imparatorun 6 güzel kızı.
Sougin Kralı'nın her biri bir yeteneği temsil eden kızları en küçüğü 16 yaşına bastıktan sonra herkesin dikkatini çekmeye başlar. Yedi diyardaki diğer prensesler o zamana kadar belli başlı ün kazanmıştır. Fakat zaman geçtik...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Laoshin Diyarının on iki prensinden biri olan Prens Seok Min, her sene düzenlenen avcılık turnuvasının yapılacağı yere diğer kardeşleriyle beraber varmıştı. Bu geniş tabiat parkında her zamanki gibi toplanan prensler ve soylu ailelerin erkek evlatları turnuva başlamadan evvel birbirleriyle kaynaşıyordu. Aralarına yeni katılan insanları karşılıyor turnuvanın nasıl yapılacağını anlatıyorlardı.
Turnuva için katılımcı tüm erkekler toplam dört gruba ayrılacak ve dört ayrı yerde onlara çizilen güzergah boyunca tabiat parkında avlanacaklardı. Avlanma için yıl boyunca özel yetiştirilen ve besilenen hayvanlar işaretlenmiş ve çoktan parkın içine salınmışlardı. Güzergahın son noktasına kadar bu işaretli hayvanları vurmaları ve puanları toplamaları gerekiyordu. Çeşitli hayvanlar arasında cüsse arttıkça kazanacakları puan da artacaktı. Bu yarış genellikle gece yarısına kadar sürerdi. En çok puanı alan takım Kral'ın takdim edeceği madalyalar ile ödüllendirilecekti.
Bu turnuvalar erkekler için her zaman bir heyecan kaynağıydı. Özellikle o günlerde sevdikleri kızları, nişanlılarını ve eşlerini beraberlerinde getirir onlara kendilerini kanıtlamaya çalışırlardı. Kadınlar başlangıç noktasında bir kenarda pikniklerinin keyfini çıkarırken erkekler duyulan ilk tabanca sesi ile başladı. Dört ayrı yerden ormanın içine dağıldılar. Prens Seok Min, abisinin kaptanı olduğu takımın içindeydi. O diğerleri gibi tabanca değil kılıç kullanmak istemişti. Bu yüzden diğerlerine arkadan eşlik ediyordu.
Erkekler temkinlice güzergah üzerinde ilerlemeye başladılar. Gün ortasına geldiklerinde çoktan 2 ceylan ve 6 tavşan avlamışlardı. Vakit akşama yaklaştığında takım kaptanı dinlenmek için mola verdi. Erkekler dinlenme doktalarında oturup karınlarını doyurmaya ve silahlarını tekrar doldurmaya başladılar. Yemeğini yemekte olan Prens Seok Min hemen üstündeki dalda duran işaretli bir sincap gördü. Yavaşça ayaklanıp oraya doğru hareketlendi. Ama sincap ürküp diğer dala atladı. Onun ayağa kalktığını gören abisi sordu.
"Seok Min?"
"Bir sincap ağabey. Ben hallederim."
"Öyleyse al şu tabancayı onu elinle yakalayamazsın"
"İstemiyorum" dedi Prens Seok Min ve sincabı takip etmeye başladı. Hayvanları silah ile öldürmek hoşuna gitmiyordu. Onu eliyle yakalayıp canlı tutmayı düşünüyordu. Böylece turnuvadan sonra onu ormana geri salabilirdi. O yüzden turnuvalarda her zaman tabanca kullanmayı reddediyordu.
Sincabın peşinden ormana doğru gittiğini gören abisi ardından seslendi.
"Fazla uzaklaşma, yakında buradan ayrılmamız gerek bizi bekletirsen bitiş yerine yalnız gelirsin."
Prens Seok Min, kafasını sallayıp anladığını göstererek yoluna devam etti. Sincaba ulaşmaya yaklaştığı her sefer sincap daha da uzağa gidiyordu. Yanındaki çam ağacının kozalaklarından birini eline aldı ve içindeki fıstığı çıkartıp avucunun içine koydu. Sonra avucunu sincaba gösterip gülümsedi.
