Mafya [bxb] • Tamamlandı

By valentinusx

4.1M 263K 250K

Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve a... More

Page 1
Page 2
Page 3
Page 4
Page 5
Page 6
Page 7
Page 8
Page 9
Page 10
Page 11
Page 12
Page 13
Page 14
Page 15
Page 16
Page 17
Page 18
Page 19
Page 20
Page 21
Page 22
Page 23
Page 24
Page 25
Page 26
Page 27
Page 28
Page 29
Page 30
Page 31
Page 32
Page 33
Page 34
Page 35
Page 36
Page 37
Page 38
Page 39
Page 40
Page 41
Page 42
Page 43
Page 44
Page 45
Page 46
Page 47
Page 48
Page 49
Page 50
Page 51
Page 52
Page 53
Page 54
Page 56
Page 57
Page 58
Page 59
Page 60
Page 61
Page 62
Page 63
Page 64
Page 65 • son

Page 55

41.8K 2.9K 2.1K
By valentinusx

merhabalar, nasılsınız?

••

"Lan hayır, olur mu öyle şey? Çocukken nasıl hiç pet şişeyle futbol oynamadın?"

Meriç'in hayretle Selim'e sorduğu soruyla ben de merakla Selim'e baktım. Her çocuk en az bir kere pet şişeyle futbol oynamış sanıyordum ama Selim'in dediğine göre o hiç oynamamıştı. Gerçekten çok şaşırtıcıydı.

Selim rahatça omzunu silkip "Topum vardı benim." dedi. Ardından bana dönüp "Sen de mi oynadın Yekta ya?" dedi sanki tek kalmamak için yanına birini arıyormuş gibi. Sorduğu soruya sırıtıp "Ohoo, bana fırtına Yekta derlerdi. Ben var ya, geleceğin topçusuydum. Tabii sonra futbolcu olmak yerine okuyup diğer yeteneklerimi de geliştirmeye karar verdim ama benden iyi oynayan şehirde yoktu." dedim. Tabii biraz sallayarak söylemiştim, ben top bana doğru gelirken ondan kaçıyordum. Sanki beni kovalıyor gibi gözüküyordu çünkü.

Söylediklerimle herkesten bir gülüş çıkarken yanımda oturan Tuncer "Bu konuda hepimiz kalpten inanıyoruz sana." dedi alayla. Herkesin bulunduğu salon bir kez daha gülüş sesleriyle sallanırken kaşlarımı çatıp "Ya niye öyle ima yapıyorsun? Bak yeni gelen arkadaşlar var, beni kolpacı falan sanacaklar. Ne yapayım yani çok yetenekliysem?" dedim ve elimle tanışalı çok olmayan Ömer'i, Akif'i ve Sefer'i gösterdim.

Deniz sırıtarak oturduğu sandalyeden "Mazallah, ne demek kolpacı? Yekta öyle dürüsttür, öyle dürüsttür ki asla yalan söylemez... Özellikle de görevlerde." diye atıldığında herkesten bir gülme dalgası daha çıktı. Sercan Sayer olayından bahsettiğini anladığımda bir elim saçlarıma gitti, "Yani tamam abartmayalım, arada yalan söyleyebilirim de..." diye mırıldandım. Hayır şimdi o oku atmanın yeri miydi ya!

Bu sırada gözlerim çaktırmadan salonun başındaki koltukta oturan adama kaydı. Yalnız salon o kadar büyüktü ki koltuk çaprazımda olsa bile bana metrelerce uzaktı, bakarken otuz saniye geçmişti. Bizim evde bir odadan evin diğer ucuna bakmak on saniye alıyordu.

Sonunda gözlerim onu bulduğunda dirseklerinden birisini koltuğa yaslayıp elini dudaklarına yasladığını gördüm, bu perdeye rağmen dudaklarının hafifçe kıvrıldığı belli oluyordu ve siyah harelerin odağı direkt olarak bendim. Bu benim de dudaklarımda tutamadığım ufak bir gülümseme oluştururken önüme dönüp bana bir şeyler diyen Deniz'e baktım.

