BÖLÜM 1 "Dışlanan Krallık"

320 20 21
                                    


SOUGIN EFSANESİ

Sougin krallığında saray hizmetlileri her zaman efendilerine sadık ve itaatkar olmuştur. Onları bir kez olsun surat asarken görmemiştir kimse. Fakat o gün değil.

O gün, sabahın ilk ışıklarıyla gelen şey bir müjde değil bir felaket olmuştu. Adeta cennet olan saray o gün cehennem olmuştu. Sanki güneş birdaha hiç doğmayacakmışçasına bir ümitsizlik ve keder bütün sarayı sarmıştı.

Sarayın baş kahyası Kim, ağlamaklı bir ifade ile Prenses Sowonun odasına girdi. Burnunu çekiyordu ve yorgun omuzları çökmüştü.

"Prensesim... babanız... Kralımız..."

Prenses Sowon kafasını önündeki kağıttan kaldırıp baş kahyaya baktı. Hüzünü o güzel yüzündeki gözlerinden akıyordu. Hiçbirşey söylemedi. Cümlenin devamını da duymamıştı ama anlamıştı. Yavaşça kafasını salladı ve yerinden kalktı.

Hızlı adımlarla odadan çıktı.

Sadece birkaç dakika sonra kızkardeşleri ile birlikte babasının baş ucundaydı.

Sougin Kralı hasta yatağında yatıyordu. Olan olaylardan sonra kalbi zayıf düşmüştü. Kaç gündür yemek bile yiyemiyor düzgün konuşamıyordu. Yaşlı Kral solgun yüzünü güzel kızlarını son bir kez görebilmek için kaldırdı.
İşte buradaydılar. Yanıbaşında. Sowon, Umji, Yuju, Eunha, Yerin ve SinB. Bu dünyadaki yegane hazineleri işte buradaydı. Gözyaşları içinde babalarına bakıyordu hazineleri.

"B...biliyo..rum... sizi üz... düm.."

Kral güçlükle konuşuyordu ama gözleri kızlarına bakarken parlıyordu. Babasının başucunda oturan Sowon elini babasının göğsüne koydu ve kendini yormamasını söyledi. Yatağın diğer tarafında oturan ve babasının ellerini sıkı sıkı tutan Yerin'in göz yaşları babasının ellerine düşüyordu.

Bütün kızları bir an olsun gözlerini babalarından ayırmadan bakıyor sanki göz kırparlarsa o kaybolacakmış gibi korkuyorlardı. Hizmetliler ellerinde peçeteleri ile çaresizce bekliyorlar ve akan gözyaşlarını siliyorlardı. Bütün odanın içi titrek nefesler ve sessiz hıçkırıklar ile doluydu.

Kral son bir kez daha konuşabilmek için nefesini düzene sokmaya çalıştı.

"Ülkem...si..ze... emanet... dağ..dağılmasına... izin... vermeyin"

Sowon babasının diğer elini kavradı.

"Asla! Ben yaşadığım sürece asla emanetine bir zarar gelmeyecek baba. Bu ülkeyi ayakta tutacağım. Sana söz veriyorum!"

Kral güçlükle nefes alıyordu. Sowona sevgiyle bakarak gözlerini kapattı. Ve dudaklarını "Biliyorum" dercesine kıpırdattı. Ne yazıkki bu yaşlı kralın son sözcükleriydi. Artık yaşamıyordu.

Ölmeden son bir kez kızlarına "Sizi seviyorum" demek istemişti. Ama eceli buna müsade etmedi. Yinede kızları biliyordu. Onları bu dünyada herkesten ve herşeyden daha çok seven ve koruyan kişinin babaları olduğunu. Ve o artık yoktu.

Eunha ve umji başlarını Sowonun göğsüne gömmüş hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamışlardı. Sowon ise sessizce gözyaşları akıtıyordu. Güçlü görünmek zorundaydı. Babası yaşıyorken kızkardeşleri annelerinin yokluğunu hissetmesin diye onlara annelik yapmıştı. Şimdi ise hem anneleri hemde babaları olmalıydı.

Yuju ve SinB birbirine sarılıp ağlamaya devam ettiler. Yerin'in sesi ise bütün odada yankılandı.

O günden sonra ülkede 1 hafta süren bir yas ilan edildi. Kralın öldüğü 7 diyarda duyuldu ve kimse, taziye için bile, geride kalan 6 kıza destek olmadı.

SOUGIN EFSANESİWhere stories live. Discover now