19. Bölüm

308 21 5
                                    

Dört Temmuz.

Doğum günümdeyim.

Bunca şeyi aynı anda yaşamak fazla dikkat dağıtıcıydı ve bir şeylere adapte olmak artık zorlaşıyordu. Gözümü açmıştım, kapamıştım ve şimdi doğum günümdeydim. Ne yapmalıydım? Günler önce beni tehdit eden arkadaşımın şimdi bana aldığı hediye pakedini açıp ona teşekkür mü etmeliydim? Ya da, artık sevmediğim ama hâlâ sevgilim olmaya devam eden kişi benim evimde ne arıyordu şu an?

Bilmiyorum. Hiç bir şey bilmiyorum.

Onunla son birbirimizi görüşümüzün üzerinden günler geçmişti. Ağlamıştım, bir şeyler söylemeyi planlarken sadece ağlamıştım ve sonra bir hiç elde ederek evime geri dönmüştüm.

Sonrasında beni aramadı, mesaj atmadı, hiç bir şey sormadı. Dünkü attığı mesaja kadar günlerdir onunla hiç bir iletişimim olmamıştı.

"Yarın doğum günün." Biraz durup bunu nereden bildiğini düşünmüşken bir mesaj daha atmıştı.

"Yani öyle söylemiştin." Böyle bir şey hatırlamasam da muhtemelen ben söylemiştim ve Tanrım, nasıl hatırlayabilmişti?

"Eğer istersen, senin için bir pasta alacağım." Bu bir davetti. Yine hiç bir şeyi dümdüz olduğu gibi söyleyemiyordu. Carmen'ın kafasında yatan bir kaç problemi vardı.

"İsterim. Uzun zamandır görüşmedik." diye mesaj atmıştım.

"Evet."

"Seni özledim." O an nefesimi tutmuştum bir kaç saniyeliğine. Sonra "Ben de." diye cevap vermiştim. Ve sonrasında uykusuzluktan yatağa bayılıvermiştim.

Gidecektim yanına çünkü biraz daha onu görmezsem özlemimden geberebilirdim. Sadece öncesinde ailem ve arkadaşlarımla kutlamam gerekiyordu bu lanet doğum gününü. Sonuçta artık reşit oluyordum ve bunu günlerce bekleyip planlamıştık. Gitmeme izin vermezlerdi. Hayır, hayatta vermezlerdi. Üstelik Carmen'ı tanımıyorlardı da. Bana artık yardım edebilecek birisi de kalmamıştı. Bu da, her şeyi kendi başıma halletmem gerektiği anlamına geliyordu.

Sorun yok, bir günde iki doğum günü kimseye zarar vermeyecek.

Giydiğim mor elbisenin yakasını düzelttim. Son zamanlarda hiç bir şeyi kendime yakıştıramıyordum ve dolaptan da elime ne geçerse giyiyordum çünkü özel olarak istediğim bir şey yoktu.

Kapıya yöneldim, kolunu tutup indirdim. Açılmadığı için birkaç kez daha tekrarladım ama açılmamaya devam etti. "Ne oluyor? Kapım neden kilitli?" diye bağırdım.

"Ben kilitledim." dedi, Charlie'nin sesi. Bunu tahmin etmeliydim. "Aç şunu." diyip gözlerimi devirdim.

"Hayır, ben her şeyi hazırlayana kadar bekleyeceksin!" Sesi neden bilmiyorum ama çok neşeli geliyordu. Doğum günüm olduğu içinse, bu çok anlamsızdı. Ben bile bu kadar heyecanlanmamıştım. Evet, belki heyecanlanıyordum ama bunun sebebi bu tarih ve birazdan yapacağımız kutlama değil de, aşık olduğum kişiyi iletişimsiz geçen onca günden sonra görecek olmamdı.

"Saat kaç?" diye sordum.

"Hava daha kararmadı ama akşama yaklaşıyor."

Ah, bugün gerçekten fazla uyumuştum. Uyku düzenimin bozulması pek iyi bir şey değildi çünkü normalde erken kalkmayı seven bir insandım. Neyseki yazdaydık ve fazla uyumam hiç bir şeyi kötü etkilemeyecekti.

"Ne yapıyorsun?"

"Güzel bir ortam yaratmaya çalışıyorum."

"Neden?" Birkaç saniye sustu.

pinky promise (gxg)Where stories live. Discover now