Mafya [bxb] • Tamamlandı

By valentinusx

4.1M 264K 250K

Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve a... More

Page 1
Page 2
Page 3
Page 4
Page 5
Page 6
Page 7
Page 8
Page 9
Page 10
Page 11
Page 12
Page 13
Page 14
Page 15
Page 16
Page 17
Page 18
Page 19
Page 20
Page 21
Page 22
Page 23
Page 24
Page 25
Page 26
Page 27
Page 28
Page 29
Page 30
Page 31
Page 32
Page 33
Page 35
Page 36
Page 37
Page 38
Page 39
Page 40
Page 41
Page 42
Page 43
Page 44
Page 45
Page 46
Page 47
Page 48
Page 49
Page 50
Page 51
Page 52
Page 53
Page 54
Page 55
Page 56
Page 57
Page 58
Page 59
Page 60
Page 61
Page 62
Page 63
Page 64
Page 65 • son

Page 34

59.9K 3.9K 4.6K
By valentinusx

merhabalar, nasılsınız?

••

"İshak Demirel geri döndü!"

Kulağıma ulaşan telaşlı ses son derece huzurlu olan uykumdan ayrılmama sebep olurken gözlerimi yavaşça araladım. Ne kadar uyumuştum bilmiyordum ama vücudum pek dinlenmemiş gibi hissediyordum. Gören de taş taşıdım sanırdı uyumadan önce, vücudum iyice dengesini bozmuştu. Uyurken bile dinlenmeyeceksem ben neden hayatımdan saatler çalarak uyuyordum ki?

Uykudan saniyeler içinde sıyrılırken görüşüm netleştiği anda gördüğüm beden anında gece yaşananları aklıma getirdi. Tüm ayrıntısıyla aklımda oynayan film vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma çekilmesini sağladı. İyice masum kız karakterlerine dönmüştüm anasını satayım, kızarmadığım gün yoktu!

Aklımdan saniyeler içinde okuduğum tüm masum karakterler geçerken Korel'in gözleri bana döndü. Siyah harelerin içinde daha önce görmediğim kadar sert bir bakış vardı. Gözlere bakınca duygu okunacağına asla inanmayan birisi olarak söylüyorum ki, şu an sadece gözlerindeki öfkenin sebebi umarım ben değilimdir diye düşünüyordum. Yoksa bu sefer götümü gerçekten kaptırırdım. Hem de... Neyse.

Sadece birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra bakışlarını çekti ve elindeki gömleği gerilmiş sırtına geçirdi. Yattığım yerde doğrulurken gözüm kapıda bekleyen Elmas ablayı buldu, onun da Korel'den bir farkı olmadığını gördüğümde bir sorun olduğuna emin olmuştum. Beti benzi atmış bir şekilde Korel'e bakarken "Ne oldu?" diye sordum ortamdaki gergin sessizliği bölerek. Yahu kaos seviyordum ama seviştiğim günün sabahı da böyle uyandırılmazdı ki! Tamam sorunlar olsaydı ama bari önce Korel elinde kahvaltı tepsisiyle yanıma gelseydi. Sonra zenginlere has saten geceliğimle evin içinde gezerken birkaç romantik an yaşasaydık. Tabii bu hayal için evde yaşayan diğer elli koca adam minik birer sorundu ama konumuz kesinlikle bu değildi.

Korel yataktan kalkarken "Tuncer'e haber ver." dedi Elmas ablaya, son derece sert bir sesle. Ardından bana dönmeden "Odadan çıkma." dedi, neyse ki sesini az da olsa yumuşatmıştı ama kendini zor kontrol ettiği gömleğinin altındaki gergin sırtından belli oluyordu. Odanın çıkışına doğru giderken "Ne oldu?" diye tekrar sordum ama ikisi de beni umursamadan birkaç saniye içinde ayrıldı odadan. Kaşlarım çatılırken "Zaten Yekta kim ki, anca 'orada bekle Yekta.', 'şuradan çıkma Yekta.', 'buraya girme Yekta.'. Sanırsın onlar mafya da ben stajyer mafyayım." diye homurdandım.

Hayır bir de benim gerçekten odadan çıkmayıp sessizce bekleyeceğime inanmış mıydı o adam? Gerçekten? Lafta zekiydi bir de.

Hafifçe esneyip fazlasıyla rahat olan yataktan kalktım ve üstüme bir bakış attım. Dün bedenimi temizledikten sonra üstüme siyah bir eşofman ve siyah bir kazak giydirmişti, üstümdeki kazaktan yeni kokusu geliyordu. Keşke giydiği kazaklardan verseydi, onun parfüm kokusu bundan daha güzeldi. Gerçi giydiği kazakların hepsi şu anda çöpteydi muhtemelen.

Elimle gelişigüzel şekilde sarı tutamlarımı düzeltip birkaçının gözüme düşmesine izin vererek odanın kapısına doğru ilerledim. Parkelerin soğuk olmaması sebebiyle çıplak ayak olmayı umursamadan kapıyı açtım ve uzun koridora bir bakış attım. Mesela bizim evde çıplak ayak gezsen böbrek ciğer ne varsa üşütürdün ama zenginin parkesi de bir başka oluyordu hani.

Upuzun ve karışık gözüken koridora bakarken sertçe yutkundum ve besmele çekerek sağ ayakla ilk adımı attım. Kendimi ilkokuldayken hoca müdürün odasına bir belge götürmemi istemiş de ben o odanın yerini bilmiyormuş gibi hissediyordum. Ben bu evde salonu bulursam Da Vinci'nin şifresini de pekâlâ çözebilirdim bence. Birbirine benzer şeylerdi.

İçime derin bir nefes alıp önüme çıkan koridorlara girip çıkmaya başladım. Her koridor birbirine benziyordu ve eğer on defa aynı yeri geçtiysem de enayi gibi sona yaklaştığımı düşünüyordum. Bir yandan da Korel odaya dönene kadar benim dönememe ihtimalimi düşünüyordum. Eğer olayı kaçırırsam sonrasında Korel siksen söylemezdi neler olduğunu. Pozisyon tersi olsa belki bir ihtimal, ama onun dışında asla.

Düşüncelerimin gittiği edepsiz yerler yüzünden içimden kendime bir yuh çekip dualar okuya okuya ilerlemeye devam ettim. "Allah'ım biliyorum aramız pek iyi değil ama bir seferlik bana kıyak geçsen de bulsam şu salonu? Vallahi kendim için değil, olayı kaçırmamak için."

Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama aşağı doğru inen merdiveni gördüğümde gözlerimin parıldadığını görmesem de hissetmiştim. Bulmuştum işte! Bu evde salonu bulmuştum! Artık yapamayacağım hiçbir şey kalmamıştı!

Yüzüme kocaman bir sırıtma otururken koşar adımlarla merdivenlerden indim ve tanıdık ilk kata ulaştım. Kat gereğinden fazla sessizken adımlarımı salona doğru ilerlettim, bu sırada gördüğüm bedenle rahat bir nefes alıp "Sonunda buldum seni! Nasıl bir ev burası ya, tam buldum diyorum kayboluyorum, onu geçtim kaybolduğumu anlayamıyorum bile! Tabela falan mı assak acaba etrafa, hani anayollarda olanlardan. Bence size de faydası olur, hafızanızı bu evin yolları için değil farklı mafyatik işlerle doldurursunuz. Sen ne dersin Tamer, bence bunu benden önce düşünmemiş olmanız bile tuhaf!" diye konuştum tek nefeste. Bu sırada salona da giriş yapmıştım.

Sözlerimden sonra en azından ufak bir tepki bekledim ama ne Tamer sessizliğini bozdu ne de Korel herhangi bir şey dedi. Bunun üstüne kaşlarımı çatıp Tamer'in endişeli ve Korel'in sert bakışlarını takip ederek sırtımda kalan koltukta oturan adamı buldu gözlerim. Yeni bir yüz görmenin heyecanıyla "Aa, merhaba amcacığım! Az önceki giriş için kusura bakma, hâlâ halledemediğimiz bir mevzu ama eğer bu evde on dakikalık kısa bir gezintiye çıkarsan sen de bana hak verirsin, valla bak. Mimarı kimse labirent tasarlayacakken ev yapmış yanlışlıkla. Bu arada ben Yekta." dedim ve şirince sırıttım. Az kalsın adam beni çok konuşan birisi olarak tanıyacaktı.

Kendimi tanıttığım ellili yaşların sonunda olduğu olgun hatlarından belli olan adam bana mimiksiz şekilde bakmaya devam ederken sessizce yutkunup Korel'e döndüm ve "Dilsiz mi?" diye fısıldadım gözlerimi açarak. Bana yandan bir bakış atarak ayaklandı ve onun yanında fazlasıyla küçük kalan bedenimin önüne geçti. Parmak uçlarıma basarak omzunun üstünden amcaya bakmaya başladığım sırada soğuk bir ses tonu doldurdu kulaklarımı.

"Bulmuşsun onu."

Kaşlarım havalanırken "Aa dilsiz değilmiş." diye mırıldandım ama sessiz bir ortamda olduğumuz için mırıltım duvarlardan dönerek herkese ulaştı. Korel bana kısa bir bakış attığı sırada ortamda birkaç kıkırtı çıktı ama bu sesler hemen son buldu. Korel karşısındaki adama dönüp sertçe "Sen onun hakkında yorum yapma cesaretini nereden buldun?" dediğinde ihtiyaçla yutkundum. Sesi o kadar sert ve keskindi ki tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Sanırım bu adamı pek sevmiyordu.

"Her zaman kibirli bir adamdın değil mi, çünkü bir İmparator kendi sonunu getirecek kişiyi bile kendisi seçer." Adamın sözleri üstüne çenemin yaslı olduğu omzunun anbean kasıldığını hissettim. Dün benim tenimi öpen dudakları şimdi zehir saçar gibi "Bana bir daha öyle seslenirsen seni öldürürüm." dedi. Oysa beni korkutan sözleri değil, ses tonundaki kararlılıktı. Sanki adam tekrar o şekilde seslenirse onu birkaç saniye içinde öldürecekti.

Adamın ayaklandığını zorlukla görürken simsiyah gözleri bana Korel'i gördüğüm ilk günü anımsattı. Korel'e, doğal olarak bana da birkaç adım attıktan sonra Korel'den sadece bir-iki santim kısa olmasının getirdiği rahatlıkla bana baktı. Dudakları hafifçe aşağı doğru bükülürken bunun hüzünden değil tiksintiden olduğunu tahmin edebilmiştim. Tekrar yutkundum.

Gözleri gözlerimde pek oyalanmasa da bu adamın saçtığı karanlık his önümdeki bedene istemsizce biraz daha yaklaşmama sebep oldu. Bu hareketimi anında fark etmiş gibi dudağının bir kısmını kıvırdı ve "Korel'in zaafı, bir bakıştan bile ürküyor mu?" dedi alay edercesine. Bu adamı hiç sevmemiştim. "Yıllar sonra senden daha iyi bir şey beklerdim evlat." dedi, ikinci cümleyi Korel'e yönelik kurmuştu.

Bu cümleyle Korel ben daha ne olduğunu anlamadan elini adamın boğazına sardı ve sadece birkaç adım uzağımızda bulunan duvara sertçe yasladı. Aynı saniye odadaki tüm adamlar ayaklandı, Elmas abla ise buraya doğru minik bir adım attı. Ben ise olay çıkartıp sonra yok olan Batman gibi bir milim kıpırdamadan onları izlemeye devam ettim.

Korel adamın boğazını sertçe sıkarken boynunda atan damarı ve alnından süzülen bir damla ter kendini ne denli zor kontrol ettiğinin kanıtıydı. Dudaklarını adamın kulağına doğru getirdi ve buz gibi bir ses tonuyla "Bir daha ondan bahsedersen İshak..." diye başladı cümleye. Üşüdüğümü hissettim. Bir ses tonu nasıl böyle ürpertici çıkabilirdi bilmiyordum ama onunla tanıştığım güne dönmüş gibi hissediyordum.

Alt dudağımı ağzıma alırken o cümlesine beklemeden devam etti. "Bir daha ondan bahsedersen, yemin olsun seni canlı canlı yakarım. Önceki gibi acımam. Seni, canlı, canlı, yakarım."

Ellerim buz keserken birkaç saniye daha bekleyip adamın kırmızıya dönen yüzüne bakarak çekti elini boğazından. İshak ismi bana bir şeyleri anımsatırken ben daha ne olduğunu çözemeden adam hırıltılı nefeslerinin arasından "Benim ölümüm kendi elimden olacak. Ama senin ölümün, senin bitişin, yok oluşun..." dedi. Cümle arasında derin bir nefes alıp bakışlarını bana çevirdi ve "Senin sonun onun elinden olacak oğlum. O senin sonunu getirecek." dedi kesinlik akan bir ses tonuyla.

Ben onun cümlelerinden önce 'oğlum' deyişine takılırken ağzım hafifçe açıldı. Bu adam Korel'in babası olan İshak'tı! Bu adam Korel'in babasıydı! Annesini öldüren babasıydı, mafya olan babasıydı!

Bu sözlerin üstüne iki çift siyah gözün odağı ben olurken seslice yutkunup ortamdaki gerginliği biraz olsun dağıtmak için ağzımı açtım. Zaten bu adamı da hiç sevmemiştim. Onun yüzünden hayalimdeki sabahı yaşayamamıştım! Hem karısını öldüren adamdan hayır mı gelirdi?

"Yahu amcacığım, iyi güzel geldin hoş geldin de bu ne böyle gerilim? Yok sonunu getirecek, yok imparator yok bilmem ne. Hayır ne rahatsızlığın varsa gel söyle, ne diye edebiyat yapıyorsun ki? Bak az kalsın canından olacaktın. İçinde çok biriktiyse bir tumblr sayfası açalım sana oraya dök kendini, iyi gelir valla bak."

İshak denen adam bu sözlerim üstüne duraksayıp şaşkınca bana bakmaya başladığında omuz silkip "Ayrıca ne o öyle haber vermeden gelmek? Hayır benim üstüme vazife değil o yüzden çok yorum yapmayacağım ama ayıp denen bir şey var." diye devam ettim. Kaşları hafifçe çatılırken bunun sebebinin de öfke değil şaşkınlık olduğu belliydi. İlk defa mı konuşan insan görüyordu bu adam?

Gözlerini hafifçe kısarak beni yavaşça süzdüğünde kaşlarımı çattım ama bir şey demedim. Sanki bir şeyleri çözmeye çalışıyor gibi uzun uzun beni incelerken Korel'in daha da gerildiğini bu mesafeden bile fark edebilmiştim. Adam beni süzmeyi bitirip tekrar gözlerime baktığında dudağının bir kısmını havalandırıp "Demek bu çekti ilgisini." gibi bir şeyler mırıldandı ama Elmas ablanın sert bir şekilde "Defol git buradan baba!" diye araya girmesiyle gözlerini ona çevirdi.

Kıvrılmış dudağı tekrar yerine dönerken "Türkiye'ye gelmişken çocuklarını ziyaret etmeyen sorumsuz bir baba olmamak için uğramıştım, zaten gitmem gerekiyor." dedi. Geçmişte yaptıklarını bildiğim için mi bilinmez bu adam her konuştuğunda hafif bir ürperti geçiyordu üstümden. Nedense bu alay kokan tavrının altında büyük bir şey yattığını düşündüm o an.

Yaşına rağmen tek ak tel barındırmayan siyah saçları ve siyah gözleriyle Korel'in kime çektiğini belli ediyordu. Başıyla salonu kısa bir süre süzdükten sonra Korel'e son bir bakış attı ve birkaç saniye içinde evden çıktı. Kapının önünde onu bekleyen birkaç korumasına el işareti yaparak birlikte geldiği siyah lüks arabaya bindi ve görüş açımızdan hızla yok oldu.

Gözlerim hızla Korel'i bulurken Tamer "Abi." diye konuşmaya girdi ama Korel elini kaldırıp "Tuncer halletsin." dedi ve Tamer'in muhtemelen işle ilgili söyleyeceği şeyi yarıda kesti. Ardından sert ve sağlam adımlarını hızlıca salonun dışına doğru ilerletti. Adımlarının yankısı birkaç saniye salonda kalırken sıkıntıyla bir nefes aldım.

Elmas abla hemen kontrolü eline alarak "Hâlâ ne bekliyorsunuz? İşinize bakın!" dedi emir verici bir tonda. Onun cümlesiyle hemen herkes salondan çıkarak işlerinin başına dönerken ben salonun ortasında dikilerek ona baktım ve "Yanına gitmeli miyim?" diye mırıldandım. Yalnız kalmak mı ister emin olamamıştım ama o yüzüne sıcak bir gülümseme yayıp "Git ve onu iyi et Yekta." dedi cesaret verir gibi bir tonda.

Başımı hızla sallayıp salonun çıkışına doğru ilerlerken "Yekta." diye seslendi pürüzsüz bir tonda. Duraksayıp ona baktığımda "Eğer şimdi gidersen hiçbir şey eskisi gibi olmaz." dedi uyarıcı bir tonda. Kaşlarım anlamazca çatılırken "Dediğini anlamadım Elmas abla ama Korel'in iyi olmasında ufacık bir faydam olacaksa gerisi önemli değil." dedim kendimden beklemediğim bir ciddiyetle.

Kırmızı rujun kapladığı dudaklarında bir tebessüm daha yeşerirken "Unut gitsin." dedi az önceki cümlesine ithafen. Herhangi bir yorum yapmadan salondan çıktım ve koridorda gördüğüm Deniz sayesinde Korel'in odasının önüne geldim. Eğer ben aramaya kalksaydım adam üç kere düzelirdi bulana kadar.

Deniz'e bir teşekkür edip önümdeki siyah kapıyı tıklattım. Kısa bir süre içinde "Her kimsen siktir git, işim var!" sesi geldi diğer taraftan. Yavaşça yutkunup kapının kulpunu aşağı indirerek karanlık eşyalarla dizayn edilmiş odaya bir adım attım. Yatakta oturuyor ve önüne bakıyordu, bir elinde viski bardağı vardı. Birisinin içeri girdiğini duyduğunda sinirle "Siktir git demedim mi lan ben sana!" diye bağırdı. Bağırışıyla irkilirken gözlerini hızla bana çevirdi ama beni görünce bir an duraksadı. Ardından az öncekine oranla daha kısık bir sesle "Git Yekta." dedi boş bir ses tonuyla.

Hiç bozuntuya vermeden kulpunu tuttuğum kapıyı kapatarak ona doğru birkaç adım attım. Ona doğru geldiğimi gördüğünde sinirle solusa da bir yorum yapmadı. Yatakta yanına otururken yüzünde hiçbir mimik olmasına şaşırmadım. Bu olayın onu etkilediğini hissetsem de o duygularını açıkça yansıtacak birisi değildi.

Yavaşça yutkunup bir kolumu onun geniş sırtına sardığımda siyah hareleri yavaşça beni buldu. Elindeki bardağı alıp yanımızdaki komodine bıraktım, bakışları masum olsa da kalbi maraton koşmuş gibi hızlı atıyordu. İçine derin bir nefes çekerken nefesi titremedi ama "Ben buradayım." dediğimde kirpikleri saniyelik olarak titredi. Gözlerim onunkilerden ayrılmazken "Ben buradayım, ne olursa olsun yanındayım Korel." diye fısıldadım, sanki buna ihtiyacı olduğunu hissetmiş gibi. Hassas veya duygusal birisi değildi ama herkeste olduğu gibi babanın yeri farklıydı. Belki de ben abartıyordum.

Siyah gözleri gözlerimi bulurken bir elimi yanağına çıkarttım. Avcuma batan kirli sakalının üstündeki yanağını yavaşça okşarken "Rahatla." diye konuştum sessizce. Gergin sırtı bu kelimeyi söylememi bekliyormuş gibi gevşerken dudaklarımı yumuşakça diğer yanağına bastırdım. Sessizce yutkunup gözlerini kapadı.

Başını omzuma koyup yüzünü boynuma yasladığında içime titrek bir nefes çekip ben de gözlerimi kapadım. Bir saat sonra yine o yıkılmaz, herkesin korktuğu Korel olacağına emin olduğum için bu anları aklıma kazıdım.

O pozisyonda sessizce ne kadar bekledik bilmiyordum ama "Babam dünyanın en kötü insanı değil." dediğinde beklemediğim için irkildim. "En acımasızı, en iğrenç herifi değil. Ama bir baba nasıl çocuklarına sevgi vermek yerine ellerine silah verir? Nasıl sadece oğlu rüzgarı hesaplayamadığı için hedefi birkaç santim kaçırdığında onu kemerle dövebilir? Nasıl kızı ona ileride herhangi bir görev için dişiliğini kullanmayacağını söylediğinde saçlarını kazıtabilir? Bir insan nasıl hayat arkadaşını hiç acımadan öldürebilir?"

Söylediği her cümle kalbime bir yük bindirirken ufacık iki çocuğun bunları nasıl kaldırdığını düşünemedim. Bunlar gibi yüzlerce anısı olduğunu bilmeden sadece bu ikisine üzülebildim.

"Ben yaptığım kötülüklerin sorumluluğunu alabilen bir adamım Yekta, yemin ederim kendimden başka kimseyi suçlamam böyle birisi olduğum için." Bir nefes aldı. "Ama eğer babam beni kendi yolundan gitmeye zorlamasaydı, belki ilk kez 12 yaşında birisinin kafasına sıkmamı istemeseydi daha iyi birisi olurdum?"

Sorarcasına sorduğu soruya içimden sadece 'belki de' diyebildim. İçine hafif bir nefes çekerken söylediklerinin boğazımda oluşturduğu yumru yüzünden sertçe yutkundum. Ne ben ağzımı açtım bundan sonra ne de o, ama boynumda çok hafif bir ıslaklık hissettiğim an anladım Elmas ablanın ne demek istediğini.

Korel, otuz üç yıllık uzun yaşamı boyunca belki de ilk defa birisinin yanında gözyaşı akıtmıştı. Ve her ne kadar bilmesem de, bu bütünüyle teslimiyetti.

Korel, kendisini bana teslim etmişti.

••

••

bölüm nasıldı?

ishak'ın çok sorun olacağını düşünüyor musunuz?

bir önceki bölümde benim nasıl olduğumu soranlar olmuş, tek tek cevap veremedim ama soran herkese teşekkür ediyorum, iyiyim

bölümlerin sırası aklımda, finalin ne zaman olacağı konusu da tam olarak belli olmasa da daha finale var rahat olun

bugünlük bu kadardı. sizi seviyor, öpüyor ve gidiyorum ❤

27.05.21 | Linda Lewis

Continue Reading

You'll Also Like

8.1K 309 19
Feyza ve Çukur Aşkı adlı eserimi okumaya hepiniz hoş geldiniz dostlarım. Hayatımın en büyük aşkı olan Çukur'u, bir de benim gözlerimden görün istedim...
Haz By 🍀

Romance

136K 1.5K 15
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...
3.3M 118K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
752 194 5
- Bütün yolların sonu aynı noktaya çıkar. +Nedir? - Hayal kırıklığı