Hava kararmıştı ve tüm ev yaklaşık bir saattir salonda muhabbet ediyorduk, konudan konuya atlıyor ve bol bol gülüyorduk. Uzun süredir bu kadar eğlenmediğim için de yüzümden sırıtış eksik olmuyordu. Bir de ara sıra çaktırmadan baktığım adamı her baktığımda bana bakıyor olarak bulmak gülme isteğimi arttırıyordu.

"Abi sen ne diyorsun?"

Selim'in Korel'e yönelik sorusuyla herkes gibi ben de direkt olarak Korel'e baktım. Gündemdeki konu buradakiler ve bizim mahalle arasında maç yapılacak olmasıydı, eğer Korel'den onay gelirse yapılacaktı. Görkem ve Yusuf karşısında on bir tane dev adam görünce ne tepki verirlerdi bilmiyordum ama bence eğlenceli olurdu.

Bu soruyla yaptığımız boş muhabbetlere katılmayıp uzaktan izleyen Korel'in kaşları havalandı ve bana dönerek "Bana uyar da, yenilmesinler sonra." dedi bariz bir şekilde bana laf atarak. Bu iddia oturduğum koltukta hızlıca dikleşmeme sebep olurken gözlerimi ondan ayırmayıp "Kim yenecekmiş bizi? Bir kere ben varım takımda. Buradaki herkesi sahaya gömerim." dedim ve göğsümü kabarttım. Yani derin bir nefes alıp tuttum.

Bu eminliğim Korel'in dudağının bir kısmının havalanmasına sebep olurken "Demek sahaya gömersin?" dedi hafif alayla. Hemen başımı sallayıp onu onayladım ve "Farkla yenilirsiniz hatta." diye ekledim. Yalnız böyle atıp tutuyordum ama umarım kabul etmezdi, çünkü buradaki tek kişiyi bizim mahalledeki on bir kişi bırak sahaya gömmeyi deviremezdi bile.

Bu düşünce tedirgince yutkunmama sebep olurken Korel'in bir şey demesine izin vermeden hızlıca "Ama sen zaten kabul etmezsin canım böyle bir şeyi." diye atıldım. Dudakları cümlemin üstüne titrerken gülmemek için boğazını temizledi ve "İddiadan kaçılır mı ufaklık? Kabul." dedi.

İçimden küfür ederken stresle sırıttım ve "Aman neyse, yaparız üç beş on yıl sonra." dedim ama Korel hiç duraksamadan "Bu pazar iyi." dedi. Bu pazar dediği beş gün sonraydı! Beş günde ben nasıl mahalledeki kişileri buradakiler gibi ayıya çevirecektim? Bari bir yıl olsaydı da ayıp olmasın diye kaslı olsalardı biraz!

İçimden bunları geçirirken dışımdan geri adım atmış gibi olmamak için tekrar yutkunup "Tamam, öyle yapalım o zaman..." diye mırıldandım. Cevabımla kaşları hafifçe kalkıp inerken gözlerini benden ayırmadı, ben de çekmek için bir hamlede bulunmadım.

Sessiz ortamda sadece birkaç saniye birbirimize baktığımızda bu bakışmayı bölen şey birisinin "Ortamdaki sexual tensiondan nefes alamıyorum." demesi oldu. Ben gözlerimi kırpıştırıp hızla ondan ayırırken başka birisi "O ney lan tansiyon falan?" dedi. Miraç eksik kalmayıp "Tansiyonun mu düştü aga? İstersen bir ayran getireyim?" dedi. Bu beni güldürürken başımı iki yana salladım.

Uzaktan bakan birisine göre saçma gelebilirdi ama bu adamlar benim ikinci ailem, bu ev benim ikinci evimdi.

"Of!"

Sinirle homurdanarak yattığım yatakta biraz daha döndüm. Döne döne yatağın en ucuna ulaşıp sonra diğer ucuna dönmeye başlıyordum resmen, çünkü uykum gelmiyordu. Korel'in yanına beş dakika diye kurulup saatlerce uyuduğum için saat gecenin bir yarısı olsa da son derece dinç hissediyordum.

