nadide_09'a ithafen.😍
İyi okumalar dilerim.
Bil ki kanım vatana toprak olur, bil ki ruhum cennete bekçi olur, Bil ki canım vatana feda olur.🇹🇷🇹🇷🇹🇷
♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆♡☆
Sevdanın adı VATAN olunca, Dile ELHAMDULİLLAH yakışır.🇹🇷🇹🇷🇹🇷
_____________________________
Emre'ydi...
"Oo Bozkurt Timi hoşgeldiniz." dedi Emre. "Sen arkamda dur." dedi Yiğit. Önüme geçti. "Yiğit lütfen." dedim. "Bi tatsızlık çıkmasını istemem Yüzbaşım." dedi Yiğit. "Sorun yok. Yüzbaşım. " dedi Emre.
"Hoşgeldiniz komutanım. Ben Üstteğmen Hamza." dedi. "Hoşbulduk." dedi Ayaz. Karakola girdik. Bizim için oda ayırmışlardı. Biraz dinlenmek için girdik. Yiğit yumruklarını sıkmıştı. Gidip ellerini tuttum. "Sıkma kendini ama üzülüyorum." dedim. "Kendimi sıkmasam gidip o şerefsizin boğazını sıkacam." dedi Yiğit.
Bizimkiler odadan çıkınca Yiğit'in yanına gidip alnından öptüm. "Operasyon bitene kadar mecburuz. Hadi yapma böyle." dedim. "Bir tane daha öpersen moralim yerine gelebilir." dedi. Güldüm. "Fırsatçı seni." dedim. Burnunun ucundan öptüm. Kapı çalınca diğer tarafa gittim. "Komutanım buyrun yemeğe." dedi Hamza. "Geliyoruz Hamza." dedi Yiğit.
Karakoldaki diğer askerler beğeniyle beni süzüyorlardı. "Yemeğinizi yeyin." diye bağırdı Yiğit. Emre ortalıkta görünmüyordu. Hamza da bizimle aynı masaya oturdu. "Üstteğmenim Emre Yüzbaşının burada ne işi var?" diye sordum. "Ne yaptığını bilmiyorum ama Timden atılmış." dedi. Niye ki?
Hamza ile Yiğit konuşuyordu biz de yemeğimizi yiyorduk. Emre girdi yemekhaneye. Masanın altından Yiğitin elini tutmuştum. "Afiyet olsun. " dedi ama kimse cevap vermedi. Anlaşılan buradakilerde sevmemiş onu.
Emre tabağını alıp başka yerde oturdu. Biz de yemeğimizi bitirip kalktık. "Siz odaya gidin ben lavaboya gidecem. " dedim. Lavaboya girip işlerimi hallettim. Ellerimi yıkarken aynadan Emrenin geldiğini gördum. "Umay konuşalım mı?" dedi Emre. "İşim var Yüzbaşım. " dedim. Kolunu duvara yaslayıp gitmemi engelledi. "Senin yüzünden Timden atıldım. Paşa torunu olunca böyle oluyor tabi." dedi. Oh olsun. "Ben bir şey yaptığımı hatırlamıyorum. Timden atıldığınızı da yeni öğrendim." dedim. Güldü. Sonra çok pis baktı. "Bunun hesabını vereceksin." dedi.
"Umay!" dedi Ayaz. Yanımıza geldi. "Bi sorun mu var Yüzbaşım?" dedi Ayaz, Emreye. "Biz aramızda hallederiz sen karışma." dedi Emre. "Umay hadi gel." dedi Ayaz. Emreyi ittirip çıkmıştık oradan. "Ayaz aramızda kalsın. Yiğit öğrenirse kötü şeyler olur. En azından operasyon bitene kadar." dedim. "Tamam." dedi.
Birlikte odaya girdik. Yiğit'in yanına oturdum. "Güzelim nerde kaldın?" dedi. "Yok artık. Tövbe tövbe. " dedim. Sırıttı. Hazırlanıp toplantı odasına gittik. Herkes fikirlerini söyledi. Çoğunlukla benim fikirlerim daha çok sevilmişti. Ah ben. Emre gelmiyecekti. Saha yasağı var. Dedem nerden duyup yapmış ki.
