BLACKOUT( Kitap Oluyor)

ElifKaplan3 द्वारा

1.2M 85K 20.3K

-Wattpad'de görmediğiniz, gerçek bilgilerden yararlanılan bir asker(hava) kurgusudur. Blackout bir havacılık... अधिक

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
GELECEKTEN (SPOİLER İÇERİR!!!!!)
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28. BÖLÜM KISIM 1
GELECEKTEN 2 (SPOİLER İÇERİR!!!!)
29
30
31
32
33
34
35
36
37
GELECEKTEN SPOİLER 3!
38
39
40
41-KESİT
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
İSİM DEĞİŞİKLİĞİ
55
FİNAL 1. KISIM
FİNAL 2. KISIM
KİTAP OLUYORUZ❤️

28. BÖLÜM KISIM 2

18.4K 1.3K 463
ElifKaplan3 द्वारा

Merhaba

Cumhuriyetimizin 98. Yılı Kutlu Olsun 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷

Bayramımız kutlu olsun!!!!

Yeni bölüm yorum sayısının fazlalığına bağlı olarak gelecektir. Ne kadar çok yorum olursa o kadar çabuk bölüm yazarım size.

Oy ver, hikayene can ver!

Keyifli okumalar!

Şuraya TUĞCEY için bir kalp alayım!

"Yemeğini yemen ve ilaçlarını içmen gerekiyor," dedi Tuğrul ve dudaklarını son kez bastırdıktan sonra geri çekildi.

"Seni de tekrar yormuş oldum." Ceyhan'ın bu tanımına güldü ve ona gerçeği söylemek istedi. Evet eve geldiğinde kendini çok yorgun hissediyordu ama şu an öyle değildi.

"Senin yanındayken yorgunluğumu unutuyorum. Ayrıca tabii ki senin yanında olacağım, seni bu halde bırakabilir miyim!" Ceyhan hafifçe gülümsedi ve sonra bakışlarını kaçırdı. Genelde her işini kendisi hallederdi. Tek başına kaldığı zamanlarda hasta olup kendi kendine yetebilmişti. Şu an daha iyiydi ama Tuğrul'un yanından gitmesini istemiyordu.

"Bu gece yanımda kalır mısın?" dedi tereddütlü bir sesle. Abisi cezasına başladığına göre Tuğrul yarın da yorucu bir günün içinde bulunacaktı. Bu gece iyi dinlenmesi gerekiyordu, daha birkaç gün önce büyük sayılabilecek bir kazanın kurbanı olmuştu.

"Kalırım, yalnız yatarken yıkanırım diyordum. Biraz terledim koşuştururken havalar ısındı." Ceyhan gözlerini devirdi bunu dert etmesine. Tuğrul titiz biriydi bunu biliyordu ama onunla birçok kez birlikte olmuştu ve o zaman da fazlasıyla terliyordu.

"Bunu mu dert ediyorsun?"

"Zaten saçımı yıkayamıyorum biliyorsun. Bir de kötü kokmak hiç istemem."

"Kötü kokmuyorsun." Ceyhan bir tabak çıkardı ve yemekten koydu. Tuğrul'un yemek istemeyeceğini biliyordu ama yine de sormak istedi.

"Sen de ister misin?"

"Hayır, ben yemiştim evdeyken." Birlikte masaya otururlarken Tuğrul ilaçları inceledi ve bir tanesini kutudan çıkardı.

"Biraz yemek yiyorsun ilacı içiyorsun üstüne tekrar yemek yiyorsun. Midene zarar vermesin ilaç." Ceyhan ağzına bir lokma attı ve ona alaycı bir şekilde baktı.

"Vay be bu bilgiyi nereden biliyorsun."

"Annem doktor olmasa bile Tıptan anlıyor. Ondan öğrendim, küçük çocuklara antibiyotik yazıyor."

"Anneni de baya gömdün. Koskoca Profesör..." Ceyhan'ın bu yalandan ayıplayan tavrına güldü Tuğrul. Ceyhan oldukça minik lokmalar ile yemeğini yiyordu.

"Öyle yersen sabaha kadar bitmez o tabak. Seni Nurten teyzenin yanına götürmek lazım. O iştahını açardı," dedi Tuğrul dalgın bir şekilde. Onu ve yemekleri özlemişti ama kısa süre sonra onu görecekti.

"Nurten teyze de kim?"

"Serdar'ın annesi. Çok güzel yemekler yapar." Ceyhan başını salladı yavaşça ve aklındaki düşünceyi ona söylemek istedi.

"Sanırım ilacın da etkisi var. Çoğu kişi kilo alıyor aslında doğum kontrol hapı kullanınca ama benim gibiler de var. Birçok şey üst üste geldi. Strese girince çok çabuk kilo veriyorum." İlaç kutularına bir bakış attı. O nefret ettiği ilaçtan da vardı ve ilaç içmeyi hiç sevmiyordu.

"Kullanmak zorunda mısın?"

"O olaydan birkaç ay önce çok stresli bir dönemim oldu. Adet olamıyordum doktor strese bağlıyor. Mecburen döngümün düzenlenmesi için kullanmak zorunda kaldım. Bu ay ki kontrolümde bırakabilirim belki bilmiyorum. Artık stresli değil mutluyum." Tuğrul gülümsedi son cümlesini duyunca. Kendi de mutlu hissediyordu. Hayatında hiç tatmadığı bir mutluluktu bu. Farklı bir yönü vardı.

"Erkekler bu konuyu konuşmayı sevmiyor aslında." Tuğrul onu anlayışlı bir şekilde dinlemişti. Bunu çoğu erkek yapmıyordu.

"Anneleri onlarla konuşmadıkları için böyleler, bilmiyorlar. Ortaokulda sınıfımdaki bir kız arkadaşımız kötü bir deneyim yaşamıştı. Hani erkek olarak bilmediğin için eteğinde kan görünce ister istemez bir şey mi oldu diye korkuyorsun. Çoğu arkadaşım dalga geçmişti. Ben de anneme sordum o da bunun normal ve olması gereken bir şey olduğunu anlattı. O yüzden çekinmeden benimle bu konuları konuşabilirsin." Ceyhan gülümsedi ve ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra yavaşça konuşmaya başladı.

"Anneni çok seviyorum idol gibi bir kadın."

"O da seni seviyor emin ol. Seninle ayrı kaldığımızda onunla dertleştim. Bunu nadir yaparım hatta beni anne sıcaklığıyla bağrına bastı. Sana bunun için teşekkür edeceğini söyledi."

"Ne demek her zaman," dedi ve güldü Ceyhan. Tuğrul diğer ilaçtan bir tableti çıkardı ve Ceyhan'a uzattı. Ceyhan su ile içerken yüzünü buruşturdu.

"Tadı çok kötü. Hele şu efervesan antibiyotik... İçerken midem bulanıyor."

"Sana motivasyon sağlarım."

"Sabah akşam bir de ya!" dedi sitem eden bir şekilde. Burnunu kapatıp içmesi bile çok işe yaramıyordu.

"Sana güzel bir şey söyleyeyim. Bugün abinle konuştum. Bana çok güzel bir görev verdi. Türk Yıldızlarının bu yılkı ilk gösterisi burada olacak ve bizim filoda olacaklar. Onlarla ben ilgileneceğim."

"Çok sevindim," dedi ve ellerini çırptı Ceyhan heyecanla. Onun için bu harika bir fırsattı.

"Umarım liderin dikkatini çekebilirim."

"Gökhan abi beni çok sever."

"Tanıyorsun."

"Elbette hepsini tanıyorum. Abimi sık ziyaret ederdim, onlar da beni tanıyorlar."

"Keşke bir kere bile olsa onlarla uçsam. Çok güzel olurdu," dedi içini çekerek Tuğrul. O atmosferde çalışmak onun için çok özel olacaktı.

"Abim seni sınayacak Tuğrul. O dersten iyi geçmelisin. Seni seçmesinin bir nedeni var. O hep lider olmanın çok zor tarafları olduğunu da söylerdi. Titizdir bu yüzden çok başarılı." Tuğrul başını salladı. Onu seçmesinin bir sebebi olduğunu kendisi de düşünmüştü.

"Umarım güzel bir nedendir."

"Sana kızgınken böylesine bir ödül vermez. Asıl geride durup uzaktan bakıp acı çekmeni isterdi." Evet böylesi daha olası bir durumdu ama öyle yapmak yerine tam tersi onu onların içine gönderiyordu.

"Evet öyle olsa çok üzülürdüm."

"Ne diyorsa harfiyen yerine getir. Bu testi geçersen bence abimin saygısını kazanacaksın."

"Ceyhan... Ben... Abin benim hep idolüm oldu ama artık eskisi gibi düşünmüyorum yani... Sanırım ona olan hayranlığımı kaybetmeye başladım. Serdar onun çok sakin olduğunu söyledi olay sırasında. Yani benim için endişelenmemiş hatta yol arkadaşım düştüğünde bana kızmış. Bilmiyorum. Bunlar beni çok düşündürüyor. Bu durum içimi yaktı ağır geldi bana. Çünkü ben ona hep hayrandım ama hiç sandığım gibi biri değil." Ceyhan onun kırgın tavrını net bir şekilde görebiliyordu ama şu noktada Tuğrul olaya duygusal olarak bakıyordu.

"Tuğrul abim birçok kayıp verdi. Buna en yakın arkadaşı da dahil. Zamanla bu durumu kabullendi bu yüzden sakin yaklaşıyor. Abim himayesinde olan tüm askerlere değer verir. Sana kızdığı için öyle söylemiş anın getirdiği heyecan ile." Tuğrul düşünceli bir şekilde bakışlarını masaya dikti. Evet çok deneyimli olduğu için belki soğukkanlı davranmış olabilirdi ama kendisinin nefretini kazanacak biri değildi Tuğrul. O anın nasıl olduğunu komutanı da net biliyordu. Orada her asker ilk başta kendi davrandığı gibi davranırdı.

"Beni sevmediği çok açık."

"Bu yüzden mi seni ekiple tanıştıracak?" dedi Ceyhan biraz kızarak. Onun bu kabullenmiş tavrına sinir olmuştu.

"Hayır o anlamda söylemedim. Ben... Anlatamıyorum."

"Seni sıradan bulduğu için böyle düşünüyorsun. Çünkü sıradan değilsin."

"Ben jet eğitimini birinci olarak tamamladım." Son ana kadar Serdar ile başa baştılar ama son kontrol uçuşunda özellikle inişini çok beğendikleri için Tuğrul öne geçmişti ve pilot olduğunu simgeleyen ay yıldızlı ve kanatları olan brövesini komutanı onu tebrik ederek takmıştı.

"Uçuşunla ilgili yorum yapamaz, seninle uçmadı. Nasıl kumanda ettiğini bilmiyor sadece çalışmalarınızı raporlardan izlemiş olabilir. Demek bu kadar kötü hissettirdi ha! Aranızda nasıl bir konuşma geçti tam bilmiyorum ama eğer böyle düşünüyorsan abimin bir bildiği var demektir." Ceyhan'ın bu kadar kızacağını hesaba katmamıştı Tuğrul. Onun hep yanında olacağını düşünmüştü.

"Demek abine hak veriyorsun," dedi sert bir sesle.

"Onun baskısı altında eziliyorsun karşı çıkmak yerine." Ceyhan'ın bu cümlesi ile içinde öfke kabarmaya başladı. Nefesi hızlanırken kendini sakinleştirmeye çalıştı çünkü onunla kavga etmek istemiyordu.

"Abine karşı çıkamam karşı çıktığım için ceza çekiyorum. O benim üstüm ne derse yapmak zorundayım. Sen bunu anlayamazsın!" Daha küçük bir çocukken üstlerine saygı duymasını ve ne isterlerse yapması öğretilmişti ona. Tuğrul daha fazla konuşmak istemiyordu çünkü kız arkadaşının da abisi ile aynı düşüncede olduğuna katlanamazdı. Sandalyeyi geriye çekip ayağa kalktı. Ceyhan ise ilk başta sessiz kalmayı tercih etti. Tuğrul bir bardak alıp su doldurdu ve Ceyhan'ın ilacından bir tableti suyun içine attı. İlaç cızırtılı seslerle erirken sakinleşmek istercesine bardağa dalıp gitti bakışları.

