27. Bölüm

206 19 0
                                    

Halsey - Ghost
girl in red - midnight love

Sabah, ne zaman gelmem gerektiğini mesaj atıp sormuştum ve o da akşama doğru saat yedide işten çıkacağını söylemişti. "Yedide iş bitiyor." "O zaman gelebilirsin." Uzun zaman sonra bana bu iki mesajı atmıştı.

Tüm günün her saniyesi boyunca saatin yediye ulaşmasını bekledim ve bu sırada giymek için bir elbise seçtim. Son kez. Son kez değil. Evet, son kez. Kafamda tekrarladım. Güzel görünmeye çalıştım. Makyajımı bir kez sildim ve kafamda tekrarlamaya devam ettim. Altı buçukta dışarı çıktım. Şimdi buradayım. Yaklaşık bir ay önce olduğumuz yerdeyiz. Çatımızda. Yani, çatısında. Artık benim olmadığını biliyorum. Ama farkındalık, her zaman kabullenmek değildir. Farkında olduğunuz şeyleri görmezden gelmek çok kolaydır.

Tek kelime etmeden üçüncü sigarasını içişini izliyorum. Ayakta, büyük tuğlaya yaslanmış bir şekilde duruyorum. Ondan biraz uzaktayım ama sokak lambalarının yukarıya ulaştırabileceği kadar ulaştırdığı ışıktan onu görebiliyordum.

Geldiğimden beri bir saniye olsun yüzüme bakmamıştı. Konuşmamıştı da.

En kötü ihtimal üzerinden gittim ve belki de son kez görüşeceğimizi düşünerek, ondan daha fazla uzak kalmayı reddettim. Yanına oturdum, çıplak ayağımı yere sürterek bizi salladım. İç çekişini duydum. Burada mutlu oluşumuz aklına gelmişti, kendimden biliyordum çünkü.

"Burası artık aklıma seni getiriyor." dedi. Kaşlarımı çattım. "Koltuk aklına beni mi getiriyor?" Kıkırdadı. Beni omuzlarımdan tuttu, hareket ettirdi, oturttu. Küçük bir yerdi, ama ikimizde tam sığdık ve sıkışmadık. Kendisi de yanıma oturdu.

"Hayatım boyunca kendimi açtığım tek kişisin."

Ben hâlâ onu incelerken birden bana döndü ve tüm dumanını yüzüme üfledi. Afalladım, gözlerimi kapattım ve öksürmeye başladım. Kafam aşağıdayken, onun sesini duydum. "Çok uzun bakıyorsun bana, sinirimi bozuyor." dedi.

Ne olursa olsun, gecenin sonunda beni aşırı düşünmeye ve neden bir şey söylemeden evime bıraktığını anlamaya çalışmaya ittiğinde bile her saniyesi çok güzeldi. Her lanet saniyesi. Çok büyüleyiciydi.

"Bu kadar çok içme." dedim, bıkkınlıkla. "Ciğerlerini öldüreceksin."

"Umarım ölürler." dedi.

"Öyle konuşma." dedim, kısık sesimle. Gerçekten böyle konuşmasından nefret ediyordum. Yüzünü bana çevirdi ve arkasına yaslandı. Sigaranın dumanı, onun ve benim yüzümüze uzakta etrafa yayılırken, ilk defa benimle göz teması kurdu. Sigarayı yukarı kaldırdı, dudaklarına götürdü, çok büyük bir yudum içti ve sonra hepsini yüzüme üfledi. Gözlerimi kırpıştırdım ve öksürmeye başladım. Bu defa, öncekinden çok daha fazla yakmıştı boğazımı.

Deja vu. Gözlerimi sonunda açabildiğimde, ifadesiz bir şekilde beni izlemeye devam ettiğini gördüm.

"Bunu hak etmedim." dedim.

"Çok konuştuğun için hak ettin."

Yerimden doğrulup, ne yaptığım hakkında düşünmeden kucağına oturdum. Az önce, kollarımızın birbirine değmesinden bile korkuyordum ama şimdi, yaptığı şeyin farkında olup olmadığımı bile bilmiyordum. Eğer bir şeyin beni çektiğini hissedersem, düşünmeden içine atlardım. Ve atladım.

pinky promise (gxg)Where stories live. Discover now