BÖLÜM 4 "Güller ve Maskeler"

114 14 27
                                    

    Anobin sarayında çoktan gün doğmuş kuşlar ötmeye başlamışken Prenses Yerin ve Umji sabah ilk iş Kralla görüşmenin yollarını aramaya başlamışlardı.

"Abla, bu mümkün olacak gibi durmuyor."

Yerin kendinden emin bir tavırla başını kaldırdı.

"Bir planım var. Ablana güven ve bu işi bana bırak. Sen hediyelerimizle ilgilen lütfen, olur mu?"

Umji kafasını salladı. Sougin'den getirdiği hediyeleri Prens ve Prenses'e sunacak ve onlardan da aynı şekilde hediyeleri kabul edecekti. Bu merasim için hazırlanmaya başladı. Ablası Yerin de hazırlanmış ve planını uygulamak için odasından ayrılmıştı.

Prenses Yerin sarayın içinde Prens Van Gae ile karşılaşabilmeyi umuyordu. Onu Kral ile görüşebilmek için aracı yapacaktı. Biraz egoist olabilirdi ama kötü birine de benzemiyordu.

Yerin bir an durakladı. Belki de Sougin Prensesleri olduklarını bilmediği için onlara yardım etmişti? Belki de o da babası kadar kötüydü? Sougin Prensesleri olduklarını öğrendikten sonra onlara bakış açısı değişmiş olabilir miydi?
Bu planının tutmayacağı anlamına geliyordu. Yine de her şansı denemek zorundaydı. Neredeyse bütün sarayı arşınladıktan sonra bahçeye çıktı. Biraz daha başıboş yürüdükten sonra sonunda Prens Van Gae'yi yanında birisi ile yakalayabildi.

Prens Van Gae, sarayın gül bahçesinin içindeki kameriyede bir arkadaşı ile sohbet ettiği sırada birilerinin yanlarına yaklaşmakta olduğunu gördü. Gelen misafir usul usul yaklaşıp yanlarında durdu.

"Ah, merhaba. Sizinle tekrar karşılaştık. Gül bahçesini görünce gezmek istemiştim."

Prens Van Gae, Prenses Yerin'i orada görünce şaşırmıştı. Arkadaşının meraklı meraklı ona baktığını farketti.

"Merhaba, lütfen tanışırmama izin verin. Arkadaşım ve Saedin Prensi, Han Sol Saedin. Ve bu da Sougin Prenses'i Lady Yerin Sougin."

Yerin ve Prens Han Sol reverans ile selamlaştılar. Prens Han Sol konuştu.

"Demek Gül bahçesini gezmek istemiştiniz. Mutlaka gezmelisiniz. Buranın güllerinin bir benzeri daha yoktur. Üstelik çok hoş kokarlar. Bu bahçedeki güllerin hiç birinde bir kusur yoktur hanımefendi aynı sizin gibi."

Yerin kibarca elini ağzına götürüp kıkurdadı.

"Teveccühünüz. Abartıyorsunuz."

"Yo, abartmıyorum. Bu bahçeyi güzelce gezebilmeniz için arkadaşım size eşlik etmeli. Böylece siz de onların ne kadar harikulade olduklarına yakından bakarsınız."

Prens Han Sol, arkadaşına bakıp sırıttı.
"Öyleyse, artık bana müsade."

Prens Han Sol yanlarından ayrıldıktan sonra Prens Van Gae centilmence sağ kolunu Yerin'e doğru uzattı. Yerin de narince onun dirseğinden tuttu. Böylece birlikte gül bahçesini gezmeye başladılar. Yerin, gezintiye başlarken "Prens Han Sol'un yanında nasıl yapardım bilmiyorum ama neyseki bana bayağı yardımcı oldu" diye düşündü.

Van Gae, yanlarından geçerken farklı olan gül ağaçlarını gösteriyor ve hikayelerini anlatıyordu. Yerin de durup çiçekleri kokluyor ve hikayeyi can kulağıyla dinliyordu. Bembeyaz ve kocaman bir gül tek başına bir ağacın içinde gözüktüğünde Prens Van Gae elini kaldırdı.

"Ah, bakın! Oradaki de nadir bir türdür. Ona 'yalnız gül' denir. Yalnızdır fakat çok güçlüdür. Öyle kolay kolay solmaz ve kırılmaz."

Yerin, istemsizce ailesini ve krallığını hatırladı. Bu gülde onları görmüştü. Başını önüne eğip mırıldandı.

"Aynı bizim gibi..."

SOUGIN EFSANESİKde žijí příběhy. Začni objevovat