Akşam konuşmaya dalıp saati çok geç yapınca burada kalmış, eskiden kaldığım odama gelmiştim. Gerçekten de hiçbir şey değiştirilmemişti içinde, hâlâ beyaz ve sıkıcıydı. Yine de burasının sıkıcılığını bile özlemiştim. Zaten şu an sorunum oda değil benim gelmeyen ve gelmeyi düşünmeyen uykumdu.

Bir saattir yatakta dönülmeyecek nokta bırakmmamıştım, koyun keçi deve ne varsa saymıştım ama uykum bir türlü gelmiyordu!

Odadaki tüm oksijeni içime çekip nefes olarak geri bıraktım ve yattığım yatakta doğruldum. Sıkılmıştım. Burada boş boş yatmaktansa biraz gezeyim düşüncesiyle yataktan kalktım ve gerindim.

Evdeki herkes bu saatlerde uyuyor oluyordu, bu yüzden parmak uçlarıma çıkarak yürümeye başladım. Yatmadan önce topladığım ama şu an dağılmış saçlarım gözüme gelirken onları tek elimle itip görüşümü açtım ve odamın kapısını araladım. Başımı çıkarıp baktığımda tüm ışıkların sönük olduğunu görüp adımlarımı biraz daha sessiz atmaya çalıştım, kimseyi uyandırmak istemiyordum.

Parmak uçlarımda yürüye yürüye üst kata çıktım ve ışığı açık bir oda aramaya başladım, belki birisi uyumamışsa onunla konuşuruz diye ama herkes uyumuştu. Yahu bir kişi bile uyku sorunu çekmiyor muydu bu evde? Benim çevremdeki herkes çekiyordu oysa. Bunlarsa bir yatağa giriyorlardı on saniye içinde dalıyorlardı.

Konuşacak birisi bulamadığım için dudak büküp gerisin geri arkamı dönerken bir anda bir ses duydum. Ev son derece sessiz olduğu için kendi aldığım nefesi bile duyuyordum, bu yüzden bu kısık sesi de duyabilmiştim. Hemen merakla sesin geldiği yöne dönerken bir ses daha geldi, bu kaşlarımı çatıp adımlarımı hızlandırmama sebep oldu.

Ses kaynağına yakın olduğum için birkaç adımda sesin geldiği odanın kapısına ulaşabilmiştim. Merakla kapının kulbunu sessiz ama hızlı bir şekilde indirdim. Karanlığa alışmış gözlerim açılan odayı direkt olarak tanırken gelen sesle bakışlarım yatağa yöneldi.

Gördüğüm görüntü ellerimin buz kesmesine sebep olurken hızlı bir hareketle kapıyı kapattım ve uyuyan adamın yanına gittim. Korel, boylu boyunca uzandığı yatakta uyuyordu. Sorun bu değildi. Sorun kabus görüyor olmasıydı. Kaşları çatılmış, yüzü huzursuz bir ifade almıştı ve anlaşılmayan kelimeler fısıldıyordu.

Bir elim alnıma çıkarken ne yapacağımı bilemeyerek hızla yataktaki boş yere oturdum. Alt dudağımı sertçe ısırıp birkaç saniye boş boş baktım yüzüne, ne yapacağımı kestiremiyordum. Daha önce Görkem kabus görürken onu uyandırdığımda ilk tepki olarak bana bağırmıştı.

Yine de kabus görmesini istemiyordum, bu yüzden tek elimi kaldırdım ve ona yaklaştım. Uzun siyah saçları alnına dağılmış haldeyken gerçekten de huzursuz gözüküyordu.

İlk önce elimle saçlarını geriye ittim ve yüzümü iyice yaklaştırıp açılan alnını yumuşakça öptüm.

