14. Bölüm: Kıyıdaki tebessüm.

5.1K 665 2.2K
                                    

Merhaba.

Nasılsınız?

Çok geç kalmış 7400 kelimelik bir bölümle geldim ama açıklayabilirim. apdkwhdhw

Daha önce bahsetmişimdir, çok önemli sınavlarım var. Üniversitedeki son senem, onun telaşının yanısıra master için hazırlanıyorum. Dersler asla bitmiyor, şunu yazarken ben yolda koşuşturma içerisindeyim... Ve sadece bir saniyeyle metroyu kaçırdım. ))

Tek demek istediğim bölüm beklerken benim gerçekten çok zor ve yoğun bir dönemden geçtiğimi göz önünde bulundurmanız... Sizi seviyorum.♡

Bölüm şarkısını Rüzgar ve bölümdeki bir şahısa biraz uyumlu bulduğum için eklemiş bulundum, bölümün ortalarında veya sonlarına doğru dinleyebilirsiniz. ^^

Bol bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfen.

İyi okumalar dilerim <3
___

14. Bölüm: Kıyıdaki tebessüm.

'Ve bence kimse can verirken katiline çiçek uzatmamalı.

Katili babası olsa bile.'

---

Kokuşmuş bir mutsuzluğun ellerinde öldürülüyor gibiydim. Tepkisizce sıradan ve tenha bir hayat yaşarken her şey bir anda altüst olmuştu. Ve hayır, kesinlikle hayatımın altı üstünden daha güzel değildi.

Derin ve titrek bir nefes alıp gözucuyla etrafıma baktım. Sokağa her çıktığımda kimseyle karşılaşmamayı dilerken şimdi gözlerim sokağın her köşesine baktı birini bulabilmek için ancak kimse yoktu.

Kalbime sızan korku davetsizdi, ondan nefret etmiştim.

Gözlerim tekrar onun gözleriyle buluştuğunda korktuğumu anlamaması için içimden dualar ettim. Başımı iki yana sallayıp apartmana doğru birkaç adım attım, hâlâ topallıyordum. Akın anında önüme geçip beni durdurdu.

"Nereye?" Yüzündeki tebessüm sönmüştü. "Yürü." diye emretti, "Gidiyoruz."

"Ben..." Sesimin titremesine engel olamadığım için kendime öfke duydum. "Ben gelmiyorum."

"Yağmur," dedi ürkütücü bir sakinlikle. "Yürü."

Tekrar etrafıma bakındım ve öylesine şanssızdım ki sokak hâlâ bomboştu.

Bakışlarım tekrar Akın'a dokunduğunda, "Gelmek istemiyorum." dedim. "Bunu neden anlamıyorsun?"

Akın'ın gözlerindeki öfke bir an bile canlılığından bir şey kaybetmedi. Aniden bana doğru adımlamaya başladığında refleksle geriye gittim fakat burktuğum ayağımın acısı o an için dikkatimi dağıtınca durup yüzümü buruşturdum.

"Ne oldu ayağına?"

Ses tonu sertti, başımı kaldırdığımda harelerini ayağımdan çekip kahvelerime odakladı.

"Seni ilgilendirmez." diye geçiştirip konuya döndüm. "Bak, tamam. Peşimi bırakmayacaksın, anladım." Tek kaşı havalandı, yine o sinirbozucu tebessümünü takınıp beni onayladı. "Kabul ediyorum." dedim, pes etmiştim. "Geleceğim ama lütfen izin ver, kendi isteğimle geleyim. Hazır hissettiğimde."

"Senin keyfini mi bekleyeceğim ben?"

Öfkeyle kaşlarımı çattım ve, "Evet." diye çıkıştım.

"Hayır." dedi o da aynı öfkeyle. Gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi, gözlerimiz tekrar buluştuğunda artık daha sakin görünüyordu. "Sadece yarına kadar zamanın var Yağmur."

Rüzgarın GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin