KABULLENÄ°Åž

By _YabanCicegi_

1.7M 71.7K 3.4K

💟 Yusuf Ali HANZADE - Yaprak HANZADE 💟 Güven.... Güvenmek.... Bir insanın güvenini yıkması.... Diğe... More

🌿 1. BÖLÜM 🌿
🌿 2. BÖLÜM 🌿
🌿 3. BÖLÜM 🌿
🌿 4. BÖLÜM 🌿
🌿 5. BÖLÜM 🌿
🌿 6. Bölüm 🌿
🌿 7. BÖLÜM 🌿
🌿 8. BÖLÜM 🌿
🌿 9. BÖLÜM 🌿
🌿 10. BÖLÜM 🌿
🌿 11. BÖLÜM 🌿
🌿 12. BÖLÜM 🌿
🌿 13. BÖLÜM 🌿
🌿 14. BÖLÜM 🌿
🌿 15. BÖLÜM 🌿
🌿 16. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 17. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 18. BÖLÜM 🌿
🌿KÜÇÜK BİR ALINTI🌿
🌿 20. BÖLÜM 🌿
🌿 21. BÖLÜM 🌿
🌿 22. BÖLÜM 🌿
🌿 23.BÖLÜM 🌿
🌿 24. BÖLÜM 🌿
🌿 25. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 26. BÖLÜM 🌿
🌿 27. BÖLÜM 🌿
🌿 28. BÖLÜM 🌿
🌿 29. BÖLÜM 🌿
🌿 30. BÖLÜM 🌿
🌿KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 31. BÖLÜM 🌿
🌿 32. BÖLÜM 🌿
🌿 33. BÖLÜM 🌿
🌿 34. BÖLÜM 🌿
TARÄ°HLER 15 TEMMUZ
🌿 35. BÖLÜM 🌿
🌿 36. BÖLÜM 🌿
🌿 37. BÖLÜM 🌿
🌿 38. BÖLÜM 🌿
🌿 39. BÖLÜM 🌿
🌿 40. BÖLÜM 🌿
🌿 41. BÖLÜM 🌿
KÜÇÜK BİR ALINTI
🌿 42. BÖLÜM 🌿
🌿 43. BÖLÜM 🌿
🌿 44. BÖLÜM 🌿
🌿 45. BÖLÜM 🌿
🌿 46. BÖLÜM 🌿
🌿 47. BÖLÜM 🌿
🌿 FİNAL 🌿
🌿DİĞER HİKAYELERİMİZ🌿

🌿19. BÖLÜM 🌿

38.8K 1.6K 114
By _YabanCicegi_

Evet canlarım yeni bölüm gelmiştir ve inanın sizler için upuzun bölüm yazdım. :))

Parmaklarım uyuştu ki telefondan bölümleri yazmak hiçte kolay değil. :/

İnşaAllah.sizlerde emeklerimin karşılığını beğeni ve yorumlarla gösterirsiniz. :))

♡♠♡♠♡

KEYİFLİ OKUMALAR

♡♠♡♠♡

Sen imkansız bende imkansız olan aşkın peşinde koşan bir aşık...

_YabanCicegi_

♡♠♡♠♡

İyi şeyler inandığında
Daha iyi şeyler sabrettiğinde ve
En iyi şeyler hiç vazgeçmediğinde gelir...

♡♠♡♠♡

Yusuf Ali, yüzündeki eğrelti duran gülümsemesiyle Yaprak' ın arkasından ilerliyordu. Sessizdi ve hâlâ içten içe kendisine birşey demeden arabadan inişine söyleniyordu. Bir 'İyi aksamlar,' demek bu kadar zor olmamalıydı! Aralarındakileri sorunları arkadaşça halletmemişler miydi? Bu kız daha kendisinden ne istiyordu? Eskisi gibi olup onu hırpalamasını mı istiyordu? Rol yapmadığına inanmak istiyordu ki hâlâ onun rol yapmadığına dahil kesin emin olamıyordu ama aralarını düzeltmek için öyle davranmak, söylemek zorundaydı.

Buna inandırmıştı kendisini. Nedenini çözemedi ama artık eskisi gibi değildi ve onun gözlerinde kendisinden kaynaklı olsun olmasın hüzün görmek istemiyordu. O hüzünlendin mi, acı dolu bakışlarla kendisine baktın mı sanki tüm acıları kendisi çekiyormuş gibi hissediyordu ve buna anlamdıramıyordu.

Yaprak, gülümsemeye çalışarak huzur kokan ailesine doğru ilerliyordu ve arkasından gelen tehlikenin farkında değildi. Babasının kendisine bakan gülen gözlerini kaçırıpta arkasına doğru baktığını görünce, gülümsemesini hafifleterek başını arkasına doğru çevirdi ve gördüğü yüzle adım atmayı bıraktı.

Yusuf Ali, arkasındaydı ve gülümseyerek geliyordu. Neden geliyordu ve ne yapmaya çalışıyordu anlayamadı Yaprak. Endişeyle bakışlarını babasına çevirdi ve onun kaşlarını çatarak kendilerine baktığını gördü. Bu adamın derdi neydi? Daha yeni babasına kavuşmuşken, tam olarak hasret giderememişken, ne diye rahatça arkasından gelmişti? Babasıyla Yusuf Ali yüzünden aralarının açılma ihtimali aklına düşünce, korkmaya başladı.

Yusuf Ali üstünde olan bakışların farkındaydı ve bir anda vücudunun gerildiğini, ellerinin terlediğini hissetti. Bu adlandıramadığı hisle ellerini hafif yumruk yaptı terlemeyi önlemek için. Yeşillikleri, Yaprak' ın annesi zannettiği kadının hayret ve endişeyle bakan bakışlarıyla karşılaşınca engelleyemediği bir şekilde daha çok gerildi.

Yusuf Ali, arabadan inerken ki umursamaz tavrının yok oluşuyla bakışlarını kadının yanımdaki adama çevirdi. Onun kendisine kaşlarını çatarak bakması karşısında kendisi de çattı. Üstelik bu adam yakışıklıydı da!
Kim olduğunu bilmiyordu ama Yaprak' a dönen bakışlarındaki sevgiyi ve yumuşamayı görünce, değişik duygular uyandırdı bedenini. Yabancıydı bu duyguya. Bakışlarını adamdan çekmeden incelemeye başladı.

Uzun boylu ve yapılıydı. Yaşının kırklarda olduğunu tahmin etse de yabancısı olduğu duyguyu bastıramıyordu. Üstelik yaşına rağmen karizmatik oluşu karşısında, düşüncelerinin saptığı yöneleri durduramıyordu. Acaba diye düşündü bir an. Yaprak ve o adam... Hayır, hayır öyle bir şey olamazdı. Alvina' nın anlatamadığı bu muydu yoksa? Ailesinin zoruyla kendisinden epey büyük bir adamla zorla evlendirilmesi miydi? Sonra düşüncelerinin saçmalığından dolayı kendisine kızdı. Yaprak kendisiyle evleniyorken, hangi aklınla başka adamla evliliğini suçu ne biliyorsun Yusuf Ali? Başını hafifçe sapa sola sallayıp gülümsedi. Kafayı yiyordu!

Yaprak bakışlarını Yusuf Ali' den çekip babasına sevgiyle baktı ve babasının bakışlarının yeniden kendisine kaymasıyla adımlarını hızlandırdı kapıya doğru. Babasının ellerini yana açmasıyla koşar adımlarla ilerleyip, güçlü göğsüne başını dayadı. Ellerini belinin iki tarafından sarmaya çalıştı ama elleri arkada birleşemeyince -ki nasıl birleşek küçük elleri koca cüsseyle- yanlarından sıkıca sarıldı.

Erdem Bey, huzur kaynağı olan Ayşe ile hasret giderince gün boyu bahçeye çıkıp hem biraz hava almak hem de kızını kapıda karşılamak istemişti. Bunca kaybedilen zamanı, kızının en önemli zamanlarında yanında olamamanın eksikliğini şimdi yavaş yavaş gidermek istiyordu. Bir an içeriye girmişti ve çıltığında kızının geldiğini görmüştü. Hemen eşinin yanına geldi.

Hasret ve sevgiyle kızına gülen gözlerle bakınca, biriciğininde kendisine aynı duygularla baktığı gördü. Bir an bakışları arkasına kayınca genç bir delikanlının kızının arkasından tebessümle geldiğini gördü ve elinde olmadan sinirlenmeye başladı ama bunu yeni kavuştuğu kızına belli etmek istemediği için duygularını saklamak için bayağı uğraştı. Delikanlıyla bakışları tekrardan kesişince onunda gerildiği anladı ve bu kendisini mutlu etti. Demek ki birşey oluyordu ve bu durumdan yeni gelen kendisinin haberi yoktu.

Yusuf Ali adama sıkıca sarılan Yaprak'ı görünce hafif yumruk yaptığı terlemiş ellerini hırsla ve sinirle dahada sıktı. Gözlerini hafifçe kısarken, dişlerini de sıktı ve çene kaslarının oynaşması yanağında kendini belli etti.

Yusuf Ali' nin şu anki görüntüsüyle karşılaşacak olanlar, büyük ihtimalle yollarını değiştirirlerdi. Çünkü bu görüntüye bakmaya cesaret edemezlerdi.

Adamın kafası eşinin yani daha eşi olmamıştı ama olacak kızın saçlarından hafifçe kalkıp kendisine bakınca ve gözleri kesişince adamın yüzünde alaylı bir gülümsemenin meydana geldiğini görünce sinirleri tamamen gerildi ve kayışları kopardı. Şu anda arena da kırmızı bezi görmüş boğa gibi gözleri ateş saçıyordu ve adamın kendisine olan alaylı bakışlarıyla üstüne saldırmak istedi.

Erdem Bey delikanlının kim olduğunu anlamıştı. Bu kızının evleneceği adamda. Bugün karısıyla her şeyi konuşmuşlardı. Onca sene ayrı kaldıkları müddetçe neler yaşadığı ve neler yaptığını anlatmış, karısından da her şeyi dinlemişti. Yeri geldi yumrukları sinirle sıkıldı, yeri geldi içten içe kendisine küfür savurdu ki bu küfürleri bazı anlarda sinirle ağzından kaçmışta olabilirdi. Karısı bugün çocuklarını da anlatmıştı. Onların yeni kararlarını, yapmak istediklerini dinlemişti.

Daha yeni kavuştuğu yavrusunun evleneceğini duyunca ilk başta karşı çıkmıştı ama sonra eşinin sakinleştirici sesiyle ve anlattıklarıyla sakinleşmeye çalışmıştı. Küçüğü aşık olmuştu ve bu durum kendisinin değişik duygular içinde kalmasına sebep olmuştu. İçinde kuşku vardı aşkı karşılıklı mı diye ama şimdi karşısında gördüğü adamla gerçekliği anladı ve alaylı gülümsemesinin yüzüne takılmasını engelleyemedi.

Yaprak' ın kendisine sıkıca sarılması karşısında karşılarındaki delikanlının sinirlenmesi ve kendini kasması onunda kızına aynı duyguları beslediğinin göstergesiydi ki yanılmakta istemiyordu. Bu delikanlı aynı kendi gençliği gibiydi ve sevdiğinin yanına yaklaşan erkekleri görünce kıskançlık kanının delice akmasına sebep olurken sinirlenmesini de engellleyemiyordu.

Küçük kızı sonunda mutlu olacaktı. Adı gibiydi kızı Yaprak. O adamın yanında ilk olarak sonbaharı yaşayıp yapraklarını sarartmıştı. Sonra büyünce kışı yaşadı ve yok oldu benliğinde. Bir güneş doğdu sonra kaybolan benliğinde ve aydınlığa kavuşunca yeniden cana geldi Yaprak'ı. Şimdiyse aşkın o anlatılmaz duygusuyla yazı yaşıyor ve yeniden yeşerdi duyguları, benliği... Kızı, canı, Yaprak' ı ismi gibi 4 mevsimi de yaşamıştı hayatında.

Erdem Bey rahatlamıştı kızı için, aşkına karşılık bulacağı için. Bu delikanlıyı sevmişti ve inanıyordu ki kızını aşkıyla hep yazı yaşatacaktı. Arada meltem rüzgarları eserken bazen de sonbahar yağmurlarıyla savrulabilirlerdi ama aşklarıyla hepsinin üstesinden gelirlerdi. Aşk... Öyle değişik duyguydu ki... 3 harf, tek hece küçük bir kelimeden ibaretti ama anlamı çok büyüktü. Kimisi büyüklüğünde yok olurken kimisi de aşk simitleriyle ayakta kalıp can bulabiliyordu.

Aşk... Kimisi duyguyu benimseyemeden sahip olmak isterken, kaybeder; kimisi de duygunun yoğunluğunda kazanır sevdiğini.

Baba kız birbirinden yavaşça ayrılıp hâlâ olduğu yerde sinirle duran Yusuf Ali' ye baktılar. Ayşe Hanım' ın bakışlarında endişe, Erdem Bey' in bakışlarında alay ve son olarak Yaprak' ın bakışlarında en hakim olan duygu korku vardı.

Yaprak' ın bakışları sinirle gözlerini kısmış Yusuf Ali' ninkilerle kesişince ortamda bulunanların iç seslerinin sessiz diyaloglar havada uçuştu. Kimisi " Senin ne işin var burada? " derken, kimisi " Seninle çok eğleneceğiz. " diyordu. Sonunda bu gergin ortama dayanamayan Ayşe Hanım, Yaprak' a kaş göz işareti yapıp çocuğu içeri çağırmasını istedi. Yaprak biraz çekingen ve korkuyla sevdiği adama seslendi.

" Yus- Yusuf Ali, ieri gelebilirsin, " dedikten sonra bu kekelemenin nereden çıktığını sorgulayarak kızdı kendisine.

" Sen buyur edersin de ben gelmem mi?! " diyen Yusuf Ali sinirli sesine biraz da alay katarak konuşmuştu ve alaylı sesini engelleyememişti. Şu anda o kadar sinirliydi ki kızgın bir boğa gibi etrafa saldırmak istiyordu. Hıncını ve sinirini çevreden çıkarmak istiyordu. Kimdi ki bu adam Yaprak' a o şekilde sarılırdı? Üstelik kendisi kadar olmasa da adam yakışıklıydı! Hayır, sarılamazdı! Yaprak bir tek kendisine sarılabilirdi, başkasına asla!
Yeniden şaha kalkan kızgınlığını elle tutulur bir şekilde sakinleştirmeye çalışıp kapıya doğru emin adımlarla ilerledi.

Adamın alaylı bakışlarına karşılık sert bakışlarını hediye etti. Şu anda izin verseler -gerçi bu zamana kadar yapacakları için kimseden izin istemememişti ama işte Yaprak vardı ve onu düşünmekten sonunda kafayı yiyecekti bundan korkuyordu- kendisine alayla bakan adama yumruk atabilirdi. Ama yapamazdı. Yaprak' ın üzülmesine bir kez daha neden olmak istemiyordu. Üstelik onun üülmesi karşısında kendisini bu kadar yıpratırken yapamazdı. Bir türlü bu duyguları anlayamıyordu ve yeniden eski yaşadığı duyguları yaşayıp savrulmak istemiyordu.

Aşk mıydı bu? Sevgi miydi yoksa güzelliğine hayranlık mıydı? Hangisiydi?

Soruları beynini kemirirken içinden cevapladı kendisini. Sadece masumluğuna, doğallığına duyulan hayranlıktı. Bundan fazlası olamazdı ki keza bundan sonra arkadaş olacaklardı!

Ayşe Hanım, " Buyur oğlum, gel şöyle," diyerek gülümsedi ve eliyle bahçenin köşesine konulmuş, etrafı yeşillikler ve çiçeklerle bezenmiş çardağı gösterdi.

Yusuf Ali, küçük bir çocuk gibi itaat ederek başını olumlu anlamda sallayıp çardağa doğru ilerledi. Ardından da diğerleri geldi ve hep birlikte çardağa oturuldu.

Erdem Bey ve Yaprak yanyana otururken, Yusuf Ali ve Ayşe Hanım'da karşılarına oturdular. Yusuf Ali ile Erdem Bey karşılıklı bakışıyorlardı. Bu durum ortamı iyice geriyordu ve Yaprak korkuyordu. Yusuf Ali' nin neden babasına böyle sinirle baktığını anlayamıyordu. Babasıydı onun. Sevmedi mi acaba diye düşündüğü anda babasını daha yeni gördüğü aklına geldi ve tabii kadınlarını hatırladı.

Erdem Bey, bu sessizliğe son vermek istercesine ellerini masanının üzerinde birleştirip, " Anlat bakalım evlat, kimsin sen? " diye sordu. Bakışları direk kendisine sinirli bakan yeşil harelerdeydi.

Yusuf Ali soru karşısında bakışlarını bir an adamdan çekip Yaprak' a baktı. Sert bakışları ürkek bakışlarla karşılaşınca yüzüne gülümseme kondurmaya çalıştı ama olmadı. Şu an için yapmacık olamıyordu.

" Ben... Yaprak' ın... "

" Okuldan arkadaşım. Evet okuldan arkadaşım. " diye atılan Yaprak, korku ve endişeyle cümlesini tasdikler bir şekilde ardı ardına iki kere kullanmıştı. Verdiği cevabıyla birlikte bakışlarını karşı çaprazında oturan adama kayınca yerinde küçülüp iyice sindi. Neden öyle sinirle bakıyordu ki kendisine? Kendisi arabada dememiş miydi, arkadaşız diye? Daha ne dememi bekliyordu?

Erdem Bey, kızının cevabıyla gülümsedi. Küçüğü nasılda ürkek ve korkakça atılıp cevap vermişti. Karşısındaki delikanlının bakışlarından bu cevaptan hiç hoşnut kalmadığı anlaşılıyordu.

" Sana sormadım kızım, bırak da delikanlı cevaplasın sorusumu? " diyen Erdem Bey, anlayışla kızına gülümseyip, karşısındaki delikanlıya baktı.

" Ben, Yaprak' ın evleneceği Yusuf Ali' yim. Yani bir ay sonra evleneceğiz. " Yusuf Ali kendinden emin ve dişlerinin arasından adeta tıslayarak cevapladı soruyu. Doğrusu buydu. Arkadaşıymış! Bir kere kendisi 26 yaşındayı ve iş adamıydı. Nasıl arkadaş olabilirlerdi aralarındaki yaş farkına bakılarak? Ah Yaprak, keşke biraz mantıklı bir cevap verseydin, diye düşündüğü anda aslında kendisiyle çeliştiğinin farkında bile değildi.

Erdem Bey, delikanlının verdiği kendinden emin cevapla gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı. Kızının bu adamın kıskançlığından çekeceği vardı. Bunu birkaç dakikadır karşılaştığı kişinin tavırlarıyla anlamış oldu. " Demek evleneciği kişisin ve bir ay sonra evleneceksiniz. Peki benden izin aldın mı? " dedi ve bir kolunu kızının omzuna atıp, kendisine çekti. Bu davranışıyla karşısındaki adamın bakışları iyice koyulaşınca kahkaha atmak istese de engelledi kendisini. Bu aptal çocuk hâlâ kendisini evleneceği kızın babası olduğunu kavrayamamıştı. Kıskançlık aklını köreltmişti!

Yusuf Ali bu soruy ve akabinde gerçekleşen görüntü karşısında çatılan kaşlarını iyice çattı. Bu adam kim oluyordu da ondan izin alacaktı?! Üstelik evleneceği kıza sevgiyle bakıp, sarılacak, karşısına geçipte izin almaaı gerektiğini söyleyecek! Kimsin ki sen? Yusuf Ali o kadar sinirliydi hiçbir gerçeği göremiyordu. Düşüncelerini ele geçiren sorularla beraber siniri daha da kamçılanıyordu ve bu siniri yadsıyamadan konuşmaya başladı.

" Evet bir ay sonra evleneceğiz ama sizden neden izin alacakmışım anlayamadım. Hem eşim olacak kıza sevgiyle bakıp, hemde ben daha ona öyle sarılamamışken sen sarılıyorken neyin izni bu? " dedikten sonra siniri geçmeden bakışlarının yönünü evleneceği kıza çevirerek ona karşı konuşmaya devam etti. " Ya sana ne demeli Yaprak? Sen daha bana öyle sıkıca sarılmayı bırak düzgün bile sarılmamışken, nasıl bu adama sarılırsın? " diye küçük bir çocuğu paylar bir şekilde hesap sordu.

Yusuf Ali söylediklerinden sonra sinirinin biraz da olsa geçtiğini hissetti. Sonunda içindekileri dışa vurmuştu ve sorduğu sorularının cevabını bekliyordu. Yaprak' a bakınca hem utanç hem de şaşkınlıkla kendisine baktığını, üstelik kendisinden hızla bakışlarını kaçırıp başını eğişini gördü. Bakışlarını Yaprak' tan çekip yanında oturduğu adama çevirince sanki çok komik bir şey söylenmiş gibi alayla gülümsediğini gördü. Bakışlarını bu sefer yerine oturduğundan beri hiç bakmadığı yanındaki kadına çevirdi ve onun kendilerine endişeyle baktığını gördü.

Neler oluyordu böyle?

Ayşe Hanım, bu gergin ortamı biraz dağıtmak için, " Ben çay getireyim en iyisi, " diyerek ellerini masanın üzerine koyup ayaklanacağı sırada iki adamdan da aynı anda, " Gerek yok, " demelerini duyunca, gerisin geri yerine oturdu. Bakışlarını sevdiği adama yöneltti. Hafif çatıktı kaşları.

" Şimdi delikanlı, " diyerek duruşunu dikleştirip, karşısındaki genç adama baktı. Dudakları hafif alayla yana doğru kıvrılırken, " sorunun cevabına gelecek olursak. Yaprak' ı seviyorum ve o benim küçüğüm. Aynı-... " diyerek sözlerine devam edecekti ki masaya inen sert bir yumrukla konuşması yarım kaldı. Bakışlarını alayla karşısındaki adamdan çekmiyordu.

Ayşe Hanım ve Yaprak masaya inen sert yumrukla beraber korkuyla bakışlarını Yusuf Ali' ye çevirdiler. Yaprak endişeli gözlerle Yusuf Ali' ye bakarken, bakışlarıyla sakin olmasını yalvarıyordu ama genç adamın sakin olmak gibi bir amacı yoktu.

Yusuf Ali sinirliydi ve elleri masanın üzerinde yumruk olmuş bir halde,
" Ne demek lan seviyorum, küçüğüm falan? Yaşı kaç ki senin eşin olacak? Kıza seviyorum diyebiliyorsun, küçüğüm diyebiliyorsun! Onu bir tek ben severim başkası değil. Ona bir tek ben sarılabilir, ben öpebilirim başkası değil. Sende dahil, " dedikten sonra sinirle ayağa kalktı. Gözü hiçbir şeyi görmezken, evleneceği kızın mırıltı şeklinde söylediği kulağına çalındı.

" O benim babam. "

Yusuf Ali, duyduğuyla olduğu yerde adeta taş kesildi. Duyduğu doğru muydu? Şimdi bu sert çıkışını, evleneceği kızın babasına mı yapmıştı? Nasıl olurdu? Yaprak' ın bir tek annesi ve abisi Ahmet vardı. Bu adam -baba- nereden çıkmıştı? Düşünceleri allak bullak olurken, resmen ilerisinde kayınpederi olacak adama sert çıkışını bir türlü aklından atamıyordu.

Yusuf Ali şu anda sinirli değil mahçuptu. Yaptığının utancıyla bakışlarını ilk olarak Ayşe Hanım' a çevirip özür diler gibi baktı ve aşdığı anlayışlı gülümsemeyle biraz da olsa rahatladığını hissetti. Bakışlarını kadından çekip, karşısında kendisine gülümseyerek bakan adama
-kayınpederine- çevirdi. Gülüyordu adam, hâlâ gülüyordu! Ne diyecekti şimdi? Nasıl kendini savunacaktı?

Mahçum ve utanmanın verdiği hisle bakışlarımı babaaına kaydırdım. Gülüyordu... Hala gülüyordu!

Erdem Bey, anlayışlı gülümsemesiyle,
" Otur evlat yerine. Unutma ki öfkeyle kalkan zararla oturur, " diyerek eliyle kalktığı yeri gösterdi.

Yusuf Ali, kızgın bir boğa ilen şimdi kuzi gibi sinirle kalktığı yere oturdu. Siniri tamamen yok olmuştu ve bakışlarında hakim olan duygular, endişe ve utangaçlıktı. Erdem Bey' in yüzündeki gülümsemenin iyice yayıldığını gördü. Onun bakışlarını takip etti ve yanındaki Ayşe Hanım' a baktığını gördü. Ardından da yaşından beklenmeye bir çapkınlıkla göz kırpışını gördü. Kayınpederi resmen genç delikanlılara taş çıkartır vaziyette aşkını belli etmekten çekinmiyordu.

Ayşe Hanım, sevdiği adamın çocukların önünde yaptığı bu davranışla utanarak, yanaklarının kızarmasına engel olamadı. Ne kadar yaşı ilerlese de hâlâ utanıyordu sevdiği adamdan. Üstelik 19 yıldır ayrıydılar ve özlemişlerdi birbirlerini. Özlemleri bakışlarına yansısı da ki özellikle sevdiği adamın bakışlarında görebiliyordu ama yeniden nikahları kıyılmadan kocasına tam olarak yakınlaşamazdı. Yaşları kırklara gelmişken, nikah kıyacaklardı. Hiç kimseden kaçmadan, özgürce, diledikleri gibi yaşayarak...

Ayşe Hanım, dşüncelerinin yoğunluğundan kurtulup, başı eğikken tebessüm etti. Sonunda sevdiği adama özgürce kavuşuyordu.
İnşaAllah dedi içinden ve devam etti duasına. İnşaAllah kızımda mutluluğu ve huzuru aşkıyla birlikte bulur.

Yusuf Ali, bu sessizliğe son vermek için söze girmek istedi. " Özür dilerim efendim. Ben bir an ne oldu bilmiyorum ama Yaprak' ın size öyle," deyip duraksadı ve derin bir nefes alıp devam etti. " Ne bileyim işte, değişik duygular uyandı içimde ve engel olamadım kendime. " dedikten sonra bakışlarını evleneceği kıza çevirirken, " Nasıl anlatsam, ben bile anlayamamışken, " dedi ve bakışlarını tekrardan karşısındaki adama çevirdi. " Gerçekten özür dilerim. İnanın size karşı çok mahcubum, " diyerek konuşmasını sonlandırdı ve beklenti içerisinde karşısındaki adama bakmaya devam etti.

Erdem Bey, anlayışla , " Anlıyorum seni evlat, sende ileriki zamanlarda anlarsın meraklanma. Hadi o zaman yatım kalan tanışmamızı tamamlayalım. " dedikten sonra elini uzattı. " Ben Yaprak' ın babası Erdem. Sende kızımın evleneceği adamsın. Adın ne bakalım? " diyerek konuşmasını sonlandırdı.

" Yusuf Ali, " diyerek sadece ismini söyleyen Yusuf Ali, beklenti içerisinde kendisine bakan adamın bakışlarını anlayamadı. Anlamadığını belirtircesine Yaprak' a çevirdi bakışlarını ve onun bakışlarıyla işaret ettiği yere baktı. Erdem Bey elini kendisine doğru uzattığını gördü. Aklı iyice bulanmıştı. Tokalaşması gerekiyordu ama dengesini kaybetmişti. Kendisine gelmek istercesine ayağa kalktı ve Erdem Bey' in yan tarafında durdu.

Erdem Bey, yanınfa duran damadıyla gülümsemesi genişledi. Kendisi de ayağa kalktı ve elini tekrardan uzattı. Yusuf Ali uzatılan eli saygılı bir şekilde öpüp alnına koydu. İkisi de karşılıklı olarak tebessüm ederken Yaprak ve Ayşe Hanım' da ayağa kalktılar. Birbirlerine gülümseyerek bakarken, Erdem Bey, sevdiği kadını göstererek, " Huzur kaynağım, eşim Ayşe, " dedi. Eşim kelimesinin üstüne bastıra bastıra söylemişti. Nikahları şimdilik olmasa da yakın bir zamanda her anlamda eşi olacaktı.

Yusuf Ali, bu seferde adımlarını Ayşe Hanım' ın yanında durdurdu ve elini öpüp alnına koydu. Saygılı bir şekilde gülümserken, " Memnun oldum efendim, " dedi. Geri çekilecekken, Ayşe Hanım' ın kollarının arasında bedenini bulunca ilk başta şaşkınlık yaşasa da sonrasında sarılmasına karşılık verdi. Kadının gülümsemesi şefkat taşıyordu ve tüm endişesini alıyordu.

Gerginliği en aza indirgemişken, evleneceği koza baktı. Kuzeni gerçekten de evleneceği kozı çok iyi seçmişti. Seçmek kelimesi bir an kaslarının çatılmasına sebep olsa da anında düzeltti. İyi ki dedi, iyi ki Yaprak evleneceğim kişi, diyerek şükrü belirtti. Hafifçe tebessüm etti. İçi rahatlamıştı. Düşünceleri tamamen dolmuştu. Yaprak diğerleri gibi, onun gibi değildi. Ailesi öyle değildi, diyerek düşünceledini yalpalayan aksi düşünceleri hemen örseledi.

" Hadi o zaman siz erkekler konuşun, bizde kızımla yemekleri hazırlayalım," diyen Ayşe Hanım, kızının yanına gidip koluna girdi ve birlikte bahçeden eve doğru ilerlemeye başladılar. Yaprak' ın yüzünde endişenin izleri hâlâ belliydi. Benliği rahata kavuşmamıştı ve bu kendisini rahatsız ediyordu.

Aslında babası, evleneceği adama oldukça iyi davranmıştı ve bununla rahatlaması gerekse de, Yusuf Ali' nin sinirle söylediklerini aklından çıkaramıyordu. Kendisinden nasılda hesap sormuştu. Sözlerinin altında yatan anlam, aslında kendisine ilk zamanlar ithamda bulunduğu kızlarla kıyaslaması vardı ve bunu unutamıyordu. Babasının o anda bir şey dememesi de içinden ettiği dualarının karşılığı olmalıydı.

Yaprak kırgındı. Kırgınlığının verdiği üzüntüyle annesinine sığınmıştı. Sevdiği adam söylediklerinden dolayı babasından özür dilemişti ama kendisinden dilememişti. Aklına bile gelmemeşimdir, diye düşünerek kendisini daha da hırpalıyordu.

🍀☁🍀☁🍀

Yusuf Ali ve Erdem Bey, gidenlerin ardından baktıktan sonra karşılıklı olarak eski yerlerine oturdular. Yusuf Ali yerinde huzursuzca kıpırdanırken, Erdem Bey oldukça rahattı. Karşısındaki gence hiçbir şey denemesinin, sert çıkmamasının en büyük nedenlerinden birisi, -geçmişte kendisinin de o sıkımtılardan geçmesi ve sevdiği kadını üzmesiydi- sevdiği kızın sevgisine güvenip karşı çıkmamaktı.

Eğer ikisi de birbirini seviyorsa, kendisi yüzünden acu çekmelerini istemezdi ve özellikle kızının daha fazla üzülmesine, gözyaşı dökmesine dayanamazdı. Kendisi anlayışlı, çocuklarının kararlarına saygılı bir baba, sevdiği kadının her daim kıymetini bilip, onu üzmeyecek bir adam olacaktı.

Erdem Bey' in karşısındaki gence
-yakın zamanda damadı olacaktı- karşı çıkmamasında ki diğer neden ise Yusuf Ali' nin dik duruşu, kızına bakan bakışlarından ve karakterini beğendiği içindi. Üstelik kızının yanına yakışacak, aklı başında kızını her daim kötülüklerden koruyacak bir karaktere sahipti. Sözlerinden, davranışlarından bunu anlamıştı.

Karşısında ki adamın belki de tek kusuru -şu anlık için- fazla fevri davranıyor oluşuydu. Düşünmeden, o anlık siniriyle gerçeği bilmeden, anlamadan sinirle köpürüyordu ve bu sebeple kızını da üzübilirdi. Elbette ki evlilikleri boyunca sıkıntılatı, tartışmaları hatta büyük kavgaları olacaktı ama inanıyordu ki aşklarıyla tüm olanların üzerinden gelmeyi başaracaklardı.

Erdem Bey, " Anlat bakalım evlat, neler yaparsın? Birden bu evlilik nerden çıktı, daha gençsiniz? " dedi.

Yusuf Ali, Erdem Bey' in söyledikleri karşısında yeniden verildiğini hissetti. Neden soruyordu ki bunları, diye düşünürken, evliliklerini nasıl anlatması gerektiğini düşünmeye başladı. İlk olarak işinden başlaması gerektiğine kanaat getirerek ellerini masanın üstünde birbirine kenetleyip konuşmaya başladı.

" Ben babamdan devraldığım alanı inşaat olan holding'i yönetiyorum. 26 yaşındayım ve ailenin tek çocuğuyum. Babamın adı Musa, emekliye ayrıldı, ve annemin adı da Sevim, o da ev hanımı. Aslında mesleği muhasebecilik ama babam evlendikten sonra çalışmasına izin vermemiş. " dedikten sonra duraksadı ve karşısındaki adamın gözlerinin içine bakarak konuşmasına
-açıklamasına- devam etti.

" Kızınızla olacak evliliğime gelecek olursam, her şey bir anda oldu ve inanın bizde, yani Yaprak ve bende bu rüzgarda evliliğe doğru savruluyoruz," diyerek soluklandı. Sonrasında nasıl devam edeceğini birkaç saniye içerisinde düşünmeye başladı. Karşısındaki adam, evleneceği kızon babasıydı ve ona göre konuşması gerekiyordu. Bunun bilinciyle, dudaklarını aralayıp konuşmasına devam etti.

" Kızınızı ilk gördüğümde, onunla ilk gözgöze geldiğimizde kalbimin ritminde bir anda değişiklik oldu. Hızlı atmaya başlarken, nefes almayı unuttuğumu zannettim, " derken dudakları kendinden habersiz yana doğru kıvrılıp tebessüm etmişti.
" Gözlerinde kayboldum ve kalbinde yolumu buldum. Çok geçmeden de evlilik teklifini ettim ve Yaprak' ta kabul etti. "

Yusuf Ali, söyleyecekleri bittikten sonra bakışlarını Erdem Bey' in memnun ifadesinden çekip arkasına kaydırdı ve bir çift şaşkın elalarla karşılaştı. Söylediklerinin Yaprak' ın duyup duymadığını merak etti ve içten içe duymamasını diledi. Eğer duymuş olursa her şeyi yanlış yorumlayacak ve kendince hayallere kapılacaktı. Bunun sonucunda da Yaprak' la uğraşamazdı. Yalnız kaldıklarında açıkça konuşması gerekiyordu. Bu karara varınca bakışlarını tekrardan Erdem Bey' e çevirdi ve onun memnun bir gülümseme eşliğinde başını hafifçe aşağı yukarı salladığını gördü.

Erdem Bey' in anlattığı aşk sözlerine inandığını gördüğünde açıkça rahatladığını hissetti ve derin bir oh çekti sessizce Yusuf Ali. Aslında söylediklerini doğruydu. Sadece ortada aşk yoktu. Hissiz duygularıydı ve öyle olduğuna inanmak, kendisini inandırmak istiyordu.

Yaprak, " Yem- yemek hazır, " derken kendine gelmeye çalışıyordu. Sesi cıkız çıkmış olsa da iki adam tarafından duyulduğuna emindi. Bir tek emin olamadığı biraz önce sevdiği adamın söylediklerinin gerçekliğiydi. Sevdiği adamın dudaklarının arasından dökülen her bir kelimenin doğru olmasını isterdi. Yalan olduğunu bildiği halde bu kadar etkilenmişse, doğru olduğunu hissettiğinde ne halde olurdu bilinmezdi.

İlerleyen zamanlarda bu söylediklerinin gerçekten de kendisine söyleyecek miydi? Duyabilecek miydi böyle aşk sözleri? Aklına gelen soruları acımasızca, "İmkansız," diye cevapladı. Zaten o imkansız bende imkansız olan bir aşkın peşinde bir aşık değil miyim, diye kendisine alayla soruyordu ve bu sorusunun cevabı da acımasızca, "Evet," di. Genç kız bakışlarını sevdiği adamdan zorlukla çekip babasına baktı. Güvenli limanda olması kendisi için daha iyiydi.

Erdem Bey, kızına gülümseyerek bakarken başını olumlu anlamda sallarken, " Hadi o zaman, sohbetimize sofrada devam edelim, " diyerek ayaklandı.

Yusuf Ali' de ayağa kalktı ve pantolonunu düzelttikten sonra baba kızın yanına yaklaştı. " Aslında yemeğe hiç gerek yoktu efendim. Ben en iyisi izninizi isteyeyim, " diyerek Erdem Bey' e baktı.

Erdem Bey, " Bir daha öyle efendim falan duymayayım. Yakında akraba olacağız ve araya mesafeler girmesin. Bana ister amca de, ister baba. Nasıl rahat edersen öyle seslenebilirsin ve hemen gelip yemek yiyorsun, " dedikten sonra genç adamın omzunu hafifçe sıktıktan sonra eve doğru yürüdü. Arkasında kızını ve damadını bıraktı.

Yusuf Ali, Erdem Bey' in söylediklerine karşılık hafifçe tebessüm etmişti. Bu kadar anlayışlı bir adam karşısında kendisini oldukça zorba ve anlayışsız hissediyordu. Üstelik kızıyla kendisini bilerek bahçede tek başlarına bıraktığını da anlamıştı. Yüzündeki tebessümü anında silerken, bakışlarını kendisine bakan Yaprak' a çevirdi.

" Bana bak Yaprak. İlk baştaki davranışım için özür dilerim. Neden öyle davrandım bilmiyorum ama sanırım daha bana sarılmamışken başkasına sarılman, bana öyle gülmemişken öyle gülümsemen... Bilemiyorum ama anla beni, " dedikten sonra bir elini beline diğer elini de saçlarının arasına daldırırken, başını hafifçe aşağıya doğru eğdi ve sesi biraz kısılırken, Biraz önce söylediklerim de, " demişti ki devamını getiremedi.

Yaprak,Yusuf Ali' nin sözlerini tamamlamasına izin vermeden, "Anlamaya çalışıyorum seni ve inan yine beni o kızlarla bir tutup, öyleymişim gibi ithamda bulunman ve ailemin yanında bana sesini yükseltmen... Bilmiyorum, nedenini sorma ama kırıldım, " dedikten sonra bakışlarını sevdiği adamdan kaçırıp, birbirine kenetlediği ellerine indirdi ve kısık sesle konuşmasına devam etti. " Biliyorum kırılmamam gerekiyor ama senin bana her ses yükseltmende, öyle ithamlarda bulunmam karşısında yine de kırılıyorum, " derken duraksadı ve bakışlarını ellerinden kaldırıp sevdiği adama baktı. Onun yeşilliklerinde nefesini bulmuş gibi birkaç kere nefes aldıktan sonra, " Biraz önce söylediklerini duydum. Babamı inandırmak için öyle söylediğini biliyorum. O yüzden rahat ol, " diyerek sustu. Bakışlarını sevdiğinden çekmeden bakmaya devam etti.

Yusuf Ali, Yaprak' ın söyledikleri karşısında ne diyeceğini bilemedi. Kızın haklı olduğunu biliyordu ve onun yeniden kendisi yüzünden kırıldığını, üzüldüğünü duyma canını sıkmıştı. Her zaman bunu yapıyordu ve kendisini engelleyemiyordu.

İkili birbirine, hiçbir şey demeden bakıyordu. Ortama sessizlik senfonisi hakim olmuşken, duyulan tek ses soluk alış verişleriydi. Ne kadar o şekilde kaldılar bilmiyorlardı ama ilk kendine gelen Yaprak oldu.

" İçeri geçelim istersen. Yemek masasında bizi bekliyorlardır. "

Yusuf Ali sadece başını olumlu anlamda sallamakça yetindi. Birşeyler söylemek istiyordu ama ne söyleyeceğini tam olarak bilmiyordu. Onun sesinin böyle kırgın çıkışı karşısında kendisini huzursuz hissediyordu.

Kendisine kıza kıza, Yaprak' ın arkasından ilerliyordu. Yapamıyordu işte. Eskisi gibi rahat olamıyordu. Bilinmemezlik eşliğinde kendisinden bir adım önde alan kızın kolumdam aniden tuttu ve onun refleksle sesini çıkarması karşısında bakışlarıyla susması gerektiğini söyledi, Yaprak sustu.

Ne diyecekti ki şimdi? Neden durdurmuştu? Yaprak kendisine korku ve beklentiyle bakarken ne yapacaktı? Bakışlarını yüzünde gezdirdi. Dolmuş ela gözleri, küçük ama hafif kavisli bunu, al al olmuş yanakları ve bakışları yavaşça aşağılara doğru kayınca yine hayran kaldığı yerde takılı kaldı. Pembemsi küçük ama dolgun dudaklar. Onlara dokunmuştu ve her zaman sahip olmak istemişti. Orası ve her şeyi
-yeri- başkasının değil kendisinindi. Bakışları kendisinden iradesiz olarak uzunca dudaklarında takılı kaldı.

Zorda olsa bakışlarını yavaşça yukarıya doğru kaldırdı. Ela gözlerle yine kesişince bakışları, bir süre öylece baktılar birbirlerine. Yaprak' ın hızla inip kalkan göğsüne, kendisinin yeniden bozuk ritim tutan kalbi eşlik ediyordu ve ortamda kelimeler olmadan, sadece aşkın ritmiyle oluşan müzik vardı. İkisi de farkındaydı olanların.

Yusuf Ali aralarındaki boşluğu yavaşça kapattı. Başını hafifçe eğip sıklaşan nefesiyle, Yaprak' ın kulağına eğildi. Saçlarını hafifçe kokladıktan sonra, uzun parmaklarıyla saçlarını kulağının arkasına yerleştirdi. Şimdi nefesi Yaprak' ın kulağında çınlıyordu. Yaprak işittiği nefesle kalbinin ritminin iyice bozulmasını engelleyemedi. Şimdi ikisininde nefesleri sıklaşmış, göğüsleri bu ritmin bozukluğuyla inip kalkıyordu.

Yaprak, o kadar heyecanlıydı ki... Sevdiği adam, aşık olduğu adam şu anda yanı başında, tam dibindeydi. Kalbi bir anda umutla doldu. Kendisi gibi onunda kalbinin ritmi bozulmuş, göğsü inip kalkıyordu. Acaba diye düşündü. Acaba bana karşı birşeyler hissediyor mu? Benim gibi aşık olmasa da beni sevmeye başlamış mıdır? Düşünceler, sorular... Cevaplarını bilmediği, cevaplayamadığı soruların eşliğinde olan Yaprak, yine de umtlanmak istiyordu.

Zaten aşk bir nevi umut değil midir?

Karışık duyguların içerisindeydi ve sonunda üzülmek istemiyordu. Ne düşüneceğini, nereye varacağını bilemese de şu anda yakınında olan adamın da kendisi gibi etkilendiğinin farkındaydı ve şu anlık için bununla mutlu olabilirdi.

Yusuf Ali, neden bu kadar heyecanlandığını çözemiyordu. Bu aralar kendisine sıklıkla sorduğu soru kelimesi nedendi! Neden Yaprak' a yaklaşınca aptal kalbinin ritmi bozuluyordu? Ya Yaprak' ın kalbi neden kendisi gibiydi? Kalpleri kendi aralarında ritim tutturmuşlardı ve buna engel olamıyordu ki olmakta istemiyordu. Bir an düşündü acaba diye, acaba beni seviyor mu diye. Sevgisinden dolayı mı Yaprak' ın kalbinin ritmi bozulmuştu? Onun ki sevgiden bozulmuşsa, kendi kalbinin ritmi neden bozulmuştu?

Peki onca yaptığına rağmen, hâlâ kendisini mi seviyordu? Sevgi bu muydu? Acılara, hayal kırıklıklarına rağmen sevmek... Yusuf Ali kalbinin neden bu şekilde ritim tutturduğunu şimdi anlamaya başlıyordu. Seviyordu. Yaprak' ı ilk gördüğünde, ilk gözgöze geldiklerinden beri seviyordu ama bunun daha yeni farkına varıyordu. Aptalca davranışlarınjn açıklamasıydı, seviyor oluşu. Bu duyguyu kabul etmesiyle bedeninde rahatlığı, özellikle kalbinin rahatladığımı hissetti.

Bunca zamandır tek sıkıntısı buymul demek ki, aşk! Kabul etmesi geç olsa da, büyük hatalar yapmadan kabullenmişti. Bakışlarını Yaprak' a çevirdi ve onunda neler hissettiğini anlamaya çalıştı. Yaprak' ta kendisini seviyordu. Gülümsedi!

Yusuf Ali, gülümserken sevgisini Yaprak' a söylemeyeceğini hatırlattı kendisine. İlk önce ondan duymaya ihtiyacı vardı. Yeniden yıkılmak istemiyordu. Zaman dedi kendi kendine. Zaman her şeyin ilacıydu ve ikisi de zamanla ilaçlarınj alıp, sağlıklarına, aşklarına özgürce kavuşacaklardı.

Yaprak öylece bekliyordu. Ne kıpırdayabiliyor, ne de dudaklarının arasından kelimeler dökülüyordu. Sanki birisi susması için yemin ettirmişti de bir şey diyemiyordu. Sevdiği adamın neler düşündüğünü merek ediyordu.

Yusuf Ali, -yeni yeni inandığı-Yaprak'ın kokusunda nefes alıyordu. Bu nasıl kokuydu böyle? Bu zamana kadar hiçbir kadında bu kokoyu duyumsamamıştı.Bu Yaprak' a mahsus bir kokuydu ve onun teninde can buluyordu. Sanki tüm çiçeklerin kokusu bu tende saklıydı. Teni gizli bahçeydi ve bu bahçede hapsolmak istedi. Sadece kendisi... Başkası olamazdı zaten. Düşüncesi bile sinirlenmesine, vücudunun gerilmesine sebep oluyordu. Sakinleştirmeye çalıştırdı kendini. Yeniden hata yapmak, olmayan bir şey için Yaprak' ı kırmak istemiyordu.
Liya' sı... Liyam dedi içten içe. Sabrın en güzeli demekti Liya ve Yaprak' ta sabrın en güzeliydi. Sadece onun Liya' sıydı. Kendisine gelmeye çalışarak nefesini düzene sokmaya çalıştı ve kendisine daha fazla hakim olamayarak, kızın beyaz tenine zıtlık oluşturan al yanağına dudaklarını bastırdı. Kokusunu soludu yeniden.

Gizli bahçem...

Yaprak onun yanağına dudaklarıyla dokunmasıyla birden nefesinin kesildiğini hissetti. Nasıl birşeydi bu?

Yusuf Ali kendisini hafifçe çekip yeniden nefesini Yaprak' ın kulağına yaklaştırdı ve dudaklarından çıkana hakim olamadı. " Sarılabilir miyim? " Yaprak ilk önce yanlış duyduğunu hissetti. Oyun olduğunu, duyularının kendisine oyun oynadığını düşündü. Sonra anladı gerçeği ve mutlulukla başını olumlu anlamda salladı. Dudakları mühürlenmiş gibi birşey söyleyemedi. Yusuf Ali onun baş sallamasıyla usulca kollarını yandan açıp sardı bedenini.

Huzur... İşte huzur buydu...

Yusuf Ali gizli bahçesinin, kollarında arasında oluşuyla derince kokusunu içine çekti. Nasıl uzak kalmıştı bu huzurdan? Neden kendini mağdur etmişti bu kokudan? Aklında binlerce düşünceyle kollarının arasındaki kızk daha da sıkı sarmaladı.

Yusuf Ali gibi, Yaprak' ta düşüncelerinin arasında kaybolmuştu. Adamın kokusunu soluyunca kalbi tekledi birden. Kalbi dayanamazdı ki böyle yakınlığa. Hayâl... Yoksa bu kendisinin hayâli miydi? Gerçekliğini sorguladığı bir anda daha sıkı sarmalanmasıyla hayâl olmadığını tamamen anladı ve tebessüm etti.

Yaprak, sevdiği adamın kollarının arasındayken, onu canını yakarcasına çok severken, onun da kendisine karşı birşeyler hissettiğini hissederken, Yusuf Ali' nin ağzından da duymak istedi. Sevildiğini duymaya ihtiyacı vardı ama zamanın henüz erken olduğunun farkındaydı. Zamanı geldiği zaman, kollarıyla kendisini sıkıca sarmalayan adamdan sevildiğini duyacaktı!

Saçlarının arasına konulan sayısız öpücükle kendinden geçiyordu. Bu adam kendisine neler yapıyordu böyle? Başı, Yusuf Ali' nin göğsüne dayanmış, nefeslerini düzenlemeye çalışıyordu. Ne kadar başarılı olduğu, sıksık aldığı nefeslerinden belliydi. Hafifçe elini kaldırıp, Yusuf Ali' nin göğsünün sol yanına, kalbinin üstüne koydu. Ardından da diğer elini kendi kalbinin üstüne koydu. Ritimler aynıydı, düzensiz... Hafifçe başını kaldırıp, adamın yüzüne baktı. Gözlerine bakmak istemiyordu çünkü yanılmaktan korkuyordu.

Yusuf Ali, Yaprak' ın elini kalbinin üstünde hissedince vücudu gerildi. Bu küçücük dokunuş karşısında heyecanlanmıştı. Yaprak' ın bakışlarını gözlerinden kaçırmasıyla, hafifçe tebesaüm etti. Seviyordu, seviyordu... Bu gerçeği tekrardan dile getirmesiyle kalbi yeniden tekledi. Ellini kaldırıp, baş parmağı ve işaret parmağıyla Yaprak' ın çenesini tutup, yavaşça kaldırdı. Gözlerine bakıyordu, inatla.

Yusuf Ali göz göze gelip gerçekliğini anlamak istiyordu. Sonunda, sonunda bakışları kesişmişti. İkisi de birbirlerinin gözlerinin içinde boğuluyordu. Gözlerini hiç kırpmadan bakıyorlardı birbirlerine ve sanki aşklarını gözleriyle birbirlerine aktarıyorlardı. İkisinin yüzünde de hafifçe tebessüm oluştu. Yaprak' ın yanakları bu durumla daha da kızardı. Yusuf Ali kendisini geri çekip, iki elini de Yaprak' ın yanaklarına koydu. Elleri ateşlendi birden.

Şimdi elleri yanaklarında, gözgöze bakıyorlardı. Dünyadan soyutlanmışlardı. Pencereden birbirine sarılmış bir şekilde kendilerini izleyen Erdem Bey ve Ayşe Hanım' ın, bahçe kapısından elele girmiş olan Ahnet ve Alvina' nın onları izledidiklerinin farkında değillerdi. Şu anda sadece ikisi vardı, ikisi gerçekti.

" Seni Seviyorum. "

" Seni Seviyorum. "

İkisininde aynı anda dudaklarından firar eden iki kelimelik cümle ile gözlerinin ışıldamalarına, dudaklarına gülücük konmalarına engel olamadılar.

İşte gerçek buydu. Gerçek AŞK' tı. Gerçek itiraftı.

Yusuf Ali, dudaklarından çıkana mı şaşırsın yoksa işittiğine mi, bilemedi. Seviyordu, seviliyordu. Mutluydu, huzurluydu. ' Sonunda' dedi,
' sonunda kavuştum gerçeğe. Bu kez yalan olmasın. ' dedi. Ardından da,
' Kaldıramam, dayanamam, ' dedi. ' Bu sefer ölürüm ' diyerek devam etti. Bu farklı, Liya' sı, Yaprak' ı farklıydı. Bu saf sevgiydi, bu diğerleri gibi değildi.

Yusuf Ali, dudaklarını mutlulukla Yaprak' ın alnına dayayıp, yeniden kokusunu içine çekti. Tenleri birbiriyle buluşunca, aşkları yanardağ oldu, lavları etrafa sıçradı. Aşkları taştı benliklerinden. Işıklandı her yer, aydınlandı kalpleri.

Kanatları varmış kalplerinin, sevilince uçarmış... Kalpleri mutlulukla kanat çırpıp, aşklarının ülkesi, gizli bahçede buluştular. Birliştirdiler ellerini, bağladılar kalplerini, mühürlediler aşklarını bir daha göçmemek üzere.

" Teşekkür ederim, " dedi Yusuf Ali.
" Beni sevdiğin, sabrettiğin için teşekkür ederim Liyam. " diyerek sözlerini sonlandırdı ve yeniden sarıldı can bulduğu bedene.

Yaprak mutlulukla titredi. Nasıl vazgeçerdi ki onu sevmekten? Mümkün müydü ki böyle birşey? Olmazdı, olamazdı. Kalbi onunla hayat bulmuşken, unutamazdı! Kaybolan benliğini aşkıyla bulmuşken vazgeçemezdi. Sevdiği adama birşeyler söylemesi gerektiğini biliyordu ama şu anda hayallerinin bile ötesindeki gerçeklikle ne diyeceğini bilemedi. Dudaklarını aralayıp soluklandı ve " Yapamazdım, unutamazdım. " dedi. " Seninle benliğimi bulmuşken, aşkınla cana gelmişken vazgeçemezdim, " dedikten sonra sustu. Kızaran yanaklarıyla sevdiği adama bakıyordu. Derin bir nefes aldı, rahatlamak için ve devam etti konuşmasına. " Ben teşekkür ederim, beni sevebildiğin için, " dedi kalbiyle hissetiklerinin sonucunda.

Yusuf Ali duyduklarıyla huzura kavuştu bedeni.

Yeniden sarıldılar, hasret kaldıkları bedene, yeniden kokladılar hasret kaldıkları kokuyu ve yeniden kalpleri ritim tutturdu, aşklarının karşılığını aldıkları için.

Erdem Bey ve Ayşe Hanım huzurla perdelerini çekip içeri geçtiler. Mutluydular, kızları aşkını bulmuştu, mutluluğunu bulmuştu. Ahmet ve Alvina' da şaşkınlık ve mutlulukla birbirlerine bakıp gülümsediler. Ahmet şimdi rahatlamıştı. Kardeşinin acıları son bulmuştu sonunda. Alvina rahatlamıştı, Yaprak' ın aşkına karşılık bulmasıyla. Onlarda elele eve doğru ilerlediler. Son kez aşkla buluşan çifte bakıp içeri geçtiler. Onlar evde hep birlikte bu mutluluğu kendi aralarında paylaşırken, Bahçede de iki aşık hasretlerini dindiriyorlardı birbirlerinin kollarında.

🍀☁🍀☁🍀

BÖLÜM SONU

nasıldı bakalım bölümümüz. Tam tamına 5.206 kelimeden oluşuyor bölümümüz ve world sayfasına vurduğumuzda da 20 sayfaya yakın oluyor. Gecikmenin özrü olarak kabul edersiniz artık. :))

Vote ve yorumlarınız bekliyorum. :))

Her zaman dediğim gibi,
En güzeline emametsiniz...
♡♡♡

🍀♡🍀♡🍀

Continue Reading

You'll Also Like

173K 16.1K 45
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
194K 8.3K 24
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
334K 12.5K 62
[DÜZENLENİYOR] Bir hastasına iyilik yapmak isteyen Ahu, hastane kayıtlarından aldığı numarayı yanlış girip bir komutana yazarsa ne olur? Nerden bileb...
85.8K 1.5K 41
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.