YERALTI CEHENNEMİ

By Mervelien

189K 10.9K 6.3K

"Geceleri geleceğim sana," diye devam etti konuşmaya. "Geceleri seveceğim seni. Beni asla göremeyeceksin." Sa... More

YERALTI CEHENNEMİ
Tanıtım Videosu
1. KADEH
2. RUHAN
3. RUZENİN
4. "KALARATLİ"
5. "LEİLA"
6. "HELLHEİM"
7. "GEÇMİŞ"
8. "JÖRMUNGANDR"
9. "VAROLUŞ"
10. "HİSLER"
11. ''FREYA''
12. ''ZİNCİRLER''
13. ''LİLY''
14. ''POSEIDON"
15. "FENRİR"
16. "KARANLIK"
17. "GÜL TOHUMU"
18. "BAŞLANGIÇ"
20. "MÜHÜRLÜ RUH"
21. "KAYBOLUŞ"

19. " GERÇEKLER"

1.7K 165 30
By Mervelien

19. BÖLÜM
"GERÇEKLER"

"Kuday," dedim korkuyla. "Ben insan falan değilim, ben bir canavarım."

Sözlerimin ortama ateş gibi düştüğünü biliyordum. O ateşin beni yaktığının da farkındaydım. Kesik kesik aldığım solukların arasında sakinleşmeye çalıştım. Titreyen ellerimi durdurmak amacıyla beton zemine yasladım. Zihnimde gidip gelen o görüntü tüm bedenimi korkutmaya yetti.

"Bir günüm," dedim tükenmiş bir sesle. "Sadece bir günüm güzel geçsin..."

Kuday, elini omzuma koyup sıvazlamaya başladı. Bana tüm bunların geçeceğine dair bir kaç bir şey söylüyordu, fakat gördüğüm kesik kesik görüntülerden sonra hiçbir şeyin geçmeyeceğini hatta tam tersine daha kötü olacağını söylemek istedim ama yapamadım.

Omzunda duran elini itip ayağa kalktım. Endişeli yüzünü incelerken kendimi kötü hissettim. Bunu ona yapmaya hakkım olmadığını biliyordum, fakat yapacak hiçbir şeyim yoktu. Başından beri bana iyi gelen tek kişi Kuday'dı. En çok onu düşünmem gerekiyordu. Bundan sonra yapacağım her hareketimin onun canını yakacağından emindim... Gözlerimi sıkıca yumup açtıktan sonra ondan uzaklaştım.

"Tüm bunlardan sıkıldım Kuday," dedim sert bir bir sesle. "Buradan gitmek ve eski hayatıma geri dönmek istiyorum. "

Kollarını bana uzatacağı sırada elimi havaya kaldırıp durmasını istedim. Kaşlarını çatarak bana baktı.

"Az önce ne gördün Hel?"

Omuz silkip umursamaz bir şekilde yüzüne bakmaya çalıştım. "Artık ne gördüğüm, ne yaptığım umurumda bile değil. Sadece gitmek istiyorum, gitmek...."

"Hel biliyorum zorlanıyorsun ama geçe..."

"Yeter," dedim yüksek bir sesle. "Bana devamlı geçecek, düzelecek diyen senden bile sıkıldım."

Kuday bana yaklaşacağı sırada sözlerimden sonra çivi gibi olduğu yerde çakılı kaldı. Bir süre öylece suratıma baktı.

"Tamam," dedi zorlukla yutkunarak. "Gitmek istersen seni burada zorla tutamam."

Beni bu kadar çabuk rahat bırakmasına şaşırmıştım. Karmaşık duygularıma sırtımı dönüp dakikalar önce indiğim merdivenleri çıkmaya başladım. Yere düşmemek adına duvara tutunarak ilerliyordum. Bir yanım arkamdan gelip beni tutmasını isterken diğer yanım gördüğüm şeylerden sonra arkama bakmadan kaçama neden oluyordu. Öyle de oldu hızlı adımlarla odama doğru gidip kapıyı kapattım.

Sırtımı yasladığım kapının önüne çöktüm. Tuttuğum gözyaşlarımı kimsenin duymaması için sessizce akıttım.

"Hayır," dedim kısık bir sesle. "Böyle bir şeyin yaşanması imkansız."

Çelişkili düşüncelerimin arasından sırtımı yasladığım kapı tıklatıldı. Ellerimle aceleci bir şekilde gözyaşlarımı sildim. Kapının kulpunu indirip kapıyı araladım. Amanda elinde tuttuğu bastonuyla kapıyı itti. Geri çekildiğim zaman odanın ortasına geçti.

Kaşlarını çatarak bana bakıyordu. "Sana çok kızıyorum Hel."

Kollarımı birbirine dolayıp yatağın ucuna oturdum. "Neden," diye sordum.

"Biliyorum çok zorlanıyorsun, fakat her seferinde kendi düşüncelerinle kendi kendini bitiriyorsun. Elinin tersiyle tüm o düşünceleri silmen lazım. Bundan sonra zaman kaybedemeyiz."

Yanıma yaklaşıp ellerimi tuttu. "Sana kızma sebebim. Ellerinin arasında duran gücün hala farkına varamıyor oluşun."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi ondan kaçırdım.

"Hatırlamadığın bir yere adım attın ve sana milyonlarca ırkın sorumluluğunu üstleneceğini söyledik, " dedi içten bir sesle. "Kim olsa arkasına bakmadan kaçıp gitmişti ama sen kalmayı tercih ettin. Kendi dünyanda kendine bir hayat kurmuştun Hel. Bu adımı attıktan sonra kaçamazsın. Bunun vicdanıyla yaşayamayacağın kadar seni iyi tanıyorum. Belki sen kendini tanımıyorsun ama ben seni çok iyi tanıyorum."

Ellerimi ellerinin arasından çektim. "Bilmiyorsun Amanda..."

"Neyi bilmiyorum Hel?"

Yüzümü sıvazlayıp ondan uzaklaştım. Dolan gözlerimi yere indirdim.

"Ben bile bilmiyorum..."

Pencereden dışarı bakarken okyanusun dalgalanmasıyla Poseıdon'un sözleri aklıma geldi. Dolan gözlerimi silip Amanda'nın arkamdan seslenmesini aldırmadan Fenrir'in odasına doğru koştum. Kapısının önüne geldiğimde soluklarım birbirine karışmıştı. Az önce merdivenlerden deli gibi koşarken şimdi ise kapıyı açıp içeri girmeye cesaret edemiyordum.

Merdivenlerden gelen sesleri duymam ile birlikte kapıyı çalmadan kendimi odaya atmıştım. Freya, Fenrir'in yanında duruyordu. Ona bakmadan Fenrir'e gözlerimi diktim.

"Bizi yalnız bırak Freya."

Sert sesimden dolayı Freya itiraz etmemişti. Odadan çıkmasıyla Fenrir'e yaklaştım. Beni anlamaya çalışırcasına yüzümü inceliyordu. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Dudaklarım kilitlenmişti. Duyacağım gerçekleri kaldıracağımdan emin bile değildim.

Eğer gördüklerimin hepsi doğruysa hiçbir şey yapamayacaktım. Kapana kısılan fareden farkım olmayacaktı. Orada öylece ölecektim.

"Ne oldu," dedi Fenrir endişeli bir sesle. "Yüzün çok solgun görünüyor. İyi misin?"

Başımı iki yana salladım. "Değilim..."

Dirseklerinden destek alarak ayağa kalktı. Yaraları hala tazeydi. İyileştirme gücü olsada yıllardır o mağarada işkence gördüğü için yaralarının iyileşmesi zaman alacaktı. Kısık sesle inlediği zaman yatağın köşesine oturup sırtını yatağın başlığına yaslaması için yardım ettim.

"Neyin var güzelim," dedi saçlarımı okşarken. "Seni bu kadar üzen olay ne?"

Sesim titriyordu. "Biliyorsun..."

Kaşlarını çattı. Saniyeler sonra yüz ifadesi değişti. Göz bebekleri titriyordu.

"Sen," dedi şaşkın bir sesle. "Nasıl öğrendin."

"Gördüm," dedim korkuyla. "Neler yaptığımı gördüm Fenrir."

Yaralarını aldırmadan yerinden kalkıp eliyle dudaklarımı kapattı.

"Sus," dedi kısık bir sesle. "Sakın bundan kimseye bahsetme."

Yaralarını aldırmadan ayağa kalktı. Ben hala gördüğüm şeylerin doğru olduğuna inanamıyordum. Vücudum kas katı kesilmişti.

Fenrir kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı. Zihnim öylece donup kalmıştı. Zorlukla yürürken kısık bir şekilde inliyordu. Onun bu halini görünce kolunu tutup durdurdum.

"Bu halde nereye gidiyoruz," dedim düz bir sesle. "Yaraların hala iyileşmedi."

Bana dönüp yüzümü avuçlarının içine aldı. "Şu an kafanın içinde binbir tane senaryo dönüyor. Onları susturmam için kimsenin bizi duyamayacağı bir yere gideceğiz."

Yüzümü avuçlayan ellerini tuttum. "Fenri'" dedim gözümden damlayan bir kaç damla yaş ile birlikte. "Ben bir canavarım..."

"Sakın," dedi alnını alnıma yasladı. "Hiçbir şey bilmiyorsun."

Dirseğimden tutup güven veren bir ses tonunda konuştu. "Gideceğim yere kadar hiçbir şey düşünme."

"Tamam," dedim yorgun bir sesle. "Söylemem."

Kapıyı açtığı zaman yürümesi için ona yardımcı oldum. Merdivenlerden inerken Amanda'nın kapısının önünde duran Kuday ile göz göze geldik. Soğuk bir ifadeyle bizi izliyordu. Bir şey söyleyeceğini düşündüm ancak arkasını dönerek Amanda'nın odasına girip kapıyı kapattı.

Onun gidişiyle göğsüm ağırdı. Sıkı bir şekilde birbirine bastırdığım dudaklarımı kanatmıştım. Ona söylediğim sözlerin ağırlığının farkındaydım ancak yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Fenrir yürümeye devam edince ona ayak uydurdum. Kuday ile dakikalar önce girdiğimiz odaya girmiştik. Fenrir kapıyı kapatırken zorlandığı için ona yardım ettim.

"Bu taş duvarların arasında kimsenin bizi duymasını istemiyorum," dedi düz bir sesle. "Bu yüzden buraya gelip konuşmamız daha iyi."

Cevap vermedim. Sadece başımı sallayarak onu onayladım. Yorulduğu için taştan yapılan zemine oturdu. Duyacaklarımdan sonra ayaklarımın beni taşıyamayacağını bildiğimden onun hemen karşısına oturdum.

Dakikalarca sessiz bir şekilde öylece oturduk. Bir kaç defa Fenrir'in yüzüne baktığımda yüzünü okuyabiliyordum. Bana söyleyeceği o korkunç şeyleri canımı yakmadan nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.

"Ben yaptım değil mi," dedim sessizliği bozarak. "Savaşı ben başlattım..."

Sözlerim sessiz ortama çığ gibi düşmüştü. Fenrir üzgün gözlerle bana bakıyordu.

"Beni takip eden o sesin sahibin dediği gibi," dedim acı bir sesle. "Ben umudu değil, ölümü çağırıyorum. Aslında başından beri doğmam hataydı."

Fenrir konuşacağı sırada elimle onu durdurdum. "Beni rahatlamak için cümleler kurmana gerek yok Fenrir."

Dudaklarım gibi sesimde titriyordu. "Onca insanı nasıl yok ettiğimi gördüm. Hepsini tek tek acı çeke çeke öldürdüm."

Avucumun içine tırnaklarımı bastırıyordum. "Bu caniliği yaptıktan sonra nasıl benden umut bekleyen insanların yüzüne bakabilirim..."

Atlantis halkının gözlerinde ki korkuyu hatırladığım zaman gözyaşlarımı tutamadım.

"Ben ne yapacağım," dedim çaresiz bir şekilde. "Bana bunun gerçek olmadığını söyle Fenrir."

Fenrir yanıma yaklaştı. "Beni dinle Hel. Geçmişte yaşanan katliamların hiçbirini sen yapmadın. Sadece güçlerinin ne kadar güçlü olduğunun farkına varamadın. Bu gücü ele geçiren kişi zihnine girdi. Defalarca kez savaştın."

"Bu yaşanan hiçbir şeyi değiştirmiyor," dedim sözünü keserek. "Onca yıkıma ben sebep olmuşum."

Fenrir ayağa kalkarak yüzüme doğru bağırdı. "Beni dinle Hel! Sen kimseyi öldürmedin! Masum olan hiçkimseyi öldürmedin. O savaşta senin yanında olan bendim. Siyah bir duman etrafını kapladığı zaman gözlerinin renginin değiştiğini ve bana zihnime giriyor bana yardım et Fenrir dedin."

Ses tonunu düşürdü. "Ancak sana ulaşamadım Hel. Siyah dumanın içinde bedenin baygın bir şekilde yatıyordu. Sana ulaşmak istiyordum ancak yanına bile yaklaşamıyordum. Zihnine giren her ne ise çok güçlüydü. Girdap gibi her yeri yok etti. Hareket ettikçe yer yerinden oynuyordu."

"Ama," dedim kuru bir sesle. "Benim zihnimde gördüğüm görüntülerde bir çok ırkı yok ediyordum. Parçalandığım evrenler ve yaratıkların çığlıkları kulaklarımdan çıkmıyor."

"Beni dinlemiyor musun, Hel. Bedenin dumanların içinde baygın bir şekilde yatıyordu. Sen orada yatarken siyah dumanların içinde sana benzeyen  biri gezegeni yok ediyordu. Sen gibi görünüyordu ama sen değildin. Nasıl olduğu konusunda hiçbir fikrim yok, fakat güçleri senin ki gibiydi. Oldukça güçlü ve ulaşılmazdı. Sen girdabın içinde ilerlerken o güçlerini kontrol ediyordu."

Donmuş bir şekilde Fenrir'e bakarken yaşananları anlatmaya devam ediyordu.

"Biri güçlerini kontrol edebiliyor Hel," dedi gergin bir sesle. "Bunu nasıl yaptığı konusunda bir fikrim yok, fakat biri seni kesinlikle kontrol edebiliyor. Bu yüzden kimseye güvenmemelisin. Hafızanı silen her kimse gücünü kontrol eden kişi ile aynı kişiler olduğunu düşünüyorum."

Başım çatlayacaktı. Bu yüzden ayağa kalkıp bir kaç kez derin bir nefes aldım.

"Fenrir," dedim kuru bir sesle. "Ben tam olarak neyin içindeyim."

"Bilmiyorum," dedi o da kararsız bir sesle. "Emin ol tam olarak ben de bilmiyorum. Tek bildiğim şey içinde var olan gücün çok büyük bir güç olduğu ve ona erişmek için her şeyi yapacak olan kişilerin varlığı. Bu yüzden o gücü en kısa sürede kullanmayı öğrenmelisin. Ben ve Freya ise hafızanı yeniden getirmeyi deneyeceğiz. Aksi taktirde hafızan geri gelmese o gün yaşanan gerçekliği öğrenemeyeceğiz."

"Kaldıramam," dedim güçsüz bir sesle. "Benim yüzümden birileri yine zarar görürse kaldıramam Fenrir."

Fenrir omuzlarımdan kavrayıp kendine çekip sıkıca sarıldı. Saçlarımı okşarken başımı boynuna gömüp gözyaşlarımı serbest bıraktım.

"Her ne kadar benim suçum olmadığını söylesen bile," dedim boğuk bir sesle. "Benim içimde olan bir parça yüzünden onca gezegen yok edildi. Eğer daha güçlü olsaydım belki de güçlerime erişemezlerdi."

Başımı omzundan kaldırıp çenemden tuttu. "Sen dokuz diyarın tek ve gerçek kraliçesisin Hel. Tek bir gözyaşın toprağa değdiği an orada çiçekler açar. Senin varlığın sayesinde gezegenler yeniden nefes alıyor."

Alnıma dudaklarını bastırıp geri çekildi. "Kendini sakın bu kadar kötü gösterme. Senin varlığın bizlere umut veriyor. Geçen sefer ki gibi olmayacak. Bu sefer karşılarında çok farklı bir Hel görecekler."

"Kafayı yemek üzereyim," dedim yorgun bir sesle. "Bu karmaşıklığın içinde gerçekleri bulmak o kadar zor ki..."

Kuday'a ihtiyaç duyduğumu hissettim. Göğsümde ki ağırlığı ona sarılınca geçeceğini hissediyordum. Fenrir'den uzaklaştığımda gülümsedi.

"Hadi git," dedi kapıyı göstererek. "Çıktığın zaman Freya'ya seslen. Merdivenleri tek başıma çıkmak zor olacak."

Başımla onaylayıp odadan çıktım. Merdivenlerden çıkarken Freya'ya seslendim. Duyup duymadığını bilmiyordum ama seslendim. Amanda'nın odasına girdiğim zaman Kuday yoktu. Kendi odama ve bir kaç odaya daha baktım ama yoktu. Çatı katında olabileceğini düşünerek oraya gittim.

Merdivenleri inip çıkmaktan nefesim kesilmişti. Sonunda çatı katına geldiğimde bir kaç kez öksürdüm. Başımı yerden kaldırdığım zaman Kuday bana döndü.

Zindan karası gözlerini üzerime dikmişti. Ona yaklaştıkça rüzgardan dalgalanan siyah saçlarında ellerimi gezdirmek istedim. Ona yaklaştıkça kalbim deli gibi artıyordu. Yanına yaklaştığım zaman elimi kaldırıp sol göğsüne yasladım. Elimin altında atan kalbinin benden farksız olmadığını fark ettim.

"Kuday," diye fısıldadım dudaklarına doğru.

Güçlü elleri belimi kavrayıp boğuk bir sesle dudaklarıma uzandı. "Ruzenin..."

Dudakları dudaklarıma temas ettiği zaman zihnimde bir ses yankılandı.

"Ölümü çağırıyorsun Hel."

Kuday dudaklarıma bir öpücük koydurduğunda bedenim kas katı kesilmişti.

"Senin iyiliğin için sana yalan söyleyen Fenrir'e inanacak kadar safsın Hel."

Kuday benden uzaklaştığında donmuş bir şekilde Kuday'a bakıyordum.

"Kuday'ın gerçek ailesine ne yaptığını biliyor musun, Hel. Onları nasıl öldürdüğünü Kuday biliyor mu?"

Başıma bir ağrı girdiğinde çığlığım Helheim'in her yerinde yankılandı. Kuday kollarını bana sararken göz bebeklerim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Bedenimde hissettiğim güç ile birlikte Kuday'a bağırdım.

"Benden uzaklaş!!"

Canım deli gibi yanıyordu. Kaburgalarımın çıkardığı sesleri bile duyabiliyordum. Tırnaklarımı Kuday'ın omzuna saplayıp onu kendimden uzaklaştırdım. Gözlerimi gökyüzüne dikip dudaklarımı araladım. Avucumda karıncalanmalar oluşuyordu.

"Bana direnme Hel," dedi zihnimde yankılanan ses. "En son bana direndiğinde neler olduğunu gördün."

Ardından kahkaha attı. "Doğru sen hafızanı yitirmiştin... Pardon hafızanı silmiştim."

Dişlerimi birbirine bastırdım ve vücudumun o ses ile savaşmasına izin verdim. Canımın yanmasını umursamadım, kaburgalarımın kırılmasını umursamadım.

Kulaklarımı kapatıp gözlerimi açtım. Etrafımda oluşturduğum kalkana yaklaşmak isteyen Kuday defalarca kez yere yığılıyordu. Her denemesinde beyaz gömleğinin parçalanan yerlerinde kan akıyordu. Bir kez daha ayağa kalkıp denediğinde yeniden yere serildi. Baygın bir şekilde yerde yatarken kendimi kaybetmiştim.

Avucumda başlayan karıncalanma artmaya başlamıştı. Alevler kül olup etrafa saçıldı. Zihnimde ki sesin çığlıkları ile zevk almaya başlamıştım.

Alevlerin rengi maviye döndükten sonra bedenim havalandı ve gökyüzüne doğru haykırdım.

Saçlarımın arasında ki renkler parlamaya başladı. Deniz kızlarının dövmesi olan Lili çiçeğinin olduğu yerden bir ışık saçıldı. İşte o zaman Helheim'in gökyüzünde mavi renkte şimşekler çakmaya başladı.


"Ölümü çağırdığım doğru," dedim keskin bir sesle. "Ama sadece senin için ölümü çağıracağım."

BÖLÜM SONU.

INSTAGRAM: Mervelien

VOTE VE YORUM YAPMAYI LÜTFEN UNUTMAYIN!!💕

SEVİLİYORSUNUZ.

Continue Reading

You'll Also Like

7.2K 650 8
facts ¡Semekook¡
22.2K 3.4K 7
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! 🐈⬛ Deniz'in, Egemen olarak yeniden doğduktan sonra hayalinde ki resme kavuşma hikay...
1.1M 27.5K 65
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
25.7K 219 10
Oy kullanmaya giderken tanıştığım ak partili sandık görevlisi kadın hayatımı değiştirdi.