Mafya [bxb] • Tamamlandı

By valentinusx

4.1M 264K 250K

Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve a... More

Page 1
Page 2
Page 3
Page 4
Page 5
Page 6
Page 7
Page 8
Page 9
Page 10
Page 11
Page 12
Page 13
Page 14
Page 15
Page 16
Page 17
Page 18
Page 19
Page 20
Page 21
Page 22
Page 23
Page 24
Page 25
Page 26
Page 27
Page 28
Page 29
Page 30
Page 31
Page 32
Page 33
Page 34
Page 35
Page 36
Page 37
Page 38
Page 39
Page 40
Page 42
Page 43
Page 44
Page 45
Page 46
Page 47
Page 48
Page 49
Page 50
Page 51
Page 52
Page 53
Page 54
Page 55
Page 56
Page 57
Page 58
Page 59
Page 60
Page 61
Page 62
Page 63
Page 64
Page 65 • son

Page 41

40.8K 2.9K 2K
By valentinusx

merhabalar, nasılsınız?

ben çok iyiyim, bu ara ilham akıyor resmenahslksls böyle devam etmesi dileğiyle

iyi okumalar❤️

••

Yusuf'un Ağzından

"Of, yaşam enerjiniz sönmüş sizin!"

Yekta enerjik ama isyankar bir tonda kurduğu cümleden sonra başını iki yana salladı ve ben, Tuncer ve Deniz denen birisinin olduğu yuvarlak küçük masadan sevgilisinin olduğu yandaki masaya geçti. Korel o geldiği an bir kolunu onun omzuna attı, bize her konuda kök söktüren arkadaşım ise bir kedi gibi sokuldu ona. Bu görüntüyü Görkem de görseydi kesinlikle dalga geçmek için bir konumuz olurdu.

Dudaklarımda istemsiz bir gülümseme oluşurken bir anda kulağımın hemen yanından bir "Sen gülümseyebiliyormuşsun." mırıltısı yükseldi. Beklemediğim için bir anlık irkilirken ters bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim ve bana gereksiz yakın olan yüzünden biraz uzaklaşarak "Hadi canım?" dedim alaylı bir tonda. Gözleri kısılırken içten içe zevkle gülümsedim, bu adamı sinir etmekten tuhaf bir şekilde zevk alıyordum.

Kısılı gözlerinin arasında hafif alayla gülümseyip "Gül hep, o zaman biraz normal bir tipi andırıyorsun da bakılıyor suratına." dedi. Bu sözlerinin hemen üstüne "Dedi mafya babasının sağ kolu. Normallikten bahsetmek istediğine emin misin?" dedim beklemeden. Bu onun kaşlarını havalandırmasını sağlarken "Ben mafyanın sağ koluysam sen de beni tedavi etmiş kişisin. Bence pek farkımız yok." dedi.

Dediği şey suratımı asmama sebep olurken "Sen ne gıcık birisin ya!" dedim dayanamayarak. Yekta bile bir yerden sonra susuyor, en azından başka bir konuya geçiyordu, ama bu adam ben cevap verdikçe hiç durmadan laf yetiştirmeye devam ediyordu. Onunla on dakika atıştıktan sonra kendimi yorgun hissediyordum resmen.

Dediğim şey dudağının bir kısmının havalanmasına sebep olurken "Diyene bak anasını satayım." dedi gittikçe kısılan bir sesle ve gözlerini arkamda bir noktaya çevirdi. Ben de beklemeden aynı noktaya baktığımda girdiğim andan beri gözlerini üstümde hissettiğim ufak tefek bir kızla göz göze geldim. Kızın beyaz bir teni ve sarı saçları vardı, yüzündeki masum ifade ve hülyalı bakışlarıyla onu buradakilerin arasında kesinlikle en güzellerden birisi olarak adlandırabilirdim.

Adımlarını bana doğru attığı için gittikçe yaklaştı bana, en sonunda masamıza hayli yaklaşmışken "Size katılabilir miyim?" diye sordu görüntüsüne uyan hoş bir sesle. Beklemeden kibarca gülümseyerek "Lütfen." dedim ve elimle çevresinde ayakta durduğumuz masanın boş kısmını gösterdim. Kızın pembe dudaklarında benimkine benzer bir tebessüm oluşurken iki adım daha atarak masamıza katıldı.

Üstündeki beyaz elbisenin tüllerinin örttüğü elini havaya kaldırdığında beyaz eli ortaya çıktı, bana doğru uzattığı elini "Tanışalım isterseniz, adım Lavin." diyen sesi takip etti. Bir baloda olduğumuzun bilincinde elini tutarak üstüne yavaşça dudaklarımı bastırdım ve "Yusuf, diyebilirsin." dedim. Bu hareketim ve cümlem arkamdaki adamdan kısık ve histerik bir nefes çıkmasına sebep olurken ona atacağım ters bakışı sonraya sakladım.

Aslında amacım kur yapmak değildi. Sadece ona uygun davranmak istemiştim ama bu ufak hareketim karşımdaki kızın utangaç bir şekilde etrafa bakmasını sağladığında yutkunup elimi elinden yavaşça çektim. Gözlerim önümdeki kokteyle döndükten hemen sonra kabalık olmaması için tekrar yanımdaki kıza odaklandım ve "Tatile mi gelmiştin buraya?" diye sordum. Onunla konuşuyor olmama gülümserken "Aslında hayır, bu balo için yarım saat uzaktan geldim sadece." dedi. "Baloları severim."

Bu sözüyle gözlerim istemsizce kısaca büyük salonda dolandı, "Çoğu kişinin kıyafetleri ve ortamın dizaynı eskiyi hatırlattı bana." diye mırıldandım. Benim boyum çok uzun olmamasına rağmen benden yaklaşık on santim kısa gözüküyordu, bu yüzden başını hafifçe geriye atarak baktı yüzüme ve "Genelde her balo böyle oluyor, özellikle eğer zengin kişilerle doluysa. Daha önce hiç başka bir baloya katıldın mı?" diye sordu ilgili bir tavırda.

Omuz silkip "İlk defa bir baloya geldim, zengin sayılmam. Misafirim." dedim rahatça. Gözlerindeki bakışın anında biraz rahatladığını fark ederken "Ben de hem zengin, hem yakışıklı hem de kibar birisi olduğuna inanmakta zorlanmıştım zaten. Parası olanlar genelde sahte kibarlık gösteriyor bu tür yerlerde." dedi az öncekinden daha sıcak bir tonda.

Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken "Sen zengin değil misin? Üstünde milyonlar değerinde bir elbiseyle balo balo geziyorsun ama buradaki zenginleri mi eleştiriyorsun?" diyen soğuk bir ses tonu duydum. Gözlerim anında iki adım ötemde duran, yanımdaki kıza soğuk ve sertçe bakan adamı bulduğunda kaşlarım çatıldı. Normalde çevresindeki kadınlara kibar davranan bu adamın bu davranışı onu ters bakışlarımın hedefi yaparken "Sana ne oluyor, yoksa üstüne mi alındın?" diye atıldım ortaya.

Yanımdaki kız Tuncer'in cümlesini duyduğunda muhtemelen şaşkınlıktan duraksamıştı. Ben de böyle saçma bir şey duysaydım ben de şoka girerdim. Muhtemelen canı sıkıldığı için herkese sataşabileceğini düşünen bu adamın davranışı sinirimi bozmuşken o da dudaklarını siniri bozulmuş şekilde kıvırıp "Asıl sana ne oluyor, ben kızla konuşuyorum ortaya atlama." dedi. Son zamanlarda laf sokarken bile kullandığı hafif sıcak tonun yerini buz gibi ses tonu alırken ona birkaç saniye şokla bakakaldım.

Ardından başımı iki yana sallayıp "Onun bir adı var ve o canın sıkıldığında bulaşabileceğin birisi değil, benim aksime." dedim sertçe. Beni tanıştığımızdan beri belki de ilk defa gerçek anlamda sinirlendirmesinin yanında bu davranışları aptal bir şekilde hayal kırıklığına uğratmıştı beni. Ne kadar çekilmez birisi olduğunu düşünsem de durup dururken benim yanımda, benimle konuşan birisine sataşacak birisi olduğunu düşünmüyordum.

Cümlelerimin ardından yüzü az önceki gülümsemesinin aksine kasıldı ve suratını bir anda bana yaklaştırıp hemen ötemde durarak "Canına mı susadın sen, çocuk?" dedi tehlikeli bir sesle. Dişlerimi birbirine bastırdım ama yüzümü geri çekmek yerine biraz daha ona yanaştırıp "Çocuk gibi davranan sensin. Kes şunu." dedim çıkarabildiğim kadar sert bir sesle. İçimde topukları götüne vura vura kaçmak isteyen bir taraf vardı ama sinirim ve onun bu tavırları o tarafı engelliyordu.

Dudaklarından histerik bir gülüş dökülürken "Kızın ağzının içine giren de sensin." dedi bir anda. Bu cümlesi çenemi havalandırmama sebep olurken kızın hâlâ yanımızda  olmasını umursamamaya çalışarak "Sana giren çıkan ne?" dedim geri adım atmayan bir sesle. Bu cümlem çene hatlarını iyice belirginleştirecek şekilde dişlerini sıkmasına sebep olurken birkaç saniye daha yüzüme bakıp sonrasında yüzünü ve bedenini tamamen geri çekti.

Ona tekrar ters bir bakış attıktan sonra yanındaki kıza döndüm ve yumuşak bir şekilde "Dışarı çıkalım mı?" diye sordum. Yanımdaki adamdan hayli çekiniyor olacak ki hiç beklemeden başıyla onayladı dediğimi. Kolumu ona doğru kırdığımda küçük elini koluma yerleştirdi ve benimle birlikte büyük balkona benzeyen yere doğru yürümeye başladı.

Gecenin henüz başlarında olmamız sebebiyle çok dolu olmayan balkona çıktığımızda sırtımı demirliklere verdim ve üstümdeki takıma tezat oluşturacak şekilde bir ayağımı diğer ayağımın önüne atıp kollarımı göğsümde birleştirerek serseri bir duruşa geçtim. Lavin de yanıma yaslanıp tek elini demirlere koyduğunda beklemeden ona dönüp "Az önceki olay için kusura bakma, arada yabanileşiyor. Dediği şeyleri kişisel algılama." dedim.

Bu yüzünde minik bir tebessüm oluşmasına sebep olurken "Fark ettim, şey, sanırım biraz rahatsız birisi." dedi. Hoş sesiyle kurduğu cümle onun açısından haklı olsa da bir an beni rahatsız ettiğini hissettim. Kaşlarım bu rahatsızlıkla çatılırken başımı istemsizce iki yana sallayıp "Normalde böyle değildir, daha çekilebilir birisidir. Bugün canı bir şeye sıkkın falandı sanırım." dedim korumaya geçerek.

Her zaman yerden yere vurduğum adama bir başkası ufacık bir hakaret ettiğinde rahatsız oluşumu Yekta görse 'Sen de ergen kitaplarındaki sana sadece ben zarar verebilirim diyen kötü çocuklar gibisin.' derdi muhtemelen. İşin tuhafı ilk defa haklı olurdu.

Karşımdaki kız bir anlığına afallayıp "Ah, evet..."  gibi bir şeyler gevelediğinde düşündüğümden biraz daha sert çıkıştığımı anlayıp elimi Lavin'in koluna koydum. Muhtemelen utandığı için etrafta gezen mavi gözleri bana dönerken "Tekrar kusura bakma, sanırım ben de biraz gerginim. İçeri girelim mi?" dedim sesimi yumuşak tutmaya çalışarak. Yine de saçma bir şekilde kıza duyduğum sempatinin yok olduğunu hissedebilmiştim.

Hafifçe gülümseyip beni onayladığında esen rüzgarı fazlasıyla hissettiğimiz balkondan ayrılıp gülüşme seslerinin ve klasik bir müziğin kapladığı salona geri döndük. Kahve gözlerim istemsizce etrafta dolanıp yeşil gözlü adamı ararken kısa sürede burada olmadığını fark etmek içime sıkıntılı bir nefes çekmeme sebep olmuştu. Yine de keyfimin bozulmasını istemeden yanımdaki kıza döndüm ve aklıma gelen ilk şeyi yaparak "Dans edelim mi?" dedim bir gülümseme eşliğinde.

Onun da yüzü rahatlarken bekletmeden onayladı teklifimi ve benimle dans alanına yürüdü. Bir elimi gevşekçe eline bırakıp diğerini onun beline yerleştirdim, olabildiğince özel alanına girmeden onunla dans etmeye başladım. Hareketlerime ustaca karşılık verirken gerçekten birçok kez baloya gitmiş olduğunu anlamıştım çünkü bu işleri iyi biliyor gibi duruyordu.

Büyük mavi gözleri parıldayarak bana bakarken yüzüme bir gülümseme yerleştirip onu tek elimle döndürdüm. Bu hareketim dudaklarından bir kıkırtı çıkmasına sebep olurken "Çok iyisin." dedi aynı pozisyona gelip. Yamuk şekilde gülümseyip "Sen de fena değilsin." dedim. Yüzündeki gülümseme büyüdü.

Tekrar dansa odaklanmışken benim gözlerim bir kez daha etrafta gezindi. Dansa tam anlamıyla odaklanmak istesem de gözlerim bunu dinlemiyor, etrafı süzüp duruyordu. Sanki istediği bedeni yakalasa rahatlayıp işime odaklanabilecektim.

İç geçirip tekrar önümdeki kıza odaklandığımda bir anda yanımızda beliren iki silüeti "Çift değiştirme?" diyen ses takip etti. Kaşlarım çatılırken daha ne olup bittiğini anlamadan Lavin'in eli elimden ayrıldı ve kendimi Tuncer'in kollarında buldum.

Bu çift değişikliği gözlerimi üst üste kırpıştırmama sebep olurken gördüğüm yeşil gözler girdiğim kısa şoktan sıyrılmamı sağladı. Algıladığım şeyle kaşlarım anında çatılırken "Birisini mi arayıp duruyorsun?" dedi biraz önceki soğuk tondan arınmış sesiyle. Salonda olmadığı hâlde etrafa bakıp durduğumu nasıl bildiğini es geçerek "Sen ne yapıyorsun anasını satayım, Yusuf'un sabrını sınama testi mi?" diye atıldım sinirle.

Dudakları titreyerek hafifçe havalandığında kaşlarımı daha da çatıp alnımda derin bir çizgi oluşmasını sağladım. Bu sırada hızla çift değiştirmiş olmamızın etkisiyle ellerimin göğsünde olduğunu da fark edip biraz geriledim ama tamamen ayrılmadım ondan. Etrafta dans eden arkadaşlar da olduğu için iki erkeğin dans etmesi tuhaf kaçmıyordu. Sorun şuydu ki, biz arkadaş değildik.

Yeşil gözlerini ona sinirle bakan gözlerimden ayırmadan hiç beklemediğim bir şey yaptı.

Yere düşse egosu yüzünden hiçbir ele tutunup kalkmayacağını düşündüğüm adam, bir an bile tereddüt etmeden dudaklarını araladı ve "Az önceki olay için üzgünüm." diye fısıldadı.

Kahve gözlerim kocaman olmuş şekilde ona bakarken bu yüz ifadem onun hatlarını ve bakışlarını daha da yumuşattı. Birkaç saniye şaşkınca ona baktıktan sonra sertçe yutkunup "Sen özür dileyebiliyor muydun ya?" dedim yumuşaklığını alaya gizlediğim bir sesle. Ona laf atışım öncelerde olduğu gibi gözlerindeki parıltının artmasına sebep olurken "Ben de ilk kez deneyimledim, oluyormuş." dedi. Söylediği şeyin doğru olduğunu bilmeden alayla gülümsedim ve "Adamı böyle yola getirirler." dedim.

Dedi adam sinirlenince yerin altına girmek isteyen ben.

Yine de dediğim şeyi bozmadan "Tabii." diye mırıldanmakla yetindi. Bu sırada bedeninin hafif hafif hareket ederek dansa başladığını da yeni fark etmiştim, ben de onu bozmadan bedenimi ona uydurmaya başladım. Göğsündeki ellerim dans gereği omuzlarına, oradan da boynuna çıkarken onun elleri belimi kavramıştı. Yüzü duruşumuz sebebiyle sadece biraz ötemdeyken gözleri gözlerimden kopmuyordu.

Yeşil hareleri bir an olsun benimkilerden ayrılmazken düzgün bir şekle soktuğu koyu kahve saçlarından birkaç tutam yüzüne dökülmüştü. Sanki zorunlu şekilde sardığım boynundaki ellerimi istemsizce biraz daha sararken "Yorgunluktan ebem sikildi bugün." dedim gerçekten de yorgun çıkan sesimle. Niyeyse konuşmadan aramızdaki bu garip havanın dağılmayacağını hissetmiştim.

Onun da gözleri yorgunluğu belli eder şekilde bayıklaştı ve "Sen bir de bana sor." diye mırıldandı. Yorgun olmamıza rağmen ayrılıp masaya gitmek ve dinlenmek gibi bir hareket yapmadık, ortamdaki müzik aynı şekilde devam ederken biz her zamankinin aksine düzgün bir şekilde ve birbirimize pek laf sokmadan yarım saat boyunca sohbet ettik.

Yarım saatin sonunda aramızda yine bir sessizlik baş gösterdiğinde yorgunluktan ciddi anlamda ölüyor olmama rağmen yarım saattir bunu hiç hissetmediğimi fark ettim. Aslında ben onunla dans etmeye başladığım andan beri Lavin'le ettiğim dansın aksine etrafı da süzmemiştim. Sadece uzun uzun bakmak tuhaf olduğu için arada gözlerimizin temasını ayırıp yere veya ayaklarımıza bakmıştım.

Gözlerim sessizliğimiz arasında yine gözlerine tutunduğunda bu sefer ayırmadım göz temasımızı. Bir süre gözlerimi ondan hiç ayırmadan izledim onu sadece. Sanki kısa bir transa girmiş gibi hissettiğim bu ufak sürenin sonunda yeşil gözlerinin içindeki her bir renk tonunu ayırt edebilecek kadar dikkatli baktığımı fark edip boğazımı temizledim ve bir adım geri çekilerek sonunda dansı bitirdim.

Bu hareketimle o da kollarını benden çekip tamamen uzaklaştığında tam ağzımı açıp ona herhangi bir şey söyleyecektim ki, dansımızı bitirmemizi tetikte bekleyen Yekta anında dibimde bitti. Heyecanlı hâli düzensiz nefeslerinden ve dağılmış saçlarından belli olurken o, beni hiç şaşırtmayarak yine nereden aklına geldiğini bilmediğim saçma sapan bir fikri kulağıma fısıldadı.

"Hadi gay bara gidelim!"

••

yeni bölüm yektadan gelecek, şimdiden haberiniz olsunn

nasıldı bölüm?

bu arada merak etmeyin yusuf yektanın aksine her çekimin farkına varabilecek biri ahslsklwksl

şimdi size bir şey sormak istiyorum, mümkünse herkes cevaplasın lütfen. bir okuyucum bu kitabı gxg versiyonunu kendi sayfasında yayımlamak istiyor. bu kitap aynen kalacak ve devam edecek, o ise uyarlama olarak gxg yapacak. ister misiniz böyle bir şeyi?

bugünlük bu kadardı. sizi seviyor, öpüyor ve gidiyorum ❤️

13.08.21 | Linda Lewis

Continue Reading

You'll Also Like

3.7M 216K 66
05...: Of var ya bi koysan yıkılır buralar Kemalim: ? Kemalim: Yanlış oldu galiba. 05...: Yalnız olabiliriz ama yanlış asla
471 55 7
Matilda, acıdan her şey yolundaymış gibi bahsediyorsun. harry edward styles fanfiction.
628K 29.7K 51
Burak: Ne istiyorsun? 055*: Bu kadar kaba olma ya. 055*: Alt tarafı bir soru soracaktım. Burak: O zaman sor, ders çalışmam lazım. 055*: Alıkoyduysam...
Haz By 🍀

Romance

152K 1.7K 15
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...