Page 18

67.6K 4.8K 4.2K
                                    

Tuncer'in Ağzından

Bilincim açılmaya başlarken karnımda hissettiğim ağrıyla yüzüm buruştu. Acı eşiğim ne kadar yüksek olsa da karnımda birkaç saat öncesine ait taze bir yara duruyorken tepkisiz kalmak zordu. Birkaç saniye bekleyip ardından gözlerimi yavaşça aralayarak bulunduğum ortamı görmemi sağladım.

Her zamanki arabalardan bir tanesinin içiyle karşılaştığımda bakışlarımı koltuklarda oturan adamlarıma çevirdim. Hepsi tetikte bekliyor gibiydi, dudaklarımı yalayıp yeşil harelerimi buraya tamamen aykırı olduğu her hâlinden belli olan çocuğa yönelttim. Gördüğüm manzara kaşlarımın şaşkınlıkla havalanmasını sağlarken "Saatlerdir böyle uyuyorlar." diye bir fısıltı doldurdu kulaklarımı.

Kafam hızla Yekta'dan ve onu sıkıca sarıp sarmalamış olan Korel abiden ayrılıp sol yanıma döndü. Varlığını yeni fark ettiğim çocuk kaşlarımın çatılmasına sebep olurken söylediği şeyi umursamayıp "Neden buradasın?" diye sordum kabaca. Bu ergen her karşıma çıktığında fazlasıyla canımı sıkıyordu, arada Yekta olmasa çoktan işini bitirmiştim bile. Onun da kaşları çatılırken "Sessiz ol, uyanacaklar." diye fısıldadı ve "Ağrın olur diye bekledim. Ayrıca Yekta uyanana kadar gitmek istemedim, o yokken bana beni öldürecek gibi bakıyorsunuz." diye devam etti.

Bu sözünün üstüne kahve gözlerindeki kırmızı damarları ve yorgun bakışı fark ettim. Bu çocuğa borçlanmış olmak zaten canımı sıkıyorken bir de tüm gece beklemiş olması daha da sıkmıştı. Saatlerdir susuz kalmaktan dolayı kurumuş boğazımı ıslatmak için yutkundum ve "Sağ ol." dedim kısaca. Bunu demeyecek kadar da ayı değildim. Sadece hafifçe gülümsemekle yetindi.

Kısa bir sessizliğin sonunda "Neden Yekta'ya iyi davranıyorsunuz?" diye sordu. Bakışlarım tekrar masumca uyuyan çocuğa kaydığında dudaklarımda ufak bir tebessüm oluştu, "Bir amaç yok." dedim devamını açıklamaya gerek duymadan. Bu çömezin hepimizle iyi anlaşmasının tek sebebi kendisiydi, şeytan tüyü vardı çocukta.

Yanımdaki çocuk gülümsediği belli olan bir ses tonuyla "Hep böyleydi, istediği herkesle anlaşırdı. İlkokuldan liseye kadar okuldaki herkes istisnasız severdi onu. Bu yönünü hep kıskanmışımdır, ben genelde asosyal olan kesimdenim." dedi. Bahsettiği kıskançlığın kötü bir anlam içermediği belliydi, karnımı zorlamadan geriye yaslanırken "Bizimle iyi anlaşmasından belliydi zaten." dedim. Korel abiyle şu anki pozisyonundan bile belliydi, o bile kardeşi gibi görüyordu Yekta'yı.

Bakışlarım tekrar Yusuf'a döndüğünde onunkiler de bana döndü. Kısa süre yüzümde dolanan kahve hareleri ardından karnıma indi, "Ağrın var mı? Eğer varsa bir ilaç verebilirim." dedi. Onu başımla onaylayıp "Versene." dedim, beklemeden çantasından bir ağrı kesici çıkartıp bir tanesini bana uzattı. Elinden alıp ağzıma atarken açılmamış bir şişe suyu da uzattı bana, tek hamlede açıp birkaç yudum içtim. İlaç boğazımdan kayıp giderken o suyu ve ilaç kutusunu çantasına geri koydu, ardından az önceki gibi oturmaya devam ettik.

"Yekta'nın kolu ne zaman iyileşecek?" Kısa süren sessizliği keserek sorduğu soruyla bıkkınca bir nefes verdim ve "Sen hiç susmaz mısın?" diye sordum bezmiş bir sesle. Sessizce oturmak istiyordum ama bu çocuk ikide bir bir şeyler sorup başımı ağrıtıyordu.

Dobraca kurduğum cümleden sonra kaşlarını çatarak. "Arkadaşımı merak ediyorum ben. Yoksa seninle konuşma meraklısı değilim." dedi huysuz bir sesle. Dilimi alt dudağımda kaydırıp "Yakında çıkacak, sus artık." dedim ve başımı iyice koltuğun başına yasladım. Onun bakışlarının ağırlığını üstümde hissetmem nedensizce gülme isteğimin gelmesine sebep olsa da gözlerimi kapatıp bilincimin kapanmasına izin verdim.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin