Dev / Chapter : 3

3.9K 296 19
                                    


♧ ♧ ♧

" Dediğim gibi seninle karşılaşmamızın bu şekilde olmasını istemezdim. " Cam kırıklarını güler yüzlü bir şekilde toplamaya başladı. Sanki benimle alay ediyordu yüzüme karşı gülerken. Onun dışında genç olan ve oldukça sinir bozucu olan çocuk hala içerde beklerken, odadaki diğer çalışanlar tuhaf bakışlar arasında toplantıyı yarıda kesip çıktılar tek sıra halinde.

" Bir daha karşılaşmayı istemediğim için buraya kadar geldim zaten. " Çantamı yeniden sırtıma takarak ellerimi ceketimin ceplerime attım.

" Ne güzel. "

Söylediklerimin hiçbirini duymamış gibi gülümseye devam ederken tekli deri koltuğa kurulan genç rahatsız bakışlarla beni süzüyordu.

" Annemin yanında seni görmek istemediğimi söyledim. " Saygı eklerini tamamen bertaraf ederek Kim Ji Hoon'a diklenmeye devam ediyordum. " Bir daha karşımıza çıkmasan iyi edersin. " Bacak kadar boyumla benden her şekilde çok daha güçlü olan bu adama kafa tutmak pekte akıllıca değildi aslında. Korktuğumdan değil elbette fakat annemin hiçbir şekilde onu bırakmayacağı belliydi. Bana bir sevgilisi olduğunu söylemiyorsa demek ki ona cidden önem veriyor olmalıydı. Bana veremediği önemi bu adama mı veriyordu yani?! Bu bile ondan daha fazla nefret etmeme nedendi işte.

" Aslında bu konuyu yarın akşamki yemekte daha detaylı konuşabiliriz. " Genç olanın tüm ilgisini elindeki telefona yoğunlaştırdığını gördüğüm de yeniden Kim Ji Hoon'a döndüm. Vazonun kırıklarını toplama işlemini başarıyla bitirmişti.

" Yarın akşam ki yemek? " Duyduğum şey doğru mu diye bir kez daha kontrol etmek amaçlı sordum. Şahsen böyle bir yemeğin olmamasını tercih ederdim.

" Sanırım annen düzenlediğimiz yemeğin haberini bu akşam verecekti. " Adamın kendinden bu kadar emin konuşmasına mı yoksa annemin bana daha bir şey söylememesine mi bozuldum emin değildim. Her ikisi de olabilirdi.

" O yemeğin olacağına cidden inanıyor musunuz?  " Alayla güldüğüm sırada arkamda ki kapı yeniden açıldı.

" Ahn Miryo! "

Annemin adımı daha yeni duyuyormuşçasına söylemesine bir anlam veremedim. Ve de yüzünde olan kızgınlık ifadesini çok uzun bir süredir görmemiştim. Kuzenim Suho'nun arabasını birkaç sene önce kaza yapıp parçaladığım zaman bile bana bu şekilde bakmamıştı. Ne yani bu adama benden daha çok mu önem veriyordu?

" Beni utandırmayı kes artık. Burada ne işin var? Nasıl buldun burayı? " Yüzünde ki dehşete düşmüş ifadeye anlam veremedim. 

" Sana söylüyorum. " 

Dişlerinin arasından konuşarak yanıma geldiği sırada hızla koluma yapıştı. Bu hareketine karşılık olarak hiç bir şey söyleyememiştim. Geri cevap verme ustası olan ben, tıkanıp kalmıştım. 

" Lütfen kusura bakmayın. Onunla baş etmek zor. " Az önceki öfkeli hali yok olarak bir anda kendini acındırma işlerine girişti. Kalbim şiddetle çarpmaya başlayınca hangi duygu içine girdiğimi bulmaya çalıştım. Üzülmüştüm sanırım. Annemin bana vermediği önemi daha tam olarak tanımadığı bir adama gösterdiğini gördüğüm için.

" Bunu yarın konuşalım, yemekte. " Kim Ji Hoon yanımıza gelerek, o aptal gülümsemesiyle, annemin omzunu sıvazladı.

" Tamam, yarın görüşürüz. " Annem hala kolumdan tutup beni sürüklerken odadaki gencin çoktan ortadan kaybolduğunu gördüm.

Nihayet yaka paça dışarı çıktığımızda kolumu hızla çekerek tutuşundan kurtuldum.

" Seni utandırmamın sebebi ben değilim, bunu sakın unutma. " Valenin getirdiği annemin arabasına binmek yerine, çantamı arabaya atarak ondan yeteri kadar uzaklaşmaya çalıştım.

Böyle lanet, annesini utandıran, bencil, egoist, saygısız bir insan olmam benim suçum değildi. Benimle yeteri kadar ilgilenmeyi tercih etmeyen Sayın Ahn Kahi'nin suçuydu.

Ne yani? Sana ihtiyacım olduğunu mu sanıyorsun? Tek başıma da idare edebilirim ben.

" Hey! Gururlu küçük insan. "

Annem hala arabanın içinden bakarken bakışlarımı ondan alarak bana çağıran kişiye döndüm.

Az önce içeride her olaya şahit olan adamdı.

" En azından hala bir gururum var değil mi? "

Söylediğim şeyle son model spor arabasının içinde kocaman bir kahkaha attı. Bunun içten bir kahkaha olmasını umdum. Alay ederse onun cidden derisini yüzerdim.

" Hadi atla. Gideceğin yere kadar seni ben bırakmak istiyorum. "

Teklifini geri çevirmek aptallık olurdu. Sonuçta, ondan pek hoşlanmamış olsam da kim son model bir spor arabaya binmek istemezdi ki?

" Sapık olmadığını nereden bileceğim? " Kemerimi takmama yardım ederken sordum ona dönerek. Dikiz aynasında annemin gittiğini görebiliyordum. Nasıl bir anneydi böyle? Kızı yabancı birinin arabasına binerken hiçbir şey yapmıyordu.

" Sence sapık birine mi benziyorum? " Bana burnuna kadar indirdiği marka gözlüklerinin altından baktı bir süre. Araba çalışır bir vaziyetteydi ve biz hala yerimizde sayıyorduk. İlerlesene be adam!

" Alnında yazmıyor ya? Nereden bilebilirim? " Omuz silktim. " pek emin değilim. " Baştan aşağıya onu süzerken gülmeye devam ediyordu. Sanki az önce üzerime saldıracak olan kişi o değilmiş gibi. Bu samimiyette neyin nesi diye sormamak için kendimi epeyi zorladım.

" Hongdae civarında oldukça işlek bir barım var. " El frenini indirmeden önce yeniden bana döndü. " Gelmek ister misin? "

♧ ♧ ♧

" Biz niye gelemiyoruz? " İkizinin aksine Sehun'un içki içmeyi oldukça seven bir yapısı olduğu için kuzeninin barına giden abisi Chanyeol'un peşine takılmak istedi.

" Babam birazdan gelir. Yoora'ya söyle onun için bir şeyler hazırlasın. "

Chanyeol başka bir şey söylemeden ceketini ve arabasının anahtarını alarak evden çıktı, arkasında sızlanan bir Sehun bırakarak. Babalarına, evlenmeye karar verdiğini söylediği günden beri tepkililerdi. Onu uzun zamandır ilk defa bu kadar mutlu bir şekilde gördükleri doğruydu fakat evlenmesi şart mıydı?

" Babamı bu evlilik işinden vaz geçirmek için bir plan yapmamız lazım. "

Aralarında en tepkili olan kişi, elbette babasına en düşkün olan geyik çocuktu. Luhan elindeki oyun konsolunu sırası geldiği için Minseok'a vererek Baekhyun ile kapışmasını izledi bir süre, arkalarında ki koltuğa uzandığı sırada.

" Babam mutlu çocuklar. Bunu mahvetmeyelim, tamam mı? " Minseok bu söylediğine kendi bile inanmıyordu ki onları inandırmaya çalışsın. O kadın ve kızı hayatlarına girdikleri andan itibaren nelerin değişeceğine dair fikir yürütemiyordu bile. 

" Babamın mutlu olması güzel fakat bizimle olmalı. Üvey anne istemiyorum çocuklar. " Sehun hayıflanarak Baekhyun'un ona uzattığı konsolu alıp yere kuruldu.

" Birde şöyle düşünün, " Baekhyun oyunu durdurarak kardeşlerine döndü. " Belki evleneceği kadının çocukları vardır ve bizde onlarla dalga geçer, eğleniriz. "

" Ben kötü bir insan değilim. " Luhan bu fikre karşı olduğunu bildirir bir şekilde baş kaldırdı. Fakat Baekhyun ve Sehun'un oldukça hoşuna gitmişti.

" Bırakın da babam ne istiyorsa onu yapsın. " Minseok oturduğu yerden kalkarak kendi odasına doğru yürümeye devam etti. O kızın hayatlarına girmesine kesinlikle karşıydı. Kendisinden ve kardeşlerinden aldığı, hayatlarında ki en değerli şey aklına geldikçe delirecek gibi oluyordu. Fakat sakin kalmalı ve onlara hiçbir şey belli etmemeliydi. 

 Koridor boyunca asılı duran annesinin çerçevesine dikkatlice baktı ve onu ne kadar özlediğini bir kez daha anladı. O olmadan hayat ne kadar da anlamsız ve renksizdi. Onu kendinden ve kardeşlerinden koparan insanlardan ölesiye nefret ediyordu. Ve bunu onlara ödeteceği günü dört gözle bekliyordu. 


She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now