Mafya [bxb] • Tamamlandı

By valentinusx

4.1M 264K 250K

Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve a... More

Page 1
Page 2
Page 3
Page 4
Page 5
Page 6
Page 7
Page 8
Page 9
Page 10
Page 11
Page 12
Page 13
Page 14
Page 15
Page 16
Page 17
Page 18
Page 19
Page 20
Page 21
Page 22
Page 23
Page 24
Page 25
Page 26
Page 27
Page 28
Page 29
Page 30
Page 31
Page 32
Page 33
Page 34
Page 35
Page 36
Page 37
Page 38
Page 39
Page 40
Page 41
Page 42
Page 43
Page 44
Page 45
Page 47
Page 48
Page 49
Page 50
Page 51
Page 52
Page 53
Page 54
Page 55
Page 56
Page 57
Page 58
Page 59
Page 60
Page 61
Page 62
Page 63
Page 64
Page 65 • son

Page 46

33.3K 2.7K 2.5K
By valentinusx

merhabalar, nasılsınız?

ben son bölüm yüzünden 5000 tehdit aldım, çok korkuyorum evim bombalanacak diye şskswmdlw

ama siz yapamazsınız öyle şey.. di mi?

ve kitap hani kasvetli değildi diyenler.. arkadaşlar 44 bölüm boyunca kaosun k'si yoktu koca kitapta, vakti gelmişti bence?

yine çok konuştum.. iyi okumalar ❤️

••

Bilincim yavaş yavaş açılırken bedenimde hissettiğim ilk şey başımdaki ağrıydı. Daha önce hissetmediğim kadar büyük ve sert bir ağrı boynuma, başıma ve oradan tüm vücuduma ilerlerken ne kadar süredir bu pozisyonda kaldığımı düşündüm. Üstümde günlerin getirdiği bir yorgunluk ve halsizlik vardı sanki.

Yalnızca birkaç saniye içinde bilincim kapanmadan önce yaşadıklarım aklıma doluşurken ilk kendime geldiğim andaki huzurum da aynı hızla yok oldu. Mavi gözlerimi açığa çıkartmak için hiçbir çaba göstermeden aynı şekilde durduğum kısa bir sürenin ardından kulaklarımı bir anda kabusum olan adamın alaylı sesi doldurdu.

"Uyandığın gerilen bedeninden belli oluyor küçük."

Kalbim bu sesle korkuyla hızlanmaya başlarken beni tek bir hamleyle bu hâle getirmiş olmasının ezikliğini taşıyordum. Normalde durmadan çalışan beynim bu sefer bir şeyler hakkında teori üretiyordu ama umrumda olan şeyler bunlar değildi. Umrumda olan tek şey, bana kabuslarımı anımsatan o bir dakikalık videoydu.

Video aklıma geldiği an kasılan midemi yutkunarak bastırmaya çalıştım. Atlattığımı düşündüğüm her şey bir bir üstüme gelirken altında kaldığımı hissediyordum. Ergenlik aklıyla yaptığım kocaman bir hatayı o zamandan beri aklımda derinlere gömmeye çalışıyordum. Bugüne kadar başarılı olduğum bile söylenebilirdi, o günden sonra eskisi gibi çabalamam sonuç vermişti. Şimdi ise kaçtığım şeyler bir bir önüme dizilmişti.

Kolay olmamıştı. O videoyu her yerden silmek de, içimdeki vicdan azabını bastırmak da ve hatta videoyu çeken arkadaşımızın susması için ona yalvarmak da kolay olmamıştı. Yine de cehennem gibi geçen birkaç ayın sonunda o videodan da Ekrem'den de tamamen sıyrılabilmiştim. Zor olmuştu ama hissettiğim pişmanlığın altında ezilmeden bir şekilde sıyırmıştım kendimi tüm bu olanlardan.

Ama dediğim gibi, bugüne kadar.

Beni izlediğini tüm hücrelerimle hissettiğim adamın hafif gülüşü kulaklarımı doldururken bu gülüşü "Umursamaz olduğunu biliyordum ama korkak olduğuna ilk kez şahit oluyorum. Gerçekten Korel senin gibi bir belayı nasıl peşine taktı?" diyen sesi takip etti.

Dişlerim birbirine geçerken gözlerimi açmaya korktuğum gerçeğini göz ardı etmeye çalıştım. Çünkü haklıydı, gözümü açıp onu görmek istemiyordum. Yine de anlık gelen bir inatla gözlerimi yorgunca araladım. Öncekinin aksine zorlanmamıştım gözkapaklarımı aralarken, normal bir uykudan uyanır gibi aralanmışlardı.

Mavi harelerim ilk önce tam karşımdaki tüm duvarı kaplayan ekrana, sonra da  birkaç adım ötemde duran adama kaydı. Bana Korel'i anımsatan dik duruşu bir anlığına irkilmeme sebep olurken o birkaç adım atarak yanımda bitti. Eğer dudaklarımı aralayacak takatim olsaydı uzak durmasını, bana yaklaşmamasını söylerdim ama bunun yerine ruhsuzca baktım yüzüne.

Yüzünde her zamanki emin ve güçlü tebessümü dururken "Gerçi o da muhtemelen oyuncağı olarak kullanmıştır seni, değil mi? Sürekli konuşup kendisini eğlendiren ve hatta yatağını süsleyen minik bir oyuncak..." dedi derin bir tonda. Kurduğu kelimelerle ağrıyan gözlerimden birisinin sinirle seğirdiğini hissederken kurumuş dudaklarımı zorla aralayıp boğazımı zorlayarak "O beni seviyor." dedim. Sesimin kısılmış olduğunu da bu sayede fark etmiştim, bilincim kapanmadan önce düşündüğümden daha fazla bağırmış olmalıydım.

Bu cümlem dudaklarından güçlü bir kahkaha çıkmasına sebep olurken "Seni seviyor, öyle mi?" dedi son derece alaylı bir tonda. Alaylı cümlesi yüzünden dişlerim birbirine geçerken "Madem seni seviyor, neden en büyük sırrını bulup odasında sakladı? Bir gün sana karşı bir avantaj elde etme amacı gütmediyse, neden o videoyu tamamen yok etmedi?" dedi beynime işleyen bir tonda. Her kelimesi göğsümdeki ağrıyı arttırırken dudaklarını kulağıma yaklaştırıp "Madem seviyor, neden burada değil?" diye fısıldadı.

Diken diken olmuş tüylerimi hissederken boğazımda oluşmuş düğümü yutkunarak bastırmaya çalıştım. Söylediği her şeye farklı bir cevap bulabilir, onun beynimi istediği hâle getirmemesi için çabalayabilirdim ama Korel'in neden o videoyu odasında sakladığı hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Yine de önümde kendi oğlunu mahvetmek için her şeyi göze almış bir adam dururken beynimi yönetmesine izin veremezdim. Bu yüzden dudaklarımı "Irak'a getirdiğin için, amına koyduğumun ruh hastası." diye kıpırdattım.

Her gözlerimi kapadığımda gözlerimin önüne gelen Ekrem'in cılız bedeninden kurtulmak için gözlerimi sertçe yumdum. Kabuslarıma girdiğinde aynı olmuyordu bedeni ama dünkü videoda birebir görebilmiştim onu. Ekrem her zaman hepimizin küçük kardeşi gibi olsa da benimle farklı bir bağı vardı, Yusuf ve Görkem'den bile daha yakındı bana. Eğer o gün öyle olacağını bilsem onu gaza getirmeyi bırak alkol bile almamıza izin vermezdim. Ama yaptığımız hataları geri alamıyorduk.

Güçsüz sesimle kurduğum ters cümleye gülümsedi ve sanki beynimi okuyormuş gibi "Cevap bulabildiğin tek soruyu yanıtlaman zekice." dedi. Hemen sonrasında ise "Gerçi anlıyorum seni, insan sevdiğine kötü şeyler yakıştıramaz değil mi? Korel'in nasıl bir canavar olduğunu bilmene rağmen onun yanında durman da muhtemelen onu seni seven ve hatta günü geldiğinde senin için değişecek bir adam olarak görmendir..." diye devam etti ve yine kulağıma yaklaştı. Nefesimi tuttum. "Ama sana bir haberim var küçük... Korel ne değişir, ne de birisini değişecek kadar sever. Onun işine yaramadığın an muhtemelen malum videoyu yüzüne vurarak seni kapı dışarı edecekti."

Söyledikleri yüzünden kalbim sinirle hızlanırken o bilge bir gülümsemeyle geri çekildi ve "Zaten sevecek olsa, sen gibi birisini mi sever? Onun ilgisini onu kendi işlerinden uzaklaştıran, masum birisi olduğun için çekmiştin. Ama aslında bir katil olduğunu öğrendiğinde kim bilir nasıl şaşırmıştır?" diye devam etti.

Üstüne basa basa söylediği kelime anında beynimin sızlamasına sebep olurken "Sus artık." dedim kısılmış olduğundan dolayı güçsüz çıkan bir sesle. Bu çaresiz tavrım dudaklarının havalanmasına sebep olurken "Korel'in sana her baktığında bir katile bakıyor olduğunu bilmesi ağır gelmiş olabilir, anlıyorum." dedi yapma anlayışlı bir sesle. Dişlerim sinirle birbirine geçti.

Yüzünde her zamanki, üstüne okkalı bir yumruk geçirmek istediğim gülümsemesi bulunurken sonunda konuyu değişip "Ee Yekta, bugün ne yapmak istersin?" diye sordu. Ona attığım boş bakışlara ara vermeden yüzüne bakmaya devam ettim. Ruh hastası herif bir de bana soruyordu ne yapmak istediğimi.

Cevap vermediğimi gördüğünde hiç bozulmadan gülüp "Madem özel bir isteğin yok, o zaman ben kendi planımdan devam edeyim." dedi. Bu cümle göğsüme bir ağırlık çökmesine sebep olurken uyandığımdan beri olduğu gibi sessizce yüzüne bakmakla yetindim.

İshak eliyle arkama işaret verdi, bir anda sıkı sıkı bağlanmış olan kollarımda bir baskı hissettim. Arkamda daha önce gördüğüm adamın düğümleri çözdüğünü anlayınca sessizce çözmesini bekledim. Sıkıca bağlanmış olduklarından dolayı yaklaşık iki dakika boyunca adamın düğümleri çözmesini bekledik. Ellerim tamamen serbest kaldığında ise bir anda tam avcumun içine ufak bir şeyin bırakıldığını hissettim. Eğer yanılmıyorsam bu ucu kapalı bir bıçaktı.

Kalp atışlarım hızlanırken yüz ifademi sabit tutmak için yanaklarımın içlerini ısırdım. Arkamdaki adam da hiç renk vermeden ayaklarımdaki düğümleri çözmeye başladığında elimdeki bıçağın toka kısmını üstümdeki kazağın iç kısmına takmaya çalıştım, arkamdaki adam sanki ekstra yavaş hareket ediyorken bir anda ortamda bir silah sesi duyuldu.

Kulağımın hemen yakınından gelen bu sesle irkilirken çözülmüş ayaklarım sayesinde korkunun ve şokun getirdiği hızla ayaklanırken gözlerim direkt olarak boynu kan içinde kalmış, gözleri açık şekilde can vermiş adama kaydı. Daha adını bile bilmediğim ama bana yardım etmeye çalışan adama...

Ağzım şokla aralanırken tek bir kelime çıkmadı arasından. Kurşunun sahibi olan adam elimde gizlediğim bıçağı rahat bir şekilde kendi eline alırken de, kolumdan sertçe tutup gözlerimi adamdan zorla çektirirken de nefes almak dışında hiçbir tepki veremedim. İshak ise benim aksime sadistçe gülümseyip "Yazık oldu, iyi çocuktu. Bıçağını kaybettiğini söyleyip yenisini istediğinde anlamıştım aslında ihanet edeceğini. Çünkü bunu söylerken biraz yanında daha üstü sararmamış, dilimlenmiş elmalar duruyordu..." dedi.

Aldığım nefesler göğsüme ağır gelirken "Sen canavarsın." diye fısıldadım. Bunu bir farkındalıkla değil, büyük bir nefretle söylemiştim. Tuttuğu kolum sayesinde beni büyük deponun içinde sürüklemeye devam ederken gülümsedi ve "Ben canavarım, Korel melek mi?" dedi ironik bir tonda. Ona cevap vermeden gözlerimi arkaya çevirdim tekrar, yerde kanlar içinde yatan bedeni gördüğüm an irkilip önüme döndüm.

Birisi bana yardım etmek için ölmüştü.

Eğer Korel şu an burada olsaydı hiçbir şeyi umursamadan ona sarılmak isterdim. Şu an tüm bu olanlardan ona sığınmaya ihtiyacım vardı. Ne videoyu saklaması ne de başka bir şey umrumda değildi şu an, sadece onun kolları arasına girmeye ihtiyacım vardı. Tüm bu yaşananlar daha şimdiden bedenime ağır geliyormuş gibi hissediyordum.

Uzun bir süredir aç ve susuz olmamın yanında yaşadığım duygu değişimleri ve şok yüzünden iyice bozulmuş dengemin farkındaydım. Az önceki olaya bağıra çağıra tepki vermememin sebebi de İshak beni yaklaşık iki metre uzunluğunda büyük ekranın önüne getirdiğinde boş boş bakmamın sebebi de buydu. Sanki gözümü açtığımdan beri bir duvarın arkasından izliyordum her şeyi ve uyandığımda her şey son bulacaktı.

Az önceki oturduğum yerden bile rahatça görebildiğim ekrana iyice yaklaşmışken İshak kolumdan sertçe bırakıp "Bugün sana kötü anılar izletmeyeceğim merak etme. Aksine, belki senin bile unuttuğun çok güzel anılarını izleyeceğim." dedi. Kalçam sert betona çarparken uzun süredir kaskatı kesilmiş olan bedenim yüzünden kısıkça inledim. O ise bana ikinci kez bakma gereği duymadan sağ tarafımızda kalan bir makineye ilerledi.

Sessizce beklediğim birkaç saniyede gözlerim çaktırmadan etrafta dolandı, bir umut çıkış kapısı aradım ama bir kutu gibi gözüken bu yerin çıkışı yokmuş gibi gözüküyordu. Zaten bu kısa sürenin ardından orta derecede ışıklandırılmış mekan neredeyse zifiri karanlığa büründü. Gözlerim kırpışırken başım korkuyla etrafta dolandı ama bu da uzamadan önümdeki ekrana bir görüntü yansıdı.

Karanlık ortamı aydınlatan bu görüntü gördüğüm anda tüm bedenimin kasılmasına sebep olurken yere bastırdığım ellerim refleksle yumruk oldu. Kalbim anında yerinden çıkacakmış gibi atarken bir elim refleksle ağrıyan göğsümü sıkıca sıktı. Önümdeki 10 yaşındaki ben ve 9 yaşındaki Ekrem kum havuzunun içinde eğlenerek oynarken böyle bir anımız olduğunu bile unuttuğumu fark etmiştim.

Benim eskiden civcive benzeyen sapsarı saçlarımın aksine Ekrem'in kıvırcık saçları o zamanlar da daha gür ve parlaktı. İkimiz de küçücük bedenlerimizi büyük bir kum havuzuna sokmuştuk, Ekrem kumla oynarken ben büyük bir dikkatle elimdeki kumu şekillendiriyordum.

Yaklaşık bir dakika boyunca büyük ekranda küçüklüğümün elindeki kumla uğraşışını izledikten sonra sonunda elimdekini tamamlamış olacağım ki biraz geri çekilip elimdeki kumdan eserime büyük bir gülümsemeyle bakıyordum. Ardından tek parmağımla yanımdaki çocuğu dürtüyordum, Ekrem'in çocuksu yüzü bana döndüğünde elimdeki ekrandan seçemediğim şeyi ona uzatıyordum.

Ekrem elimdeki şeyi alırken ben çocuksu sesimle "Bu bir aslan. Sen hep gece yatarken yağmur yağınca korktuğunu söylüyorsun, bu seni yağmurdan hatta gök gürültüsünden bile korur. O çok güçlü. Senin için yaptım." diyorum kelimeleri yuvarlayarak.

Göğsümdeki elimi sıkılaştırırken sol gözümden akan bir damlanın sıcaklığını hissettim, o aslanı Ekrem'in evinden hatırlıyordum. Sadece bu anı hatırlamıyordum ama Ekrem hatırlıyor olacak ki, hiçbir zaman atmamıştı o aslanı. Her zaman odasındaki komodinin üstünde dururdu. Boğazımdaki yumru gitgide büyürken videodaki yüzler değişti ve bu sefer ekranın üstünde benim 12, Ekrem'in 11 yaşında olduğu yazdı. Başka bir videoya geçmişti.

Bu videoda Ekrem'in evinin arka kısmındaydık. Orası genelde buluştuğumuz yerdi, Ekrem'in annesi ona pek izin vermediği için uzağa gitmezdik. Sanki evimmiş gibi tanıdık gelen yere bakarken sertçe yutkundum. Yıllardır yolumu uzatmam gerekse de orasının yanından bile geçmemiştim. Önümde az öncekine göre biraz daha büyümüş bedenlerimiz geldiğinde yerdeki yumruğum biraz daha sıkılaştı.

Küçük bedenimle ağlayan Ekrem'i sıkıca sarmıştım bu videoda, bir elim onun kıvır kıvır saçlarına giderken bir abi edasıyla ona "Annen ve baban ayrılsa da seni çok sevecekler, hem onlar olmasa da ben varım. Ben de senin ailenden değil miyim?" diyorum. Kamera açısından Ekrem'in yüzü tam gözükmese de baş salladığını görebilmiştim bu sözüm üstüne. Kalbimi ağırlaştırdı bu onay.

Videoda daha yeni yeni ergenliğe girmiş seslerimizle konuşmalarımız kulağıma dolarken bir anda "Annen ve baban bıraksa da ben seni hiç bırakmam ki, söz veriyorum. Yekta sözü!" diyorum hevesle. Dudaklarım bu masum söz üstüne hafifçe kıvrılırken ekranda bir anda bambaşka bir fotoğraf geldi. Bu fotoğraf bir anlığına dudaklarımdan bir çığlık çıkmasına sebep olurken oturduğum yerde refleksle biraz geriye kaydım.

Ekrem'in daha önce gitmeye cesaret edemediğim için görmediğim tabutu gözlerimin önüne gelmişken nefes dahi alamadan bakakaldım ekrana. Az önce tatlı bir rüyanın içindeyken bir anda gerçekliğe dalmıştım sanki, kalbim hızla kan pompalarken bir anda hemen kulağımın dibinden gelen bir ses "O gün katili olacağını bilse yine sana inanır mıydı dersin?" diye fısıldadı.

Başımın döndüğünü hissederken o "Yazık, saf çocuk ailesinden sana sığınmış. Asıl zararı senin vereceğini bilmeden... Acaba yaşarken birisi ona onu öldürüp sonra umursamadan hayatına devam edeceğini söylese ne tepki verirdi?" diye devam etti. Gözlerim sıkıca birbirine geçerken "Sus." dedim çatlak bir sesle. Yüzüm ne zaman aktığını bilmediğim yaşların ıslaklığı yüzünden üşürken dibimdeki adam hafifçe gülüp "Bize canavar diyorsun ama senin de bizden farkın yok küçük. Bizim öldürdüğümüz kişiler belli en azından, sense sana inanan birisini öldürdün. Eğlendin mi bari o uçurumdan düşerken?" diye devam etti keyifli bir şekilde.

Başım iyice dönmeye başlamışken "Bilerek yapmadım, istemeden oldu! Sarhoştum!" diye bağırdım kısılmış sesimle olabildiğince yüksekçe. Ama bu onun sadece kısıkça gülmesine sebep oldu. Gözlerim hâlâ sıkı sıkıya kapalıyken o "Zihnini böyle boş laflarla ikna etmiş olabilirsin ama ben senin içini görüyorum Yekta... Boşa kendini kandırma." dedi aklıma işleyen bir tonda. Yanağımın içini ısırdığım için ağzıma kan tadının dolduğunu hissettim.

Kısa bir an sessizce durduktan sonra histerik bir nefes verip "Aç gözlerini." dedi emir verir tonda. Sesi yakınımdan gelmemişti, bu yüzden gözlerimi rahatça araladım. Etrafın yine aydınlandığını da bu sayede gördüm, karanlığa alışmış gözlerim refleksle kırpışırken mavi harelerim ilk önce biraz ötemde keyifle dikilen İshak'a, sonra da deponun bir ucunda duran 5 adama kaydı.

Kaşlarım anlamazca çatılırken İshak hiç uzatmadan tüm tüylerimi diken diken ettirecek, kalbimi korkuyla attıracak bir cümle kurdu.

"Evet, bakalım bir seferde kaç kişiyi tatmin edebileceksin, küçük?"

••

bölüm sonu. nasıldı?

olabildiğince hafif yazmaya çalışıyorum çünkü eğlence ağırlıklı bir kitap olduğu için çok ağır ve psikolojik şeyler yazmak istemiyorum, ayrıca içinizde böyle şeylerden gerçekten etkilenenler varmış.


bugünlük bu kadardı. sizi seviyor, öpüyor ve gidiyorum ❤️

22.08.21 | Linda Lewis

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

134K 1.5K 15
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...
disiplin By simay

Teen Fiction

2.6M 191K 54
Yeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını konu alır. Cinsellik ve argo vardır.
1M 41.7K 40
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...