4.BÖLÜM - AÇIK DAVA

108 12 8
                                    



''Her sır açığa çıkacağı günü bekler...''



Etrafımı saran vanilya kokusu gerilmiş bedenimi nispeten gevşetirken o kokuyu tekrar içime çekme isteğiyle doldum. Az önce korkudan titreyen bedenim tek bir kokuyla rahatlayıp huzur bulabilir miydi? Peki, hiç tanımadığımız birisinin kokusunda aitlik hissiyatı bulabilir miydiniz? Burun deliklerimden içeri sızan bu koku sanki evim gibiydi. Duyumsadığım ilk andan beri beni annemin pastane mutfağına, babamın sıcak kollarına götürürken karşımdaki bu kokunun sahibi kahveler aksine bana bir o kadar yabancıydı. Bakışları gözlerimden aşağıya kayıp yüzümde gezinirken eli az önce yanaklarımı ıslatan yaşların bıraktığı izde durdu. Parmak uçları tenime değdiği an irkildim. Bedenim kaçma dürtüsüyle gerilerken o da bir adım öne doğru uzandı. Ayağındaki beyaz spor ayakkabıları az önce mermer zeminin üzerinde dağılmış boya izlerinin üstünde durduğunda gözlerim ayakkabısının üstüne sıçramış birkaç damla kırmızı boya lekesinde takıldı. Kırmızı, renklerin içerisinde en hareketli olanı aynı zamanda da tehlikeyi çağrıştıran tek renkti. Onun beyaz ayakkabısının üzerindeki sıçramış kırmızı rengi isebana tehlikeden çok merakı çağırıyordu. Parmaklarını çenemin altında hissettim. Yüzümü yüzüne doğru kaldırınca gözlerim o bilindik kahvelerle çarpıştı. Rüzgar 'ın kıpırdayan dudaklarına bakışlarımı indirirken ''Neden ağlıyorsun? ''diye sordu. Kaşlarını çatmış merakla cevabımı beklerken ona söyleyecek bir şeyim yoktu. Kendime bile söylemediklerimi iki kere gördüğüm birisine nasıl anlatacaktım. Yanından geçip gitmek için hamle yaptığımda kolumdan tuttu. Bedenim ona doğru dönerken şimdi burun burunaydık. Gözlerim yüzüne vuran güneşin açılıp kapanan kirpiklerinde yarattığı çizgili gölgelere takıldı. Dudakları tekrar kıpırdandığında bu defa onlara odaklanmakta zorlandım.

''Birisi kötü bir şey mi yaptı? Derse de girmedin?''

Karşımda bana bakan kahveler soru işaretleriyle bakıyordu. Kolumdaki eli varlığını hissettirirken ona verecek hiçbir cevabım yoktu. Bu andan bir an önce kaçmak için kolumu elinden kurtardım ve resim sınıfından dışarıya kendimi attım. Ardımdan kapattığım kapıya bakmadan hızlı hızlı üst kata çıkışa doğru yürümeye başladım. Dersler bitmiş olmalıydı. Merdivenleri çıkarken etrafta kimseler yoktu. Rüzgar sınıftan çıktığına göre derslerin bitmiş olduğunu düşünmüştüm ama galiba yanılmıştım. Duraksamam çok sürmeden üst kattan öğrenciler ve öğretmenler inmeye başladı. Herkes yavaş yavaş okul binasından dışarıya çıkarken okul çıkış kapısının önünde Nazlı'yı bekliyordum. Çok geçmeden Nazlı merdivenlerde gözüktü. Yanıma geldiğinde sınıfta unuttuğum çantamı bana geri uzattı. Sırt çantamı omzuma asarken Nazlı boynuma doğru bakarken

''Ne kadar güzel bir fularmış.'' dedi.

Eli boynumda unuttuğum fuları işaret ederken elimi refleksle fulara götürdüm. Resim sınıfında gözlerimi kapattığım fuları boynumdan çekerken Rüzgar 'ın merdivenlerden çıktığını gördüm. Nazlı da aynı anda görmüş olacak ki o da Rüzgar ' a bakıyordu. Aramızda garip bir bakışma yaşanırken tam önümüzde çok kısa durunca gözleri bir an elime aldığım fulara kaydı. Fuları kapattığım elimde sıkarken Rüzgar benim olduğum taraftan geçip gitti. O, okuldan çıkıp giderken Nazlı ile ben arkasından bakakalmıştık. Nazlı koluma girip beni çıkışa doğru sürüklerken dudakları kıpırdandı.
"Mila siz Rüzgar ile tanışıyor olabilir misiniz? Yani ilk geldiğin gün seni tuttuğunda sormuştum hayır demiştin. İlk gün belki bana söylemek istememiş olabilirsin. Anlarım ama sürekli sana bakıyor. "


Durduğunda ikimizde karşı karşıyaydık. Nazlı devam ederken otoparktan arabasına binmiş okulun çıkış kapısından çıkan Rüzgar ' a baktığımı görünce "Sende ona bakıyorsun." dedi. Bir cevap bekliyor gibi değildi sanki daha çok savını sunmuş birisi gibiydi.

SUDAN GELEN MUCİZE (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now