KABULLENİŞ

By _YabanCicegi_

1.7M 71.7K 3.4K

💟 Yusuf Ali HANZADE - Yaprak HANZADE 💟 Güven.... Güvenmek.... Bir insanın güvenini yıkması.... Diğe... More

🌿 1. BÖLÜM 🌿
🌿 2. BÖLÜM 🌿
🌿 3. BÖLÜM 🌿
🌿 4. BÖLÜM 🌿
🌿 5. BÖLÜM 🌿
🌿 6. Bölüm 🌿
🌿 7. BÖLÜM 🌿
🌿 8. BÖLÜM 🌿
🌿 9. BÖLÜM 🌿
🌿 10. BÖLÜM 🌿
🌿 11. BÖLÜM 🌿
🌿 13. BÖLÜM 🌿
🌿 14. BÖLÜM 🌿
🌿 15. BÖLÜM 🌿
🌿 16. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 17. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 18. BÖLÜM 🌿
🌿KÜÇÜK BİR ALINTI🌿
🌿19. BÖLÜM 🌿
🌿 20. BÖLÜM 🌿
🌿 21. BÖLÜM 🌿
🌿 22. BÖLÜM 🌿
🌿 23.BÖLÜM 🌿
🌿 24. BÖLÜM 🌿
🌿 25. BÖLÜM 🌿
🌿 KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 26. BÖLÜM 🌿
🌿 27. BÖLÜM 🌿
🌿 28. BÖLÜM 🌿
🌿 29. BÖLÜM 🌿
🌿 30. BÖLÜM 🌿
🌿KÜÇÜK BİR ALINTI 🌿
🌿 31. BÖLÜM 🌿
🌿 32. BÖLÜM 🌿
🌿 33. BÖLÜM 🌿
🌿 34. BÖLÜM 🌿
TARİHLER 15 TEMMUZ
🌿 35. BÖLÜM 🌿
🌿 36. BÖLÜM 🌿
🌿 37. BÖLÜM 🌿
🌿 38. BÖLÜM 🌿
🌿 39. BÖLÜM 🌿
🌿 40. BÖLÜM 🌿
🌿 41. BÖLÜM 🌿
KÜÇÜK BİR ALINTI
🌿 42. BÖLÜM 🌿
🌿 43. BÖLÜM 🌿
🌿 44. BÖLÜM 🌿
🌿 45. BÖLÜM 🌿
🌿 46. BÖLÜM 🌿
🌿 47. BÖLÜM 🌿
🌿 FİNAL 🌿
🌿DİĞER HİKAYELERİMİZ🌿

🌿 12. BÖLÜM 🌿

33.2K 1.6K 38
By _YabanCicegi_

Herkese merhaba diyerek bölümü getirdim sizlere. :))

Nasılsınız bakalım, keyifler yerinde mi? :))

Sizleri daha fazla bekletmeden, çenem fazla açılmadan bölümle baş başa bırakayım en iyisi sizler... :))

🍃🍃🍃

KEYİFLİ OKUMALAR

🍃🍃🍃

" Aramızda uzun bir yol var, Bir ucunda sen, Bir ucunda ben. Dudaklarımda hasret mırıltıları, Söyleyen ben, söyleten sen... "

(_Yabanciceği_)

🍃🍃🍃

Güneşin yüzüne çarpan ışınlarıyla isteksizce yorgun olan gözlerini yorucu olacak bir güne açtı Yaprak. Yorucu olacaktı çünkü abisiyle evlilik konusunu konuşacak ve bu genç kızı gerçekten de korkutuyordu. Bu kendince korkutucu düşüncede aklında olduğu için yoruyordu kendisini.

Yerinden kalkıp hızla banyoya giren genç kız, ihtiyaçlarını giderdikten sonra odasına geri döndü. Dolabından yeni aldığı kıyafetlerden, lacivert İspanyol paça kot pantolonunu, üzerine de gri spor ve tril tril bir gömlek alıp giyindi. Makyaj masasına yönelip, toz pembe dikdörtgen uzunlasına olan pufunun üzerine oturdu ve malzemelerine baktı. Fazla bir şeyi yoktu ama bunlar bile genç kızı çok mutlu ediyordu. Makyaj malzemelerinden, rimeline, göz kalemlerine baktı ama yapmak hiç içinden gelmiyordu. Üşeniyordu. Aynada kendisine bakan genç kız, makyajsız da gayet iyi olduğuna karar verince pufundan kalktı. Hem her daim genç kız sadeliği ve doğallığı benimsemişti.

Hazır olduğuna kanaat getirince odasından çıktı ve oturma odasına yöneldi. Mutfaktan gelen seslerle oraya yöneldi. Annesi mutfak masasının üzerinde hazır olan kahvaltının başında oturmuş ve çocuklarını bekliyordu.

" Hayırlı sabahlar anneciğim. Neden uyandırmadın, birlikte hazırlardık. " diyen genç kız annesinin yanağından öptü.

" Sanada hayırlı sabahlar güzel kızım. Huzur içinde hazırlıyorum ve inan hiç yorgunluk hissetmiyorum. " deyip gülümsedi kadın. Gözleri beklenti içindeydi ki, kızından mektup hakkında yorum beklediği belliydi.

" Kızım... " dedi ilk olarak ve yavaş ses tonuyla devam etti konuşmasına. "Okudun mu mektubu? Sakladığım için özür dilerim ama zamanı şimdiydi inan bana ve bana kırılma. "

" Annem ben sana nasıl kırılırım? Bana o kadar destek olup şefkaat göstermişken. Sen annemsin o da babam ve inan onu da görmesemde, çok merak etsemde sevmeye başladım. Kalbimde hep eksikti bu sevgi ve yeni yeni dolmaya başlıyor. Baba sevgisine muhtaç olan kalbim sonunda kavuşuyor ve bu beni inanılmaz mutlu ediyor. " deyip annesinin boynuna sıkıca sarıldı genç kız.

Dertleri bitmiş her şeyi yavaş yavaş yoluna koyuyorlardı. Artık hüzünlü günler geride kalmıştı bu üç yaralı kalp için ve onca acının üstüne mutluluk, huzur onları geçte olsa bulmuştu.

" Teşekkür ederim kızım. Şimdi hadi abini kaldırda geç kalmadan kahvaltınızı yapın. "

Başını olumlu anlamda sallayıp abisinin odasına yöneldi Yaprak. Kapıyı tıklatıp yavaşça içeriye girdi. Abisi yatağının üzerinde, sırf üstü uzanmış öylece tavanı seyrediyordu. Düşünceliydi ve bu da genç kızı üzüyordu. Yanına yavaşca yaklaştı.

" Günaydın abiciğim " deyip eğilip yanağını öptü. Çekinse de bu konuşmanın gerçekleşeceğini biliyordu. Bilmediği ve aklını kurcalayan ise annesinin bu evliliği duyunca nasıl bir tepki vereceğiydi.

" Günaydın Yaprak. " dedi Ahmet, kardeşine taraf hiç bakmadan.

Yine kendisine ismiyle hitap edildiğini duydu Yaprak ve bu kendisini fazlasıyla üzdü. Yüzündeki küçük tebessüm de kaybolup yerini hüzne bıraktı. Gözleri hafiften yanmaya başlamıştı. Sessizce ve istemdışı iç çekti. Bu davranışıyla birlikte abisinin ani hareketle yüzünü kendisine çevirmesini izledi.

Gözleri hafiften şişmiş ve kızarmıştı genç adamın. Bu da tüm gece uyamadığını gösteriyordu. Tüm gece boyunca kız kardeşinin evliliğini ve o adamı düşünmüştü.

Yaprak abisinin görüntüsüyle dolan gözlerini daha fazla erteleyemedi ve gözyaşlarına izin verdi. İlk başta birer birer, yavaş yavaş akan damlalar, iç çekişlerle birlikte birbiri ardına akıp hızlanmıştı.

Yaprak durduramıyordu artık gözyaşlarını. Eskiden ağlamamayı öğrenmişti ama zaman bu yetisini de elinden almıştı. En küçük bir olayda bile istemsizce ağlıyor, gözyaşlarını durduramıyordu. Bu yeni huyundan da daha şimdiden nefret etmeye başlamıştı aslında.

Ahmet, kardeşinin ağlamasıyla daha fazla kayıtsız kalamayarak yatağından doğruldu ve kardeşini kollarından tutup yatağın üzerine oturttu.

" Ağlama... Biliyorsun dayanamıyorum ve kendimi suçlu hissetmek beni bitiriyor. " diyen genç adam, iki eliyle kardeşinin yanaklarını tutup, baş parmaklarıyla gözyaşlarını kurulamaya başladı.

Kendimi kötü hissediyordu genç kız, çünkü abisi kendisi yüzünden uykusuz kalmış ve kendini üzüyordu.

" Abim... Lütfen-... " sözlerinin gerisini getiremedi Yaprak. Abisi hızla gözyaşlarını kurulayıp alnından öpmesiyle kendisini daha hissetmeye başlamıştı.

" Tamam... Şimdi hemen kendimizi toparlayıp odaya gidiyoruz ve okula gitmeden bir yerlere gidip konuşacağız uzun uzun, tamam mı? " dedi Ahmet anlayışlı bir tonla.

Başını olumlu anlamda aşağı yukarı sallayan genç kız, hemen elinin tersiyle gözyaşlarını silip kendini toparlamaya çalıştı. Abisi elini uzattıp kaldırdı kendisini ve birlikte odadan çıktılar. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı ki anneleri üzülmesin. Hemen kahvaltılarını yapmaya başlayan abi kardeş, gelecekten söz ederken hep birlikte yüzlerinde gülümseme beliriyordu.

Yaprak, abisinin yüzündeki gülümseme ile kendisini daha iyi hissetti çünkü abisinin gülümsemesi yapaylıktan uzak, içten bir gülümsemeydi.

Okula gitmek için odasına giden Yaprak, çantasını ve uyumadan önce yastığının altına koyduğu mektubu alıp, odasından çıktı. Abisinin kapının önünde annesiyle gülüşüp konuşuyorlardı. Yanlarına hızlı adımlarla giden Yaprak, annesinin yanağına öpücüğü kondurup, " Bu sana ait annem ve sende kalması daha doğru. İnan bende geleceği günü sabırsızlıkla bekliyorum. " diyerek mektubu annesine uzattı.

Ayşe hanım da mektubu mutlu bir gülümseme eşliğinde alıp, kızının yanağını okşadı. Kızının tepki vereceğinden çok korkmuş ama beklediği gerçekleşmediği içinde oldukça sevinmişti.

Genç kız sessizce abisinin yanında ilerliyordu. O konuşmadığı için kendisi de hiç sesini çıkarmıyordu. Evden çıkalı belki beş belki de on dakika ya da daha fazla. Hiç bilmiyordu genç kız çünkü gergindi. Sessizlikle dolu olan yürümeleri bir kafenin önüne gelince bitti. Abisi başıyla, kafeyi işaret etti ve içeriye girdi. Abisini takip eden genç kız, onun oturduğu yere ilerledi ve karşı sandalyesine oturdu.

Yaprak, sandalyede otururken omuzları çökmüş vaziyetindeydi. Sanki bir suç işlemişte, cezasını bekleyen küçük kız çocuğu gibiydi. Oysa kendisinin tek suçu - ki bunda da kendince suçsuzdu - sevmesi, aşık olmasıydı.

Eğer aşkı suç olarak bilinirse, hiçbir zaman aşkı anlamış olunmaz.

Yaprak' ta aşkı suç olarak görmüyordu ama canının yanmasını da engelleyemiyordu. Kendi canı yanıyorsa da bu suçu asla aşk'ın üzerine atmazdı. Bu düşüncelerini de abisine söyleyemeyeceğini elbette ki biliyordu genç kız.

" Hoşgeldiniz efendim. Ne istersiniz? " diyen erkek garson masadaki sessizliği hızla kesmişti.

Yaprak, başını kaldırıp garsona bir an baksa da gerisin geri başını masaya doğru eğdi. Hiç sesini çıkarmadan başını kaldırıp abisine baktı ve onunda kendisine baktığını gördü.

Ahmet, kardeşine sessizce bakıyordu. Konuşmaya nereden başlayacağını hesaplasa da bir çıkış yolu bulamıyordu. Garsona dönüp düz ses tonuyla, " 2 tane orta şekerli kahve, lütfen, " dedi.

"Peki efendim. Hemen getiriyorum. " deyip gitti genç garson.

Ahmet bu işin kaçarı olamayacağı için hızla konuya girdi.

"Dün Alvina ile buluştum biliyorsun. Bana bazı şeyler anlattı. Bir de senin ağzından dinlemek istiyorum. " deyip keskin bakışlarını kardeşinin yüzüne kenetledi.

Yaprak abisinin ses tonu ve kendisine dönen bakışlar karşısında nasıl anlatacağını bilemiyordu. Biraz duraksasıktan sonra kendini toparlayıp anlatmaya çalıştı.

" Biliyorum bana kızgın ve kırgınsın abi. Bunu nereden anladım dersen sen bana hep ismim dışında sesleniyordun o olaylardan sonra. Sadece bana sinirlendiğinde ya da kırgın olduğunda ne bileyim benimle ilgili seni üzen bir olay olduğunda ismimle hitap ediyorsun. Bu durumda beni çok üzüyor. Ben senin sayende konuşmaya başladım. Senin sayende kendimi ifade etmeyi başarabildim korkusuzca. Sen destek olmasaydın ben asla böyle bir kişilik olmayıp hep içine kapanık, suskun, hayata umutsuzca bakan biri olurdum. "

Konuşmasını yanlarına küçük tepsiyle gelen garson sebebiyle es verdi Yaprak. Bakışlarını abisine çevirince kendisine karışık duygular eşliğinde baktığını gördü. O gözlerde alışık olduğu pişmanlığın yanına hüzünde eklenmişti en çok kendini belli eden duygular. Garson 'Afiyet olsun efendim' deyip uzaklaştı yanlarından. Abisi kahveyi ellerinin arasına alıp öylece bakıyordu. Yaprak, bakışlarını bir an abisinden çekip, önüne konulan kahverengi kahve fincanını tutup, iki elinin arasına aldı. Bakışlarını dumanı tüten kahvede biraz oyalayım, abisine bakmadan konuşmasına devam etti.

" Bu nedenle sana çok minnattarım beni, yeni ben yaptığın için bana destek olduğun için. Şimdi de evlilik için bana destek olmanı, yanımda olmanı istiyorum. Çünkü buna ihtiyacım var abi. Sen benim limanımsın ve hep öyle kal. Beni koru ve beni destekle. " diyerek bakışlarını kahveden kaldırıp, abisine baktı genç kız. Nasıl kesintisiz konuştuğunu bilmese de, sesinin cılız çıktığını biliyordu.

Ahmet, kız kardeşinin konuşmasını sessizce dinledi. Her cümlesini sindire sindire kardeşini izledi. İstifini hiç bozmadı. Biraz düşündü ve yumuşayan bakışlarıyla, " Tamam da canım neden? Anlayamıyorum neden tanımadığın biriyle, birde beni sinirlendiren adamla bu kadar evlenmek istiyorsun? Tamam gerçek evlilik olmayacak ama neden? " diyerek kardeşinden cevap bekledi genç adam. Dün Alvina' yı biraz zorlamaları sonucu konuşmalarından sonra öğrenmişti gerçek evlilik olmayacağını. Ama bu bile aklını bulandırıyordu. Kardeşine baktı cevap beklediğini belirtircesine.

Cevap...

Yanıtlaması o kadar da kolay olmayan cevap...

Genç kız kendisini biraz cesaret verip konuşmaya başladı.

" Abim inan anlatması benim için çok zor. Duygularımı abimle paylaşmak... Bu gerçekten zor... " dedi ve kahvesinden küçük bir yudum alıp, bakışlarını kahvesinden ayırmadan konuşmasına devam etti. " Ben bir gün yine o adamın beni dövdüğünü gün çok kötü oldum. " dedi genç kız ve bakışlarını abisine çevirdi. Onun bakışlarında lider olan pişmanlığı görünce, çok üzüldü Yaprak. Abisinin pişmanlıklarını hatırlatmak için anlatmıyordu ki... Fincandan ellerini çekip abisine doğru uzattı. Onunda isteğini anlayıp ellerini avuçlarının içine hapsetti.

" Seni üzmek için anlatmıyorum abim. Ben gerçekten artık çok mutluyum ve o günler beni eskisi gibi üzmüyor. Bunun sebebi sensin bunu bil. İşte o gün odamda hüzünle uyuya kaldım ve rüya gördüm. Rüyamda onu yani Yusuf Ali'yi gördüm. " diyen genç kız abisinin bakışlarındaki şaşkınlığı görünce hafifçe tebessüm edip anlatmaya devam etti.

" Rüyamda onunla evliydim ve çok mutluydum. Hatta birde kızımız vardı. O kadar tatlıydı ki... Sabah kalktığımda hâlâ rüyanın etkisindeydim ve beni çok etkilemişti. Hep rüyayı ve Yusuf Ali'yi düşünüyordum ve zamanla duygularım değişti. " dedi Yaprak cılız ses tonuyla ve abisinin ellerinin içindeki ellerinin hafifçe ezildiğini hissetti. Abisinin kendi ellerini bir an sıktığını anladı çünkü bir iki dakika sonra gevşemişti tutuşu.

" İşte ondan sonra düşüncelerimden hiç çıkmadı ve nasıl oldu anlayamadım, kalbimin fatihi oldu. Biliyorum bunları duyunca geriliyorsun ama benim içinde abime anlatmak bir o kadar zor. Aradan biraz daha zaman geçince yine rüya gördüm ve yine onunla evliydik. İşte revirde Alvina ile odada tek kalıp konuşunca durumunu öğrendim ve kabul ettim. Anla abi etmek zorundaydım. Kalbime söz geçiremedim. O beni sevmese de anlaşmalı evlilikte olsa izin ver evleneyim. " dedi Yaprak yalvarır şekilde. Abisine tüm kalbinde hissettiklerini zorlansa da anlatmıştı. Anlatmak zorundaydı abisinin kendisini daha iyi anlayabilmesi için.

Yaprak sustu ve abisinin ne cevap vereceğini bekledi. Bakışlarını abisinden arada kaçırıp, soğumuş kahvesine çeviriyor, sonra tekrardan abisine bakıyordu.

Ahmet, kardeşinin anlattıklarını dikkatlice dinlemiş ve hiç sözünü kesmemişti. Kardeşinin her cümlesinde daha da şaşırıyor ve içine kapanıyordu. Karar vermek hiç bu kadar zor olmamıştı genç adam için.

" Gerçekten rüyalarının izinden gidip evlenecek misin? Bu çok saçma. " diyebildi kendisine geldiğinde Ahmet. Başka ne diyebilirdi ki? Hangi insan, gördüğü rüyaların seline kapılıp, hayatının yönünü değiştirecek kararlar verebilirdi ki? Bu soru aklını kurcalarken cevabını da veriyordu. Kardeşi, o buhran zamanlarında rüyalarında gördüğü adama, Yusuf Ali' ye kaptırmıştı kendisini.

Yaprak abisinin yargılan ses tonuyla başını önüne eğip konuşmaya başladı. Abisinin yüzüne bakıpta açıklama yapamayacaktı daha fazla. " Abim... Bunu söylemesi çok zor. Ben onu rüyalarımda sevmiştim ama okulda ilk gördüğümde kalbimde bir şeyler oldu. Ben ona âşık oldum abi anla bunu. En azından 3 senede olsa sevdiğimle olayım o bilmese de. " dedi bakışlarını kaldırıp abisine yönlendirdi. İşte o anda abisinde ki kabullenişi gördü.

" Tamam. " dedi Ahmet kardeşinin bu isteğini geri çevirmeyerek. Onun o kırılgan sesine dayanamazdı ki...

İşte bu duyduğu kelime ile Yaprak, o kadar mutlu oldu ki... Masadan nasıl kalktı, abisinin boynuna hızla nasıl sarıldı anlayamdı. Gülüyordu hem de içtenlikle, mutlulukla. Artık evlilik yolunda en büyük engeli abisi olarak gören genç kız, bu engelin kaşlmasıyla sevinmişti. Annesine anlatması lazımdı ve biliyordu ki annesi sevdiği adamla evleneceğini duyunca izin verecekti.

Ahmet, kendisine sarılan kardeşine karşılık verip, sırtına hafiften vurarak destek verdiğini, her daim yanında olacağının garantisini veriyordu. Kendisinden geri çekilen kardeşi yanağını öpünce gergin olan suratı gevşedi ve küçül bir tebessüm bahşetti kardeşine.

" Sen gerçekten o ukalayı seviyorsun ki neresini sevdiysen anlayamadım. " deyip tek kaşını kaldıran Ahmet, kardeşine bakıyordu.

Yaprak abisinin bu sitemkâr şekilde söylediklerine sadece tebessüm ederek cevap verdi. Konuşamadı.

" Tamam anlaşmalı da olsa eğer senin gözünden, onun yüzünden bir damla yaş akarsa inan bana anlaşma falan umursamam ve seni alırım. Ayrıca aynı evde kalsanız da- ... " diyen genç adam cümlesini tamamlayamadan kardeşi tarafından susturuldu.

Yaprak abisinin kendisine karşı korumacı tavrını çok seviyordu. Onun söylediklerini tebessüm ile dinlerken, son söyleyeceği cümleyi tamamlamasını istemedi.

" Tamam abim beni üzerse ilk sana geleceğim ve aynı evde kalsakta odalarımız ayrı olacak. " dedi son kelimeleri söylerken sesi kısılmıştı.

Yaprak, son söylediğiyle utanarak abisine bakmış ve gözlerini kaçırmıştı. Yanaklarının hafiften yandığını hissediyordu. Ve genç kız kendinden emindi ki bu yanma yanaklarını kızartmaya başlatmıştır. Abisinin elini tutup, hafif sıkmasıyla bakışlarını çekinerek abisine yöneltti. Abisinin kendisine bakıp gülümsemesiyle, rahatladığını hissetti. Genç kız abisinin hem utandırmasına, hem de gülmesine,
'Ah ne güzel, ' diye mıraldandı. Gülümsemesi yeniden yerleşti dudaklarına.

" İzin verdim ama gözüm üzerinizde olacak bunu unutmayın. Şimdi yavaşça kalkalım da okula gidelim. Senin dersin başlayacak birazdan. " diyen Ahmet, elini kaldırıp hesabı istediğini belirtti. Hesabı ödedikten sonra önden çıkan kardeşinin yanına vardı. Yan yana ilerleyen ikili bu sefer gülümsemeleri eşliğinde hoş sohbet ederek üniversitelerine vardılar.

Yaprak, hızlı adımlarla merdivenleri çıkıp sınıfına girdi. Dersin başlamasına 5 dakika kalmıştı ama hâlâ Eslem gelmemişti. Genç kız, akadaşının bir an önce gelmesi için duâ ermeye başlamıştı. Her ne kadar Murat hoca ile geçmişleri olsa da, geç kalma konusunda taviz vermeyeceğini biliyordu. Sık sık saatine bakan genç kız, ' Acaba dünkü olaydan sonra gelmeyecek mi bugün?' diye düşünmeden edemedi. Telefonuna bakan genç kız, arkadaşının numarasını almadığı için pişmandı. 'En azından telefonum olmadan önce numarasını defterime yazabilirdim, ' diye hayıflandı.
Meraklanmaya başlamıştı artık genç kız. Zamanı gelmişti artık dersin başlamasına. Sınıfa göz çevirince neredeyse tüm sıraların dolu olduğunu gördü. Bu görüntü aslında Murat Hocanın derslerinin olduğu güne özeldi. Sınıftakiler hocadan çekiniyordu.

Kapıda bir bağırış sesi duyan Yaprak, başını telefonundan kaldırıp kapıya çevirdi. Sınıflarının en oynak kızı, aekadaşına sataşıyordu. Bu sataşmaya da hiçbir tepki göatermiyordu Eslem. Yaprak sinirlendiğini hissetti. Bu aptal arkadaşı neden sesini çıkarmıyordu anlayamadı. Kendisine sataşan, hırpanlanmasına izin veriyordu. Yaprak sınıftakilerinde bu olaya köstek olması, tezahüratlarda bulunması o oynak kızı daha da hararetlendiriyordu. Yerinden sinirle kalkacağı sırada, orrama çok sert bir ses hakim oldu.

" Neler oluyor burada? Nedir bu kargaşanın sebebi? " diyen Murat hoca sinirle kapının önündeki kargaşayı çıkaranlara baktı.

"Hocaamm.... Şimdi ben sınıfa giriyordum ama bu kız yani adı neydi Eslem miydi evet evet Eslem. İşte o hızla gelip omzuma çarptı. Bu da yetmezmiş gibi bana laf atıyor. Bu kadarı da fazla. " diye konuşan kıza Yaprak şaşkınlıkla bakıyordu. Üstüne üstlük birde timsah gözyaşlarını akıtmasına, ' Pes, ' diye sitemle söylendi. Bu kız, Oylum gerçekten de tehlikeli bir kızdı, bunu anlamış oldu Yaprak.

Eslem ise hiç karşılık vermiyordu.

" Anlattıkları doğru mu Eslem? " diyen Murat hoca, eski eşine ve hâlâ sevdiği kadına sert bir şekilde bakıp, cevap beklediğini belli etti.

Eslem yaşadığı olaylar üst üste gelince yıprandığını hissediyordu. Canı yanıyordu. Karşısında ki adam, kendisine böyle suçluymuş gibi bakmasını kaldıramadı ve yine sesini çıkarmadı.

Oylum, bu sessizlikten yaralanıp, "Gördünüz mü hocam? Suçlu olduğu için sesini çıkaramıyor! " diye üstünlük sağladı.

Murat, sinirle Eslem' e döndü ve sesinin tonunu sertleştirerek, sanki tüm acıları karşısında ki kadın çeksin istercesine, " Hemen Oylum' dan özür dile, " diyerek parmağıyla da genç kızı gösrerip bağırmıştı.

Bu hareketle birlikte Oylum, yüzündeki zafer edasıyla gülümsedi. Eslem ise yüzündeki hayal kırıklığı ile sevdiği adama - Murat Hocaya - baktı.

Kırgınlık...

Eslem' in bakışlarındaki duyguların en göze çarpanı kırgınlıktı...

Murat Hoca, Eslem' in sessiz kalışıyla iyice celallendi ve, " Sana hemen özür dile, dedim, " diyerek tekrardan bağırdı.

Yaprak ise, Murat hocanın neden bu kadar sinirlendiğini anlayamamıştı. Arkadaşının ağlayan gözlerle sevdiği adama bakışını, ardından da ağlayarak sınıftan çıktı. Murat hocanın ise kadının arkasından bakıyordu. Yaprak daha fazla dayanamayıp hızla yerinden kalktı ve Murat hocanın karşısına geçip dik dik yüzüne baktı.

" Eslem' in hiçbir suçu yoktu. Oylum durduk yere sataşıp suçuda Eslem' in üstüne attı. Eslem onun sataşmalarına hiçbir karşılık vermedi ve aiz böyle davranınca da Oylum her şeyi kendi lehine çevirdi. "

Yaprak sesindeki kararlılıkla konuştuktan sonra sınıftan çıktı. Koridorda arkadaşını arıyordu ve bir yerden hıçkırık sesi duyunca o yöne yöneldi. Sesi takip eden genç kız, üst kattan gelen sese doğru ilerledi. Üst kata çıkınca da arkadaşını arayışa girişti ve onu çatı katında bir köşeye sinmiş bir şekilde gördü. Arkadaşı dizlerini kırıp kendisine çekmiş, kollarını da dizlerine sarmış hıçkırarak ağlıyordu. Yaprak arkadaşının bu bitmişliğine dayanamayıp ağlamaya başladı.

Yaprak, Eslem' in hızla yanına gidip sıkıca sarıldı dostuna. Arkadaşının başını kaldırıp kendisine bakmasını ardından rahatlayarak kendisine sarılarak karşılık vermesiyle ağlamalarına devam ettiler.

Bir müddet sonra geri çekilen Yaprak, iki eliyle arkadaşının gözyaşlarını silerken, " Canım, niye cevap vermedin? Neden sana bağırmasına izin verdin? " diye sordu.

" Cevap veremezdim Yaprak, yapamazdım. O bana öyle bakarkan, nasıl? " diyen Eslem, içini çekerek sözlerine devam etti. " Çok kötüyüm ben, kaldıramıyorum artık olanları. "
diyen genç kız gözyaşlarını zorlukla da olsa kuruladı ve elinin tersiyle yanaklarını sildi.

" Eslem anlatmayacak mısın aranızdakileri? " dedi Yaprak ve beklemeye başladı. Arkadaşına Murat hoca ile konuştuklarını söylemeyecek ve anlatmayacaktı. Böylelikle arkadaşının hislerinim ne doğrultuda olduğunu anlayacaktı. Lakin bunu yapmasına gerek olmadığını da anlamıştı genç kız, arkadaşının bu hâlinden.

Yaprak, arkadaşının kendisine tereddütle bakmasını, ardından da başını olumlu anlamda sallamasıyla sessizce bekledi.

Sessizce bekleyenlerden biri de duvarın dibinde bekleyen genç adamdı. Yıpranmış bir haldeydi adam. Yere çömelmiş, bacaklarını katlamış, ellerini de dizlerinin üzerine koyarak bakıyordu ağlayan sevdiği kadına.

Pişmandı...

Yaprak, Murat hocayla göz göze gelince, Onun kendisine yalvarırcasına bakışlarını gördü. Sanki bakışlarıyla, ' İzin ver de anlatacaklarını dinleyeyim, ' diyordu. Bazen sözlere gerek kalmadan bakışlar anlatır ya her şeyi... İşte şu anda Murat hocanın hâli öyleydi. Genç kız usulca gözlerini acayıp kapadı ve izin verdiğini belirtti. Bu sayede aralarındaki sorunlarında yok olacağını düşünüyordu.

Eslem boğazını temizledikten sonra anlatmaya başladı. " Biz yine üniversite de karşılaşmıştık ve hocamdı. Benimde ilk senemdi. Onu gördüm ve ilk göz göze geldiğimizde kalbime bir şey usulca akıp gitti. Olması gerekenden daha hızlı atmaya başlamıştı ve bu da beni ele geçirmişti. Ellerimin titremesini birbirine kenetleyerek engellemeye çalışmıştım. İlk gördüğümde, o anda aşık olmuştum anlamıştım ve Ona olan duygularım hâlâ da öyle. " diyen Eslem yüzünde buruk bir tebessümle devam etti konuşmasına. " Ama olmadı işte devam ettiremedik. Kısa süre sonra evlendik ama ailesi buna karşıydı. Çünkü ben ne zengindim ne de ailem vardı." deyip usulca gözyaşlarını sildi genç kız. O anları tekrar yaşıyordu sanki.

Yaprak bakışlarını arkadaşından, yere çömelmiş Murat hocaya çevirdi. Onunda yıkılmış hâli arkadaşından farksız değildi. Yaprak bu duruma, bunları bu duruma getirenlere isyan etti. Yazık değil miydi ya da günah değil miydi sevenleri ayırmak? Bu kadar acı çekmelerine sebep olanlar nasıl hayatlarına devam ettirebiliyordu? Yaprak' ın aklını kurcalayan ve üzen sorulardı bunlar.

Eslem, kendisini biraz daha toparladıktan sonra devam etti anlatmaya, geçmişi yad etmeye.

" Ailem kim bilmiyorum ve kendimi bildiğimden beri yurtta kalıyordum. 18 yaşımı doldurduktan sonra yurttan ayrıldım, çünkü kurallar böyleydi. İşte çıktığımda ilk olarak kalacak yer aradım sonra da iş. Hepsini yurdun müdürü sayesinde ayarlamıştık sonrasında. Her şey güzel gidiyor, hayatı öğreniyordum. Sınavlara girip zaten bu üniversiteyi kazanmıştım. Neyse işte evlendiğimizde ailesinden kimse yoktu. Meğer benimle evlenmek için ailesine karşı çıkmış ve tüm imkânlarını tepmiş. Bu kadar mı kötü biriydim ki ailesi istemedi beni?" diyen Eslem duraksadı. Bu soruyu hâlâ kendisine soruyor ama bir türlü cevabını bulamıyordu. Bakışlarını dizlerinin üzerindeki ellerinden ayırmadan sözlerini devam ettirdi.

" İlk zamanlar çok mutluyduk ama zamanla mutluluğumuzdan eser kalmadı. Bir gün annesi gelip beni suçladı ağır ithamlarda bulundu sonrada çekip gitti. Ağladım çünkü yapabileceğim bir şey yoktu. Murat eve gelince beni ağlayarak görüyor, sinirleniyor ve nedenini soruyordu ama söyleyemiyordum. Annesinden, ailesinden nefret etmesini istememiştim. Ailesi varken benim yüzümden kaybetmesini istemedim. O da bu durumlara sinirlenip kapıyı çarpıp gidiyordu ve beni daha büyük çıkmaza sokuyordu. Annesi arada geliyor bir şeyler söyleyip gidiyordu. Daha sonraları telefonuma multimedya mesajları geliyordu. Murat'ın aile dostlarını kızı vardı o atıyordu. Zaten önceden gelip bana Murat'ı sevdiğini söyleyip bana onu bırakmamı söylemişti. Çünkü ben olmasaymışım Murat onunla evlenecekmiş. " diyen Eslem bakışlarını ellerinden kaldırıp arkadaşına baktı. Onun kendisini üzgün gözlerle dinlediğini görünce burukça gülümsedi ve devam etti.

" Bunların üstüne birde Murat ile onun resimleri geliyordu. Başbaşa oldukları ve samimi pozları. Yani onun omzuna yaslanmış pozlar ve benzerleri. Benim yanımda olması gerekirken geceleri onun yanına gidiyormuş. Bunlarla daha da yıprandım daha da fazla acı çektim sanki mümkünmüş gibi.O kadar çok acı çekiyordum ki hiçbir şey yapasım gelmiyordu ağlamaktan başka. Yine sabah onsuzlukla uyanmıştım. Telefonum çalmaya başlamıştı. Arayanı görüncü azda olsa yüzümde uzun bir aradan sonra gülümseme oluşmuştu. Hemen aramayı yanıtlayıp konuşmuştuk. Sesimden kötü olduğumu anlayınca hemen beni almaya geleceğini ve bir yerlere gidip konuşacağımızı söylemişti. Zor ikna oldum çünkü dışarıya Murat' tan başka kimseyle çıkmak istemiyordum. Beni sadece onun teselli etmesini istiyordum ama sadece istemekle kalıyordum. " dedi ve derin bir nefes alıp devam etti. Anlattıkça yaşıyordu sanki ve canı daha fazla yansa da rahatladığını hissediyordu.

" Üstüme öyle alelade bir şeyler giyip gelmesini beklemiştim. Korna sesiyle inip arabasına binmiştim. Arabada hiç konuşmamıştı ve sessizce yol almıştık. Sonra arabasını sakin bir yerde durdurup inmiştik. Bir banka oturup sessizliğimizi dinlemiştik ilk başta. Ardından bana neler olduğunu sormuştu ve bende ona olanları anlatınca fazla sinirlenmişti. Bende yine gözyaşlarımı tutamamıştım o zamanda da. " dedi Eslem ve hafifçe gülümseyerek gözlerini sildi ve devam etti.

" Teselli etmek için beni kendine çekip sarılmıştı. Bende sonradan başımı omzuna koymuş ona aşkımı anlatmıştım. O da beni dinlemişti. O benim en yakın dostum, ailemden, kanımdan olmayan abim yerine koyduğum Rüzgar abimdi. Rüzgar abi derdim ben ona her zaman, O da bana cimcime diye seslenirdi. Beni olmayan kız kardeşi yerine koymuştu. Yurtta tanışmıştık. Dertlerimizi birbirimize anlatır, sırlarımızı birbirimizle paylaşırdık. Günler hep geçiyordu ama olanlarda bir değişiklik olmuyordu. Bir gün yine Rüzgar abi evimize gelmişti, bende hemen içeri alıp konuşmuştuk. Daha doğrusu beni teselli etmeye çalışıyordu. Kapının açılma sesi ve Murat'ın sinirli yüzünü görünce çok korkmuştum. Karşıma gelip hesap sormuştu bana. İyice yıkılmıştım, çünkü bana güvenmiyordu. Bana eşine, onun için her şeyi yapan bana güvenmemişti. " dediği anda dudaklarının arasından bir hıçkırık firar eden genç kız, ellerini ağzına kapatıp bekledi ve sonrasında devam etti.

" Telefonundaki resimleri göstermişti ve daha fazla dayanamayarak Rüzgar abiye sardırmaya başlamıştı. Sonra abimde karşılık verince çok kötü olmuştum. En son Rüzgar abim yere düşünce hemen yanına çömelip iyi olup olmadığını sormuştum. Bakışlarımı Murat'a doğru yöneltince de, kızgınlığının geçmediğini görmüştüm. Yine kapıyı çarpıp gitmişti ve beni yine yalnızlığımla başbaşa bırakmıştı. En acısı beni aşkıyla yapayalnız bırakmasıydı. Daha sonraki günlerden bir gün eve bir posta geldi. Boşanma davasıydı ve onu görünce yere çömelip seslice ağlamıştım. Bu muydu bana olan güveni ya da bana olan aşkı? diye hep sorguladım aramızdaki bağı, olanları ama hiçbir çıkış yolu yoktu. Kısa sürede de boşandık zaten. Uzun süre hiç karşılaşmadık ama okulda yeniden karşılaşmak zorunda kaldık. Zaten sonrasını biliyorsun. " deyip gözyaşlarıyla birlikte sustu Eslem.

İç çeke çeke anlattığı yaşamı Yaprak' ı oldukça etkiledi ve gözyaşlarını tutamadı. Murat Hocaya baktığında onunda kendilerinden farkı olmadığını gördü. Hatta kendilerinden daha beter durumda bile olabilirdi. Genç kız bunun mukayesesini yapamıyordu şu anda.

' Neydi bunları ayırmaya çalışan kişilerin derdi? Hangi insan buna gözlerini kapatıp üç maymun oynardı? Her ikisi de bu kadar acı çekerken nasıl yaşamlarına devam ederlerdi? '

Yaprak, aklındaki soruları bir kenara bırakıp, dostunun sırtını sıvaslayarak destek vermeye çalıştı. Yanında olduğunu, yanında olacağını hissettirmeye çalıştı. Ama ne kadar hissettirebilirdi ki? Biliyordu ki dostunu tek bir kişi teselli verebilir ve iyi hissetmesini sağlayabilirdi. O da, dostunun sevdiği adam Murat hocadan başkası değildi. Biliyordu ki bu iki yaralı kalp, birbirlerine sarılarak iyileşecek, acılarına merhem olacak ve kanayan yaralarını iyileştireceklerdi.

"Aşk hep acı mıydı? İnsan acı çekmeden aşkını yaşayamaz mıydı? Neden hep böyle olmak zorundaydı ki? En büyük aşklar neden hep acılarla doluydu? Bende mi böyle olacaktım ya da olamayacaktım? Sonuçta benim ki karşılıksız bir aşk ve benden nefret ediyor. Ama aşk işte söz geçiremiyorsun ki!!! 'Zaten benim aşkım imkansız, bende imkansız olan aşkın peşinde koşan bir âşık.'

İşte Yaprak' ın düşüncelerini ele geçiren sorular ve kendisiyle olan çelişkileri... Hiçbir çıkar yol bulamayan genç kız, yerinden usulca kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Şu anda kendisine gitmekten başka görev düşmüyordu. Arkadaşının ve sevdiği adamın birbirlerine ihtiyaçları vardı. Kendisinin gidişine şaşıran arkadaşının, Murat hocayı görünce donuşunu izledi. Aynı Murat hocanın, kendisine bakan kadını gördüğü gibi...

Yaprak, üzgün adama bakıp son sözlerini ortaya söyleyip, arkasını döndü ve gitti.

" Sizin bana değil, birbirinize ihtiyacınız var. Acılarınızı yalnızca birbirinizle unutabilirsiniz. Lütfen aşkınıza bir şans daha verin ve mutlu olun. Çünkü aşk ikinci bir şansı hakedecek kadar güzel bir duygu ve sizin aşkınızda bu şansı hakediyor. "

Evet... Aşk ikinci bir şansı hakeder miydi etmez miydi bilinemez. Bu kararı ilgili kişilerin vereceği de olağan bir gerçektir. Yaprak ise sadece sevdiği adamdan kendisini benimseyebilmesi için bir şans istiyordu.

Çok mu şey istiyordu?

🍃🍃🍃

BÖLÜM SONU

Nasıldı bakalım, beğendiniz mi?
İnşAllah keyif alarak okumuşsunuzdur. :)

Vote ve en önemlisi değerli yorumlarınızı beklemekteyim. ;)

Her zaman dediğim gibi,
En güzeline emanetsiniz... ♡♡

🍃🍃🍃

Continue Reading

You'll Also Like

3.4M 167K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
323K 26.2K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

99.2K 8K 15
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...
932K 55.5K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...