Hava iyice kararmıştı. Biz de yola koyulduk. Kızımı da sırtıma aldım. "Asena bak yine söylüyorum delilik yapma." dedi Yiğit. "Emredersiniz komutanım. " dedim. Her operasyon yüz defa duymaktan sıkılmıştım artık.
"Umay Üstteğmenim çok seviliyorsunuz galiba." dedi Hamza. "Nasıl yani?" dedim. "Çevrenizi sarmışlar." dedi bizimkileri kastederek. Gülümsedim. "Biz komutanımızı çok seviyoruz evet ama deli damarı atınca kimseyi dinlemeyip kaçıyorda. Bizde böyle önlem alıyoruz." dedi Ömer. Sırıttım. Hamza da iyi biriydi. Parmağında yüzük vardı. "Komutanım evli misiniz?" dedim. "Evet bir yaşında da kızım var." dedi. "Yiiaa ne güzel. Ay pardon. Allah analı babalı büyütsün." dedim. "Teşekkür ederim. Darısı senle Yüzbaşımın başına." dedi. Utandım. Çok mu belli ediyoruz. "Amin." dedi Yiğit.
İki buçuk saatin ardından belirlenen bölgeye gelmiş biz de yerlerimizi almiştık. Yüksek bir yere çıkmıştım. Sniperimında yerini verdim. "Herkes hazır mı?" dedi Yiğit. Herkes Yiğiti onaylayınca benim atışımla başladık. "Akrep saat 5 yönü." dedim. "Kulağa da çok hoş geliyor. Vurdum." dedi. Güldüm.
Hepsini indirdikten sonra aşağı bizimkilerin yanına inmeye başladım. O sırada bi teröristin kaçtığını gördüm. "Şerefsizin biri kaçıyor. Takipteyim." dedim. Koşmaya başladım. "Asena yerinde kal." dedi Yiğit. "Beklersem kaçacak." dedim. "Arkandayiz Asena dikkatli ol." dedi Ayaz. "Tamam." dedim.
"Lan it dursana şerefsiz." dedim. Silah sıktı. Saklandım. Sonra koşmaya devam ettim. Köye doğru koşuyordu ve orası insan doluydu. Sabahın köründe ne bu toplantı. "Sana dur dedim. Kafanı patlatırım yoksa." dedim. Durmadı. İnsanların içine girdi. "Herkes evine girsin." dedim. Bi köşeye kaçıyorlardı. Nişan alıp şerefsizin bacağından vurdum. Yere düşünce koştum. "Lan pislik! Zaten yakalanacan ne diye beni yoruyorsun." dedim. Kafasına bi tane yapıştırdım. Bizimkilerde gelmişti.
Köy halkı yerlerini almıştı yine, gelin ve damata baktım kaşlarımı çattım. Gelinin yanına gittim. "Sen kaç yaşındasın?" dedim. Başını bana çevirdi. Gözleri ve burnu kırmızı olmuştu. "16." dedi. Yanındakine baktım. En az 45-50 yaşlarındaydı. "Amca sen utanmıyor musun bu yaştaki kızla evlenmeye?" dedim. "Sen ne karışıyorsun?" dedi pislik adam. "Sizin böyle bir şeye hakkınız yok." dedim. Arkamdan bi adam gelip kolumdan tutu. "Ona dokunmaya cürret bile etme." dedi Yiğit. "Benim kızım hakkında kararları ben veririm. Karışma komutan." dedi Kızın babası. "Kızana sordun mu istiyor mu diye? İstese bile daha reşit bile değil. Hem 50 yaşındaki adamla nasıl evlendirirsin. Vicdan yok mu sende be adam." dedim.
Kızın kolundan tutup kaldırdım. "İstemiyorsun değil mi?" dedim. Tereddütlü gibiydi. "Korkma ben buradayim sana hiç kimse bir şey yapamaz." dedim. "İstemiyorum abla. Para karşılığında beni ona satıyorlar." dedi. Pislikler. "Kes sesini kader." dedi babası. "Sen nasıl bi insansın." dedim. "Baba kız arasına girme." dedi. "Adam gibi baba olsaydın kızını babasından bile büyük birine vermezdin." dedim. "Murat kızı al. Sınırda jandarmaya verecez." dedim. "Komutan karışma dedim. Bak sonra kötü olur." dedi. "Elinden geleni ardına koyma. Sen de o adam da hakkettiğiniz yeri bulacaksınız. Siz iğrenç zihinli yaratıklar yüzünden kaç kız hayallerinden hayatından vazgeçiyor. Haberin var mı?" dedim. Cevap vermedi.
"Hadi gidiyoruz!" dedi Yiğit. Kızı da alıp yola çıktık. Köyden biraz uzaklaştıktan sonra kız yanıma gelip sarıldı. "Çok sağol abla. Hayatımı kurtardın." dedi. "Canim benim." dedim. Bende sarıldım.
Yolda dedemi arayıp her şeyi anlattım. Yaptığım şeyle gurur duyduğunu ilgileneceğini söyledi. Diğerleri karakola dönerken ben, Yiğit ve Ayaz; kaderi jandarmaya teslim ettik. Ne yapacaklarını söyledim. Zaten dedem diğer tarafta ilgilenecekti. Babası ve evleneceği adamı da alacaklardı. Sonuçta yaptıklari suç. Akşama doğru dönecektik biz. Karakola geri dönmek için araca bindik.
"Yine yaptın yapacağını." dedi Ayaz. Gülümsedim. Yiğitte yine bana bakıyordu. "Bakma öyle ya." dedim. "Niye?" dedi. "Utanıyor kız abi neyi anlamıyorsun." dedi Ayaz. Kahkaha attım. Başımdan öptü. "Meleğim benim." dedi Yiğit. Gülümsedim.
Karakola gelene kadar öğlen olmuştu. Karargâha dönünce ceza almam çok yüksek ama ne yapayım göz yumamazdım.
Arçtan inince Emre karşıladı bizi. "Oo yine kahraman olmuşuz Umay hanım." dedi. Resmen diyo Yiğit gel beni döv. Hamza geldi arkadan. "Komutanım buyrun yemek yiyelim." dedi Hamza. Yiğit beni önüne aldı ve içeriye geçtik. Koğuşa girdik önce Ömer ile Okan uzanmıştı. Üstümdekileri çıkartıp oturdum. Ayaklarım ağrıyordu. Postalları çıkarıp uzandım. "Kalk yemek ye hadi." dedi Yiğit. "Birazcık uyusam olmaz mı?" dedim. "Tamam uyu o zaman." dedi. Kendisi de postallarını çıkarıp uzandı.
Uyandıktan sonra gidip yemek yedik. Sonra hazırlanıp karakoldan çıktık. "Sizinle tanıştığıma memnun oldum Yüzbaşım. " dedi Hamza. "Biz de memnun olduk." dedi Yiğit. "Asena iyi iş çıkardın bugün." dedi. "Teşekkür ederim. " dedim. Emre de köşede beni izliyordu. Diğerleriyle de vedalaştıktan sonra "Benimle vedalaşmak yok mu Asena." dedi Emre. Kollarını da iki yana açmıştı. "Yüzbaşım hareketlerinize dikkat ederseniz iyi olur." dedi Yiğit. Kolunu sımsıkı tutmuştum. "Hadi gidelim geç kalacaz yoksa." dedim. Arkamızı dönüp gidiyorduk. "Umay kendine iyi bak canım." dedi Emre. Kaşınıyo. Yiğiti tutamadım. Gidip yüzüne yumruk attı. Emre şu an Yüzbaşıydı Yiğitten daha kidemliydi hatta ama cezalı olduğu için hiçbir şekilde söz hakkı yok.
Karakoldaki askerler Emreyi yerden kaldırıp götürdüler. "Kusura bakmayın." dedi Hamza. "Allaha emanet olun." dedi Ayaz. Geri dönüp gittik. Yiğit en öndeydi. Yine yumruklarıni sıkmıştı. Biraz sakinleşmesini bekledim. Helikopterin olduğu yere gelmiştik. Hepimiz sırasıyla bindik. Yiğitin yanına oturup elini tuttum.
İki saatin ardından helikopterden inip Ejdere bindik. "Yine ceza alacaksın gibi görünüyor komutanım. " dedi Okan. Yüzümü buruşturdum. "Emir karşısında boynumuz kıldan ince." dedim. Sırıtıyorlardı. Yiğite döndüm. Bana bakıyordu o da. "Bir şey mi söyliyecen?" dedim. "Emekli mi olsan sen?" dedi Yiğit. "Yok artık. Daha yeni Bordo bereli oldum." dedim. "Ben hayatım boyunca böyle deli asker görmedim. Ve kendisi benim sevgilim." dedi. Sırıttım. "Eyvallah. " dedim. "Bizim yanımızda kala kala bizim gibi konuşmaya da başladın." dedi Ayaz. "Evet ya." dedim. "Neyse bu sefer fazla bir şey yapmadın. Aferin." dedi Yiğit. "Sağolun komutanım. Sizin öğrenciniz olunca." dedim. Gülümsedi.
Karargâha gelince indik. Albay bahçedeydi. Sırasıyla dizildik. "Bozkurt Timi! Afferin size aslanlarım." dedi. "Sağol." dedik. Öykü köşedeydi. Özlemiştir sevdiğini. "Asena 10 dakika sonra odamda seni bekliyorum." dedi Albay. "Emredersiniz komutanım. " dedim.
Albay gittikten sonra Öykü Okana sarıldı. "Benim sevgilim nerede?" dedi Ömer. "Aradım birazdan burada olur." dedi Öykü. "Sağol yenge." dedi Ömer. Alay binasına girip soyunma odasına çıktık. Silahımı ve yeleğimi yerine koydum. Dolaptan yüzüğümü çıkarıp taktım. Beremi de kafama geçirdim. "Bana şans dileyin." dedim. "Umarım en hafif cezayla yırtarsın." dedi Ömer. "İnşallah. " dedim. Hepsi odadan çıkınca Yiğit yanıma geldi. Kendine çekip sarıldı. Bende karşılık verdim. Sonra alnımı öptü. "Özlemişim." dedi. Güldüm. "Ben gideyim." dedim. "Bekliyorum." dedi. Başımı salladım.
Yukarı çıkıp Albayın odasını çaldım. "Gir." dedi. Kapıyı açıp girdim. "Umay! Niye her şeye elini atıyorsun?" dedi. "Göz yumamazdım." dedim. "Yaptığın şey çok doğru. Seni takdir bile ediyorum ama operasyondayken böyle şeyler yapamazsın." dedi. Sustum. "Ceza alacağını biliyorsun değil mi?" dedi. "Evet komutanım." dedim. "Aşağıya odana in. O dosyalar bitmeden çıkmak yok." dedi. "Emredersiniz komutanım. " dedim ve odadan çıktım.
Dosyalarla yırttığıma inanamıyorum. Yiğit merdivenlerin başındaydı. "Gülümsediğine göre ceza yok." dedi Yiğit. "Dosya cezsı verdi. İki üç tane dosyadan ne olacak." dedim. Sırıttım. Birlikte aşağıya odama indik. Kapıyı açmamla yüzümdeki gülümseme yerini hayal kırıklığına bıraktı.
"Allahım ne günah işledim ki ben."
__________________________
Hadi yine iyisiniz bir günde iki bölüm. Sizde beğenilerinizi çoğaltırsaniz sevinirim.
Yıldıza basmayı ve güzel yorumlarınızı eksik etmeyin.
İyi geceler.
Hoşçakalın 😘