Bölüm 15 "Final"

91 9 3
                                    

      Jeong Han'ın tarif ettiği şekilde gece yarısı karşı tepeye giden Van Gae ve Gun Jo, gecenin karanlığında beraberlerinde ki müttefiklerle Prens Jeong Han'ı beklemeye başladılar. Farkedilmemek için bilerek ellerinde meşale tutmuyorlardı. Bu da onların birbirlerini yalnızca ay ışığında gördüğü manasına geliyordu. Çok geçmeden Prens Jeong Han çıkageldi. Van Gae ve Gun Jo'nun yanındaki silüetleri görünce şaşkınlığını gizleyemedi.

"Düşündüğümden daha çok savaş karşıtı varmış."

Silüetlerden biri bir adım öne çıkınca Jeong Han yüzünü seçebildi. Bu Saedin Prensi Han Sol'du. Hemen arkasında duran kişinin ise kardeşi Kwan Su olduğunu anladı.

"Bizim çocuklara bir planın olduğundan bahsetmişsin?" dedi Han Sol

"Evet öyle söyledim." dedi Jeong Han karşısındakileri süzerek sonra devam etti
"Sadece bu kadar kişi miyiz? Başka gelecek yok değil mi?"

"Evet. Sadece bu kadarız." dedi Van Gae

"Öyleyse yaklaşın."

Karanlığın içindeki silüetler ay ışığına çıkıpta Jeong Han'a yaklaştıkça Jeong Han hepsinin yüzünü tek tek seçebildi. Gelenler; Prens Han Sol, Prens Kwan Su, Prens Van Gae, Prens Gun Jo, Prens Seok Min ve Prens Mun Bin'di. Prens Seok Min ve Prens Mun Bin mi? Jeong Han'ın kafası karışmıştı. O ikisi buraya müttefik olarak geleceğini düşündüğü son kişilerdi.

"Sizin burda ne işiniz var?" diye sordu Jeong Han eliyle ikisini göstererek. "Buraya babalarınız adına casusluk yapmaya gelmediniz değil mi?"

"Benim bu savaşı durdurmak için özel bir nedenim var" diye karşılık verdi Mun Bin kararlılıkla

"Ben sadece kalbimin sesini dinledim. Bu savaşı sürdürmenin kötü sonuçları olacak. Doğru olan bu." dedi Seok Min de.

"Size hiç güvenmiyorum bilesiniz. Eğer ters bir hareketinizi görürsem kırk yıllık arkadaşlarımsınız demem ona göre." dedi Jeong Han şüpheyle ikisini süzerken.

"Dostum, onlardan emin olmasak zaten yanımızda getirmezdik. Bize de mi güvenmiyorsun?" dedi Van Gae, Jeong Han'ı sakinleştirmek için.

Jeong Han kafasını salladı.
"Pekala tamam. Neyse, plana geçelim. Plan şu; Kendimi esir aldıracağım."

Kısa bir sessizlik oluştu. Sessizliği Kwan Su bozdu.

"Eee?"

Sinirleri bozulan Van Gae gülmeye başlamıştı.
"Tüm planın bu mu yani? Pardon ama bununla bu savaşı nasıl durdurmayı planlıyorsun?"

"Çok basit. Benim esir olduğumu gören babam, ve tabi beraberinde diğer krallar, hayatım için pazarlık yapmak isteyecek. Bu noktada ateşkes imzalanacak. Oğlunun hayatı düşmanın ellerindeyken babam asla savaşmaya devam etmez."

"Ya işe yaramazsa? Ya baban esir olmana göz yumarsa?" diye sordu Gun Jo

"Hah. Bu sizin için geçerli olabilir ama benim için değil. Babam beni gözden çıkaramaz. Şuan o tahtta oturabilmesinin tek nedeni benim. Beni kaybetmek demek, tahtını kaybetmek demek."

Jeong Han'ın söylediklerini bir süre düşünen müttefiklerin kafası karışmışa benziyordu.

"Diyelim ki senin baban savaşmaktan vazgeçti, peki ama diğer Krallar? Bu onları neden durdursun?" diye sordu Han Sol

"Artık orasını babam halleder diye düşünüyorum. Sonuçta onları da durdurmalı ki beni kaybetmesin." diye yanıtladı Jeong Han rahatça kollarını göğsünde birleştirerek.

SOUGIN EFSANESİWhere stories live. Discover now