15. Bölüm: Sevda takvimi.

Start from the beginning
                                    

Dişlerimi sıktım, bir kez daha onun yüzünden aptal hissettiğim için bu sefer kendime kızdım. Yine de belli etmedim, yüzüne bile bakmadan başımı sallayıp kendi daireme doğru döndüm. Cebimden anahtarları çıkaracakken önce Rüzgar'ın sesini duydum sonra da elime dokunuşunu hissettim. Bana seslenerek elimden tutup beni aniden kendisine çevirdi. Bakışlarında yeni bir endişe vardı, kaşları çatıktı.

"Başına ne oldu senin?"

Ne olduğunu anladığımda elim kaşımın üzerinde duran, varlığını çoktan unuttuğum o kızarıklığa dokundu, elimi indirip geriye çekildim.

"Önemli bir şey değil, küçük bir kaza."

Elaları gözlerime indi.

"Ne kazası?"

"Önemli bir şey değil." diye tekrar ettim.

"Yağmur!" Ses tonu uyarıcıydı. "Ne kazası?"

Bakışlarımı kaçırıp derin bir nefes verdim. Zaten onunla konuşmayı istiyordum. Bugün, dün ve hatta önceki gün her şeyi yanlış anladığını, Akın'ın aslında abim olduğunu bilmesini istiyordum. Ancak onun dünyasında kendime bir adres bulamadığım için sürekli yolda kalıyordum.

"Yağmur, seni dinliyorum."

Gözlerim tekrar değdi onun elalarına. Peki ya sorduğu soruları cevaplamak için de bir unvana ihtiyacım var mıydı?

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Uzun uzun baktı, kenara çekilip geçmem için kapısı açık olan dairesini işaret etti. Sessiz davetini kabul ettim ve yavaş adımlarla evine girdim. O da peşimden geldi ve ışığı açtıktan sonra birlikte salona geçtik. Burada yaşadıklarımız tek tek aklımda canlanırken gözlerimi kapattım.

"Bir şey ister misin?"

"Hayır, teşekkür ederim."

Salondaki iri koltuğa oturdum, o da tekli koltuğu karşıma geçecek şekilde hareket ettirip oturdu ve dizlerine yaslanıp ellerini birleştirdi. Tüm dikkati bendeydi.

"Bugün olanlar..." Nereden başlayacağımı bilememiştim. "Sen her şeyi yanlış anladın."

Sahte olduğu oldukça belli kısa bir gülüş firar etti dudaklarından.

"Hep öyle olur ya zaten."

Kaşlarım çatıldı, öfkelenmiştim.

"Eğer böyle yapacaksan ben gidiyorum."

Kalkmaya yeltendim ancak hemen durdurdu.

"Tamam. Kusura bakma, seni dinliyorum."

Tekrar yerime sindim ve ben de ellerimi birleştirip bir süre onları izledim.

"Sandığın gibi bir şey yok çünkü Akın benim-" Duraksadım. Bunu dile getirmek bir anlığına kendimi tuhaf hissettirmişti.

"Evet?"

Dalgın bakışlarımı kaldırdım, Rüzgar'ın gözlerine dokunmasına izin verdim.

"Abim... Akın benim öz abim."

Kaşları havalandı. Yutkundu. Duyduğu şeyi anlamaya çalışıyordu sanki.

"Bir abin olduğunu bilmiyordum."

Söylediklerimin doğruluğunu sorguluyor gibiydi.

"Ben de."

Başı hafifçe yana doğru kaydı. Hiçbir şey söylemese de bütün sorularını duyuyordum. Sıkıntıyla iç çektim ve olanları üstünkörü bir şekilde ona anlattım. Ara ara gözlerim dolsa da kendimi tutmayı başardım, anlatırken bir kere bile ağlamadım. İki gündür acısını aşamadığım onca şeyi anlatmak yarım saatimi bile almamıştı.

Rüzgarın GölgesiWhere stories live. Discover now