꧁SELECTİON꧂

Von PuppyBaekYeollie

7.5K 1K 676

Illea ülkesinde tüm genç erkekler doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilemez mücevherlere... Mehr

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm (Final)

5. Bölüm

271 40 54
Von PuppyBaekYeollie

7-8 ay bölüm atmayıp bunun telafisi olsun diye her güne yeni bölüm yetiştirmeye çalışan bir adet ben bırakıyorum, buraya. Medyaya çok sevdiğim şarkılardan bir tanesini koyacağım, isterseniz dinleyebilirsiniz. Hatalarım varsa affola. Keyifli okumalar  dilerim. 


   Bir hafta sonra, Jongin'i, ağaç eve kadarki yarışımızda geçtim.

   Ağaç evde olmasını istediklerimi taşımak biraz zor oldu ama başardım. Birinin ağaca tırmandığını duyunca, tabakları son bir kez daha düzenledim.

   ''Böö.''

   Jongin sıçrayıp kahkaha attı. Bizim için satın aldığım yeni mumu yaktım. Beni öpmek için ağaç eve girdi ve hemen sonra ona, bu hafta neler olduğunu anlatmaya başladım.

   Haberlerin heyecanıyla, ''Sana hiç kayıt sırasında yaşananları anlatmadım,'' dedim.

   ''Nasıl gitti? Annem çok kalabalık olduğunu söylemişti.''

   ''Çılgıncaydı Jongin. İnsanların neler giydiğini görmeliydin! Ve eminim ki kazanmaya çalıştıklarının piyangodan bile daha zor olduğunu biliyorsundur. Yani ben hep haklıydım. Carolina'da, seçmek için benden daha ilginç insanlar var, tüm bu olanlar kocaman bir hiç içindi.''

   ''Yine de bunu yaptığın için teşekkür ederim. Benim için anlamı büyük.'' Gözleri hâlâ üzerimdeydi. Ağaç eve şöyle bir bakmaya tenezzül etmemişti. Beni gözleriyle içiyordu, her zamanki gibi. 

   ''Eh, en iyi kısmı da annemin, sana söz verdiğimden haberi olmadığından, katılmam için bana rüşvet vermesi oldu.'' Gülümsemeden duramadım. Bu hafta, aileler kızları için partiler vermeye başlamıştı, Seçim'e katılabileceklerinden emindiler. En az yedi farklı kutlamada şarkı söylemiş, kendi paramı kazanabilmek için gecede ikişer iş yapmıştım. Ve annem sözüne sadık kalmıştı. Kendime ait param olması özgür hissetmemi sağlamıştı.

   ''Sana rüşvet mi verdi? Neyle?'' Yüzü heyecanla aydınlanmıştı.

   ''Tabii ki parayla. Bak, senin için bir ziyafet hazırladım!'' Yanından ayrılıp tabakları dizmeye başladım. Günlerdir hamur işi pişiriyordum ve sırf ona da kalsın diye çok fazla yemek yapmıştım. Heize ile tatlıya karşı felaket bir bağımlılığımız vardı zaten ve paramı bu şekilde harcamayı seçtiğim için sevinçten çıldırmıştı.

   ''Tüm bunlar da ne?''

   ''Yiyecek. Ben yaptım.'' Çabalarımdan ötürü çok gururlanmıştım. Sonunda bu gece, Jongin'in karnı tamamen doyacaktı. Fakat tabak tabak yemek yerken gülümsemesi de soldu.

   ''Jongin, sorun nedir?''

   ''Bu doğru değil.'' Kafasını salladı ve bakışlarını ikramlarımdan uzağa çevirdi.

   ''Ne demek istiyorsun?''

   ''Baekhyun, benim sana bakmam lazım. Buraya gelip, sana benim için bunları yaptırtmak utanç verici.''

   ''Ama ben sana her zaman yemek veriyorum.''

   ''Yediklerinden arta kalan ufak tefek şeyleri. Sence ben farkında değil miyim? Senin istemediğin bir şeyi alırken kötü hissetmiyorum. Fakat bunları yapmana neden olmak... benim aslında yapmam gereken...''

   ''Jongin, sen her zaman bana bir şeyler verirsin. Bana bakıyorsun. Bir sürü kuruş...''

   ''Kuruş mu? Şimdi bundan bahsetmek sence iyi bir fikir mi? Şarkı söylemeni seviyorum. Sana herkes karşılığını öderken benim ödeyemiyor olmamdan, bu durumdan ne kadar nefret ettiğimi biliyor musun?''

   ''Bana ödeme yapman gerekmez! Bu bahşedilmiş bir hediye. Benim olan her şey senin de olabilir!'' Sesimizi kısık tutmamız gerektiğini biliyordum. Fakat o anda bunu umursamıyordum.

   ''Ben bağış yapılacak biri değilim Baekhyun. Ben de bir erkeğim. Karşımdakine bakıyor olmam lazım.''

   Jongin ellerini saçına götürdü. Hızlı nefes aldığını görebiliyordum. Her zaman olduğu gibi, tartışmada kendi görüşlerini düşünüyordu. Fakat bu sefer, gözlerinde farklı bir şey vardı. Dikkatini toplaması gereken yerde, yüzündeki kafa karışıklığı her an büyüyordu. Onu orada, düşüncelere dalmış görünce sinirim sönüp, yok oldu. Yerine, kendimi suçlu hissettim. Onu şımartmak istemiştim, utandırmak değil.

   ''Seni seviyorum,'' diye fısıldadım.

   Kafasını salladı.

   ''Ben de seni seviyorum Baekhyun.'' Fakat hâlâ bana bakmıyordu. Yaptığım ekmekten bir parça alıp eline bıraktım. Kendini tutamayacak kadar açtı.

   ''Seni incitmek istemedim. Bunun seni mutlu edeceğini düşünmüştüm.''

   ''Elbette Baek, buna bayıldım. Benim için bunca şey yaptığına inanamıyorum. Bu sadece... Benim senin için bunları yapamayacak olmamın ne kadar rahatsız edici olduğunu bilemezsin. Daha iyisini hak ediyorsun.'' Neyse ki, konuşurken yemeye devam etti.

   ''Benim hakkımda bu şekilde düşünmeye bir son vermelisin. Sadece sen ve ben varken, ben Beş değilim ve sende Altı değilsin. Biz sadece Jongin ve Baekhyun'uz. Ve ben dünyada senden başka hiçbir şey istemiyorum.''

   ''Ama bu şekilde düşünmeye bir son veremiyorum.'' Bana baktı. ''Ben bu şekilde yetiştirildim. Küçüklüğümden beri, 'Altılar hizmet için doğmuştur' ve 'Altıların görülmemesi gerekir' denildi. Tüm hayatım boyunca, görünmez olmam söylendi.'' Elimi mengene gibi kaptı. ''Eğer birlikteysek Baek, sen de görünmez olacaksın. Ve ben sana bunun olmasını istemiyorum.''

   ''Jongin, bunu konuşmuştuk. İşlerin daha farklı olacağını biliyorum ve hazırlıklıyım. Bunu daha açık nasıl anlatabilirim bilmiyorum.'' Elimi kalbine koydum. ''Sormaya hazır olduğun anda, evet demeye hazırım.''

   Kendimi böylece ortaya koymam, duygularımın derinliğini apaçık ortaya sermem korkunçtu. Fakat eğer kendimi incinmeye açık bir hale getirdiğimde cesaretini toplayacaksa, buna katlanırdım. Gözleri gözlerimde bir şeyler aradı. Şüphe aradıysa, vaktini boşa harcıyor demekti. Jongin, emin olduğum tek şeydi.

   ''Olmaz.''

   ''Ne?''

   ''Olmaz.'' Kelime suratımda tokat gibi patladı.

   ''Jongin?''

   ''Bu işin yürüyeceğine kendimi nasıl inandırdım bilmiyorum.'' Yine parmaklarını saçında gezdirdi, sanki benimle ilgili tüm düşüncelerini kafasından atmaya çalışıyor gibiydi.

   ''Fakat beni sevdiğini söylemiştin.''

   ''Seviyorum, Baek. Zaten konu da bu. Benden hoşlanmanı sağlayamam. Aç, üşümüş ve korkmuş olduğun düşüncesiyle yaşayamam. Seni bir Altıya dönüştüremem.''

   Gözyaşlarımın aktığını hissedebiliyordum. Bunu demek istememişti. Diyemezdi. Fakat ona sözlerini geri almasını söyleyemeden, Jongin ağaç evden aşağı inmeye başlamıştı bile.

   ''Nereye... Nereye gidiyorsun?''

   ''Ayrılıyorum. Eve gidiyorum. Sana bunu yaptığım için üzgünüm Baekhyun. Artık her şey bitti.''

   ''Ne?''

   ''Bitti. Artık buraya gelmeyeceğim. Bu şekilde değil.''

   Ağlamaya başladım. ''Jongin lütfen. Hadi bunu konuşalım. Sadece sinirlisin.''

   ''Gördüğünden daha sinirliyim. Ama sana karşı değil. Bunu yapamam Baek. Yapamam.''

   ''Jongin, lütfen...''

   Beni sıkıca kendine çekti ve son kez öptü... gerçekten öptü. Daha sonra geceye karıştı. Bu ülke böyle olduğundan; saklanmamızı sağlayan tüm kurallar yüzünden, arkasından seslenemedim bile. Onu sevdiğimi bir kez daha söyleyemedim.


   Sonraki birkaç gün, ailemin bir sorunum olup olmadığını sorabileceğinin farkındaydım ama sanırım Seçim'den dolayı gergin olduğumu sanmıştılar. Bin defa ağlamak istedim, yine de kendimi tuttum. Cuma'ya kadar dayandım, Başkent Raporu'nda isimler duyurulduğunda her şeyin normale döneceğini umuyordum.

   Kafamda bunları hayal ediyordum: Tao'nun ya Jae-beom'un adını anons edecekler, annem hayal kırıklığına uğrayacak ama tanıdık olduklarından fazla hayal kırıklığı yaşamayacaktı. Babam ve Heize onlar için heyecanlanacaklardı; ailelerimiz yakındı. Benim onu düşündüğüm gibi Jongin'in de beni düşüneceğini biliyordum. Program daha bitmeden burada olacağına, affedilmek için yalvaracağına ve bana evlenme teklifi edeceğine bahse girebilirdim. Biraz çocukça olacaktı, erkekler için herhangi bir şeyin garantisi olmayacaktı ama günün genel heyecanıyla hesap kitap yapmış olacaktı. 

   Bu olay, muhtemelen birçok şeyi kolaylaştıracaktı.

   Kafamda, her şey mükemmel bir şekilde işliyordu. Kafamda, herkes mutluydu...


   Rapor'un yayınlanmasına on dakika vardı ve hepimiz erkenden yerlerimize geçmiştik. Duyurunun bir anını bile kaçırmamayı tek isteyenler bizler değildik.

   ''Kraliçe Young-mi'nin seçildiği anı hatırlıyorum! Ah, daha en başından başaracağını biliyordum.'' Annem, sanki bu bir filmmiş gibi patlamış mısır hazırlıyordu.

   Xiumin, ''Sen de bu çekilişe katılmış mıydın anne?'' diye sordu.

   ''Hayır tatlım, annen bu çekiliş için iki yaş küçüktü. Fakat şanslıyım ki yerine babanızı kazandım.'' Gülümsedi ve göz kırptı.

   Vay be. İyi bir ruh hali içinde olmalıydı. Babama, en son ne zaman bu kadar sevgiyle yaklaştığını hatırlamıyordum.

   Heize, ''Kraliçe Young-mi en iyi kraliçe. Çok güzel ve zeki. Onu ne zaman televizyonda görsem, ben de aynı onun gibi olmak istiyorum,'' derken iç çekti.

    ''İyi bir kraliçe,'' diye sessizce ekledim.

   Sonunda saat sekizi vurdu ve milli marşımızın sadece çalgılarından oluşan versiyonuyla birlikte ekrana milli gül armamız geldi. Gerçekten titriyor muydum? Bunun sona ermesi için fazlasıyla hazırdım.

   Kral göründü ve savaşla ilgili kısa, güncel bilgiler sundu. Diğer duyuru da kısaydı. Sanki herkes iyi bir ruh hali içindeymiş gibiydi. Bunun, onlar için de heyecan verici olduğunu tahmin ettim.

   Sonunda Gösteri Ustası geldi ve Young Hyun'u davet etti,o da kraliyet ailesine doğru yürüdü.

   Krala, ''İyi akşamlar Majesteleri,'' dedi.

   ''Young Hyun, seni görmek ne güzel.'' Kral yerinde duramıyordu.

   ''Duyuru için heyecanlı mısınız?''

   ''Ah, evet. Dün, birkaç isim çekilirken ben de odadaydım; hepsi çok tatlı erkekler.''

   Young Hyun, ''Yani, şimdiden kimler olduğunu biliyor musunuz?'' diye bağırdı.

   ''Sadece birkaçını, sadece birkaçını.''

   ''Sizinle de bu bilgileri paylaştılar mı, efendim?'' Young Hyun, Chanyeol'e döndü.

   ''Kesinlikle hayır. Ben de onları herkesle beraber göreceğim.'' Chanyeol cevapladı. Kendine hâkim olmaya çalıştığını görebilirdiniz.

   Avuçlarımın terlediğini fark ettim.

   ''Majesteleri.'' Young Hyun, kraliçeye doğru yürüdü. ''Seçim'e girenlere tavsiyeniz var mı?''

   Kraliçe, her zamanki gibi sakin gülümseyişini gönderdi. O Seçim'den geçerken, diğer kadınlar nasıl görünüyordu bilmiyordum ama kimsenin, onun kadar zarif ve tatlı olabileceğini sanmıyordum.

   ''Sıradan bir erkek olarak geçireceğiniz son gecenin keyfini çıkarın. Yarın, ne olursa olsun, hayatınız sonsuza dek değişmiş olacak. Ve eski ama iyi bir öğüt: Kendiniz olun.''

   ''Bilgece sözler kraliçem, bilgece sözler. Ve bunu da duyduktan sonra, hadi Seçim'e katılmak üzere seçilen otuz beş genç beyefendiyi ortaya çıkaralım. Bayanlar ve baylar, lütfen benimle birlikte, göreceğiniz Illea'nın Erkeklerini tebrik edin!''

   Ekran, milli armamızı gösterdi. Sağ, üst köşede, fotoğraflar monitörden yansıtıldığında ifadesini görebilmemiz için Chanyeol'ün yüzünün olduğu ufak bir kutucuk vardı. Hepimizin yapacağı gibi o da şimdiden haklarında yargıya varacaktı.

   Young Hyun'un elinde bir kart destesi vardı, dünyaları, kraliçeye göre, sonsuza dek değişecek olan erkeklerin adını okumaya hazırdı.

   ''Hansport'tan Xiao Luhan, Üç.'' Porselen gibi cildi olan ufak tefek bir erkeğin fotoğrafı belirdi. Chanyeol'ün gözleri ışıldadı.

   ''Waverly'den Lee Minho, Dört.'' Çilleri olan bir erkek belirdi. Daha olgun, daha yaşlı duruyordu. Chanyeol, krala bir şeyler fısıldadı.

   ''Paloma'dan Oh Sehun, Üç.'' Alev alev gözleri olan bir esmer belirdi. Belki benimle yaşıttı ama daha... deneyimli görünüyordu.

   Koltuktaki anneme ve Heize'ye döndüm. ''Sizce de korkunç derecede...''

   ''Carolina'dan Byun Baekhyun, Beş.''

   Kafamı geriye çevirdim ve işte oradaydı. Bu, Jongin'in benimle evlenmek için birikim yaptığını öğrendiğimde çekilen fotoğrafımdı. Fotoğraftaki erkek ışıldıyordu, umutlu ve güzeldi. Âşık gibiydi. Ve ahmaklardan biri bu aşkın Prens Chanyeol'e duyulan aşk olduğunu düşünmüştü.

   Annem kulağımın dibinde bağırdı ve Heize zıplayarak, her yere patlamış mısır saçtı. Xiumin de heyecanlandı ve dans etmeye başladı. Babam... söylemek güç ama sanırım o da kitabının ardından gizlice gülümsüyordu. 

   Chanyeol'ün ifadesinin ne olduğunu göremedim.

   Telefon çaldı.

   Ve günlerce susmadı.



Bölüm Sonu.

Ya Allah bismillah Baekhyun'umuzu saraya postalıyoruz. Bakalım, bundan sonra sarayda neler neler olacak. Sonunda geçiş bölümlerimiz bitti sayılır. Umarım okurken keyif almışsınızdır. Sonraki bölüm görüşmek üzere, sağlıkla kalın.

Total: 1565 Kelime.

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

11.6K 874 15
Aşkı bulduğumuzu nasıl anlarız? Ölümle buluşmamıza saniyeler kala mı? Yada o' nu başkasıyla görünce mi? Aşkın kendini ifade etme yolları çok farklıyd...
363K 23.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
Peyda Von Herkes Yalan

Jugendliteratur

935K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.1M 41.5K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!