15. Bölüm: Sevda takvimi.

Start from the beginning
                                    

"Gel artık Rüzgar..." diye fısıldadım kendi kendime.

Ona olan öfkemin bu kadar erken sönmüş olması canımı sıkıyordu. Yaptıklarını hatırlıyordum ama bu, ona karşı yeniden bir duvar örmem için yeterli değildi. Her şeye rağmen, onu o kadar çok seviyordum ki üzerime yıktığı duvarları aşıp ona doğru koşacak gibiydim.

Görüş hizama giren adamla kucağımdaki defteri elime alıp ayaklandım. Geliyordu, omuzları düşük, elleri ceplerinde, bakışları yerdeydi. Uzaktaydı ama geliyordu. Defteri ve kahveyi masaya bırakıp krem renkli uzun hırkamı beyaz tişörtümün üzerine giyindim, anahtarları cebime attım ve mutfaktan çöp poşetini alıp çıktım.

Saatin ikiyi geçmiş olması kesinlikle umrumda değildi. Aşk belki de bazen aptal bahanelerin arkasına saklanmaktı. Merdivenlerden aşağıya doğru indim ve tam kapıyı açacakken kapı açıldı. Rüzgar içeriye girdi, başını yerden kaldırdı ve gözlerimiz buluştu. Bakışları elimdeki çöp poşetine kayınca kaşları çatıldı. Bir şey söyleyecek gibi oldu ancak bundan hemen vazgeçti. Yanımdan geçecekken durup gözlerini kapattı ve hemen solunda duran bana baktı.

"Ben atayım mı?"

"Efendim?"

"Çöpü diyorum, ben atayım mı?"

Kabul etmesem gidecekti ama kabul de edemezdim.

"Gerek yok," dedim ve utanarak gözlerimi kaçırdım. "Ben atarım, teşekkür ederim."

"Neden çöpleri bu saatte çıkardın ki?"

Durgun bakışlarım çöp poşetindeydi.

"İçinde ceset var, sabaha kadar bekleyemezdi." dedim dalgınlıkla ve hemen sonra gözlerim irice açıldı.

Kesinlikle bu şakanın sırası değildi.

"Çöp konteynerine atarsan erken yakalanırsın. Geleyim, gömelim istersen."

Anında Rüzgar'a baktım, gülerek başını çevirince yüzümü buruşturarak güldüm. Uzanıp elimdeki poşeti aldı.

"Ben atarım, sen eve çık. Üşütme."

Nefeslendim, günler sonra ilk kez sakince konuşabilmiştik. Sadece yukarıdan yansıyan ışığın olduğu karanlıkta bile öyle güzel bakıyordu ki her şeyi unutup boynuna sarıldığımı hayal ettim. Kapıyı açıp çıktı, çöp poşetini zaten apartmanın biraz ötesinde olan konteynerlerden birine atıp geriye dönene kadar bekledim.

"Neden çıkmadın?" diye sordu şaşkınlıkla.

Omuz silktim.

"Çıkıyorum şimdi."

Birlikte ağır ağır çıktık merdivenleri, kapının önüne geldiğimizde artık etraf aydınlıktı. Gözucuyla ona baktım. Bir yandan bugün olanlarla ilgili onunla konuşmak istiyordum, bir yandan da bu konuyu hangi sıfatla açacağımı bilmiyordum. Benim onun hayatında bir yerim yoktu ki, neyi açıklayacaktım veya niye açıklayacaktım?

O bana arkasını çoktan dönmüştü, kapıyı açıyordu. Önce ben de umarsızca eve girmek istedim fakat sonra cesaretimi toplayıp ona seslendim.

"Rüzgar?"

Bana dönmedi, sadece başını sağa doğru çevirdi.

"Efendim?"

"Bugün olanla-"

"Uykum var Yağmur, izninle eve girip uyuyacağım." Bana döndü. "Kusura bakma."

Rüzgarın GölgesiWhere stories live. Discover now