9.BÖLÜM - İLK KARŞILAŞMA

78 10 17
                                    



''Bataklıkta yetişen lotus çiçeğine dokunmak gibiydi sana bakmak. Kökenin bulanık ve kirli suyu taşırken, bataklığın üstünde açılan yaprakların su damlası kadar temizdi. Hangisi sendin? Kökenindeki bulanık karanlık mı? Çiçeğindeki berrak su mu?''



Karşımdaki ona bakarken o telefonun diğer ucundaki kişiyle konuşuyordu. Dudakları hızlı hızlı hareket ederken kemerli burnu dikkatimi çekti. Uzun yüzü, çıkık çenesi, kıpırdanan dudakları... İri cüssesiyle kapının girişinde dikilirken telefonu kapatıp yüzünü bana doğru çevirdiğinde ilk kez o an göz göze geldik. O donuk bakışları öylesine soğuktu ki içim ürperdi. Hayatımı enkaza dönüştüren o adam şimdi tam karşımdaydı ve gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimin önüne babamın gülen yüzü geldiğinde boğazım düğümlendi. Bedenime söz geçiremezken isterik bir titreme tüm vücudumu sardı. İçim yanıyor, bedenim buz kesiyordu. Gözlerim alev alevdi. Belimdeki hissettiğim elle yerimden sıçrayınca göz temasımızı ayırdım.

''Mila, annem Derya. Anne, okuldan arkadaşım Mila.''

Rüzgar'ın eli belimde varla yok arası dururken karşımdaki kadın gülümseyerek elini bana uzattı.

''Memnun oldum Mila.''

Buz kesmiş elimi öne doğru uzattığımda hiçbir şey söyleyemezken başımı salladım. Kadının yüz ifadesi bu durumu garipser gibi olduğunda kuruyan dudaklarımı ıslattım. Elimi geriye çektiğimde Rüzgar önümdeki onu işaret ederek ''Babam Selim Özaltın.'' dediğinde tahmin ettiğim ama olmasını hiç istemediğim o gerçekle yüzleştim.

Adam elindeki cep telefonunu diğer eline alıp sağ elini bana uzattığında yüzüme doğru baktı. Bana uzanan iri kemikli elinde yüzük parmağındaki yuvarlak parlak halka yüzüğü fark ettiğimde aklıma gelen görüntüyle vücuduma elektrik verilmiş gibi titredim. Kaza dosyasında babamın cansız yatan bedeninin fotoğraflarının arasında aklıma mıh gibi kazınmış o görüntüsü. Bedeninin üstüne örtülmüş gazete sayfalarının kenarında açıkta kalmış kanlı eli. Annem ile hayatlarını birleştirdikleri yüzüğü parmağında eşini kaybetmiş gibi dururken önümde bana uzanan bu elin canlı olması öfkemi harlıyordu. Annemin hayat arkadaşı, her anımda yanımda olan babamın cansız görüntüsü aklımın köşesinden gitmezken bana bakan donuk bakışlar kibirliydi. Renksiz dudakları kıpırdandı.

''Biz daha önce karşılaştık mı Mila? Yüzün bana çok tanıdık geldi.''

Okuduğum sözüyle öfkemin ateşi kor aleve döndü. İki yıldır adı mıh gibi aklımda olan bu adam karşımda durmuş beni daha önce görüp görmediğini soruyordu. Ortamdaki gerginlik hissedilir bir haldeydi. Kafamı olumsuz anlamda sallayınca bana uzanan eli havada asılı kaldığında bozuntuya vermeden elini geri çekti. Rüzgar'ın annesi Derya Hanım eşini yandan süzerken Rüzgar'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Buradan bir an önce gitmek için yanıp tutuşurken imdadıma yetişen Nazlı'nın sözleri oldu.

''Biz geç kaldık. Görüşmek üzere. Kahvaltı için teşekkürler Rüzgar.''

Atakan kolunu Nazlı'nın beline atıp onu dışarıya doğru yönlendirdiğinde Rüzgar'ın olduğu tarafa hiç bakmadan onları takip ettim. Belimdeki elinin sıcaklığı hareketimle yok olurken kendimle savaşıyordum. Bu olamazdı. Bu gerçek olamazdı. Onun babası olamazdı. Aklımdan geçen her bir düşünce babamın görüntüsüne karışıyordu. Kaza anında bize seslenişi, onun cansız bedenini morgda gördüğümdeki hali, bana gülen yüzü...

SUDAN GELEN MUCİZE (KİTAP OLDU)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant