu. Midem bulanıyordu ve dizlerim titriyordu. Gözlerim yaşlardan buğulanmıştı. İlk önce duyduğum sesler boğuklaştı. Ardından o gün konuşulanlar kulaklarımda yankılandı.

"Oyun şimdi başlıyor ufaklık."

"Ucube!"

"Senden hoşlanmıştım yeni."

"Tırnaklarını söktüm!"

"O bu gece burada ÖLECEK!" ÖLECEK, ÖLECEK, ÖLECEK.

"Doğa kendine gel!" diyerek bağırdı ve bana doğru bir adım attı. Bu hareketine karşı çekmecenin yanındaki duvara hızlıca yaslandım ve "Lü-lütfen bana dokunma." Diyebildim. Hıçkırarak ağlamaya devam ederken sırtımı duvarda yavaşça kaydırarak yere çömeldim. "Lü-lütfen bana zarar v-verme." O gün psikolojik olarak çöküntüye uğramama rağmen bir haftanın ardından kendime gelmiştim. Fakat o günü tekrar yaşarsam bedensel ve ruhsal olarak yeniden kaldıramayacağımdan emindim.

Kayra'nın yüzüne, gözlerine bakmak bana ölümü hatırlatıyordu. Yüzümü avuçlarımın içine sakladım. Katilimi görmek istemiyordum. Kim görmek isterdi ki?

Dizlerimi iyice karnıma çektim. Olabildiğince büzüldüm. Vücudumda açtığı yaralar sızlayıp kendini belli etmeye başlamıştı. Kendimi köşeye sıkışmış kurban gibi hissediyordum. Birazdan katilim gelecek ve bu sık nefeslerimi sonlandıracak gibiydi. Karşısında bu kadar savunmasız kaldığım için kendimden nefret ediyordum! İçimdeki zehri bağıra bağıra akıtmak istiyordum! Ama tek yaptığım tek şey köşeye sinip ağlamaktı.

Yanımda bir varlığın nefes alış verişini hissettim. "Benden uzak dur!" diye bağırarak yanımdaki çekmeceye çarpıp kendimi öne attım ve hızlıca ayağa kalktım. Çekmece sallanmıştı fakat düşmemişti. Geriye doğru hızlı hızlı adımlar attım. Kalçam çalışma masasına çarptığında durdum. Doktorun masasının üstünden elime ona zarar verebileceğimi düşündüğüm bir biblo aldım ve masanın diğer tarafına geçebilmek için masanın üstüne oturdum. Kalçamı olduğum yerde döndürdüm ve ellerimle kendimi masadan diğer tarafa doğru ittirdim.

Elimdeki biblo oldukça ağırdı. Soyut şekillerden oluşan biblonun rengi mat siyahtı. Ağır bibloyu kaldırıp başımın arkasına götürdüm ve "Sakın bana dokunma, sakın!" diye hırçınca tısladım. Kayrada oturduğu yerden kalkmıştı iki elini bana doğru uzatıp sakin olmam için resmen yalvarıyordu.

Bir elimle ağır bibloyu tutarken diğer elime de masadaki diğer eşyaları bana yaklaşmasını engellemek için üzerine fırlatıyordum. Seçeneklerim tükenmişti, bir plana ihtiyacım vardı. Elimdeki ağır bibloyu da ona atıp kapıya doğru koşarak buradan çıkabilirdim. Fakat ben bunları yaparken onun hiç kıpırdamaması gerekiyordu ve bu pek olası değildi. Dizlerim beni zar zor taşıyordu, o bana ulaşmadan benim kapıya ulaşmam sadece bir mucize yardımıyla gerçekleşirdi. Ve mucizeler benim yanımda gibi gözükmüyordu.

Ben kaçış planları yaparken kapı hışımla açıldı. Kapıda Rüzgarı görmemle elimdeki ağır bibloyu yere düşürdüm. Daha deminki aciz halimi aratmayan bir hareketle dizlerimin üzerine çöküp önümdeki çalışma masasının altına doğru emekledim. Kayrayı, Rüzgara bırakmıştım. Geçmişti artık, Rüzgar gelmişti. Güvendeydim.

Rüzgar "Ne yaptın lan!" diye kükredi. "Dokundun mu ona!"

"H-hayır." derken kekelemişti Kayra. Onun da benden farkı yok gibiydi. Sesi ürkek çıkıyordu. Bu sefer toparlanmış sesiyle "Hayır hiçbir şey yapmadım!" diye bağırdı. Gözlerimi sıkıca yumup olanları unutmak için ellerimle kulaklarımı kapayıp kafamı iki yanıma salladım, bağırışlarını duymak istemiyordum. Tabi bu sesleri duymama engel olmamıştı. Masaya yaklaşan adım seslerini duyuyordum. "Sakın yaklaşma!" diye tekrar kükredi Rüzgar. Sesinin bana yakın gelmesi içimi rahatlatmıştı.