Bu hareketim onun irkilerek uyanmasına sebep olurken birkaç saniye boş boş suratıma baktı. Normalde onu uyandırdığımda refleks olarak ya kolumu tutar ya da beni sıkıştırırdı ama şu an sanki ne olduğunu anlamamış gibi ve hatta masumca yüzüne bakıyordu. Bu afallamış hâli yutkunmamı sağlarken hâlâ saçlarında olan elimi hareket ettirip saçlarını geriye doğru okşadım ve "Kabus görüyordun, geçti." diye fısıldadım.

Bu cümlemle afallamış yüzü saniye saniye kendine gelirken yaklaşık bir dakikanın sonunda "Senin ne işin var burada?" diye sordu. Sesi düz çıksa da hâlâ tam kendinde gibi bakmıyordu, sanırım gördüğü kabus onu etkileyecek türdendi. Sorduğu soruyla omuz silkerek "Buradan geçiyordum, sesini duydum." dedim.

Bu cümlemle içine derin bir nefes çekerken tek elini gözlerine çıkarttı ve iki parmağıyla sıkıntıyla sıkıştırdı. Bu sırada aklıma gelen şeyle "Yarana pansuman yaptın mı?" diye mırıldandım. Bununla beraber sanki yakınlığımızı yeni fark etmiş gibi yattığı yerde biraz doğruldu ve uzaklaştı. Aynı saniye de başını sallayarak cevap verdi bana.

Kendisini sıktığı için yarası zarar görmüş olabilirdi, bu düşünceyle "Bakabilir miyim bir yarana?" diye sordum. Kısa bir an siyah hareleri gözlerimde takılı kalsa da bir şey demeden başıyla onayladı beni. İzin verdiği için rahatlayıp hemen ayağa kalktım ve odanın içindeki ışığa doğru yürüyüp açtım.

Karanlığa alışmış gözlerim bir anda ışığa maruz kaldığında rahatsızca kırpmak zorunda kalsam da her hareketimi izleyen birisi olduğu için fazla tepki veremeden yatağa geri döndüm. Hayır bir de adam öyle bir dikkatle izliyordu ki, nefes alışlarımı bile kontrol etmek zorunda gibi hissediyordum. Ediyordum da.

Oturduğum yerde ona doğru uzanıp üstündeki esen havaya rağmen giydiği siyah tişörtü biraz sıyırdım. Açılan yerde teni değil sargı bezleri vardı, bu görüntü sessiz bir iç çekmeme sebep olurken sargının kenarını yavaşça açıp içine baktım.

Yarası kötü gözüküyor olsa da kanamamıştı, rahatlıkla "Sorun yok." dedim ve dikkatlice sargı bezinin yanındaki yapışkanı tekrar tenine sabitledim. Gözlerim hâlâ yarasındayken "Sen yine de çok hareket etmemeye çalış, aklını da çok yorma. Ben internetten araştırdım stres de zarar veriyormuş iyileşme döneminde. İşleri yık Tuncer'e veya Elmas ablaya, sen kafa dinle. İstersen ben bile savaşırım diğer mafyalarla bak. İlaçlarını da sakın unutma, yeme içme düzenin-" diye söze başladım ama cümlem bir anda "Senin amacın ne?" deyişiyle kesildi.

Bakışlarım yarasından ayrılıp yüzüne çıktığında gözlerimi kırpıştırıp "Ne amacı?" dedim anlamayarak. Benim ne amacım vardı ki? Ben ona bakarken ve cevap beklerken içine sıkıntılı bir nefes çekti. Ardından sanki oturduğu yer ona dar geliyormuş gibi bir anda yataktan kalkıp odanın zeminine bastı. Gözlerim onu takip ederken ben de ayaklandım ve kollarımı göğsümde kavuşturdum.

Sonunda tüm odada dolanan siyah hareleri benim gözlerimi buldu ve "Senin derdin ne?" diye tekrarladı. Tam neyden bahsettiğini tekrar sormak için dudaklarımı aralamıştım ki "Yekta sen gittin!" dedi bir anda. İrkildim. "Gittin! Ulan hadi gittin, bir gün olsun gelmedim mi aklına? Sana da hak verdim ben seni de anladım." Yutkundu. "Ama bir gün olsun merak da mı etmedin?"

