Kolpa - Hiç Bitmez Bu Masal
Miray; Şşt
Miray; Gittin mi hastaneye?
Ege; Hayır
Miray; Ne demek hayır?
Miray; Ama böyle konuşmamıştık
Ege; Miray alt tarafı başım ağrıyor
Ege; Hani normal insanların ağrır falan ya
Ege; İlaç içerler geçer
Ege; Sen neden devlet meselesi gibi büyütüyorsun?
Miray; Ama sen ameliyatlısın
Miray; KORKTUM NE VAR BUNDA
Ege; Hastaneden taburcu olmamın üstünden bir ay geçmiş olması dışında bir sorun yok...
Miray; Olsun sen git yine de
Ege; Bakarız
Miray; Ee şimdi ne yapıyorsun?
Ege; Dışardayım
Ege; Spor salonuna geçeceğim birazdan
Ege; Saçlarımı kestirdim
Miray; Ne yaptın ne yaptın?
Ege; Saçlarımı kestirdim
Miray; NASIL KIYDIN?
Miray; Nasıl yaptın o güzelim saçlara bunu?
Ege; Gözümün önünü göremiyordum aq
Ege;
Ege; Dün gece böyleydi
Ege; Kestirmek zorunda kaldım
Miray; Tamam şimdi de kestirdiğin hâlini at
Miray; Hasar hesaplaması yapmam lazım
Ege;
Miray; Yuh
Miray; Bu ne
Ege; Ne ne
Miray; Nasıl hem uzun hâli de hem kısa hâli de bu kadar güzel durabiliyor
Ege; Çünkü mükemmelim ;)
Miray; Egeist...
Miray; Bu arada araba ne iş?
Ege; Babamdan aldım bu seferlik
Ege; Gelip alayım mı seni, gezeriz
Miray; Olurr
Miray; Çok sıkılmıştım zaten
Miray;
Miray; Sıkıntıdan meyve suyu içip kafa bulmaya çalışıyoruz kedimle
Ege; Şeyin yamulmuş
Miray; Neyim?
Ege; Şeyin işte
Ege; Takmışsın ya burnuna
Ege; Adını unuttum
Miray; ŞÖZŞSÖWĞDÖWĞDŞX
Miray; Piercing
Ege; Neyse ne işte
Ege; Spor salonundan çıktıktan sonra alırım seni
Miray; Okey bekliyorum
***
SÖMÜRGECİ EGE
Enes; Cafer kendine kaçacak delik ara oğlum
Enes; Bir daha karşıma çıktığında ananı ağlatacağım senin
Cafer; İnsan öldürüyorlar
Cafer; İmdat
Cafer; İmdaaatt
Hazal; Ay yavaş
Hazal; Ne oldu?
Enes; Bunun kardeşi kardeşime yavşamaya çalışıyor
Cafer; KARDEŞİM BEN NE YAPAYIM
Cafer; Çocuk görmüş beğenmiş işte
Cafer; Evlensinler
Enes; Lan yavaş, küçük o daha
Cafer; Benim kardeşim çok büyük sanki amk
Enes; Büyümüş de küçülmüş o
Enes; Bakın Deniz'le birlikte ona oyuncak falan almaya AVM'ye gittik tamam mı
Enes; Karşımıza bu geri zekâlı Cafer ile kardeşi çıktı
Enes; Kardeşini görseniz Deniz'e ağzının suyunu akıta akıta baktı
Cafer; Bana çekmiş canım kardeşim
Enes; Sonra gelmiş diyor ki 'Denizcim ben seni çok beğendim, istersen birlikte çaya gidelim'
Enes; Bacaksıza bak
Cafer; Herkes ekmeğinin peşinde
Cafer; Çocuk o daha
Enes; Onun çocukluğu falan kalmamış
Enes; Çocuk dediğin bebeye neler neler öğretmişsin
Miray; Ne öğretmiş?
Enes; Ben bir ara Cafer'e sinirlenip 'Oğlum sikerim seni siktir git' tarzı bir şey söylemiştim
Enes; Deniz küfür bilmiyor ilk defa duyunca şaşırdı
Enes; 'Abi sikerim seni ne demek?' diye sordu, kalakaldım aq
Enes; Bu ileri zekanın kardeşi ne dese beğenirsiniz
Enes; 'Ben biliyorum Denizcim, abim bana öğretmişti. İstersen sana göstereyim'
Miray; ŞSÖXŞÖWĞDÖEÜDÖEĞDÖCŞ
Hazal; DMMCMELDÖWĞDÖWĞÖX
Kuzey; İsöxğwöğdödğeöc
Ege; Komik
Enes; Ulan gülmeyin çok sinirim bozuk
Enes; Deniz'e açıklayana kadar götümden ter aktı
Hazal; Cafer çok merak ediyorum kardeşine o terimi nasıl anlattın?
Cafer; Bebek yapmak dedim
Cafer; Enes'ler gidince Ebubekir bana dönüp 'O abi senden bebek mi yapmak istiyor?' diye sordu
Enes; ULAN
Ege; Bu komikti şsödşwödğwçxix
Hazal; Enes ve Cafer shiiippp
Hazal; #EnesCaferdenbebekyapsın
Enes; #Hazalkonuşmayıkessin
Hazal; #Terbiyesiz
Ege; #EnesCaferdenbebekyapsınvekardeşiminpeşinibıraksın
Enes; Ulan sana inat bırakmayacağım
Enes; Üstüne bir de ailenize damat geleceğim, dur sen dur
Ege; Siktir lan
Enes; :)))
Enes; Bu arada
Enes; Evde sıkıntıdan patlayan bir ben olamam değil mi?
Cafer; Ben varım
Hazal; Ben de
Miray; Alın benden de o kadar
Miray; Sıkılmaktan sıkılıyorum
Kuzey; Okulu bırakıp tekrardan sınava hazırlanmaya başladığım için evde annemden trip yiyorum
Kuzey; Bir de beni düşünün isterseniz
Cafer; Seninki de ayrı bir mantık oğlum çözemedim valla
Cafer; Madem sınava tekrar girecektin niye tercih yaptın en başta
Kuzey; Ne bileyim ben kesin çalışmam deyip kendime güvenemedim
Enes; Şimdi tabii herkes çalışıyor
Enes; Çok şaşırıyorum hâlimize
Enes; Mesela geçen gün buluştuk ve hep birlikte ders çalıştık, çok garip
Enes; Biz ve ders çalışmak
Hazal; Yine buluşalım ben çok bunaldım evde
Enes; Olur ayarlarız yine
Miray; Arkadaşlar bir şey oldu
Ege; Ne oldu
Miray; Kedim hamile
Miray; Yani hamileymiş bugün öğrendik
Hazal; nE
Hazal; Ne ara aq
Miray; Bilmiyorum ki
Miray; Bir ara kedim ortalıktan kaybolmuştu
Miray; Ben o dönem çok ilgilenemiyordum, annem de bulamamıştı
Miray; Sonra bir gün sonra eve dönmüştü
Miray; O ara oldu herhalde
Cafer; Oha tuttu mu lan
Cafer; Çok mutlu oldum
Miray; Ne tuttu mu?
Cafer; Kanka sizin kediyi ben kaçırmıştım bahçenizden
Cafer; Sonra benim kediyle kapatmıştım bir odaya
Cafer; Yapmışlar demek ki
Miray; CAFER KEDİME NE YAPTIN?
Cafer; BEN YAPMADIM MURTAZA YAPMIŞ
Enes; Murtaza kim?
Cafer; Kedim
Miray; Ya kedim senin kedinden mi hamile şimdi?
Cafer; Öyle galiba
Cafer; Ama ne yapayım kedinin azgınlığı tutmuştu bana dayamaya çalışıyordu
Cafer; Can sağlığım için yapmalıydım bunu
Miray; Ağlayacağım
Cafer; İyi yönünden bak, anneanne ve dede oluyoruz 🥳🥳🥳
Miray; YA O DAHA BİR YAŞINDA
Miray; Üüff
Ege; Şimdi bu kedi bir taneyken bir sürü mü olacak?
Cafer; Evet bir sürü küçük kedicik 🥰
Ege; Miray ayrılalım mı?
Ege; Kedilerin önümüzde engel
Miray; Bak yine ayrılık diyor
Miray; Uykunda boğarım çocuk seni
Miray; Hem hani sen artık kedilerden korkmuyordun?
Ege; Bir taneyle beş, altı tane bir mi?
Ege; Yeni yeni aşıyorum korkuyu siz de vur deyince öldürmeyin
Enes; Yavrulardan birini ben alırım yalnız
Enes; Kardeşim çok seviyor kedileri
Miray; Önce bi' doğsunlar da...
