Page 7

80K 5.6K 4.3K
                                    

"Sercan Sayer, 52 yaşında, vodka içmeyi seviyor, utangaç çocukları sever, lafın uzatılmasını sevmez, sözünün dinlenmesini ister, şüpheli bir hareket bulursa sonum ölümdür..."

Gözlerimi kapatıp tekrar ettiğim bilgilerden sonra açıp kontrol ettim. Üç gündür bu dosyayı tabiri caizse yemiş yutmuştum, hâlâ daha ezberleyememişim gibi geliyordu. Birazdan Tuncer denen adam gelip kontrol edecekti hepsini, stresten karıştırma ihtimalim büyüktü.

Beni yine bu köşk gibi eve getirmişlerdi iki saat önce. İki saattir üç sayfayı aşan bilgileri tekrar ediyor, hafızamdan silinmesini engelliyordum. Yahu ben sınavın başında hatırladığım şeyi sonunda unutan kişiydim, benim neyime dosya ezberlemek!

Kapı bir anda açıldığında irkilip oraya baktım. Kapı çalmaktan yoksun adam rahat bir tavırla karşımdaki koltuğa geçti ve "Ezberleyebildin mi?" dedi. Ağzına ortamızdaki sehpada bulunan çerezlerden bir avuç dolusu doldurdu ardından.

Omuz silkip ona uzattım dosyayı, "Sorarsan emin olacağım." dedim gergince. Bana bir bakış atıp aldı dosyayı ve sormaya başladı. Hepsine direkt olarak cevap veriyordum, düşünme süresi bile zarardı. Zira orada 'Bir dakika bekle, ne sevdiğini ne sevmediğini hatırlayıp ona göre davranmam gerek.' diyemezdim.

On dakikanın sonunda tüm soruları sormuş, içlerinden iki-üç tanesinde biraz düşündüğüm için onlara tekrar çalışmamı söylemişti. Dudağım bükülürken "Şu genç yaşımda yemek tarifi ezberlemem gerekirken bir uyuşturucu tüccarının özelliklerini ezberliyorum. Ve ezberlemiş miyim diye kontrol eden kişi mafya!" dedim sitemle.

Tuncer dediklerime gülüp "Hayatından şikayetçi olmaya başlarsak zararlı çıkarsın çömez." dedi. Kaşlarım kalkarken "Sen de mi şikayetçisin yoksa?" dedim hevesle. Bana umursamaz bir bakış atıp omuz silkti ve "Hayır, gayet memnunum. Sadece herkes öyle der diye dram yapayım dedim." dedi.

Dediğiyle birlikte kırılan hevesime rağmen güldüm. Memnun olmadığımız hayatlarımız hakkında dedikodu yapamayacaktık yani. Kapı çaldığında bakışlarım o yöne döndü, daha önce görmediğim adamlardan birisi "Çıkıyor muyuz abi?" diye sordu. Sürekli yeni adamların karşıma çıktığından bahsetmiş miydim? Ev ev değil karınca sürüsüydü sanki.

Tuncer onu başıyla onaylayıp "Kalk." dedi bana yönelik. Ayağa kalkıp çoktan yürümeye başlamış iki adamı takip etmeye başladım. Yine birçok koridordan geçip sonunda kapıya ulaştığımızda kapıdaki adam bir baş selamı vererek açtı kapıları. Bu adam da Sur'un kapılarını açar gibi sürekli kapı açıyordu.

Büyük bahçeye dizilmiş siyah arabalardan birisine bindik. Benim bindiğim arabada sadece ben, Tuncer ve bir adam daha vardık. Adam yine gözümü bağlamaya başladığında ağlak bir sesle "Yahu ben nasıl yolları ezberleyeyim, ne gerek var buna?" dedim. Kabaca "Önlem." dedi. Kollarımı göğsümde birleştirip geriye yaslandım.

Aklıma gelen ihtimalle korku içinde "Korel denen adam gelecek mi?" diye sordum. Yanında olsam asla böyle konuşamazdım, hatta abi bile diyebilirdim. Sonunda canım varken hiçbir şey sorun değildi.

Tuncer sorudaki korkulu tona dikkat etmiş olacak ki gülüş sesi geldi kulağıma. Ardından "Korel abi ufak şeylerle uğraşmaz, sanmıyorum." dedi. Rahatlayıp omuzlarımı düşürdüm. O adamın olduğu hiçbir mekânda rahat olabileceğimi düşünmüyordum.

Yaklaşık yarım saat yolun sonunda yanımdaki adam gözlerimi açtı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp "Geldik mi?" diye sordum. "Anayola çıktık, bundan sonrasını görmen önemli değil." diyerek açıkladı sorumu Tuncer. Onu onayladım.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin