15. Bölüm

371 26 10
                                    

Kırk üç dakika.

Lanet kırk üç dakika geçti. Yine anlam veremediğim bir şeyler oldu ve en sonunda bizim iletişimimiz neredeyse sıfıra indikten sonra, beni evime bıraktı. Bunu ben istememiştim, "Seni evine bırakayım. Hava karardı, korkarsın karanlıktan değil mi? Korkarsın korkarsın." dedi, karanlıkta birlikte yürüdük ve kapının önünde beni izledi, eve girmemi bekledi. Evime girince pencerenin bir köşesine oturdum. Bir dakika boyunca öylece orda durduğunu gördüm, bir dakikanın sonunda cebinden bir paket sigara çıkardı. Bu, bu gece içtiğini gördüğüm üçüncü sigarasıydı. Yalnızken ne kadar içtiğini tahmin bile edemiyordum. Sigarası bitene kadar bir yere yaslanıp dışarıdan sadece camı görünen odamı izledi. Evet, benim odamı biliyordu çünkü pembe led ışıkları yanıktı. Odama bakarken, sanki bana bakmış gibi hissettim, gözlerinden bir sürü his geçti ama onların neler olduğunu anlayabilmem için beynini okumam gerekirdi. Gözlerinden hiç bir şey anlamadım.

Sigara bitene kadar üç kez kapının önünde durdum, kapıyı açacaktım, sakin bir şekilde onun yanına gidecektim. Kötü veya garip olan bir şey yoktu. Olayları kafamda büyüttüğüme kendimi üç kez ikna ettim. Üç kez savaş verdim ve üçünü da kazanamadım. Açmayı planlayıp onun yanına gideceğim kapının önünden üç defa geri çekilip pencereye oturdum.

Sigarası bitti, daha fazla beklemedi. Bakışlarını odamdan ayırdı, yürümeye başladı. Gözden kaybolana kadar yürüyüşünü izledim. Sonraki beş dakika boyunca oturup iyice bir olanları düşündüm. Hayır, o beş dakika boyunca hiçbir şey anlam kazanmadı.

Sadece merak ediyordum. Her seferinde böyle olmak zorunda mıydı? Ben, onun için ailemden gizlice evden çıkıp onlara yalanlar söylüyordum ama o güzel anlarımızın devam etmesine izin vermiyordu. Onu engelleyen herhangi biri ya da bir şey mi vardı? Beni hiç bir şey engelleyemezdi, ne olursa olsun. Yine de onunla olmaya devam ederdim, yine de evine giderdim, yine de yalanlar söylerdim, yine de onu tekrar öperdim.

Ve beni engelleyen şeyler de vardı ama onları yok sayalı çok olmuştu.

Ritim tuttuğum ayaklarımı oturduğum zamandan beri rahat bırakmamıştım. Şimdi odamdaydım, boş boş duvarı izliyordum ve içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Charlie, elindeki içeceği içerken anlamsızca bana bakıyordu. Bir şeyleri bir anlığına olsa da unutmak için elime bir kitap almıştım ama daha birinci sayfasından odaklanamadığımı anlayıp onu da bir kenara fırlatmıştım.

"Kavga mı ettiniz?" diye sordu, Charlie. Sanki geldiğimden beri bunu sormak için can atıyormuş da, en sonunda cesaretini toplayıp şimdi sormuş gibiydi. Oradan yüz ifadem nasıl görünüyordu?

"Hayır. Annem bilmiyor değil mi?"

"Hayır, tüm gün beraberdik sanıyor."

"Teşekkür ederim, Charlie. Gerçekten, sana minnettarım."

"Biliyorum. Ne zaman tanışacağız... şu kızla?"

"Bilmiyorum." dedim, bu konunun açılmasını istemiyordum. Carmen'ın görünüşünün bile sadece bana ait bir bilgi gibi durmasını istiyordum. Onu nasıl başkalarıyla tanıştırabilirdim ki? "Bu... çok karışık bir durum. Carmen... yani, nasıl diyeceğimi bilmiyorum. Tanışıp konuşabileceğin biri değil, fazla, buz gibi."

"Buz gibi mi?" dedi. "Daisy, sen soğuk insanlardan nefret edersin."

"Evet. Gray'le nasıl gidiyor?" Ne diyeceğimi bilemediğim için konuyu değiştirdim.

"Her zaman olduğu gibi, bazen sorunlar çıkıyor ama sonrasında o hallediyor. Her neyse." Tüm bu olaylarıma hâlâ alışamamış ve şimdiden bıkmış gibi görünüyordu. Ama eğer öyleyse, neden belli etmemeye çalışıyordu ki? Onu da bok ettiğinin farkında değil miydi? Charlie, ne zamandan beri benim için kendinden taviz vermeye başlamıştı?

"Senin moralini yerine getirecek bir şey biliyorum." dedi. Belki de sadece benimle empati kurabildiği için daha ılımlı ve sakindi. 'Neyse.' diye geçirdim içimden, şu an bunu düşünemeyecek kadar yorgun bir beyne sahiptim.

"Ciddi misin?" Moralimi hiçbir şey düzeltemezdi, ama yine de üzülmesin diye merak etmiş gibi davrandım.

"Evet. Bahsettiğim sürpriz..."

"NE!?" dedim gözlerimi açıp. Aslında hediyeyi bile merak etmiyordum. En fazla ne olabilirdi? Hayır, bundan emindim, herhangi bir hediye bile benim moralimi yerine getiremezdi.

"Evet, bahçede seni bekliyor." Daha fazla yapmacıklaşmamak için çenemi kapattım ve ne olduğunu bile sormadan odadan çıktım. Merdivenleri aştığımda, o da benim arkamdan geldi. Kapıyı açtım, ona döndüm.

"Göremiyorum?" dedim, sırtımdan iterek beni ilerletti ve bahçenin tam içinde durduk. Herhangi bir şey görmek için gözlerimi her yerde gezindirdim. O sırada, birinin eliyle sırtıma dokunduğunu hissettim.

Arkamı döndüm, onu gördüm. Karşımda durmuş, gülümseyen gözleriyle bana bakıyordu. En son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyordum, ne zaman konuştuğumuzu, ne zaman gülüştüğümüzü.

Hayır, en son ne zaman onu düşündüğümü de hatırlamıyordum.

O gülümsüyordu, ama ben hem şaşkındım hem de nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Kılımı kıpırdatmadan öylece durdum. Yutkundum. Şu an, bunların olmaması gerekiyordu. Şu an, burda olmaması gerekiyordu. İşler zaten yolunda değilken, bambaşka bir boka batıyordu ve Charlie bunu kendi elleriyle, bile bile yapmıştı.

Benim vücudum taş gibi kesilmişken kollarını açtı, bana sarıldı. Kokumu çektiğini hissettim. Ben ona sarılmamıştım.

"Seni çok özledim, sevgilim." dedi.

🌈

Selam. Nasılsınız? Beni sorarsanız çok iyiyim. Matematikten de 100 aldım acil beni tebrik edin.

Şimdi kendi kitabımda kendi reklamımı yapacağım🤠

TW /// pedofili.

Profilimde duruyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Profilimde duruyor. İsterseniz okuyun. Warning koyma gereği hissettim ama çok fazla ağır değil. İçinde sosyal anksiyete, toxic ilişkinin de bulunduğu bir kurgu var. Baştan söylüyorum, meşrulaştırılan hiçbir şey yok.

Oy verin ve kendinize iyi bakın.

pinky promise (gxg)Where stories live. Discover now