Ege; Doğmadan kediyi Cafer'in kapısına at kaç
Ege; Nasıl fikir? Bence mükemmel
Ege; Kurtulmuş oluruz
Miray; Senin kapına atıp kaçmama ne dersin?
Ege; ...
Hazal; södöwidçwüdşis
Hazal; Matematiği bulan kişinin bir sülalesi kalmadı şu an
Hazal; Ana bacı ebe ortaya karışık tüm sülalesine girdim
Kuzey; Aynısını fizik için yapıyorum
Enes; Aynısını tüm dersler için yapıyorum
Enes; O değilde ben harbiden evde ders çalışamıyorum
Enes; Okul şartmış onu öğrendim
Hazal; Sen okul varken de çalışmıyordun ki
Enes; Kendimi teselli etmeye çalışıyorum ben, neden bozuyorsun?
Enes; Yok mu şöyle bir adam akıllı dershane? Gidelim, belki gaza gelir ders çalışırız
Enes; Biraz da dershane hocalarını kızdırıp orayı birbirine katalım
Miray; Bunu diyeceğimi düşünmezdim ama olabilir
Miray; Okul ortamını özledim
Hazal; Ben de
Hazal; Her gün söve söve giydiğim formamı bile özledim
Hazal; Arada bakıp duygulanıyorum
Ege; Okul bitsin diye kıçınızı yırttınız şimdi de başımıza dershane mi çıkarıyorsunuz aq
Ege; Gitmem ben dershaneye falan
Cafer; Ben giderim valla
Cafer; Hem dershanelerde çok güzel kızlar oluyor
Cafer; Biraz gözümüz gönlümüz açılsın
Hazal; Peki sen dershanelerde güzel kızlar olduğunu nereden biliyorsun?
Cafer; İçime doğdu Hazal bacım
Cafer; Kesin dehşet güzel kızlar vardır
Hazal; Tehlikeli sularda yüzüyorsun yapma
Cafer; ;))))
Enes; Balım neden hiç yazmıyor?
Ege; Sana ne
Ege; Belki bıkmıştır senden yazmak istemiyordur
Enes; Siktir lan
Enes; Rahat bırak bizi
Enes; Sal artık sal
Asya; O bugün okulda, o yüzden yazmıyor
Enes; Doğru ya lan unutmuşum
Enes; Neyse bu dershane işini yapalım bu arada
Enes; Daraldım evde
Hazal; Herkes okeyse ben araştırırım birkaç tane
Ege; Okey falan değiliz
Miray; Yoo okeyiz
Miray; Babam kendi isteğimle dershaneye yazılacağımı duysa çok duygulanır
Cafer; Ben de okeyim
Hazal; Bakınayım biraz o zaman ben
(Görüldü.)
***
"Cennet'e falan düştüm galiba. Bu güzelliklerin başka bir açıklaması olamaz."
Cafer bakışlarını etraftaki kızlarda gezdirirken aynı zamanda gözlerini kocaman açmış hevesle konuşuyordu. En az onun kadar benim de ağzım açık kalmıştı gördüğüm kızlar karşısında. Gerçekten de çok güzel kızlar vardı ve Cafer ne dese, nasıl övse haklıydı şu an.
"Kankalar hangisinden başlayayım yazmaya?" Deyip bizlere döndü Cafer. Hazal Cafer'e kaş göz işareti yaparak Asya'yı işaret etti. "Ondan başlayabilirsin."
Cafer, Hazal'a bakarak kaşlarını çatarken "Bacım ne kaş göz yapıp duruyorsun? Salağım ben anlamıyorum."
Cafer'in dediğine gülerken bakışlarım hâlinden hiç memnun olmayan Ege'ye döndü. Bizim zorumuzla dershaneye geldiği için kendisi pek mutlu sayılmazdı burada olmaktan. Yanına yaklaşıp koluna girdim. "Asma artık suratını. Zaten şunun şurasında iki gün gelip hevesimizi aldıktan sonra bırakacağız."
"Hiç mutlu değilim."
Mood değil de ne bu şimdi.
"Gördünüz mü?" Cafer'in heyecanla karışık bağırışıyla hepimiz ona döndük. "Kıza göz kırptım, o da bana gülümsedi. Biliyordum bu yakışıklılığa kimsenin hayır diyemeyeceğini!" Biz Cafer'in bu hâllerine gülerken aramızda gülmeyen tek bir kişi vardı. Asya gözlerini devirip bize arkasını dönerek önden ilerlemeye başlamıştı.
"Kanka taktiğin güzel ama bence işlemez." Diye fısıldadı Enes, Cafer'e.
"İşlediğinde görüşürüz." Dedi Cafer kendinden emin bir şekilde gülümserken.
Dershane binasının merdivenlerini çıkmaya başladığımız sırada gözlerimi etrafta gezdirdim. Kapının biraz ötesinde dikilmiş olan kızlı erkekli birkaç kişilik grup bizi izliyordu. Kızların bakışları sinirimi bozarken elimi uzatıp Ege'nin gözündeki siyah güneş gözlüğünü çıkardım. Ege'nin meraklı bakışları bana döndüğünde omuzlarımı silkmiştim. "Takma artık şunu."
"Niye?" Diye sordu.
"Güneş gözlüğü taktığında olduğundan iki kat fazla çekici görünüyorsun." Diye fısılddım gözlüğü katlarken. Dediğimi sadece Ege duymuştu "Sinirim bozuluyor." Diye ekledikten sonra gözlüğün sapını Ege'nin gömleğinin açıkta kalan kısmından geçirdim. "Kalsın orada."
"Sen bu aralar çok açık sözlü oldun." Dedi yüzündeki sırıtmayla birlikte.
"İstediğin bu değil miydi?" Diye mırıldandım gözlerinin içine bakarken. İlişkinin daha en başlarındayken Ege bu konudaki rahatsızlığını dile getirmişti. Gerçekten dediği gibi o zamanlar onu sevdiğimi sık sık söylemiyordum ve hareketlerim de o sevgiyi hissettirir cinsten değildi. O bunları söyledikten sonra söylediklerime ve hareketlerime daha çok dikkat etmiştim. Bu kaza meselesinden sonra daha çok açık sözlü olmaya başlamıştım. Bazı gerçeklerle yüzleşmek bana güzel bir ders olmuştu.
Ege sorduğum soruya bir cevap vermek yerine kolunu omzuma atarak beni kendisine çekmişti. Gülümseyip kafamı omzuna yasladım.
"Sınıf burası galiba." Kuzey'in ardımızdan seslenmesiyle durup ona döndük. Bir elindeki telefona bir de sınıfın kapısına bakıp duruyordu. Emin olduktan sonra kafasını salladı ve bize baktı. "Evet burası." Geriye dönüp hep birlikte sınıftan içeriye girdik. Çok fazla kişi olduğumuz için sınıfa kabile gibi girince içerideki birkaç kişi şaşkınlıkla bize bakmışlardı.
Hemen biraz ilerimizde sınıfın ortasında durmakta olan hoca da en az onlar kadar şaşkındı. "Yeni kayıt yapıldığını duymuştum ama bu kadar fazla olacağınızı tahmin etmemiştim." Biz her zaman ki gibi sekiz kişiydik ama Hazal yanında Atakan ve onun kardeşi İrem'i de sürüklediği için toplamda on kişi oluyorduk. Sınıfın yarısını neredeyse bizim oluşturacağımız kesindi.
Bizimkilerde gezdirdiğim bakışlarımı tekrardan hocaya çevirdiğimde gözüme tahtadaki sayılar takıldı. Kusma isteğimi güçlükle bastırdım. Ders fizikti. Lise hayatım boyunca asla sevmeyip bir türlü yıldızımızın barışmadığı o ders... "Neyse geçin şöyle boş sıralara. Vakit kaybı olmadan derse geçelim."
"Hocam önce bi' tanışsa mıydık?" Dedi Cafer. Ege ve ben cam kenarındaki sıralardan birine geçip en arkaya oturduk. Diğerleri de önümüzdeki sıralar oturmaya başladıklarında bu kısımda toplamda beş sıra olduğu için hepimiz sığmıştık. Arkadan öne doğru sırasıyla Hazal ve Atakan, Kuzey ve İrem, Deniz ve Enes, Asya ve Cafer oturmuştuk.
Cafer yerine oturur oturmaz saniyesinde geri kalktı. "Merhaba arkadaşlar ben kendimi takdim edeyim size." Saçlarını serseri bir biçimde geriye attı ve diğer öğrencilere baktı. "Adım Cafer ve bu sene mezunum. Çok yakışıklı olduğum kadar şakamatiğimdir de. Ama 'Sıçtık Cafer bez getir' esprisini arkadaş grubum dışında kimsenin yapmasını sevmem. Yani kızlar bana yaklaşmak için başka numara bulmanız gerekiyor." Dedi ve onu dikkatle izleyen kızlardan birine göz kırptı.
Göz kırptığı kız gülümseyerek başını sıraya eğdiğinde Cafer keyifle sırıtmıştı.
"Çocuğum buraya dersi kaynatmaya mı geldin? Otur yerine derse geçelim artık."
"Ama hocam eğlence daha yeni başlıyor." Cafer işaret parmağıyla önce Deniz ve Enes'i sonra beni ve Ege'yi işaret etti. "Bu dörtlünün başı bağlı. Onlar dışındakiler sahipsiz çekinmeden yürüyebilirsiniz arkadaşlar. Hepimiz de taş gibiyiz malum."
"Köpek miyiz biz?" Dedi Asya huysuz bir tonda. "Ne bu sahipsiz falan?"
"Bu arkadaşımız biraz huysuzdur." Dedi Cafer, Asya'ya bakarak. "Pek arkadaş canlısı da değildir. Ona yürüyecek erkeğe bol şans. Ben aylarca peşinden koştum bana mısın demedi kendisi." Son cümlesini imalı imalı söylemişti. Bunun Asya'nın sinirini bozduğunu bu mesafeden bile görebiliyordum. Asya kollarını göğsünde birleştirip önüne döndü.
Cafer son olarak "Neyse öyle işte, geri kalanını teneffüste konuşuruz." dedi ve yerine oturdu.
"Sen hep böyle dersi kaynatacaksan hiç gelme buraya." Hoca sinirle konuştuktan sonra öğretmenler masasının üzerinde duran kalemi alarak tahtaya döndü. Derse geçtiğini anladığımda çantamdan defterimi ve kalemliğimi çıkardım. Onları özenle masaya bıraktığım sırada bakışlarım sıraya sülalem rahat moodunda yayılmış Ege'ye kaydı. "Tabii sen çanta bile getirmedin." Dedim alayla.
"İşim olmaz."
Parana yazık be çocuk.
Çantamdan yedek defterimi çıkarıp Ege'nin önüne bıraktım. Ege'nin itiraz etmeye hazırlandığını gördüğümde bir şey demesine müsade etmeden direkt konuştum. "Hiç öyle itiraz falan etme. Boşuna mı geldik buraya? Adam akıllı ders dinleyip not alacaksın." Kalemliğimden birkaç tane renkli kalem alıp defterin üzerine koydum.
"Ben boşuna geldim şahsen."
"Uf hayır." Dedim. Ege'den bir hareketlenme olmayınca defterin kapağını açtım. "Bu sene doğru düzgün ders çalışıp seneye birlikte üniversite okumaya gideceğiz." Diye ekledim ve önüme dönüp hocanın tahtaya yazdıklarını defterime geçirmeye başladım. "Gideceğiz?" Dedi soru sorar gibi.
Başımı salladım. "İzmir'e."
"Sen ailenden uzak bir yerde yapamazsın." Kalemlerin birini eline alıp aşırı özensiz bir şekilde tahtadakileri yazmaya başladı. Durum pek iç açıcı gibi görünmüyordu şu an. "Bir gün illaki onlardan ayrılacağım. Yavaştan alışmaya başlasam iyi olur."
Hayatımda hiç zorluk görmediğim, yalnız kalmadığım için başka şehirde üniversite okumak beni hep korkutmuştu lise hayatım boyunca. Ailemin bana her anlamda kolaylık sağlamasına alışmıştım ve tek kalmak düşüncesi garip geliyordu. O yüzden annemsiz ve babamsız başka bir şehirde tek başıma çok zorlanırdım fakat yanımda Ege olursa daha kolay alışır, daha kolay ayak uydururdum.
"Yine de olmaz." Dediğinde dediğini dikkate almadan defterine kısa bir bakış attım. O kadar özensiz yazıyordu ki, doktor yazıları gözüme daha az karmaşık gelirdi onun yazısının yanında.
"Babam senden daha düzgün yazıyordur." Dedim. Ki babam cidden bir doktora göre aşırı düzenli yazıyordu.
"Ben okuyabiliyorum." Bir şey demeden dikkatimi hocaya vermeye çalıştım. O kadar para vermiştik boşa gitmesin en azından.
Birkaç dakika kendimi derse vermeye çalışmamla geçerken Ege defteri sıranın ortasına itip kollarını masaya başını da kollarına yasladı. Ne kadar Ege'ye uyarıda bulunmuş olsamda ben de bir türlü derse odaklanamamıştım. Oflayarak defterlerimizle kalemleri sıranın altına bıraktım. Kollarımı sıranın üzerine koyup aynı Ege gibi başımı yasladım ve yüzümü ona doğru döndüm.
"İçimden en fazla üç dakika katlanır demiştim. Öyle de oldu." Dedi gülerek. Ben de gülüp sırada ona doğru yaklaştım. Bu yakınlaşmayla birlikte kollarımız birbirine çarpınca durmuştum. Yakın mesafeden gözlerine bakarken elini kaldırıp saçlarıma götürdü. Yavaş yavaş saçlarımda gezdirmeye başladığında gelen huzurla gözlerimi kapatmıştım.
Dakikalar birbirini kovalarken eli saçlarımda gezinmeye devam etti. Yavaş yavaş mayıştığımı hissederken eli saçımın üzerinde sabit kaldığında yavaşça gözlerimi araladım. Göz kapakları yeşillerini örtmüştü ve düzenli nefes alış verişinden anlaşılıyordu ki uyumuştu.
Elimi onunkini üzerine götürüp sıkıca tuttum ve tekrardan gözlerimi kapattım. Uyumak için daha güzel bir ortam ve pozisyon yoktu sanırım.
***
"Acaba hislerimi mi kaybettim ben? Neden ne hissettiğimi bir türlü anlayamıyorum?"
Meyve suyumun dibinde kalan kısımlarını hüpürdeterek içerken yanımda Ege karşımda ise Hazal vardı ve Hazal bize Atakan konusundaki kafa karışıklığından bahsediyordu. Sınıfta bizim dışımızda bir kız daha vardı fakat o bizim gibi boş boş oturmak yerine önündeki kitaba gömülmüştü.
"Bize o kadar tavsiye veriyordun, yardımcı oluyordun. Kendine gelince nasıl anlayamıyorsun?" Meyve suyunu höpürdetmeye devam ederken Ege yandan bir bakış atmıştı. Rahatsız olduğunu anlayınca meyve suyu kutusunu masanın üzerine bıraktım.
"Bilmem ki. Anlaşılması güç, Baran'da hiç böyle değildi." Düşünceli bir şekilde çenesini eline yasladı. Biraz bakışlarını etrafta gezdirdikten sonra aniden bana döndü. "Acaba ben kızlardan mı etkileniyorum? Miray bana dokunsana bir şey denemem lazım."
"Hemen." Deyip Hazal'ın yanına gitmek için yerimden kalktım. Ama saniyesinde Ege kolumdan tutarak beni yerime oturtmuştu. "Siz bir süre görüşmeseniz mi acaba?" Dedi tedirgin bir ses tonuyla.
Hazal gözlerini kısarak Ege'ye baktığında Ege 'ne var' dercesine başını iki yana salladı. "Sevgilimi yakın arkadaşından da kıskanmak istemiyorum. Uzak durun birbirinizden."
Sırıtarak arkama yaslandım. "Senden önce ben vardım Ege. Ayağını denk al."
"Pardon? Biz küçüklükten beri tanışıyoruz hatırlatırım."
"Hadi ya, unutmuşum." Hazal dudaklarını büzdü. "Üf başka söyleyebileceğim repliğim de yok."
"Görüşmeyin." Dedi Ege.
"Tabii." Diye karşılık verdi Hazal alayla. "Yaşanır bu."
"Benim için kavga etmenize gerek yok. Ben ikinize de yeterim bebeklerim." Ege'nin bakışları bana dönerken Hazal gözlerini devirmişti. "Ben neden seni başkasıyla paylaşmak zorunda kalıyorum? Şöyle şuna gitsin Atakan mıdır nedir onun yanına." Hazal'ın şaşkınlıktan dudakları aralanırken kaşlarını çatarak Ege'ye bakmıştı.
"Hainsin sen hain. Ben sana zor zamanında böyle mi yapmıştım?"
"Bana ne." Ege onu umursamadan arkasına yaslandığında Hazal yerinden kalktı. "Neyse şaka maka bir yana sonra konuşuruz bu konuyu. Akşam ararım seni." Dedi bana bakarak. Kafamı salladığım sırada Ege söze atlamıştı. "Yoo, konuşamazsınız."
Hazal, Ege'ye el hareketi çekip sınıftan çıktığında Ege arkasından kınayan bakışlarla onu izlemişti. "Görüyor musun ne kadar terbiyesiz? Böyle insanlarla arkadaşlık yapanı Allah çarpar. O yüzden kes onunla arkadaşlığını."
Dediğine kahkaha attım. "Öyle miymiş?"
"Öyleymiş."
Küçük bir çocuk gibi davranması ben de yanaklarını sıkma isteği uyandırmıştı. "Peki." Diye mırıldandım önüme dönerken. Şaka yaptığını bildiğim için çok ciddiye almamıştım onu ve dediklerini. Önümdeki yiyecek paketlerini güzelce toplayıp yerimden kalktım ve çöpe doğru yürümeye başladım.
"Bu sınıfa yeni öğrenciler gelmiş sanırım öyle bir duyum aldım."
Sınıfın kapısından giren bir çocukla birlikte tüm sınıfta sesi yankı yaptığında bakışlarım o yöne döndü. Siyah saçlı orta boylarda bir çocuk gözleriyle sınıfı tarıyordu. Gözleri yeni yüzler ararken bana denk geldiğinde duraksadı. Çöp kapının yanında olduğu için aramızda birkaç adımlık bir mesafe vardı. Birkaç saniye bakışlarını yüzümde gezdirdi ve yanıma yaklaştı.
"Merhaba, sen yeni gelenlerdensiniz sanırım."
"Evet." Diye kısa bir cevap verip geçiştirdim onu. Elimdeki çöpleri kutuya atarak sırama doğru yürümeye başlayacağım sırada tekrardan konuşmasıyla durmuştum. "Tanışalım mı?" Soru sormuş olmasına rağmen cevabımı beklemeden elini uzattı. "Ben Berkcan."
Gözlerim bir saniyeliğine sıramıza döndüğünde Ege'nin çoktan ayağa kalkıp buraya doğru gelmeye başladığını görmüştüm. "Yok yok tanışmayalım." Dedim. Gitmek için atağa geçtiğim sırada önüme geçerek beni durdurdu.
"Neden? Çok güzelsin, bence tanışıp arkadaş olmalıyız." Uzattığı eline bakıp bir şeyler diyeceğim sırada yanımıza ulaşan Ege benden önce davranarak Berkcan denilen çocuğun elini tutup sıktı. "Çok arkadaş canlısı bir insansan tanışalım kardeşim."
Berkcan elini Ege'den kurtarmaya çalıştı. "Kardeşim ben seninle ilgilenmiyorum. Bu güzellikle tanışmak istiyorum, bırakır mısın elimi?" Elini güçlükle Ege'den kurtarıp bana uzattı. "Adın ne? Kaç yaşındasın? Sevgilin var mı? Gerçi varsa da umrumda değil."
Bir Gamze vakası daha.
"Berkcan her gelen kıza yavşamaktan vazgeç istersen kanka." Dedi sırada oturan bir kız. Berkcan'a bakmayı kesip bize döndü ve mahcubiyetle gülümsedi. "Ona bakmayın siz. Çok yavşak bir çocuktur ama kötülüğü dokunmaz kimseye."
"Başlatmayın şimdi iyisine kötüsüne." Dedi Ege sinirle. Berkcan'a dönerek hafifçe omzundan ittirdi. "Hadi kardeşim hadi başka kapıya."
"Bu devirde kızıl kolay bulunmuyor be abi." Berkcan asla indirmediği elini sıkmadığımı fark ettiğinde boştaki eliyle elimi tutup zorla diğer elini tutmamı sağladı. "Hadi tanışalım." Elimi çekmeye çalışmama gerek kalmadan Ege çocuğun elini ittirerek beni kenara çekti.
"Bak çocuk senin varlığını yeryüzünden silerim, siktir git şuradan!"
"Bu güzellik için yeryüzünden silinmeye değer." Dedi Berkcan yüzüme hayranlıkla bakarak. Tavırlarından rahatsız olduğun için yüzümü buruşturduğum sırada Ege önüme geçerek Berkcan'ın bana bakmasını önledi. Bu sırada az önce sözde Berkcan'ın kimseye kötülüğünün dokunmadığını söyleyen kız sırasından kalkarak yanımıza gelmişti.
"Berkcan duyduğuma göre Duygu seni arıyormuş her yerde."
Konu aniden Berkcan'ın dikkatini çekmiş olmalı ki kıza baktı. "Ciddi misin?"
"Evet, öyle duydum. Seni bulmak için erkekler tuvaletine kadar girmiş diyorlar. Tabii sen bilirsin yine de."
"Ah Duygu'm!" Şaşkın bakışlarla Berkcan'ı izlerken o hızlı adımlarla sınıfın çıkışına ilerlemeye başlamıştı. Kapının önünde durup bize döndü. İşaret ve orta parmağını birleştirerek parmağının ucuna öpücük kondurdu. Sonra elini havaya kaldırıp bana bakarak konuştu. "Bu senin içindi bebeğim."
"Lan!" Berkcan'a gitmek için öne doğru bir adım atan Ege'nin hızla kolunu tuttum. Berkcan, Ege'ye bakarak burun kırıştırdı. "Hiç paylaşımcı değilsin bu arada."
Sonra arkasını dönerek sınıftan çıktı. "Bakkaldan aldığımız gofreti paylaşıyoruz sanki pezevenge bak!"
Kız da Berkcan'ın peşinden sınıftan çıktığında Ege'nin kolunu bırakıp önüne geçtim. Sinirle sınıfın kapısına bakıyordu. Yanına yaklaşıp sınıfta kimsenin olmamasını fırsat bilerek kollarımı boynuna doladım ama sarılmadım. Bakışları beni bulduğunda kasılan yüzü biraz gevşemişti fakat kaşları hâlâ çatıktı. Parmaklarımı götürüp çatılan kaşlarını düzelttim.
Elleri belimdeki yerini buldu birkaç saniye sonra. Hemen arkasındaki öğretmenler masasına yaslandığında "İstemiyorum." diye geveledi ağzının içinde. "Neyi istemiyorsun?" Diye sordum hemen. "Benim sende gördüğümü görmelerini." Elini öldürücü bir yavaşlıkta belimde gezdirmeye başladı. "Kimsenin senden etkilenmesini istemiyorum, sadece bana kal istiyorum." Omuz silkti. "Çocukça belki ama istemiyorum."
Ensesindeki elimi saçlarının diplerinde gezdirmeye başladım. Bir yandan da yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. "Ben de bazen istemiyorum." Dedim ve ofladım. "Ama istediğimiz gibi olmuyor maalesef."
Başını salladı. "Keşke olsaydı."
"Keşke." Suratı asılmıştı. Bir elim hâlâ saçlarıyla uğraşırken parmaklarımın üzerinde yükselip çenesindeki gamzeye bastırdım dudaklarımı. Gülümsediğini hissetmiştim ve bu beni de gülümsetmişti. Geri çekildiğimde belimdeki elinin sıkılaştığını hissetmişti.
"Acaba seni şu an öpsem hocalara yakalanır mıyız?" Dedi arkamda kalan kapıya bakarak.
"Sen iyice lakabanın hakkını verir oldun." Dedim keyifle.
Anında bakışları sertleşti. "Hiç vazgeçmeyeceksiniz şundan değil mi?" Ses tonunda bıkkınlık vardı.
"Asla." Dedim. Ofladı.
"Oha ama! Bunlar da boş bıraktığımız her an birbirlerine yapışıyorlar." Enes'in sesini duyduğumda yüzümdeki gülümseme silinirken dişlerimi birbirine bastırarak arkama döndüm. "Yırtık çoraptan fırlayan parmak gibi her yerden çıkmak zorunda mısın sen?" Diye söylendi Ege. En az benim kadar o da sinirlenmişti.
"Evlenmeden kızı götürüyorsun sen. Töreler gereği benim her yerden çıkıp buna engel olmam lazım." Kolunun altındaki Deniz'le birlikte yanımızdan geçip sıralarına oturdular. "Ha diyorsan ki çok istiyorum ben, o zaman evlen öyle yap. Töreler böyle emrediyor."
"Sabrımı zorluyorsun."
Ege'den ayrılıp sıramıza geçtim ve oturdum. Ege de peşimden gelmişti. Zil birkaç dakika önce Berkcan'la uğraştığımız sırada çaldığı için muhtemelen hoca da birazdan gelecekti. Sıranın altındaki defterlerimizi çıkarıp önümüze bıraktım ve hocayı beklemeye başladım.
***
Bölüm sonu açıklaması yok bu sefer, bb