pinky promise (gxg)

By ceremdenizer

12.5K 956 341

More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm. (Son Bölüm)

23. Bölüm

242 23 5
By ceremdenizer

İçimden mırıldandığım kırk beşinci şarkı eşliğinde bahçede oturuyordum, yalnızdım ve aklımda dolanan tek şey Carmen'ın mesajlarıma neden cevap vermediğiydi.

İşte olabilirdi, bahçeyle ilgileniyor olabilirdi, ya da başka herhangi bir şey. Tüm hayatının benden ibaret olmadığı gerçeğini kendime kabul ettirmeliydim ama yine de merak etmeden duramıyordum.

Ve telefonunu defalarca kez, sadece tek bir kişi için kontrol etmek ve her seferinde bir hiçle karşılaşmak, hiç güzel duygular uyandırmıyordu.

Hiç.

Annem ve babam şehrin içinde gezmeye gitmişlerdi, ya da başka bir yere. Konuşmanın yarısında kafam başka yerlerde olduğu için pek fazla bir şey hatırlamıyordum. Tek başımaydım ve yapacak bir şey göremiyordum önümde. Şaka gibiydi ama, artık sahip olduğum tek insan Carmen'dı.

Bahçe kapısının çalınma sesi, beni, dikkatimi verdiğim ve yerde bir şeyler didikleyen kuştan ayırmama sebep oldu. Telefonu bir kenara bıraktım ve ayağa kalktım. Tam zamanında gelmişlerdi.

Kapıyı açtığımda karşımda duran kişinin annem ve babam yerine Charlie olması, birkaç saniye afallamama sebep olmuştu. Yüzüme ifadesiz bir şekilde baktı, ben de aynı şekilde onun yüzüne baktım. Ve kapının kenarından sıyrılarak içeri girdi. Beni bu defa neyin beklediğini merak etmeli miydim?

Buraya eskiden yaptığımız şeyleri yapabilmek için gelmiş olamazdı.

Kapıyı kapattım. Arkamı döndüğümde, az önce oturduğum koltuğa oturduğunu gördüm. Karşısındakine geçip ayaklarımı birbirine topladım. Bir süre boyunca, sadece dik dik birbirimizin suratına baktık. Pekala ama bu nereye kadar sürecekti?

"Neden geldin?" dedim sonunda, sessizliği bozarak.

"Jacob'tan ayrılmışsın." dedi. Derin bir nefes verip gözlerimi devirdim. Gerçekten, Jacob'tan ayrılmam hakkında mı konuşacaktık? En sonunda bunun olacağı zaten belliydi.

"Bunun için mi geldin? Fazla üzülmüşe benzemiyordu oysa." dedim.

"Üzülmedi zaten." dedi. Bu, fazla gizli olan bir şey değildi. Eğer aramızdaki şey yavaş yavaş bitmek yerine bir anda bitseydi, gerçekten üzülebilirdi ama bu öyle olmamıştı işte.

"Yani, Charlie?" dedim. Uzatmasını istemiyordum ama hep suratında taşıdığı o aptal bakışla, bir süre burada kalacağını gösteriyordu.

"O geceden de bahsetmişsin, Daisy. Bayağı öfkeli geldi."

Kıkırdadım istemsizce. "Sana çiçek getirmesini mi bekliyordun?" Saçımı elimle kulağıma sıkıştırdığında böyle bir durumda verilebilecek en normal tepkinin öfke olduğunu biliyordum.

"Ah, tabii ki hayır."

"Yaptığın şeyi normal mi görüyorsun hâlâ? Bana söylediğin şeyleri? Beni neyle tehdit ettiğini? Sadece merak ediyorum. Hâlâ hepsinin arkasında mısın?"

"Hmm... Bilmem." Lanet olsun.

"Tedavi ol."

"Sen de ol. Ben, bana minicik ilgi veren insanlara şak diye aşık olmuyorum en azından." Bu, biraz duraksamama sebep oldu. Dışarıdan öyle mi görünüyordum? Ya da, asıl soru; Ben gerçekten bana azıcık ilgi gösteren insanlara aşık mı oluyordum?

"Neden konuşmuyorsun? Çünkü haklıyım, değil mi?"

"Pekala, iki kişiyi aynı anda idare etmektense bana ilgi veren insanlara direkt aşık olmayı tercih ediyorum. Bir sorun mu var? En yakın arkadaşım bu özelliğim yüzünden kötü mü etkilenecek? Ya da herhangi başka biri? Tam olarak sıkıntın nerede?"

"Aptalsın, gerçekten."

"Tamam. Son söylemek istediğin şeyler bittiyse, çık git."

"Hayır, daha Carmen'a, bir zamanlar Jacob'la aynı anda onu idare ettiğini anlattığımı söylemedim. Bunu da duymanı istiyorum." İlk birkaç dakika boyunca ne söylediğini asla anlamadım. Durdum, düşündüm. Hayır, daha Carmen'a, bir zamanlar Jacob'la aynı anda onu idare ettiğini anlattığımı söylemedim. Bunu da duymanı istiyorum.

"Ne?" dedim. Sadece bunu diyebildim.

"Bayağı. Carmen'ı buldum. Ona, seninle birlikteyken, Jacob'la, kuzenimle çıktığını söyledim. Sonra Jacob'ın da bir şey bilmediğini, onun da aldatıldığını anlattım. Her şeyi söyledim, Daisy. Yaz aşkının ömrü meğer buraya kadarmış. Yalanların ortaya çıkana kadar."

Nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyordum ve duyduğum her şeyi, sadece sindirmeye çalışıyordum.

"Pekala, ben birilerini kaybediyorsam, tek başıma kaybetmeyeceğim. Çok üzülme. Biraz zaman geçer, sonra tekrar konuşmaya başlarız, eskisi gibi oluruz. Zaten hep böyle olmadı mı?" Gülümsedi.

Sadece derin nefesler alıyordum ve onun, olayları Carmen'a nasıl anlattığını düşünmeye çalışıyordum. Eğer sadece kendi açısından değil de, dürüst bir şekilde anlatsa bile, bunun hâlâ ne kadar korkunç olabileceğinin farkındaydım.

"Ah, hadi ama. Bir şeyler söylesene? Bu şeyin zaten sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyorduk, değil mi? Sadece erken bitti, o kadar."

Sonsuza kadar sürmeyecekti, ama sürebilirdi.

Belki sonsuza kadar sürmeyecekti ama birazcık daha sürebilirdi. Birazcık daha severdim, birazcık daha sevilirdim. Birazcık daha gerçek şeyler hissedebilirdim.

Carmen mesajlarımı görmüştü, sadece cevap vermiyordu. Bana bu yüzden cevap vermiyordu.

Biliyordu. Her şeyi.

Gözlerimin doldu. İki damla yaş, art arda düştü.

"Bunu gerçekten yaptın mı Charlie?" dedim, artık doğru düzgün çıkmayan ve kısılan sesimle.

Kafasını ağır ağır salladı.

Tek bir soru, neden? Onun yaptığı hiçbir davranış için bu kadar merak edemezdim bu soruyu. Neden bunu bana yapmıştı?

Hayatım boyunca, ilk defa, beni gerçekten sevdiğine emin olduğum biriyle tanışmıştım. Ve tam işleri yoluna sokmuşken, baştan aşağı karmakarışık etmişti. Neden elimden beni seven tek insanı almıştı?

Elimle sandalyenin kenarını tutuyordum ve göz yaşlarımın çıplak dizlerimin üzerine düşüşünü, ve sonra kayışını izliyordum. Soğuk çarpıyordu. Hava soğuk değildi ama bir şeyler soğuktu. Ne olduğunu bilmiyordum.

"Çık."

"Tamam, sana zaman vereceğim." Lanet gelsin, senden zaman falan istemiyorum. Sadece defol git.

"Çık ve ardından kapıyı kapat." Nefesini verişini duydum, sonra ayağa kalktı ve sonra kapının kapanma sesi.

Beş dakikalık bir konuşma. Bu süre, bir insanı mahvetmeye yeterdi. Charlie'nin önce Carmen'la konuşması, sonra benimle. Toplam on dakikalık iki ayrı konuşma. Bu süre, iki insanı mahvetmeye yeterdi.

Ayağa kalktım, gözlerim telefonum için koltuklarda gezindi. Pikenin altında izini gördüm, pikeyi hızlıca bir kenara fırlatıp telefonu aldım. Şifreyi üç kez yalnış girdim, ellerim titriyordu. Dördüncüsünde, sonunda doğru rakamlara tuşlayabilmiştim.

Carmen'ı aradım. Bekledim, bekledim, çalıyordu. Açmadı. Tekrar aradım, tekrar çaldı, tekrar açmadı. Belki açar diye, bunu defalarca kez tekrarladım. Defalarca kez. Bu esnada kaç kez volta attığımı saymamıştım bile. Hiçbir aramama cevap vermedi. Artık sadece minik gözyaşları akıtmıyordum. Sesli bir şekilde ağlayarak sadece bana cevap vermesini umuyordum. Elimden başka ne gelirdi, bilemiyordum. Hava kararmaya başlamıştı, ailem evde değildi. Çıkmam imkansızdı ve zaten cezalıydım. Birazdan burada olurlardı.

Cevap verirse, telefonu açarsa ve sesini duyarsam ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum.

Bildiğim tek şey onu kaybetmek istemediğimdi.

Çaresizdim. Sadece telefonla ona ulaşabilirdim ve ulaşmam da o açmadığı sürece imkansız görünüyordu. O da açmaya pek niyetli değildi. Sadece lanetler okuyup ağlıyordum.

En azından, onun iyi olduğunu bilmeye hakkım yok muydu? Sadece bunu öğrenmeliydim. Ama durup düşündüğümde, tek yolumun uykuya kalana dek ağlamak olduğunu görüyordum.

Ve ben de öyle yaptım. Uykuya kalana dek ağladım.

Continue Reading

You'll Also Like

812K 15.9K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
108K 474 5
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
5.3K 523 19
"Daha meydan okuyacağın çok karanlığın var, Violet"
8K 943 9
lalisa, aile doktoru park chaeyoung'tan hoşlanıyordu. 23.06.23