"Kazadan sonra sana bir şey oldu. Özgüvenini kaybediyorsun ama farkında değilsin." Belki de özgüvenini kaybetmesini sağlayan kişiyi bilmese bu yorumunda haklı olabilirdi Ceyhan ama abisi üzerine giderek bunu yapmaya başlamıştı. Herkes bilirdi, bu tarz kazalardan sonra pilotun uçuş motivasyonunu kaybetmemesi adına uçuşlara tekrar dönmesi sağlanırdı. Çünkü travmatik kazalardan sonra mesleğini bırakmanın eşiğine gelen başarılı pilotlar da vardı. Bardaktaki suyu karıştırdı ve Ceyhan'ın önüne koydu asık bir suratla.

"Benimle konuşmayacak mısın?"

"İlacını iç," dedi karşısına otururken. Ceyhan o kızgın sesi duyduğunda biraz daha yumuşak davranması gerektiğini düşündü. Evet aralarındaki ilişkiyi anlayamazdı sadece tanıdığı abisini ona anlatmak istemişti.

"Bak... Abim bu işe yıllarını verdi. Birçok kişiyi yetiştirdi. Bazen dışarıdan gördüğün gibi olmaz olaylar. Bu iş çok stresli ve zor. Her anlamda çok güçlü olman lazım. Abim seni bu yüzden sınamak istiyor. Evet hastanede seni öyle sıkıştırması yanlıştı ama sana ödül gibi bir fırsatta sunuyor. Bunu değerlendirmelisin çünkü bazen bu hayatta tek bir fırsatın olabiliyor. Ben sana güveniyorum." Tuğrul'a dikti bakışlarını ama onun yüzü halen düşünceli görünüyordu ve ona bakmaktan da kaçınıyor gibiydi.

"Hadi ilacını iç," dedi en sonunda.

"Sen de karşımda böyle durmayı bırak! Hiç kavga edecek gücüm yok, altta kalırsam kendime yediremem senin gibi." Tuğrul'un yüzünün yumuşadığını hafifçe dudaklarının kıvrıldığını gördü. Son cümlesi düşündüğü etkiyi onda yaratmış gibi görünüyordu.

"Ben senin yanındayım," dedi yumuşak bir sesle. Uzandı ve erkek arkadaşının ellerini tuttu güç vermek istercesine.

"İlacını iç Ceyhan. Cuma günü anlayacağım artık akıbetimi." Hastanede Tuğrul bu olaydan pek etkilenmemiş gibi görünüyordu ama belli ki etkisi daha yeni çıkıyordu. Bardağı eline aldı ve büyük yudumlar halinde içmeye başladı. Son yudumunda neredeyse öğürecekti ama kendini zor tuttu. Ağzında bıraktığı o kötü tat bile şu an midesini bulandırmaya yetiyordu.

"Hatırladığımdan bile kötü. Al içtim işte."

"Şifa olsun."

"Yüzün pek öyle demiyor ama." Tuğrul derin bir nefes aldı. Eğer böyle davranmaya devam ederse Ceyhan ile de araları bozulacaktı. Ona aklından geçenleri söylemek istedi.

"Bu farklı bir şey Ceyhan. Umarım tekrar uçuşa çıkarım. O kadar çok korkuyorum ki bir şey çıkmasından. O zaman her şey biter."

"Bir şey çıkmayacak. Çok şüphecisin önceden böyle değildin."

"Çünkü korkuyorum. İnsanın elinde olmayan nedenlerle bir şeyi kaybetmesi kötü bir durum." Sadece bir şeyi kaybetmeyecekti. Yıllarca verdiği emeği de gitmiş olacaktı. Hayalleri de sadece hayal olarak kalacaktı.

"Senin için öyle olmayacak sen birçok zorluğu aşarak geldin buralara. Bir kaza seni değiştiremez." Tuğrul başını salladı evet haklıydı ama düşünceleri onu fazlasıyla bunaltıyordu. Belki komutanı normal prosedürlerdeki gibi uçuşa çıkarsaydı böyle hissetmeyecekti.

"Yarın dersin var mı?" diyerek konuyu değiştirmek istedi Tuğrul. Korkuya kapılmayı hiç sevmezdi ama şu an öyle hissediyordu.

"Var gideceğim."

"Dinlenmen gerekmez mi?"

"İlaçları içtiğim takdirde sorun olmaz. Daha önce de oldum."

"Kendini yorma lütfen." Ceyhan ayağa kalktı ve Tuğrul'un yanına gelince kucağına oturdu. Elleri ile başını kavrarken ciddiyetle gözlerine baktı.

"Ben sana güveniyorum ve seni seviyorum. Evet belki etkilenmiş olabilirsin ama bu geçici bir durum. Ben ukala adamı görmek istiyorum karşımda." Tuğrul başını salladı yavaşça. Ceyhan haklıydı kendini hemen kötü düşüncelere kaptırması aptallıktı şu noktada. Kazadan ders alması gerekiyordu ama bu şekilde değil. Ceyhan'ı kendine çekti ve sımsıkı ona sarıldı. Her şey iyi olacak diye düşünmeye teşvik etti kendini.

***

O gün gelip çattığında Tuğrul çok gerilmişti. Uçucu sağlığı ve eğitim merkezine Ceyhan ile birlikte gittiler. Bir gün önce filodaki uçuş doktoru olan Cengiz Yüzbaşı ile konuşmuştu. O da bir şey çıkmayacağını düşünüyordu hatta uçuşa çıkması için Yarbayı ile bizzat konuştuğunu anlatmıştı. Bunun da bir tür ceza olduğunu düşündü Tuğrul çünkü o an fırlatma kolunu daha sağlıklı kullanabilmek için uygun pozisyonu acele bir kararla almıştı. Uygun pozisyonu tutturamadığı için başının bir şeye çarptığını bu yüzden bayıldığını düşünüyordu.

Ceyhan ile kapının önüne geldiklerinde anıları canlandı. Buraya ilk geldiği zamanı hatırladı. Gyro-Lab'ı, alçak basınç laboratuvarını, G simülasyonunu dün gibi iyi hatırlıyordu. Özellikle alçak basınç odasındaki sınavı asla unutamazdı. Serdar ile yan yana oturmuşlar ve soruları görünce bunlar çok basit değil mi diye düşünmüşlerdi. Sınav kağıdında isimlerini dört kere yazmaları 100'den geriye 3'er 3'er yazmaları ve ayları sırasıyla yazmaları isteniyordu. Oksijen maskesini çıkarıp sınav sorularını yazmaya başladıklarında iş daha da ilginç bir hale gelmişti. Her şeyi eksiksiz doğru yazdıklarını sanmışlardı öfori nedeniyle ama oksijen maskesini geri taktıklarında çoğu soruyu yanlış yaptıklarını hatta isimlerini bile doğru düzgün yazamadıklarını fark etmişlerdi. Bugün o testlere girmeyecekti ama sıkı bir sağlık muayenesinden geçecekti. Özellikle gözlerinden çok korkuyordu çünkü darbe tam gözünün üstüne gelmiş gibiydi.

"Bana dua et," dedi kapıdan içeriye girerken. Ceyhan yanağına bir öpücük bıraktı ve ellerini kavrayıp sıktı.

"Hiçbir şey çıkmayacak." Tuğrul başını salladı ve derin bir nefes alarak içeriye girdi. Kan testleri, filmler derken sıra en çok korktuğu muayeneye gelmişti. Gözüne göz bebeği büyütücü damla yapıldı ve Tuğrul damlanın etkisini göstermesini bekledi. Etraf bulanıklaşmaya başladığında içeriye girdi ve gözünün arka kısmı incelenmeye başlandı. Doktor gözüne ışığı tuttukça onu mahveden o rahatsız edici hissi tekrar hatırlamıştı.

"Sağ tarafta sıkıntı yok," dedi doktor ama darbeyi sol tarafından almıştı. Sol gözüne geçtiğindeyse stres bedenini ele geçirmişti. Doktorun dediği şekilde bakarken doktorun söyleyeceği cümlelere odaklanmıştı.

"Solda da sıkıntı yok," deyince rahat bir nefes aldı Tuğrul. Doktor ışığı çekince gözleri kapandı istemsizce.

"Açıkçası bize bu tarz isteklerle gelinmez. Uçuş doktoru izni verdiyse tamamdır. Komutanın kim?" Bugün bu cümleleri diğer doktorlardan da duymuştu. Komutanının ona taktığını düşünen bile olmuştu.

"Yarbay Gürhan Hasipek."

"Gürhan Komutanım mı? Şaşırdım... O seni çoktan motivasyon için uçuşa yollaması gerekirdi. Hiç böyle bir istekle Subay göndermemişti." Tuğrul gözlerini kısarak açtı. Doktoru ilgili yeri doldurdu ve kâğıdı ona uzattı.

"Geçmiş olsun Üsteğmenim."

"Sağ olun." Tüm testler tamamlanınca heyet ona tekrar uçuculuğuna engel bulunmamaktadır raporunu verince keyfi yerine gelmişti. Evraklarla dışarıya çıkarken Haziran güneşi onu mahvetti anında. Gözleri daha birkaç saat böyle kalacaktı ve şu an dışarıda kalmak ıstırap gibiydi. Gözlerini kapattığı için Ceyhan'ın yanına geldiğini ancak koluna dokununca anladı. Elindeki kağıtların çekildiğini hissetti ve sonra Ceyhan'ın sevinç dolu sesini duydu.

"Ben sana söylemiştim."

"Gözümü açamıyorum. Lütfen güneş gözlüğümü verir misin?"

"Unuttum özür dilerim," dedi Ceyhan ve hemen çantasından Tuğrul'un gözlüğünü bulup taktı. Tuğrul gözlerini açınca o hissin bir nebze de olsa gittiğini görmüştü.

"Bundan nefret ediyorum," dedi ve güldü. Ceyhan koluna girdiğinde yürümeye başladılar çünkü etraf fazlasıyla bulanıktı.

"Abinin gözüne doğru kâğıdı tutsam bana bir ceza daha verir mi?" dedi keyifli bir şekilde.

"Şakası bile korkutucu. İnan o hayranı olduğun uçakları görmeni bile engeller."

"Doktorlar bile şaşırdı bu duruma çünkü bu konuda yetki Cengiz Yüzbaşımda. O uçuşa çıkabilir dediği halde abin engel oldu. Neyse hepsini telafi edeceğim. Çok özledim ama tabii... Bana başka bir uçak hazırlayacaklar. Filoya geldiğimden beri genelde onunla uçuyordum." Ceyhan onun sesinden bile üzgün olduğunu anlayabiliyordu ama uçakları ile bağ kurmaları pek anlayacağı bir durum değildi.

"Alışırsın." Birlikte arabanın olduğu yere geldiklerinde Tuğrul kapıyı açıp hemen kendini içeriye attı çünkü araba gölge bir yerdeydi. Ceyhan sürücü koltuğuna oturdu ve gözlüğünü kafasının üstüne çıkaran erkek arkadaşını izledi.

"Bana döner misin?" Tuğrul ona doğru dönerken gözlerini inceledi Ceyhan. Gözünün renkli kısmı şu an çok az görünüyordu ve sanki gözleri siyah olmuş gibiydi. Onu daha önce de bu haline yakın şekilde görmüştü. İstemsizce güldü.

"Ne oldu?" dedi Tuğrul gözlerini kısarak.

"Sevişirken de göz bebekleri büyüdüğü için buna benzer şekilde görünüyorsun," dediğinde Tuğrul da güldü.

"Şu an seni buzlu cam arkasından görüyor gibiyim ve bu halde bile güzel görünüyorsun." Ceyhan arabayı çalıştırırken ona güldü. Tuğrul tekrardan gözlüğünü gözüne indirdi.

"Dikişleri unuttum ya!" dedi bir anda hatırlayarak.

"Verda bugün hastanede olacak. Mesai saatine yetiştiririm seni," dedi Ceyhan arabayı park ettiği alandan çıkarırken.

"Öyle yapalım yalnız şoförlüğün baya iyi. Beklemiyordum bu kadar."

"Çünkü siz erkekler araba kullanma konusunda bizden üstün olduğunuzu sanıyorsunuz," dedi alaycı bir şekilde Ceyhan. Tuğrul bu tanıma güldü çünkü çoğu erkek böyle düşünüyordu.

"Her önyargının kırılacağı bir zaman vardır. Ben de senin sayende kıracakmışım demek ki." Ceyhan başını salladı sonra aklına sabahki konuşması geldi.

"Sabah ailemle konuştum. Babam seninle tanışmak istiyor." Tuğrul son cümleyi duyunca derin bir nefes aldı. TuğGeneral yüksek bir rütbeydi. Tugayları onlar yönetirdi. Tuğrul onun karşısında nasıl davranacağını kestiremiyordu.

"Umarım Paşam abinle konuşup bana karşı önyargı yapmamıştır," dedi muzip bir şekilde.

"Abime seni sormuş olabilir ama babam öyle biri değil. Bir kişiyi kendisi tartmak ister."

"Şaka yapıyorum."

"Tugaydaki askerler babamı gördüklerinde dizleri titrermiş," dedi ve güldü Ceyhan. Bu duruma şaşırmadı Tuğrul. Yalnız karşısında olduğunda kendisinin de çekineceğini biliyordu. Bu korkudan değil de saygıdan olacaktı.

"Şaşırmam ama bakıyorum da bu durum hoşuna gidiyor."

"İnsanların babama saygı duymaları beni de mutlu ediyor."

"Peki ne zaman tanışacağız?" dedi Tuğrul onun konsantre bir şekilde yola odaklanmış yüzüne yandan bakarak.

"Sen şu haftayı da bir atlat ben ayarlayacağım. Bir hafta sonu gideriz. Olur mu?"

"Olur zaten buradayım bir yere gitmiyorum. Yalnız o haftadan sonra Serdar'ın düğünü var."

"Evet bak onu unuttum. Ben de ona göre plan yaparım." Tuğrul başını salladı onu onaylayarak. Şu an gözünde gözlük olmasına rağmen gün ışığı rahatsız ediyordu. Gözlerini kapattı ve bu işkenceyi bir nebze dindirmek istedi. Birkaç dakika sonra telefonu çalınca tekrar gözünü açmak zorunda kaldı. Arayan kişinin Serdar olduğunu zorlukla okudu. Ona haber vermeyi unutmuştu.

"Oğlum merakta bıraktın beni," dedi Serdar açar açmaz ciddi bir sesle.

"Turp gibiyim, seninle yine eğlenceye çıkacağız. Hazırlansan iyi olur." Serdar'ın gülüşünü duyunca kendisi de güldü.

"Gel her türlü avlarım ki ben seni."

"Ceyhan Hanım iyi bir şoför birkaç saate orada olacağım. Yarbayımı görürsen müjdeli haberi ver," dedi coşkulu bir sesle. Sanki o onayı almak eski özgüvenini yerine getirmiş gibiydi.

"Oldu bil kardeşim. Görüşürüz."

"Görüşürüz." Serdar telefonunu kapattıktan sonra binaya girdi ve hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Tam köşeyi döneceğinde Yarbayı ve liderini görünce adımlarını yavaşlattı. Karşı karşıya geldiklerinde selam verdi ve Tuğrul'un ondan istediği ricayı yerine getirmek için konuşmaya başladı.

"Az önce Tuğrul ile konuştum. Muayenelerinde bir sıkıntı çıkmamış komutanım." Komutanı başını salladı ve yanında duran Selçuk'a döndü.

"Yedek uçuş planını devreye sokalım. Tuğrul uçuşlarını telafi etmeli," dedi damadına bakarak.

"Ben hangarla konuşurum komutanım. Hazır ederler uçağını."

"Ben işlerimin başına döneyim müsaadenizle," dedi Serdar ve tekrar selam verdikten sonra odasına doğru yürümeye başladı.

"Komutanım böyle olacağını biliyordunuz. Cengiz ile de konuştunuz. Neden onun tekrar muayeneden geçmesini istediniz?" dedi Selçuk yavaşça. Evet son zamanlarda Tuğrul onun sinir uçlarına dokunuyordu ama prosedürü tam anlamıyla yerine getirmemişlerdi ve bu durum onu rahatsız etmişti. Tuğrul onun liderliğinde uçan bir pilottu ve Selçuk onun git gide geliştiğini düşünüyordu ki ilk görevi bunun bir kanıtı gibiydi.

"Korkutmak için ve bence başarılı da oldum. Kendine fazla güveniyordu ve o gün yaptığı da bunun bir sonucuydu. Bir dersi hak etti Selçuk. O fazla güveni kırılmıştır artık," dedi itiraz istemeyen bir sesle Gürhan.

"Ya daha fazlası kırıldıysa."

"Buraya gelmek için birçok testten geçti. O kadar kırılgan olsaydı, o zaman giderdi. Şimdi daha temkinli olacak. Bu kaza onu olgunlaştıracak." Selçuk başını salladı sonra da üzerine düşündüğü ama kararını net veremediği o konuşmayı yapmak için cesaret topladı.

"Ben... Ceyhan ile birlikte olmasını hiç istemedim. O Tuğrul'u etkiliyordu ama ne yaşarlarsa yaşasınlar tekrar bir araya gelmeyi başardılar."

"Her şeyin farkındaydım. Kardeşim gibi kadınlar uğraştırıcıdırlar ama aynı zamanda bize farklı bir enerji ve güç verirler. İkisinin birlikte olması beni rahatsız etmiyor. İkisi de kendi fazla taraflarını birlikte törpüleyecekler. Bundan eminim belki de çoktan bunu yapmaya başladılar. Hem beni kendine idol olarak gören birinin zeki olduğunu düşünüyorum," dedi ve yavaşça güldü Gürhan.

***

Ceyhan hastanenin önünde durduğunda Tuğrul ona dokunan eli hissettiğinde uyandı. Dün gece stresli olduğu için iyi uyuyamamıştı. Gözlüğü çıkardı ve ileriye baktığında artık görüntünün daha net olduğunu görebiliyordu ama tam eski haline de dönmemişti.

"Geldik Tuğrul Bey, dikişlerinizi aldırabiliriz," dedi Ceyhan gülümseyerek.

"Sağ olun Ceyhan Hanım, bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim."

"Benimle güzel bir yemek yiyebilirsiniz mesela."

"İstediğiniz yemek olsun." Tuğrul yaklaştı ve yanağına bir öpücük bıraktı.

"Gözlerin nasıl?"

"Biraz daha iyi, geçiyor." Birlikte arabadan indiler ve hastanenin acil bölümüne doğru yürümeye başladılar. Neyse ki Verda nispeten boş bir durumdaydı. Dikişleri çabucak aldı.

"Biraz iz kalacak gibi Tuğrul."

"Umarım Ceyhan bu halimi beğenir," dedi Tuğrul muzip bir şekilde kız arkadaşına bakarak.

"Bence seni daha çekici gösterdi." İkilinin bu muzip haline güldü Verda.

"Geçmiş olsun. Bu arada Tuğrul haberin olsun Serdar eve gelmeyecek. Onunla evimiz için eksik kalan birkaç parçayı tamamlayacağız."

"Tamamdır, biz de gidelim artık. Ceyhan acıkmış. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

***

Birlikte yemek yedikten sonra eve döndüler. Ceyhan normalde bu kadar iştahla yemezdi ama onun bu hali Tuğrul'u da mutlu etmişti.

"Artık tam anlamıyla duş alabileceğim," dedi sevinçle Tuğrul.

"Seni ben yıkayabilir miyim?"

"Çok memnun olurum hanımefendi." Tuğrul onun elinden tuttu ve odasından banyosuna doğru yürüdüler. İkisi de olacakların farkındaydı ama sakince birbirlerine baktılar banyoya girince. Tuğrul ilk önce üzerindeki gömleğini sonra da kot pantolonunu çıkardı. Ceyhan vücudundaki artık sarılaşmaya başlayan çürükleri fark edince yüz ifadesi değişti.

"Sapasağlamım Ceyhan. O bakışları görmek istemiyorum. Karşında neredeyse çıplağım ve dikkatini çürüklerim mi çekiyor," dedi alıngan bir tavırla. Ceyhan yüzünü yumuşattı duyduğu cümleler ile.

"Dikkatimi çeken daha iyi yerlerin de var." Tuğrul'a yaklaştı ve üzerindeki iç çamaşırını kasten kalçalarını okşayarak aşağıya indirdi. Tuğrul onu hızlıca kendine çekerken gözleri birbirinden ayrılmadı. Ceyhan'ın üzerindeki bluzu tek hamlede çıkardıktan sonra eteğine geçti duraksamadan.

"Biz hep böyle mi olacağız?" dedi Ceyhan.

"Bir itirazın mı var?"

"Hayır ama ufacık bir dokunuşun ile beni bu kadar etkileyebilmen beni her zaman şaşkınlığa uğratıyor."

"Daha size dokunmadım bile Ceyhan Hanım." Ceyhan güldü ve onun gözlerinin içine baktı.

"Ben size dokundum ve şimdiden gözleriniz alev almış durumda Tuğrul Bey." Onun bu cazibeli tavrına daha fazla dayanamadı Tuğrul ve onu tutkuyla öpmeye başladı. Dudakları birbirini içercesine öperken ellerinin istemsizde Ceyhan'ın sutyenine gittiğini fark ettiğinde Tuğrul ellerini durdurdu. Onunla sevişmek istiyordu ama aynı zamanda yıkanmakta istiyordu. Saçının içinde kan kalıntılarının olduğunu biliyordu ve Ceyhan saçları kısa olsa bile kafasını okşamayı seviyordu. O kalıntıların tırnaklarına bulaşmasını istemiyordu. Yavaşça kendini geri çekti ve ona gülümseyerek baktı.

"Sizi çok seviyorum Yardımcı Doçent Hanım. Beni yıkayabilirsiniz tamamen sizinim." Bunu ne kadar normal bir şekilde gerçekleştirebileceklerini bilmiyordu Tuğrul. İçindeki bir ses birkaç dakika sonra tekrar dudaklarının birleşeceğini düşünüyordu.

"Peki," dedi Ceyhan ve Tuğrul suyu açtı. Su üzerlerinden akarken Tuğrul ellerini saçlarına götürüp ovalamaya başladığında Ceyhan onu durdurdu. Ona izin verdi ve Ceyhan yavaşça saçlarının içine masaj yaparken üzerinden süzülen suyun rengi açık pembe bir hal almaya başladı. Ceyhan bunu fark edince kaşları çatıldı ama işini yapmaya devam etti.

"O kadar çok kanamışsın ki..." dedi kısık bir sesle. Bu ses tonu Tuğrul'un hoşuna gitmedi. Ceyhan'ın çenesinden tuttu nazikçe ve yüzünü yukarıya kaldırdı bakmak için. Ceyhan'ın gözlerinde akmaya direnen yaşları fark edince ona tekrar sarıldı şefkatle.

"Seni az daha kaybediyordum. O haberi almak çok kötüydü. Aklımdan yüzlerce kötü düşünce geçti. Sana tutuldum ben Tevfik Tuğrul." Ceyhan içini çekince ona daha da sıkı sarıldı. Bugün o kadar neşeliyken onun bu hale gelmesi canını yaktı. Buna kendisi sebep olmuştu çünkü. Onu çok korkutmuştu ve o korku hep onunla birlikte olacaktı. En ufak bir şey olduğunda o anları hatırlayacaktı.

"Seni nasıl bırakıp gidebilirdim ki... Hep yanında olacağım ve seni çok seveceğim. Sen beni sinir edeceksin kavga edeceğiz. Bakışlarımız birleştiği anda yine birbirimizde kaybolacağız. Birazdan yapacağımız gibi." Ceyhan gözlerindeki yaşları elinin tersiyle sildi ve ona gülümsemeye çalıştı başını sallayıp onu onaylarken. Artık geçmişti ve şu an ona sarılan beden yanındaydı. Daha fazla uzatıp ikisini de üzmek istemiyordu bu yüzden odak noktasını değiştirmek istedi.

"O zaman başlamadan tedbirini al." Tuğrul duşakabinden çıkarken onu izledi Ceyhan. Bu gece yine o kaslara dokunup tenini parmaklarının ucunda hissetmek istiyordu. Lavabonun altındaki çekmeceyi açıp eline bir paket aldığını gördü. Yanına geldiğinde ise yine o çekimin etkisine kapıldı. Dudakları saniyeler içinde tekrar esir alındı. Ona sımsıkı sarıldı ve içindeki duygu karmaşasının verdiği o coşkuyla öptü. Vücudunda dolaşan elleri dokunduğu her yeri yakarken dudakları daha da sertleşti. Tuğrul'un ağzında dolaşan dilini emdi ve onu daha da harekete geçiren inlemesini duydu. Parmakları sutyenini tek hamlede açınca geri çekildi ve üzerinden çıkardığı an Tuğrul'un dudakları göğüslerine kapandı. Ceyhan gözlerini kapattı ve onun sert öpücüklerinin teninde uyandırdığı o hisse kulak verdi. Dilinin ve dudaklarının okşayışını seviyordu ama karşısındaki Tuğrul her zamankinden daha farklıydı. Çok daha tutkuluydu dokunuşları sanki onu kaybetmekten korkan bir hali var gibiydi. Su üzerlerinden akarken elleri ıslak kısa saçlarını okşuyordu. Dudakları göğüs uçlarını emerken elleri külotuna ulaştı ve kenarından içine girip heyecanla yanan parçasına ulaştı. Ağzı aralandı ve onun okşayışlarının verdiği hazla inlemeye başladı Ceyhan. Tuğrul'un parmakları hızlandıkça kalp atışları da hızlandı. Bir eli onu tutmasa yere düşebilirdi. Dudakları göğüslerinden ayrıldı ve boynuna doğru çıkmaya başlarken teni onun dişlerinin baskısı ile tekrar yanmaya başladı.

"Seni seviyorum, seni çok seviyorum," diye fısıldadı Tuğrul kulağına.

"Ben de seni seviyorum. Senin için hazırım al beni," diye karşılık verdi Ceyhan. Parmakları halen çıldırtıcı masajına devam ederken Tuğrul onu izliyordu. Her okşayışı ile birlikte kalçası ona sürtünmek için öne doğru hareket ediyordu.

"Dokunuşlarım ile birlikte inlemen, ağzının böyle aralanması beni öyle mahvediyor ki..." Göğsü hızla inip kalkarken Ceyhan da onu izledi ve bakışları kasıklarına ulaşınca ne demek istediğini anladı. Ona dokunup daha da çıldırtmak istedi ama Tuğrul hemen elini tuttu.

"Gece uzun daha sonra..." Dudakları tekrardan birleşirken Ceyhan'ın külotunu indirdi ve elleri çıplak kalçalarını kavrayıp kendine çekti. Onu daha fazla öpecekti ama Tuğrul daha fazla kendini tutamadı. Ceyhan'ın bu kadar ateşli olmasının yan etkilerinden biriydi bu durum. Bu yüzden farklı bir şekilde onunla buluşmak istedi. Dudaklarını çekti ve onu duvardaki fayanslara karşı döndürdü.

"Ne yapıyorsun?" dedi Ceyhan hemen.

"Sakin ol," dedi kulağına fısıldayarak. Avuçlarını duvara doğru bastırdıktan sonra onu belinden tutup arkaya çekerek kollarının gerilmesini sağladıktan sonra kalçalarını okşadı ve bacaklarını açtı. Paketi açıp kondomu fazlasıyla uyarılmış parçasına geçirdikten sonra başını Ceyhan'ın omzuna yasladı. Onu şimdiden fazlasıyla heyecanlandırmış olduğunu görebiliyordu. Ceyhan ne yapmak istediğini anlamıştı çünkü. Kontrol tamamen Tuğrul'un elinde olacaktı ama Ceyhan'ın bu şekilde yapmaktan hoşlanacağını biliyordu.

"Bana ne hissediyorsan göster," dedi ve araladığı bacaklarının arasına yerleşip kendini ona doğru itti. Ceyhan derin bir şekilde inledi ve başını koluna dayadı. Tuğrul'un bir eli göbeğinden kasıklarına indi ve kendini ittiğinde elini kasıklarına doğru bastırıp tekrar kendine çekmiş oldu. Resmen kaçacak bir yeri kalmamıştı tamamen onun insafına kalmıştı ama bu durumdan garip bir haz aldı Ceyhan. Vajinası bu yeni pozisyonu hemen kabul etmişti. Vücudunun sıcaklığını hareket ederken kaslarının kasılmasını sırtında hissediyordu. Tuğrul bir elini elinin yanına koydu ve daha hızlı bir şekilde hareket ederken Ceyhan onun kulağının yanındaki hızlı nefesini duydu ve birlikte inlediler. Diğer elini de koyunca kalçasının vuruşları daha sertleşti ve Ceyhan kendini kaybederken ağzından küçük bir çığlık kopunca Tuğrul kendini zor da olsa yavaşlattı.

"Hayır, hayır... Tüm gücünü göster bana!" dedi kızgın bir şekilde ve Tuğrul da onun istediğini yaptı. Tuğrul ellerini kavradı ve onun ağzından çıkan o ah seslerinin tadını çıkardı Ceyhan. Onun böyle kendini kaybettiğini daha önce görmemişti. Fazlasıyla sertti ama bundan aldığı zevk başını döndürüyordu. Kaslarının gerildiğini tüm vücudunun rahatlamak için hazır olduğunu hissetti. Başını Tuğrul'un omzuna yasladı gözlerini kapattı.

"Hayır, birlikte," dedi Tuğrul nefes nefese. Onun kendini bırakmaya hazır olduğunu anlamıştı.

"Dayanamıyorum, bu hayvanca ama çok güzel." Normal şartlarda bu tanıma gülebilirdi Tuğrul ama öyle yapmak yerine inledi. Kaslarının sıkıştığını onu daha da içine çektiğini hissetti ve Ceyhan'ın o son çığlığını duyduğu anda kendini bıraktı ve büyük bir hazla boşalmaya başladı. Kalbi son sürat atarken yavaşça Ceyhan'ın başına öpücükleri kondurdu. Onu tutmasa düşeceğini biliyordu. Hiç istemese bile içinden çıktı ve onu kendine döndürüp yüzünü inceledi. O da kendini kaybetmişti ve Tuğrul onun bu kadar kendini kaybettiğini hatırlamıyordu. Ona sarıldı suyu kapattıktan sonra kucağına aldı ve yatağına götürdü.

"Sen içimdeki azılı feministin bile aklını çaldın," dedi Ceyhan ve Tuğrul bu tanıma güldü. Onu yatağa yatırdıktan sonra yanına yattı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarken Tuğrul yavaşça sordu.

"İçindeki azılı feminist ne düşünüyordu da aklını çaldım?"

"O şekilde yapmanın küçültücü erkeği daha yüceltici olduğunu düşünüyordu ama bundan hoşlandı."

"Bunu sevdiyse birkaç numara daha biliyorum. Hem yatakta ve daha konforlu." Ceyhan güldü ve elini kaldırıp onun yüzünü okşadı.

"Sonlara doğru kendimi kaybettim sert davrandım. Özür dilerim," dedi Tuğrul çekinerek. Ceyhan haklıydı erkeklerin içindeki o hayvani his ele geçiriyordu ama öte yandan kadınların da daha çok zevk almalarını sağlayan noktayı uyarıyordu.

"Vajinam fazlasıyla mutlu oldu malum öndeki takımlarını seviyor." Tuğrul bu tanıma kahkaha attı. Ona aynı şekilde karşılık vermek istedi.

"En iyi forvetime formasını giydirdim ve onu oyuna sürdüm sadece. Gol de atabilirdi ama malum forma var üzerinde," dedi onun cümlesine uyarak.

"Ne!" Ceyhan ellerini ağzına kapattı ve kahkahalarla gülmeye başladı.

"Forma giymek önemli." Ceyhan bir eliyle ona vurdu ve gülmeye devam etti.

"Ah Tevfik Tuğrul çok fenasın!" dedi coşkulu bir şekilde. Teknik olarak bu Serdar'ın cümlesiydi ama bunu burada bu şekilde dile getirmek istemedi Tuğrul. Önceden çapkınlık yaptığı zaman tetiği çektim kardeşim ya da forvetimi oyuna sürdüm derdi.

"Bu kahkahalarını her zaman duymak istiyorum," dedi ciddi bir sesle Tuğrul. Ceyhan o sesi duyunca gülmesini durdurdu ve ona baktı.

"Her zaman böyle yanımda olmanı istiyorum. Seni mutlu etmek istiyorum. Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum."

"Ben de," dedi Ceyhan fısıltıyla. Birden böyle romantik olması onu şaşırtmıştı ama Tuğrul böyle bir adamdı. Her zaman bir sürprizi olurdu.

"Seni bir daha korkutmayacağım, daha temkinli olacağım ve hep seni gururlandıracağım," dedi söz verir bir şekilde Tuğrul.

"Bundan hiç şüphem yok." Tuğrul elini tuttu ve yüzük parmağını okşadı.

"Buraya bir yüzük takmak istiyorum. Bizi birbirimize bağlayacak bir yüzük, birbirimize söz vermemizi sağlayacak, bazı sorumluluklar yükleyecek." Ceyhan konuşmanın hiç böyle bir noktaya geleceğini tahmin etmemişti. Resmen şu an evlenmekten bahsediyordu ama öyle güzel bir ses tonu ile konuşuyordu ki, Ceyhan bunu bozmak istemedi. İçinde büyük bir heyecan ve mutluluk oluşmuştu. Şu an rahatlıkla bu cümleleri kurabiliyordu çünkü az önce vücudu gibi kafası da rahatlamıştı.

"O yüzüğü takmak isterim," dedi Ceyhan yavaşça. Tuğrul gülümsedi ve tuttuğu ele bir öpücük kondurdu.

"Seni seviyorum... Uçmak gibi... O his kanına işlediğinde bir daha çıkmaz. Sen de benim kanıma işledin." Bunu söylemesi çok değerliydi Ceyhan için. Onların uçmaya olan aşkını biliyordu. Karşısında abisi gibi bir örnek vardı her zaman.

"Ben de seni seviyorum."

"Senden bir şey rica etmek istiyorum."

"Tabii..."

"Sana yüzüğünü taktığım zaman bana Tevfik diye seslen. Sadece ailem bana öyle seslenir. Sen de artık benim ailemsin." Bu sözleri Ceyhan'ı öyle etkiledi ki gözlerinin dolmasına engel olamadı. Burada ikisi de çıplak bir şekilde birbirlerine bakarken dışarıdan gören biri için çok tuhaf görünebilirlerdi ama Ceyhan bunu yadırgamıyordu çünkü karşısındaki adam duygularını yaşamayı yeni kabulleniyordu.

"Sen nasıl istersen Tevfik," dedi ve gülümsemeye çalıştı. Tuğrul onu kendine çekti ve kollarıyla sardı. Ona içindekileri döktüğü için rahatlamıştı. Serdar kesinlikle haklıydı çünkü Ceyhan üstü kapalı da olsa teklifini kabul etmişti. 

Herkese selammmm

Umarım hepiniz iyisinizdir ben biraz hasta oldum ondan bölüm gecikti. 

LÜTFEN SADECE OY VERİP GEÇMEYİN !

SADECE OKUYUP GEÇMEYİN!

Sizin reaksiyonlarınız için buradayım. Lütfen yorum konusunda hassasiyet gösterin. Siz böyle yapınca ben kurguyu sevmediğinizi öylesine okuyup geçtiğinizi düşünüyorum bu da beni inanılmaz  üzüyor. 

Lütfen ben seviyorum ama yorum yapmıyorum demeyin.

Gerçekten sevseniz böyle yapmazsınız. Yorum yapmıyorum ama oy veriyorum da demeyin. Okurken az çok bir şeyler düşünüyorsunuzdur. Anlık olarak yazsanız beni çok mutlu edersiniz. 

Çok garip ben size değer verdikçe siz tam tersi umursamamaya başlıyorsunuz. Sanırım diğer yazarlar gibi araya set çekmek lazım çünkü ne kadar ulaşılmaz olursanız o kadar değerli oluyorsunuz. Çok üzücü ama gerçek. 

500 600 1000 yorum yazabilirsiniz. Bunu yapabilirsiniz. Her oy veren 3 yorum yazsa kafadan zaten 1000 yorum olacak.

Bekliyorum.

Lütfen hayal kırıklığına uğratmayın beni yoksa burada kalmak için bir nedenim kalmayacak.

Bana aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz.

wattpad : ElifKaplan3

instagram: kaplanelif95

twitter : byfrodoiyimsn

İyi geceler!




पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

992 82 3
İnandım. Ona körü körüne inandım. Belki de yanlıştı ama inandım. Her zaman böyle söyleyenler çekip gitmiyor muydu zaten? Ama inandım. Kalbim inandı...
3.8M 252K 54
Bedenini öne doğru büktü ve koyu kahvelerini kısarak dudaklarını büyük bir yavaşlıkla alnıma dokundurdu. Tam da o anda midemin aniden kasıldığını his...
MÂHPARE M.Sevda 🕊 द्वारा

सामान्य साहित्य

2.5M 123K 37
"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bı...
DİRİM Ece Eren द्वारा

सामान्य साहित्य

5.5K 174 1
YAZIM AŞAMASINDA, SON VERDİĞİMDE YAYINLAYACAĞIM. Cuma günleri saat 20.00'de yeni bölüm. (Rahatsızlık yaratabilecek sahnelere karşı uyarı!) Aldığı cin...