Ne diyeceğimi bilemeyerek büyümüş gözlerimi ondan ayırmadığımda "Koca bir yıl geçti, ben karşına çıkmasam silmiştin beni. Hadi buna da lafım yok. Buna da yok da şimdi gelmiş sanki ilgileniyormuş gibi davranıyorsun." diye devam etti. Siyah hareleri yüzümün her bir noktasında dolanırken bu konuşmanın çok ertelenmiş bir konuşma olduğunun farkındaydım. Birimiz patlayacaktı eninde sonunda ve o patlamıştı.

"Bir sen mi acı çektin Yekta? Herkesten uzaklaşmanı anlarım da benim ne suçum vardı?" Korel kendisini ilk kez bu denli salt bir şekilde açıyordu. İlk kez duygularını bastırmadan konuşuyordu. "Kabus dediğin rüyada ne gördüm biliyor musun? Gidiyordun. Ben sen gittiğin günden beri aynı rüyayı görüyorum. Tüm gün bir şekilde aklımdan siktir edebilsem de gece buradasın!" Eliyle şakaklarına bastırdı. Bir anda böyle konuşmasının başlıca nedeni de belli oldu.

Bir anda duyduklarım boğazıma yumru gibi otururken gözbebeklerime kadar titreyerek baktım ona. Ellerim iki yanda o konuştukça yumruk olmuştu, bu süreç içinde ağzımı bile açmamıştım. Açamamıştım. Şimdiyse belki isteyerek belki de istemeyerek bana suçlayıcı şekilde baktığını görüp kaşlarımı çattım ve onunkine eş bir sinirle dudaklarımı araladım.

"Sen herkesi kendin gibi güçlü mü sanıyorsun Korel? O gün ben güle oynaya mı gittim bu evden? Psikolojim bitmişti, ne yapsaydım? Baban beni kaçırdı! Senin baban bana işkence yaptı, bunu seninle mi aşsaydım?"

Bir anda "Aşsaydın!" diye sesini yükseltti. "Ulan bana da bu koyuyor, ben seni hayatının içine sıçman, üç kuruşluk adamların altında çalışman için mi bıraktım Yekta? Bu hayat mıydı sana iyi gelen?"

Gözüme düşen sarı tutamları umursamadan onun gibi "Bırakmasaydın o zaman!" diye yükselttim sesimi. Bir anda dudaklarımdan çıkan bu cümleyi daha önce düşünmeye bile korksam da kendimi durdurmadan devam ettim. "Madem seviyordun bırakmasaydın! Yanımda olsaydın! Kalmak istiyorduysan kalsaydın!"

Öfkeyle bakan siyahları gözlerimden bir saniye olsun ayrılmazken "Beni istemedin! Zorla mı yanında dursaydım? Kuyruğun gibi rahatsız mı etseydim seni? Yanında durmamı istediysen bunu söyleyecektin!" dedi. Yumruk olmuş ellerim refleksle yukarı çıkarken sanki bir yılın kırgınlığını atmak ister gibi vurdum göğsüne. Daha önce kırgın olduğumu bile bilmiyorken üstelik.

Yumruklarını tekrar göğsüne geçirirken dudaklarımı araladım ve kendimi tutmadan "Ben sağlıklı bir psikolojide miydim sanıyorsun? Her şeyi tekrar yaşadım! Tüm atlattım dediğim şeyler tekrar üstüme geldi, nefes bile alamadım ben! Düşünebildiğim tek şey buradan uzaklaşmaktı! Sen d-" diye söze başladım.

Ama sağ eli bir anda büyük bir hızla saçlarıma çıkarak kafamı kendisine çekti ve dudaklarımı sertçe dudaklarıyla buluşturdu.

Dudaklarım üstündeki dudakları sanki hıncını almak istiyor gibi saniyesinde büyük bir hızla hareket etmeye başladığında göğsüne vuran ellerim de, cümleye devam etmek için açılan ağzım da aynı şekilde kaldı. Kalbim maraton koşmuşçasına hızlanırken aşina olduğum bir his tüm vücuduma yayıldı.

