Page 19

70.6K 4.7K 4.3K
                                    

Gözlerim tam karşımdaki siyah harelerdeyken aklım az önceki söylediklerinde, bedenim tepkisizdi. Yahu ben belayı çekiyorum derken mafya babasını kendime çekmekten bahsetmemiştim ki! Sen koskoca mafya babası ol da benim gibi bir salağa özel de, hayata bak. Acaba dalga geçiyor olabilir miydi? Gerçi Korel dalga da geçmezdi ki. Yoksa geçer miydi? Umarım geçerdi.

Dudaklarımı ıslatıp derince yutkundum ve gözlerinde bir duygu bulmaya çalıştım. Bir anda nereden çıkmıştı bu sözler anlamıyordum, rüyasında falan mı görmüştü beni? Çünkü sabah kalktığımız gibi ettiği bu sözlerin başka bir anlamı olamazdı. Ayrıca bu adam sadece bakıyordu. Ben göze bakarak duygu kırıntısı, tohumu veya dalgası gibi şeyler bulabilenlerden değildim. Göz gözdü, içindeki duyguyu nasıl görebilirdik ki?

Birbirimize öylece baktığımız kısa bir sürenin sonunda aramıza çöken sessizliği bozmak için biçimli dudaklarını ayırdı, fakat tam bu sırada yaslandığım arabanın içinden ayak sesleri geldi. Panikle Korel'i göğsünden ittiğimde çok baskı uygulayamamış olmama rağmen izin vererek birkaç adım geri çekildi, birkaç saniye geçmeden arabanın kapısı açıldı.

Tamer uykulu gözlerle ikimize bakarken tekrar yutkundum ve ona baktım. Anlamaz bir şekilde "Ne yapıyorsunuz sabah sabah burada?" diye sordu, beklemeden dudaklarımı ıslatıp "Ne mi yapıyoruz? Ne yapıyoruz? Ne yapacağız canım, öyle, havaya, suya, toprağa bakalım dedik. Bak, sen de bak. Hava ne kadar güzel değil mi? Mavi mavi. Yani hep mavi ama şu an daha güzel mavi. Ben severim bir kere maviyi. Mavi güzel bir renk, özellikle bebek mavisi ekstra güzel bir renk. Ama Korel- yani Korel abi sevmez bence maviyi. Sanmıyorum pek, sen seversin ama. Yani bunlara baktık dakikalardır. Başka hiçbir şey yok. Zaten ne olabilir ki? Ben cevaplayayım, hiçbir şey." dedim hızlıca ve şirin şirin sırıttım. Bence iyi toparlamıştım.

Bunun üzerine Korel'in bakışlarının ağırlığını üstümde hissederken Tamer sessizce bakmaya başladı, inanmadığını düşünerek biraz daha konuşmaya karar verdim. Tam ağzımı açmıştım ki bunu fark edip hızlıca "Gözünü seveyim sormadım say Yekta, yemin ederim öylesine sormuştum ben zaten." dedi yalvarır bir tonda. Korel'in dudaklarının hafifçe kıvrıldığını yandan görürken kaşlarımı çattım, kollarımı göğsümde birleştirerek "Tamam sustum." diye homurdandım. En azından uzatmamıştı, bu da bir şeydi.

Tamer çenesiyle arabayı göstererek "Girin siz de isterseniz, herkes uyandı kahvaltıya gideceğiz." dedi. Bu ortamdan kaçma teklifini hemen kabullenerek "Olur, kurt gibi açım zaten." dedim ve Korel ile Tamer'in yanından sıyrılarak arabanın içine girdim. Ben çıkarken herkes uyuyordu ama şimdi uyanmışlardı, buna rağmen sessiz bir ortam vardı. Bunların kendi aralarında asla anlaşamadığını söylemiştim değil mi? Yıllardır beraber olmalarına rağmen anlaşamamaları gerçekten tuhaftı ama mafya işleriydi işte.

Hepsine toplu ağızdan bir "Günaydın." dedim ve Tuncer'in yanına oturdum. Yüzünün rengi geri gelmişti, düzgün bir pozisyonda oturuyordu ve karnında bir sargı vardı. Bakışlarımız buluştuğunda gülümsedi ve "N'aber çömez?" diye sordu. Sırıtıp saçlarımı karıştırdım ve "Ölecek misin merak etmiştim, kurtuldun. Demek ki tek dokuz canlı olan ben değilmişim. Hadi yine iyisin." dedim.

Sözlerimin üstüne kendini tutamayıp güldü fakat gülüşünün yarısında eli karnına gitti ve kısık sesle inledi. Panikle "Yusuf!" diye bağırdım ve elimi onun karnındaki eline koydum. Gözlerim anında dolmaya başladığında kapattığı gözlerinden bir tanesini araladı, dudağında bir sırıtma oluşurken diğerini de açtı. Yaslanmış gözlerimi kısarak ona bakmaya başladığımda eliyle saçlarımı dağıttı ve "Çok mu korktun sen?" diye sordu alayla. Gözlerim daha da kısılırken huysuzca ittim elini, "Salak." diye homurdandım. Korkmuştum.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin