Zamansız Aşk

By ponnycorn

33.7K 2.3K 437

*** "Seni öpmek istiyorum." midem tatlı bir hisle kasılırken devam etmesini bekledim. "Ama... More

~Giriş~
~1~
~2~
~3~
DUYURUU !
~4~
~5~
~6~
~7~
Lütfen okuyun!
~8~ Part 1
~9~
Hey!!
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
"Zamansız Aşk" ismi değişmeli mi?
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
Bö!
~24~
~25~
Yepisyeni bir bölüm!!
~26~
~27~
~28~
~29~
Merhaba
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
35

~8~ Part 2

924 68 5
By ponnycorn

Notunda bile kaba olmak zorunda mıydı ? Yani gerçekten ? Revire gel ufaklıkmışmış konuşacakmışız. Bak sen ? Kullandığı emir kipi nedeniyle kesinlikle revire gitmeyecektim ve uykuma kaldığım yerden devam edecektim. 'Kimi kandırıyorsun ? Tıpış tıpış gideceksin.' Cidden kimi kandırıyordum? Evet gidecektim ama sadece sorularımın cevabı için. Yani ondan hoşlandığım için falan değildi çünkü hoşlanmıyordum. 'Hoşlanıyorsun.' Sevgili iç sesim lütfen aynı tarafta olabilir miyiz diye söylendiğim sırada Rüzgarın odasında olmamasının nedenini anlamıştım.

Kilitli odasından nasıl çıktığını ve yastığında ki kan lekesinin hala bir açıklaması yoktu. İrademi kullanamayarak kapattığım kapıyı geri açtım. Kapıyı yavaşça ardımdan kapatırken gözüm karanlık koridordaydı. Sahiden orada biri var ve benim her hareketimi izliyormuş gibi bir his vardı içimde. Hadi ama benim karanlık fobim yoktu nereden çıktı şimdi bu ?

Karanlık beni içine doğru çekerken kendimi karşıma birisinin çıkmayacağına dair ikna etmeye çalışıyordum. Sonunu göremediğim koridorda yavaş ve temkinli adımlarla ilerlerken Rüzgarın odasındayken duyduğum gürültüyü tekrar duyunca durdum. Gürültünün geldiği yere yakındım. Hızlanan nefesimi kontrol altına alarak korkumu dizginledim. Bu sefer daha hızlı ama hala temkinli olan adımlarımla yürümeye devam ettim.

Fazla uzak olmayan bir mesafede ufak bir ışık hüzmesi gördüm. Kapının altından geldiğini düşündüğüm ışığa doğu daha hızlı adımlarla yaklaştım. Kapının önüne geldiğimde buranın revir olduğunu fark ettim. Aldığım derin nefesi geri vererek kapı kulpunu tuttum. Rüzgarla ne konuşacağımızı merak ederek kapı kulpunu indirdim. Kapının gıcırdamasını beklesem de bir ses çıkmadı. Bir elimle kapıyı yavaş yavaş açarken ışık yüzünden kamaşan gözlerimi diğer elimle kapattım. Kapıyı ardına kadar açarken yumduğum gözlerimi de ışığa alışması umuduyla açtım. Karşımda sandalyeye bağlanmış sırtı bana dönük bir Rüzgar vardı. Koşar adımlarla önüne gelip diz çöktüm. Baygındı ve başı kanıyordu. Yastığında ki kanın neden olduğunu artık biliyordum. Peki nasıl olmuştu ? Onu buraya kim bağlamıştı.

Ellerimle suratını avuç içime alarak 'Rüzgar! Kendine gel Rüzgar!' dedim. Karşılık olarak bir iki mırıltı duydum. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Rüzgarın arkasına geçip elini bağlayan karışık ipi açmaya çalıştım. Arkamdan gelen kapının kapanış sesi yüzünden irkildim. Ne kadar sessizce kapatılmış olsa da korku vücuduma sinsice yayılıyordu. Rüzgarın üzerinde duran bakışlarımı kapıya yönlendirdim. Ve kapıda bir başka kilitli olması gereken kişi duruyordu. Kayra. Rüzgar burada bağlıydı. Anlı kanıyordu. Kayra kapıyı kilitliyordu. Kapımın üzerinde ki not. Neler olduğunu beynim hızlıca analiz ediyordu fakat algılayamıyordum. Rüzgarın dedikleri geldi aklıma.

'Ufaklık o sana zarar vermek istiyor.'

Kayra yüzüne yerleştirdiği iğrenç sırıtış eşliğinde yavaş yavaş bana yaklaştı. Kayra tam dört adım attıktan sonra önümde durmuştu. Sesimin güçlü çıkmasını umarak 'Kayra neler oluyor ?' diye sordum. Sesim bana ihanet ederek kısık ve güçsüz çıkmıştı. Kayra elini yavaşça kaldırarak tersi ile yanağımı okşadı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Kayra diğer elini de harekete geçirdi. Gözlerim eline doğru kayarken her şey için çok geçti. Elinde bir şırınga vardı ve çoktan boynumda ki yerini almıştı. Bağırmak istedim ama bağıramadım. Dilim tutulmuştu. Gözlerim kararıyordu. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Ellerimin ve ayaklarımın ilk önce uyuştuğunu hissettim çok kısa bir süre sonra hiçbir uzvumu hissedemedim. Kayra'nın "Oyun şimdi başlıyor 'ufaklık'" sözleri eşliğinde kendimi karanlığa teslim ettim.

Gözlerim yavaş yavaş açılırken ışık gözümü kamaştırdı. Gözlerimi kırpıştırdığım sırada ellerimin ve ayaklarımın uyuşuk olmasından rahatsızlık duydum. Hareket etmek istedim ama bir şey buna engel oldu. İp mi? Tamamen kendime geldiğimde Rüzgarın karşımda bana gergin bir şekilde baktığını gördüm. "Sonunda uyandın ufaklık." diyerek beni rahatlatmak istediğini anlamıştım. Başım feci bir şekilde ağrırken sordum "Neler oluyor ?" Sesim beklediğimden daha soğuk ve ifadesiz çıktığı için kendime hayali bir beşlik çaktım. "Kurtulacağız, korkma." dedi. Ne demek istediğini anlamayarak sordum. "Nasıl?" Rüzgar tam konuşacakken revirin kapısı açıldı ve bir adet Kayra içeri girdi. "Uyanmışsın" ve ardından vurgu yaparak "ufaklık" dedi. Aklıma hücum eden sorulardan birini dile getirdim. "Notu sen yazdın öyle değil mi ?"

"Evet yeni ama notumu daha önce görmeni isterdim. Rüzgarın odasında çok vakit harcadın." dedi ve göz kırptı. 'İşte biliyordum ! O karanlıkta birinin beni izlediğini biliyordum' diye konuştu iç sesim. Kızardığımı hissediyordum. Daha demin Kayra'nın dedikleri yüzünden Rüzgarla göz göze gelmekten çekiniyordum. Gerçekten sapık olduğumu düşünecekti. Niye odasına girmiştim ki. 'Utanılacak zaman mı sersem ?' iç sesim haklıydı.

Kayra ağır adımlarla bize doğru ilerledi. Rüzgarın başında durdu ve ona baktı. "Ufaklığına neler yapacağımı merak ediyor musun Rüzgar ?" Diye sordu alaylı ses tonuyla. "Umurum da olup olmadığını sorsaydın önce." diye yanıtladı Rüzgar aynı alay içeren ses tonuyla. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Beni umursaması için hiçbir neden yoktu ama umursamasını istiyordum. Gözlerime dolan yaşları görmesinler diye sıkıca gözlerimi yumdum ve başımı eğdim. Ağlamayacaktım.

Gözlerimi açtığımda Kayra'nın gözleriyle karşılaştım. Bana doğru yavaş adımlarla yaklaştı. Gözlerimi bile kırpmadan onu izliyordum. Yanıma geldiğinde konuşmaya başladı.

"Senden hoşlanmıştım yeni" dediklerini umursamayarak sordum "Ne yapmayı planlıyorsun ?" Evet çığlık atabilirdim ama merak ediyordum. Neler olacaktı ?

Kayra'da benim dediklerimi umursamayarak devam etti.

"Sana buraya neden geldiğimi anlatmak istiyorum Doğa." Ses çıkartmadım ve ona bakmayı sürdürdüm. "Yetimhane deyken bir lakabım vardı. Ucube. Bütün miniklerden farklıydım Doğa. Farklı olduğum için bana ucube dendi. Ben bunu hak etmiş miydim sence ? Etmedim Doğa. Ben sadece 7 yaşındayken tam beş ay boyunca babam tarafından işkenceye maruz kalıp annemin ölü bedeniyle aynı odada kalmayı hak etmedim. Onun soğuk cansız bedenine sarılmak yerine sıcak bedenine sarılmayı hak etmiştim" Sesinde korkutucu bir sakinlik vardı. Dediklerini idrak etmeye çalıştım. Nasıl bir insan bunu küçük bir çocuğa yapabilirdi ? Bu çok acımasızcaydı.

Dizlerim titriyordu ve buna engel olamıyordum. Duyduklarım karşısında hayretle Kayranın duygudan yoksun gözlerine baktım. "Çocukların işaret parmağıyla gösterdiği hedef olmak istemedim." Derin bir nefes aldı ve hızla arkama geçip ellerimi çözmeye başladı. Tek elimi ipten çıkarttı fakat bir elim hala bağlıydı. Ne yapıyordu bu ? "Peki ben ne yaptım yeni ?" Dediği sırada yanımızda duran masanın üzerinde ki penseyi aldı. "Tırnaklarını söktüm." Aynı anda kafamdan hem kaynar sular hem buzlu sular dökülmüşe döndüm. Elimi tutup penseyi yaklaştırdığı sırada vücudumda dolanan kan buz kesmişti. "H-hayır, hayır!" derken kekelemiştim. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti. Olacakları önleyemezdim. Soğuk demir penseyi parmak uçlarımda hissedince irkildim. Gözlerimi sıkıca yumduğum sırada ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Ağlıyordum ? Ne zamandan beri ? Pense tırnağımın ucunu tuttu ve bekledi. Bekledi, bekledi, bekledi. Gözlerimi açtığımda Rüzgar ifadesiz gözleriyle bana baktı. Gözlerimde ki yaşlar nedeniyle bulanıktı.

Tırnağım da bir baskı hissettim. Ah, çekiyordu ! Ağzımdan sesli bir inilti çıktı. Yavaş yavaş pense ile tırnağımı etimden sıyırıyordu tarif edemeyeceğim bir acı tüm vücudumu ele geçirdi. Kendi kanımın sıcaklığı ile yanıyordum. Bu keskin acı ağzımdan bir inilti daha çıktı. Yavaşça tırnağım etimden ayrılıyordu ve ben elimi Kayra'dan kurtaramayacak kadar güçsüzdüm. Lanet olsun neredeydi bu lanet hastanenin lanet olasıca bakıcıları! Bakmaya cesaret ederek başımı kaldırdım. Gözümde ki yaşlar yüzünden her şey bulanıktı ama acı çok netti. Sonunda tırnağımın tamamen etimden ayrıldığını hissettim. Bu acı tüm bedenimi sararken titremeye başladım. Alışamıyordum. hala çok keskin olan acı nedeniyle dudaklarımdan bir inilti kaçtı.

"Peki sonra ne yaptım ?" Diye sordu Kayra. Acı beni kendine hapsetmişti. Konuşamıyordum. Kendi kanım tüm elimi kaplamıştı. Gözlerim kararıyordu fakat bilincim yerindeydi. Başka bir tırnağım da yine aynı baskıyı hissettiğim sırada Rüzgarın sesini duydum

"Yeter!"

"Sonunda tepki gösterebildin Rüzgar, harika!"

"Ona dokunma, kes şunu!" diye bağırdı Rüzgar. Sesinde öfkeyle harmanlanmış çaresizlik vardı.

"O bu gece burada ölecek Rüzgar Erez" dedi Kayra ciddiyetle. "Ve senin elinden hiçbir şey gelmeyecek." Tüm kanımın çekildiğini hissettim. Duyduklarımı idrak edemiyordum. Rüzgara korkuyla baktım ve fısıldadım "Lütfen" hıçkırdım. Rüzgarın ellerini yavaş yavaş hareket ettirdiğini gördüm. Gözleriyle bana bir şey anlatmak ister gibiydi. Bana buradan kurtulacağımızı söyledi. Kurtaracaktı. Elleriyle ne yapmaya çalıştığını fark ettim. İpi kesmeye çalışıyordu. Neyle olduğunu düşünmekten vazgeçip Kayra fark etmesin diye dikkatini üzerime çektim. "N-neden bunu bana yapıyorsun ?" Gerçekten kekelemek zorunda mıydım ?

Neyse ki Kayra'nın dikkatini üzerime çekebilmiştim. Kayra bana baktı ve kafasını sağa yatırdı. "Bir sadist olarak senden hoşlanıyorum Doğa Uca." İsmimi sanki ağzında ki iğrenç bir şeymiş gibi tükürmüştü." Sana acı çektirmek bana büyük bir haz veriyor. Ölecek olman çok yazık." Sahte bir şekilde iç çekti ve devam etti. "Direnme güzelim kendini acıya teslim et, hoşuna gidecek."

"Sen hastasın!" diye tısladım dişlerimin arasından. İğrenç bir kahkaha attıktan sonra "Sende öylesin güzelim, sende öyle." Elinde ki penseyi bırakırken söktüğü tırnağımı avuç içine aldı. "Mmm" diye mırıldanıp kanlı tırnağımı ağzının içine aldı. 'Gerçekten ucubesin pislik!' diye bağırdı iç sesim. Gözlerini kapatıp sallanmaya başladı. Bu yaptığından büyük bir haz aldığı çok belliydi. Rüzgara baktığımda bana ağzını oynatarak 'az kaldı bebeğim' diye yavaşça fısıldadı. Bana bebeğim dediğini düşünsem de heyecanlanmamıştım, çok bitkindim. Sadece bir tırnağım sökülmüştü fakat bu kadar fiziksel acıya hiç maruz kalmamıştım.

Farklı bir acı hissettiğim sırada bağırdım ve yaşlı gözlerimle Kayra'ya baktım. Rüzgar "Seni kendi ellerimle öldüreceğim" dedi öfkeden sıktığı dişleriyle. Tırnağımı söktüğü yetmemiş gibi birde aynı parmağımın sinir uçlarına iğne sokmaya başlamıştı. Bu acı diğerine oranla gerçekten çok daha kötüydü. İğnenin parmağımın içinde ki yavaş hareketlerini hissediyordum. Her seferinde biraz daha giriyordu. Elimi çekmeye çalışıyordum fakat çok güçlüydü. Beni engellemek için hiç uğraşmıyormuş gibiydi. 'Lütfen' dedim lütfen bitsin bu acı. Rüzgar aynı şeyleri söylüyordu. "Seni öldüreceğim piç ! Lanet olsun kes şunu!" dedikleri kulaklarıma boğuk bir şekilde geliyordu. Bakışlarımı Rüzgara döndürünce gözlerinin dolu olduğunu gördüm. Ona baktığımı fark edince hışımla gözlerini sıkı sıkı yumdu. Kafasını iki yana sallıyordu ve Kayraya durmasını söylüyordu.

İğne parmağımda daha derinlere indi. Bu acı tarifsizdi. Sinir uçlarımda hissettiğim bu acı gözlerimi karartıyordu, başımı döndürüyordu. Bütün iğneyi parmak ucumdan içine doğru iteklemişti. "Ve sıra diğer parmaklarında." derken elimi hissetmiyordum. Havada Kayranın ellerindeydi. Lanet olsun oynatamıyordum bile. "Yeter!" Dedi Rüzgar. İfadesiz maskesini tekrar yüzüne geçirmişti ama onun da acı çektiğini görmüşüm. Benim için hep korkmuştu. Bu korkunun nedenini bilmiyordum ama hoşuma gidiyordu. Yeter dedi Rüzgar. Gücüm kalmamıştı. Neredeydi bu lanet görevliler! "Yetmez" dedi kayra gülerek. Yine yanımızda duran masadan aldığı şey ile gözlerimi olabildiğince açarak "Hayır!" diye tısladım.

Elinde keskin olduğuna emin olduğum bir bıçak vardı. Ciddiyim bu reviri kilitlemeleri gerekiyordu ! Rüzgar benim yerimde zıplamama neden olarak "Ona dokunma!" diye bağırdı. İç sesim bilmişlikle konuştu. 'Umurum da olup olmadığını sorsanaymış. Aptal!' Beni umursuyordu ama Kayra'ya neden öyle demişti ? Ardından hemen aklıma başka bir soru düştü. Beni neden umursuyordu ?

Rüzgarın sesli bağırışından sonra revirin dışında hareketlilik oldu. Kayra'da duymuş olacak ki onaylamadığını belli eden kafa hareketi eşliğinde konuştu. "Bu kötü oldu Rüzgar. Kuralları anlatmıştım değil mi!" Son cümlesinde ses tonu yükselmişti ve öfkesini kusuyordu. Rüzgar konuşmaya hazırlanırken revirin kapısına biri kaba bir şekilde vurarak "Kapıyı aç Kayra!" Diye bağırdı. Kapıda Doktor Yıldıray Yetkiner vardı.

Kayra'nın dudaklarından fısıltıyla 'kahretsin' sözcüğü döküldü. Arkasını döndü başımı çevirip ona baktım. İki elini ensesinde birleştirmişti ve hızlı adımlarla çevresinde yavaş yavaş dönüyordu. Plan yapmaya çalıştığını sanıyordum. Rüzgarın kurtulmasına ne kadar olduğuna baktım. Elleri hızlanmıştı. Gözlerinde sabırsızlık vardı.

Aniden bir el bileğimi kavrayıp yukarıya kaldırdı. Elinde ki bıçak gördüm. Bileğime dayadı ve "Ufaklığının yavaş yavaş kan kaybından nasıl öldüğümü seyret Rüzgar! Yavaşça açılan etinden çıkan sıcak kanı seyret!" Diye bağırdı Kayra. Ardından Rüzgar Kayraya durmasını ve onu öldüreceğini söylüyordu. Elleri sabırsızlıkla kurtulmayı bekliyordu. Revirin kapısı zorlanıyordu Yıldıray beyin sesi ve başka insanların bağırışlarını duyuyordum. Bende Bağırıyordum ama bu ses dışarı çıkmıyordu. Kafamın içindeydi. Kabullenmiştim. Hazırdım. Rüzgara ifadesiz gözlerle baktım. Bileğimde bir baskı hissederken Rüzgar "Hayır!" diye kükredi. Bileğimden omuzlarıma doğru yol alan sıcak kanı hissettim. Şu an burada olduğumu hissedemiyordum. Sanki başka birinin gözlerinden izliyordum bu anı. Rüzgar hızla sandalyeden kalkıp sandalyeyi düşürdü.

Kayra bileğimi saldı ve hızla kucağıma düştü. Bileğim.. Bileğimde büyük bir kesik vardı ve, ve kan vardı. Hiç görmediğim kadar kan. Bitkince olan bitene baktım. Rüzgar Kayranın suratına yumruğu geçirdi. Tek yumruk ve Kayra yerde hareketsizce duruyordu. Görüyordum fakat algılayamıyordum. Revirin dışından gelen sesler boğuklaşmıştı. Neler denildiğini anlamıyordum. Bağlı diğer elimle ayaklarım çözüldü. Bileğimde bir baskı hissettim. Biri sıkıca tutuyordu. Rüzgar. Yere oturdu ve beni kucağına çekti. Bileğimi hala sıkıca tutuyordu. Uzandı ve alnımı öptü. Ardından kulağıma doğru fısıldadı, "Beni bırakamazsın! Gözlerini açık tut bırakma beni ufaklık." Ardından gürültülü bir ses duymuştum. Kapının kırıldığını düşünüyordum. Rüzgar devam etti. "Sana ihtiyacım var . Hiçliği mi aydınlatmana ihtiyacım var ufaklık. Lütfen." Ardından bileğimde ki baskı bir anlığına gitti ardından sıkıca bir şey sarıldı. Gözlerim tamamen kapanmadan önce gördüğüm şey Rüzgarın gözleriydi. İfadesiz maskesi tamamen sıyrılmıştı. Karanlık geceyi aydınlatan dolunay gibi hissettirmişti o son sözleriyle. "Hiçliği mi aydınlatmana ihtiyacım var ufaklık."...

Continue Reading

You'll Also Like

6M 325K 57
Ben Zümra Akça... Bu dünyadaki bütün acıları tadan, ufacık kalbinde sarılacak bir yara bırakmayan kadınım. Bu dünyadaki en hissiz olduğum kadar en h...
60.4K 5.5K 10
Laçin'i yatağına bırakırken gözlerini açmış babasının elini tutmuştu."Baba beraber uyuyalım mı? Hem kitapta okursun bana."dedi uykulu bir sesle.Kabus...
645K 61.5K 36
❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı...
52.6K 3K 26
Ben İpar Gök, İpar yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çiçekti. İsmimi babam koymuştu, annemle karşılaştıkları ilk gün ona İpar hatun...