Henüz yutkunmaya bile vakit bulamazken dudaklarım kendiliğinden Korel'inkilerle bir uyum yakalama çabasına girişti.

Korel'in tanıdık dudakları alt dudağımı sertçe ısırarak bedenimi hemen arkada kalan duvara çarptığında dudaklarım arasından kısık bir inleme döküldü. Dili ısırdığı yerden geçerken aynı yeri tekrar ısırdı ve dudakları arasına çekerek sıkıca emdi. Isırışının sertliğinden dolayı muhtemelen yara olmuş alt dudağımda bu emme hareketiyle tatlı bir sızı oluşurken dişlerini sürtüp çekiştirerek serbest bıraktı ve tekrar yapıştı.

Göğsündeki ellerim oradaki kumaşı sıkarken dilimi diliyle buluşturup intikam almak ister gibi üst dudağını ısırdım. Bu hareketim saçlarımdaki elini sıkarak saçlarımı çekmesine sebep olurken dişlerimi biraz daha kıstırdım.

Bir yıldır içimde tuttuğum her şeyi döküyor gibi hissederken ellerimi omuzlarına çıkarttım ve onu iyice kendime çektim. Karnımda ezbere bildiğim o kasılma her saniye biraz daha artarken özlemim ve öfkem birbirine girmiş de hepsini dudaklarından çıkartabilirmişim gibi biraz daha asıldım o iki ete.

Bu hareketimle boşta olan eli neredeyse duvara yaslı olan boynuma sarılıp kafamı iyice duvara bastırdı ve dudaklarının dudaklarımda hızlı bir uyum yakalamasını sağladı. Tüm bedenim bir anda değişen havanın etkisiyle titrerken dudaklarım arasından titrek bir nefes aldım ve ona aynı şekilde karşılık verdim. Gözlerim sımsıkı kapalıydı ve aklım sadece dudaklarım üstündeki dudaklardaydı.

Öpüşü gittikçe sertleşirken boynumdaki eli boynumu tüy hafifliğinde okşayıp ardından sıktı. Bu hareketi dudaklarımdan kesik bir nefes bırakmama sebep olurken dudaklarımı dudakları arasında ezdi ve sıcak dilini son bir kez kan sızan alt dudağımın üstünde gezdirip dudaklarını dudaklarımdan yavaşça ayırdı.

Sımsıkı kapalı olan gözlerim birkaç saniye kendime gelemememin etkisiyle kapalı kaldığında baş parmağıyla az önce sıktığı boynumu yavaşça okşadı. Bu temas gözkapaklarımın titreyerek açılmasını sağlarken mavilerim siyah gözleriyle buluştu. Gözlerimde sorgular bir bakış olmadığına emindim ama o yine de açıklama yapar gibi "Dudakların başka işlevleri de var, göstermek istedim." diye mırıldandı boğuk bir sesle. Ne kadar açıklama olduğu tartışılırdı tabii.

İçime kaçmış sesimin penguen gibi çıkmaması için ilk önce boğazımı temizledim ve sonrasında gözlerimi kırpıştırıp "Tam anlayamadım gibi." dedim masumca.

Dudakları kıvrılırken beni bekletmedi ve ağzını, benim gülümseyen dudaklarımla buluşturdu.

••

bölüm sonu. nasıldı?

ne bitmez bölümmüş arkadaş, valla yaz yaz bitmedi. neyse bence değdi ben çok heyecanlıydım sonunu yazmak için ahlxaksmsm

TAMAM ŞİMDİ NEFES ALIN BİRAZ BİTTİ BÖLÜM

60 bölümde bitecek deyip 70e çeken ben gibi kararlı olun haldkaksk ama belli de olmaz, belki 65te bi anda final de görebiliriz valla hiçbir fikrim yok

neyse. bugünlük bu kadardı. sizi seviyor, öpüyor ve gidiyorum ❤️

20.11.21 | Linda Lewis

Continue Reading

You'll Also Like

10.8M 325K 55
(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar...
1.3M 41.4K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
4.1M 263K 65
Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında...
5.1M 278K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...