Dirseğime dokunan bir elle irkilip gözlerimi açtım. Karşımda Rüzgar vardı. Dizinin birini yere yaslamıştı. İki eli masanın üzerindeydi ve kollarının arasından başını eğip bana bakıyordu. Göz yaşlarım tane tane gözlerimden hızla boşalmaya devam ederken Rüzgarın güven veren gülümsemesi yüzüne yayıldı ve rahatlatıcı ses tonuyla "Güvendesin ufaklığım." dedi. Ellerimi yavaş yavaş kulaklarımdan indirdim. Fısıldayarak "Kayra?" diye sordum. Aynı zamanda da elimin tersi ile gözlerimi hızla sildim. Sesimi duymasını istemiyordum. "Ben varım, sana zarar veremez ufaklık."

Ve devam etti. "Hiç.Kimse." Dedi kelimelerin üzerine basa basa.

"Neler oluyor Rüzgar! Benden neden korkuyor!" Kayra bağırınca hemen masanın altından emekleyerek çıktım. Rüzgar masadan uzaklaşıp dizlerinin üzerine oturdu. Önüne gelene kadar emekledim ve boynuna sarıldım. Yüzümü güvende olacağımı hissettiğim yere, boynunun girintisine sakladım. Erkeksi kokusu beni rahatlatırken kendime güvende olduğumu söylüyordum 'Güvendesin, güvendesin, güvendesin.' Rüzgar beni çevik bir hareketle kucağına çekti. Bir elini saçlarıma götürdü. Parmaklarıyla saçımı nazikçe düzeltirken dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı. Saçlarımın arasında nefes alış verişini hissediyordum. "Şşş. Geçti ufaklık."

Kayra "Kahretsin neler oluyor! Niye benden korkuyor!" diyerek bağırdı ve yumruğunu duvara geçirdi. Burnumu beni rahatlatan kokudan ayırdım ve Kayraya döndüm. Başını kollarının arasına almış bir şekilde odada volta atıyordu. Her şeyden bihaber gözüküyordu. Rüzgara baktığımda çenesinin seğirdiğini fark ettim. Gözlerini ayırmadan nefretle Kayraya bakıyordu.

Kayra'nın bu hiçbir şey bilmiyor havasına karşın ağzımdan bir "HAH!" çıktı. Kayranın gözleri gözlerimle buluştu ve "Doğa neler oluyor!" diye bağırdı. Sesinde endişe vardı. Gerçekten hiçbir şey bilmiyor gibiydi.

"Hatırlamıyor musun?" diye sordu Rüzgar ölüm sakinliğindeki sesiyle. "Lanet olsun neyi! NEYİ! Neredeyse iki haftadır hücredeyim ve neden olduğunu kimse bana açıklamıyor! Doğa neler oluyor?" Gözleri dolmuştu. Gerçekten bilmiyordu. Bana işkence ettiğini, bileğimi kesip beni öldürmek istediğini hatırlamıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Gözümüzü kırpmadan Kayra ile birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Rüzgar sesli bir şekilde nefes verdi. Nefesi ilk önce bana çarptı ardından odanın atmosferine karıştı. Rüzgara dönüp neler olduğunu anlamaya çalıştım. Ardından zihnimde küçük küçük renkli ampullerle yanıp sönen bir yazı belirdi. 'Burası bir akıl hastanesi seni aptal!'

Gözlerimi tekrar Kayraya çevirdiğimde "Kayra, neden buradasın?" diye sordum. Kayra bana soran gözlerle bakmaya devam ettiğinde "Neden bu hastanedesin?" diye sorumu yineledim. Kayra başını eğip bir elini sıkıntıyla ensesine götürdü ve "Farklı farklı bir sürü kişiliğim var ve hepsinin farklı farklı hastalıkları var." Rüzgara dönüp baktığımda Kayrayı başıyla onaylamıştı. Doğru söylüyordu

"Birden fazla kişiliğim var ve bunlar arasında geçiş yaparken neler yaptığımı hatırlayamıyorum Doğa." Sesini daha da yükselterek "Sikeyim!" diyerek bir kez daha bağırdı. Ellerini sertçe saçlarının arasından geçirirken çekti. "Lanet olsun sana ne yaptığımı hatırlayamıyorum!" dedi ve yumruğunu bir kez daha duvara geçirdi. Vücudumda izler bırakan kişi Kayraydı ama bunu hatırlamıyordu. Bu onu yine de suçlu yapar mıydı?

Kayra bir bulmacaydı, Rüzgar ise bir sır. Bulmacalara karşı bir hayranlığım vardı, bu hayranlığı gölgeleyen şey ise sırlara olan zaafım.

------

Yazar notu;

Çok uğraşarak yazdığım bir bölümün daha sonuna geldik. Bu bölümü birçok kez yazıp yazıp sildim. Gerçekten zorlandığım bölümlerden biri oldu. Çok kararsızım fakat bu bölüm için elimden gelen en iyisinin bu olduğunu düşünüyorum. Eleştirilerinizi çok merak ediyorum. Hoşunuza giden, gitmeyen şeyleri benimle paylaşacağınızı umuyorum. Oylarınızla desteğinizi bekliyorum. Başka bir bölümde görüşmek üzere...

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

20.8K 1.2K 15
Ailesini erken yaşta kaybetmiş bir kızın kardeşlerine bakması... Yıllar sonra ortaya çıkan karışmış bebekler.... Bir yandan yaralı bir kız olan ailen...
1.1M 105K 43
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...
1.8M 44.8K 24
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
30.7K 1.9K 25
Bir suçlu ile mektup arkadaşlığı...