1. Bölüm

1.9K 63 52
                                    

Sıcak güneş tenimi yakıyordu. Uzun bir süredir burda oturup yarı çıplak sırtımı güneşe çevirmiştim ve burada bulduğum oyuncaklarla kumdan kale yapmıştım. Kumun üzerinde yıkılmadan duran çiçeğim, beş tane kalenin birbirini sarmasıyla oluşmuştu. Bir de ortalarında, çiçeklerin ortasında duran sarı şeylere benzetmeye çalışarak bir yuvarlak yapmıştım. O da kumla yapılmıştı ama şekilli kalıplar tarafından değil, daha farklı dursun diye ellerimle yapmıştım.

Aslında bu kalıplar bana ait bile değildi. Dün bu deniz kenarında ilk gelişimde kumların üzerinde bulmuştum ve etrafta kimseyi görmeyince oynamaya başlamıştım. Muhtemelen bir çocuk burada unutmuş ya da kaybetmişti. Oynadıktan sonra, oyuncakları yine olduğu yere bırakmıştım ama çocuğun bıraktığından farklı olacaktı çünkü bir kaleyle birlikte duracaktı. Çocuk ertesi gün buraya geldiğinde oyuncaklarını alıp gidecekti. Yani, ben öyle planlıyordum. Bugün geldiğimde oyuncakları yine yerli yerinde görünce çocuğun geri dönmediğini anlamıştım.

Yerli yerinde olmayan başka bir şey vardı ama; kumdan kalem. O yıkılmıştı. Rüzgardan mıydı? Hayır, dün gece annem ve babamla balkona çıkıp kahve içtiğimizde rüzgar rahatsız kendini asla göstermemişti. Denizin de buraya ulaşıp sularıyla kalemi ıslatması pek mümkün değildi çünkü bilerek biraz uzağa yapmıştım. Sanırım biri yıkmıştı. Her neyse.

Güneş batıyor gibiydi. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum çünkü telefonumu getirmemiştim. Annem bana bu yaz birazcık olsa telefonumdan uzak durmamı istemişti. Ben de onu onaylamıştım çünkü haklıydı, çok zamanımı harcıyordum telefonuma.

Ayağa kalktım, ilk başta dengemi kaybettiğimi hissetsem de bu çok kısa sürdü. Tamamen doğrulunca bunun güneşte uzun süre durmaktan olabileceğini düşündüm. Çok dışarı çıkmazdım çünkü ailem izin vermezdi. Çoğu zaman yalvarırdım ve ancak böyle gidebilirdim. Onlara hiç bir konuda kızmıyordum çünkü onları çok seviyordum. Ama dışarı çıkmak için ancak dil döktüğümde ve kendimi yerlere attığımda neden izin veriyorlardı ki? Ne kadar istediğimi test ediyorlardı sanırım, çok istiyorsam da kıyamıyorlardı. Bu düşünce kendi kendime gözlerimi devirmeme sebep oldu.

Üzerime yapışmış tüm toz tanelerini ellerimle silkeleyerek kendimden uzaklaştırdım ve bir kaç adım geriye doğru gittim. Kumdan kaleme son kez baktım. Güzel olmuştu, dünkü kadar olmasa da. Dünkü çok daha büyüktü ve özenilmişti. Her neyse, bunun da yıkılacağını düşündüm ve yine dün yaptığım gibi oyuncakları da kalemin yanına bırakarak adım adım buradan uzaklaşmaya başladım. Hava kararmadan yazlık evimize dönmem gerekiyordu. Sahilin biraz ilerisine yürüdüm, Sadece bir tur atmaktan zarar gelmeyeceğini düşünerek.

Usul adımlarla ilerlerken, burada kaçıncı günüm olduğunu hesaplamaya çalıştım. Beşinci günümdü. Aynen böyleydi. Haziran'ın ilk gününün sabahında gelmiştik buraya. Ailemle bir kere denizde yüzmüştük ve onların kiraladığı evin mutfak dolapları için alışveriş yapmıştık. Bunun dışında yalnız geçmişti günlerim. Etrafındaki insanlarla etkileşim halinde olmayı seven bir insandım. Annem, tanıdığı kişiler olduğu sürece bazen benim onların evinde kalmama izin verirdi ve tabii onlar da sıklıkla benim evime gelirlerdi. Yalnızlığa tahammülüm yoktu sanırım, daha şimdiden dayanamıyorken, koskoca bir yazı nasıl geçireceğimi sorguladım.

Kesinlikle bir yaz arkadaşına ihtiyacım vardı. Bizim yazlık evimizin yakınında bir sürü başka yazlık evler de bulunuyordu ve onlardan birinde yaşıtım olan birini bulup konuşmalıydım. Sonuçta koskoca üç ayı arkadaşsız geçiremezdim, ben buna dayanabilecek bir insan değildim.

Ayağım bir şeye takıldığında sendeledim ve yürürken kapattığım gözlerimi bunun etkisiyle açtım. Etrafıma baktığımda, az önce oturduğum yerden çok uzaklaştığımı fark ettim. Burası sahildi yine, ama sanki sahilin en güzel tarafı gibiydi. Az önceki gibi değildi, havası farklıydı ve manzarası daha güzel gelmişti.

pinky promise (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin