Mafya [bxb] • Tamamlandı

By valentinusx

4.1M 263K 250K

Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve a... More

Page 1
Page 2
Page 3
Page 4
Page 5
Page 6
Page 7
Page 8
Page 9
Page 10
Page 11
Page 12
Page 13
Page 14
Page 15
Page 16
Page 17
Page 18
Page 19
Page 20
Page 21
Page 22
Page 23
Page 24
Page 25
Page 26
Page 27
Page 28
Page 29
Page 30
Page 31
Page 32
Page 33
Page 34
Page 35
Page 36
Page 37
Page 38
Page 39
Page 40
Page 41
Page 42
Page 43
Page 44
Page 45
Page 46
Page 48
Page 49
Page 50
Page 51
Page 52
Page 53
Page 54
Page 55
Page 56
Page 57
Page 58
Page 59
Page 60
Page 61
Page 62
Page 63
Page 64
Page 65 • son

Page 47

33.4K 2.7K 3K
By valentinusx

merhabalar, nasılsınız?

iyi okumalar ❤️

••

Gözlerim boşluğa bakar gibi karşımdaki ezberlediğim videoda dolanırken aklım benden izinsiz videodaki replikleri devam ettiriyordu. Bir sonraki anda hangi mimik yapacağımı, hangi sözleri söyleyeceğimi ve hangi cevapları alacağımı biliyordum. Çünkü aynı videoyu eğer doğru saydıysam kırk sekizinci izleyişimdi.

Birkaç zamandır, kaç gün olduğunu bilmiyordum çünkü deponun içinde bir cam olmadığı için gece ve gündüz hakkında bir haberim yoktu, hiç durmadan video izletiyordu bana. Benim çoktan unuttuğum, mobese kameralarından veya ailemizin telefonundan çektiği güzel anıları, birbirimize verdiğimiz sözleri ve birlikte oyunlar oynarken çekilmiş videolarımızı izletiyor, bunların hemen ardından ise malum videoyu kocaman ekrana yansıtıyordu.

Gözlerim uykuya dayanamayıp kapandığında bir süre uyumama izin veriyor, ardından uyandırıp bu döngüyü tekrar başlatıyordu. Bazı videoların arasına Ekrem'in mezarının fotoğrafını koyuyor, izlerken girdiğim sahte mutluluktan irkilerek arınmamı sağlıyordu.

O gün deponun içinde gördüğüm beş adam ise hâlâ bana yaklaşmamıştı. İshak onların zamanının daha gelmediğini söylemişti, yine de sanki beynimin bir köşesinde hep durmalarını istiyormuş gibi bazen kendilerini göstermelerini istiyordu. Bazı zamanlar gözlerimi ilk açtığım an onlarla ve sırıtmalarıyla göz göze geliyordum.

Her ne kadar kaç gün geçtiğini bilmesem de hatrı sayılır bir zaman geçtiğini iyice zayıflamış olan bedenimden anlayabiliyordum. Her zaman öğünlerimi az bir ekmek ve suyla geçiştirdiği için midem şimdiden fazlasıyla küçülmüştü. Amacı bu şeyi nereye kadar devam ettirmekti bilmiyordum ama gerçekten yorulduğumu hissediyordum. İster istemez kulağıma bunları hak ettiğimi fısıldayan sesi aklımı karıştırıyordu.

Gözlerim önümdeki ekrandan ayrılmazken birkaç adım ötemde dikilen adama "Korel geldiğinde buradan sağ çıkamayacaksın, biliyorsun değil mi?" diye sordum uzun süre konuşmadığım için çatallı çıkan sesimle. Ama beklediğimin aksine bu cümle İshak'ta herhangi bir huzursuzluk yaratmadı, aksine her zamanki alaycı küçümseyici tavrıyla cevap verdi cümleme. "Sence Korel'in beni öldürmesini hiç istemesem burada adamsız şekilde durur muyum? Benim amacım onun elindeki mutluluğu almak, ölürken bile olsa onun kaybettiğini görmek."

Bu söyledikleri dudaklarım arasından güçsüz bir histerik nefes bırakmama sebep olurken sessiz kaldım. Ama o böyle düşünmüyor olacak ki sessiz kalmayıp dudaklarını keyifle araladı.

"Ee Yekta, sıkılmadın mı aynı rutinden? Acaba bugün farklı bir şeyler mi yapsak?"

Kurduğu cümle kalbimin korkuyla atmasına sebep olurken gözlerimi emin olamayarak ekrandan ona doğru kaydırdım ama o bana değil, onun karşısında kalan adamlara bakıyordu. Onları gördüğüm günden beri bir an olsun aklımdan çıkmalarına izin vermemişti, rüyalarımda bile defalarca kez onları görmüştüm. Başım benden izinsiz hızlıca iki yana sallanırken "Hayır." diye fısıldadım korku dolu bir ses tonuyla.

Bunu yapmazdı. Bu farklı bir şeydi, bu farklı bir boyuttu. Bu sadece intikam değildi. Bu intikamdan öteydi ve ben bunu hak ettiğimi düşünmüyordum. Bunu ben bile hak etmiyordum.

İshak'ın gözleri benim üstüme dönerken yüzümü gördüğü an dudaklarında bir gülüş oluştu. İki büyük adımda tam dibimde bittikten hemen sonra tek eliyle saçlarımı okşayıp "Korkuyor musun Yekta? Korkma, iki posttan fazla atmayacaklar." dedi sahte bir şefkatle. Cümlesi başımın iyice dönmesini ve midemin çalkalanmasını sağlarken "Yapma..." dedim titrek bir sesle.

Dudakları kıvrılırken "Eğer o gün seni aradığımda teklifimi kabul etseydin şu anda böyle bir durumda olmayacaktın. Ama sen ne yaptın, beni hiç dinlemeden telefonu yüzüme kapattın... Üzgünüm küçük, herkes cezasını çekmeli." dedi bilge bir tonda. Midem her söylediği sözle iyice bulunmaya başlarken o tek eliyle arkamızda kalan adamlara işaret verdi.

Bize doğru aynı anda gelen iri beş adamla gözlerim korkuyla büyürken oturduğum sandalyeden ellerim bağlı olmadığı için hızla kalkıp hemen biraz arkamda kalan duvara yasladım sırtımı. Tırnaklarım sertçe duvara geçerken "Lütfen yapma, bunu yapma." dedim tek nefeste. Bedenimin şimdiden hafifçe titrediğini hissediyordum.

Yaşadığım korku sebebiyle hafifçe dolmuş gözlerim ilk önce kayıtsız şekilde dikilen İshak'a, sonra da hiç duraksamadan bana doğru gelen beş adama kaydı. Beş adamla başa çıkamazdım. Birisiyle bile çıkamazdım. Benim üç katım kadarlardı ve benim koşacak kadar enerjim bile yoktu. Hafifçe titreyen alt dudağımı sertçe ısırdım ve bedenimi iyice duvara yaslamaya çalıştım.

Yalnızca birkaç adım ötemde duran adamların hepsinin gözleri yavaş yavaş bedenimde gezinmeye başladığında elimi bulanan mideme bastırdım. Başım dönüyordu, dünyanın dönüşünü kafamda hissediyor gibiydim. Sadece düşüncesi bile beni günlerce delirtmişken gerçekleşme ihtimali yaprak gibi titrememe sebep oluyordu. Korkuyordum.

İshak'ın dudaklarından gür bir kahkaha çıkarken bu kahkaha irkilmeme sebep oldu. Gülüşünün ortasında büyükçe sırıtıp bir iki saniye yüzümü süzdü, ardından "Başlayın, canını çok yakmayın." dedi. Verdiği bu emir sağ gözümden bir damla süzülmesine sebep olurken o damla daha yanağımın yarısına ulaşmadan iki adam gelip kollarımdan tuttu. Kollarıma elektrik vermişler gibi titrerken "Bırakın beni! Çek ellerini üstümden!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Hissettiğim çaresizlik gözlerimden anında iki damla daha süzülmesine sebep olmuştu.

İki iri adam benim var gücümle çırpınmama hiç aldırış etmeden kollarımı duvara bastırdıklarında bedenimde kalan tüm enerjimle ulaşabildiğim her yere tekme atmaya çalışıyordum. Birkaç saniye duraksasalar da en sonunda birisi tersçe "Eh, yeter be! Ne naz yaptın sen de! Sikip bırakacağız korkma!" diye sesini yükseltip boynumu sertçe duvara bastırdı. Sinirle kuru ağzımdaki tüm tükürüğü toplamaya çalışıp onun suratına tükürdüm ve "Orospu çocuğu!" diye tısladım üstüne.

Karşımdaki adam bu yaptığım harekete sadece sırıtıp yüzündeki tükürüğü parmağıyla temizledi ve parmağını ağzına aldı. Benim büyük bir nefretle tükürdüğüm tükürüğümü yavaşça emip "Lezzetliymiş." dedi arsız bir sesle. Midemin iyice tepetaklak olduğunu hissettim. Tüm bunlar iğrençti. Kollarımı yine sertçe onlardan kurtarmaya çalıştığımda bir anda bedenimi ters çevirip göğsümün hızla duvara çarpmasını sağladılar.

Bir el başımı sertçe duvara bastırırken kulağıma ulaşan kemer sesiyle az önceki cesaretim tuzla buz olmuştu. Kirpiklerime kadar titrediğimi hissederken "Lütfen yapmayın. Ben size bir şey yapmadım, lütfen bırakın beni!" dedim hızlıca. Bu sırada iyice gücü kesilmiş bedenimi onların kollarından kurtarmaya çalışıyordum. Bu söylediklerime cevap olarak bir başka kemer sesi geldi.

Dudaklarımdan büyük bir hıçkırık çıkarken "Yapmayın!" diye bağırdım dehşetle. Şimdi tüm bedenim kontrol edemediğim bir titreme dalgasına kapılmış, dolu gözlerimden üst üste iki yaş süzülmüştü. Ellerimi boş bir çabayla bileklerimden duvara sabitleyen büyük avuçlardan kurtarmaya çalışırken bir kemer sesi daha geldi. Kemer sesiyle eş olarak dudaklarımdan bir hıçkırık daha çıktı.

Hayatımda hissetmediğim kadar büyük bir dehşet ve korku bedenimde gezinirken dudaklarımdan çıkan bağırışlar ve bedenimi tutan ellerden kurtulma çabam uzun bir süre devam etti. Her saniye hissettiğim korku artarken gözlerimden üst üste yaşlar süzülüyordu. Sanki hepsi benim özellikle korkmamı istiyormuş gibi yavaş yavaş hareket ediyor ama asla durmuyorlardı.

En sonunda belimde hissettiğim büyük elle nefesimin kesildiğini hissettim. Aldığım tüm nefesler boğazıma dizilirken az önceye kadar çırpınan bedenim dahi dondu. Sadece aralık dudaklarımdan hırıltılı nefesler dökülürken aynı el yavaşça kazağımın altına sürttü elini.

Dudaklarımdan bir hıçkırık koparken bir anda, duyduğuma sevineceğimi asla tahmin etmeyeceğim o sesi duydum. Başından beri keyifle bizi izleyen İshak sırıtarak "Yeterli bu kadar, yeteri kadar korktu." dedi.

Bu cümleyle üstümdeki tüm eller anında yok olurken titreyen bacaklarım yüzünden hızla yere oturdum ve kollarımı bacaklarıma sardım. Titriyordum. Dolu gözlerimle ilk önce bir şey demeden giden beş adama, ardından beni izleyen bedene çevirdim. Her ne kadar uzaklaşmış olsalar da hâlâ o elleri bedenimin üstünde hissediyordum. Belki tecavüz etmemişlerdi ama onun korkusu bile beni bitirmişti.

İshak'ın da istediğinin bu olduğunu o an fark ettim. İshak'ın umrunda olan benim tecavüze uğramam veya uğramamam değil, o korkuyu yaşamamdı.

Korkuya tapan adam, diye boşuna söylememişti Elmas abla.

Günlerce bana bunun korkusunu yaşatmış, olacağını söyleyip durmuştu. Rahat bir uyku uyumamı engellemiş ve her an diken üstünde kalmamı sağlamıştı. En sonunda da olacağını söylemişti, o korkuyu dibine kadar hissetmemi sağlamıştı.

Islak yüzümle İshak'ın yüzüne baktığımda sağ gözümden eş zamanlı olarak sıcak bir damla süzüldü. Tenimi yaka yaka akan damlanın arasında İshak'ın "Beni gerçekten keyiflendirdin küçük, düşündüğümden bile iyi geçti bu günler." dediğini duydum. Hemen sonrasında ise "Ama veda vakti geldi." diye devam etti.

Kaşlarım anlamazca çatıldığında tam neden olduğunu soracaktım ki, bir anda deponun içeriden gözükmeyen kapısı dışarıdan üst üste zorlandı. Bununla birlikte çıkan büyük ses depoda yankılandı, korkuyla irkilip ayaklandım. İshak hiç şaşırmadan ve duruşunu bozmadan kapıya bakmaya devam ettiğinde ben hâlâ çalkalanan midemi tutarak duvara sığındım.

Birkaç saniye boyunca kapı sesli şekilde zorlandıktan sonra sonunda hızla ardına kadar açıldı. Korku dolu mavi gözlerim oradan ayrılmazken kapı açıldığında yerdeki kumların hepsi havaya süzüldüğü için sisli gibi gözüken bölgenin içinden tanıdık bir beden çıktı. Buraya gelmeden önce her gördüğümde kalbimi çıkacak gibi attıran, gözlerimi parlatan beden...

Büyük ve telaşlı adımlarla depoya giren bedenin gözleri direkt olarak beni buldu. Hiçbir tepki vermeden duvara yapışık hâlde duruyordum, Korel'in arkasından birkaç kişi aynı onun gibi büyük adımlarla çıkıp hiçbir zorluk çıkartmayan İshak'ı tutarken siyah hareler benden ayrılmadı. İçeri giren herkesin gözü ilk önce bana kayıp kendilerince hasar kontrolü yapıyorken yaslandığım duvarda sessizce bekledim.

En sonunda Korel uzaktan bakmayı bırakıp sert ve büyük adımlarla bana geldiğinde ufak bir adım atarak sırtımı bütünleştiğim duvardan kurtardım. Bana yaklaştıkça Korel'in de dağıldığını fark etmiştim, yüzü öncekine oranla çökmüş ve gözleri kızarmıştı. Her zamankinin aksine üstündekiler biraz daha dağınıktı ama yine de siyah hareleri bana baktığında parıldıyordu.

Normalde olsa benim de aynı durumda olacağımı bilmeme rağmen şu an sanki elimden hiçbir tepki vermek gelmiyordu. Sevinemiyor veya üzülemiyordum. Tepkisizdim, ağzımı açmak veya bir adım daha atmak bile gelmiyordu içimden. Yine de Korel gelip hızla tüm bedenimi kolları arasına aldığında ellerimi zorlukla kaldırıp kollarının üstüne koyabilmiştim.

"Yankı... Öldüm, yemin olsun sen yokken her gün öldüm." Yoğun fısıltısı kulaklarıma dolarken hiçbir cevap vermeden gözlerimi sıkıca kapattım. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.

Korel sanki bunu fark etmiş gibi bir anda kasılıp yavaşça geri çekildi. Kara gözleri yüzümü süzerken kaşları an ve an daha da çatıldı. Gözleri az öncekine oranla sert bir ifadeye bürünürken "Ulan İshak..." diye fısıldadı keskin bir tonda. İrkildim.

Gözleri birkaç adım ötemizde, yanımıza gelmek için bekleyen adamlara kayarken Tuncer'e bir işaret verip kollarını bedenimden çekti. Sessizce onun arkasından bakarken Tuncer hemen yanımda bitip kolunu omzuma atarak beni kendine çekti, bu sırada Korel de bizi sırıtarak izleyen İshak'ın dibinde bitti.

Yanına vardığı an İshak'ın sırıtan yüzüne sert bir yumruk indirirken aynı anda onun saçlarını sertçe kavrayıp başını kaldırdı ve "Ne yaptın lan ona, piç herif!" diye kükredi. Ben tekrar irkilirken Tuncer kaşlarını çatsa da beni daha sıkı sardı.

İshak kanayan dişlerini açığa çıkartarak sırıtırken "Sen de fark ettin değil mi değişimini?" dedi keyifle. Korel gerilen kollarından birisini tekrar onun yüzüne geçirdiğinde İshak sesli bir kahkaha atıp "Ona sadece unuttuğu şeyleri hatırlattım. Arkadaş arkadaşa video günleri yaptık, o kadar." dedi.

Bu söylediği Korel'in tüm sırtının anında gerilmesine sebep olurken "Ne?" dedi sert bir sesle. İshak yüzündeki kanlara rağmen biraz daha sırıtıp "Bilmediğin bir şey değil, senin odandan bulduğum ufak tefek videolar. Sen izletmeyince ben izlettim Yekta'mıza..." dedi. Sözleri noktalandığı an Korel ona sert bir yumruk daha vurup "Ulan... Ulan!" diye gürledi sinirle.

Hiçbir tepki vermeden onlara bakmaya devam ederken İshak sırıtarak "Belki sen tahttasın," dedi, ardından bakışları bana döndü ve çenesiyle beni işaret etti. "ama her türlü ben kazandım."

Başını iyice Korel'e doğru kaldırıp her kelimeye bastırarak "Sen kaybettin, İmparator." dedi.

Korel'in dudaklarında daha önce görmediğim sinirli bir gülüş oluşurken "Öyle mi?" dedi tüylerimi diken diken edecek bir sesle. Bu cümleden sonra bir şey olacağını biliyordum, çünkü İshak ona apaçık meydan okumuştu. Belki Korel onun kafasına sıkabilir, belki de onu öldüresiye dövebilirdi. Seçenekler sonsuzdu.

Ama Korel ondan uzaklaştı. Dudaklarında şeytanı anımsatan tebessümü dururken o "Senden tahtı alırken her şeyini almamıştım." dedi buz gibi bir tonda. Siyah harelerinin tek odağı İshak'ın gözleriydi. "Ama sen benden her şeyimi almaya çalıştın, İshak. Haddini aştın." Ürperdim.

Korel'in yüzündeki tebessüm her saniye biraz daha yokluğa karışırken "Ben de senden birisini alacağım... Annem de dahil, âşık olduğun tek kişiyi gözlerin önünde alacağım." diye devam etti. İshak'ın gözleri bu cümleyle anında büyürken ben daha ne olduğunu anlamadan Korel, bir saniye içinde belindeki silahı tek harekette çıkarttı ve bizim tarafımıza ateş etti.

İshak'ın dudaklarından büyük, acı dolu bir ses çıkarken gözlerim hızla adamların olduğu topluluğa kaydı. Gördüğüm manzara dudaklarımdan büyük bir çığlık kopmasına sebep olurken Tuncer bedenimi tuttu.

Acı dolu bir sesle "Bülent abi!" diye bağırıp o tarafa ilerlemeye çalıştım. Tuncer iki koluyla beni engellerken benim gözlerim tam alnından vurulmuş, gözleri açık can vermiş Bülent abiden ayrılmıyordu.


Gözlerimden ikişer damla yaş süzülürken eş zamanlı olarak Korel, İshak'ın hayvani bir güçle oraya ilerleme çabalarına sadece küçümseyerek baktı. Tuncer başımı sertçe göğsüne bastırıp Bülent abinin bedenini görmemi engellediğinde gözlerim istemsizce Korel ve İshak'a gitti. Sanki biz yokmuşuz gibiydi, İshak tüm gücüyle onu tutanlardan kaçmaya çalışırken ve bağırırken Korel onu büyük bir nefretle izliyordu.

Korel'in tek eli tekrar İshak'ın saçlarını kavrarken kulağına yaklaştı ve onun kulağına bir şeyler söyledi.

Mide bulantıma daha fazla dayanamayarak Tuncer'in kollarından kurtulup bulduğum yere kusarken bile aklımdan geçen tek şey, İshak'ın Bülent abiye âşık olduğu değil, sadece onun sevgisini taşıdığı için can veren adamdı.

••

bölüm sonu. nasıldı?

çok ayrıntıya girmek istemedim çünkü dün dediğim gibi etkilenen çok kişi vardı. yine de başlıca duyguları verebildiysem bana yeter.

tüm bu olanlar içinde en şaşırdığınız şey neydi?

ileride bu zamanlarda korelin neler yaptıklarını öğreneceğiz ama özellikle korelin ağzından bir bölüm olmayacak. ve yanlış anlaşılma olmasın, korel mucizevi şekilde ishakın tahmin ettiği süreden çok daha erken bulmadı onları. ishak özellikle her şeyi o zamana göre planlamıştı.

bugünlük bu kadardı. sizi seviyor, öpüyor ve gidiyorum ❤️

23.08.21 | Linda Lewis

Continue Reading

You'll Also Like

175K 5.4K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...
2.8M 192K 38
[Tamamlandı] Tüm mahallelinin sevdiği tek kişiydi, onun sevdiği tek kişiyse bendim.
1.2M 54.1K 60
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
4.1M 263K 65
Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında...