Ufaklık dediğin insana dön bir bak isterim! / Chapter : 4

3.4K 288 18
                                    

" Eğer seni günüm de göremezsem, o zaman rüyalarım da görürüm. " Elimde ki, hafif parçalanmış ve yıpranmış orkidelerin üzerinde bulunan turkuaz renkteki kartın üzerinde el yazısıyla yazılmış sözleri okumamla, beni buraya getiren adamın bu kadar romantik oluşuna alayla gülmem birkaç saniyemi aldı. Dışarıdan hiç de öyle gözükmemesine rağmen.. Vay canına!! Gerçi çiçeği verdiği kız sanırım bu güzel orkideleri kafasında paralamıştı. Bu görüntüyü görmek için neler vermezdim ki..

Bara gelirken aklımda düşündüğüm şeylerden birini bile gerçekleştirememiştim aslında. Yani bar denilince, içip dans ederken sabaha kadar sınırsız eğlenmek geliyordu insanın aklına, değil mi? Belki çok sarhoş olup etrafa kusan birkaç insan bile izleyebilirdim. Ya da en önemlisi, o adamı gördüğümden beri içinde oluşan öfkeyi atmak için kafayı da bulabilirdim. 

Fakat ne yazık ki daha yaşım tutmadığı için sayın çok sevgili bar sahibi bay dev beni ikinci kattaki ofisine kapatmıştı. Madem böyle yapacaktın ne diye beni getirdin be Aptal adam!

Bunu ona ödetmenin aklımda binlerce planı kurulmuştu bile. Bunlardan birinde, bulunduğum ofisinin her yerini dağıtıp, parçalamak vardı. Fakat benim yaptığım hemen belli olacağı için sıradaki plana geçtim.

Ceketimin cebinde bulunan telefonu çıkarıp acil aramalardan hızla polis merkezini aradım. Ahn Miryo'yu kızdırmayacaktın dostum!

" 911 po- " Hattın diğer ucunda ki polis memurunun devam etmesine izin vermeden konuşmaya başladım.

" Hongdae, SM Clup'da uyuşturucu satıldığına dair bir ihbarda bulunmak istiyorum. Hemen gelmelisiniz. " Başka bir şey demeden telefonu aynı hızla kapatıp tekrar cebime attım. Polisler gelmeden biran önce buradan tüymem gerekiyordu yoksa yaşım tutmuyor diye bende merkeze gidebilirdim.

Fakat lanet olsun ki, kapının kilitli olduğunu çoktan unutmuştum.

Bak işte bunu hesaba katmayı hiç düşünmemiştim. Gerçi bir işin sonunu ne zaman düşündün diye sorsalar onu da düşünemezdim. Düşünme engellisiydim ben. Öyleydim yani.

Kapıya ayağımda ki limitli üretim ayakkabılarıma acımadan tekme savurmaya başladım. Müziğin sesi o kadar yüksekti ki barın tam ortasında bir C4 patlatsam bile insanların duyacaklarını sanmıyordum.

" Ya! Aptal Dev! " Birkaç kez daha tekmeledim kapıyı fakat nafileydi. " YAA! " Küçük bir sinir krizi geçirerek boğazımı yırtarcasına bir çığlık patlattım. Kendimi bembeyaz bir elbiseyle bok çukuruna düşmüş gibi hissediyordum. " Buradan çıktıktan sonra o saçlarını teker teker yolacağım. Seni gerizekalı, aptal adam! "

Sıçtım! Sıçtım!

Odanın içinde bir hapishanedeymiş gibi dört dönmeye devam ederken kapı hızla açıldı.

" Lanet olsun! Beni buraya kilitlerken- Hey! Hey! "

Siyah deri koltuğun üzerinde ki ceketini kaptığı gibi yeniden odadan çıktı. Beni arkasında tek mi bırakmıştı yani?

" Ne bekliyorsun? "

Öfkeyle çıkan sesiyle yeniden geri dönüp kolumdan tuttuğu gibi beni sürüklemeye başladı. Kaçırıyor muydu beni? Yoksa başka bir yere mi kapatacaktı ? Daha onu tanımıyordum, adını bile bilmiyordum. Ya da yaşını. Ne iş yaptığı belliydi ama. Tabi bir de kimin yanında çalıştığı.

Bu da ona pek güvenmemem gerektiğini gösteriyordu. Tamam, korku nedir tam olarak bilmeyebilirdim. Fakat kendini düşünen bencil biriydim. Başıma kötü bir şey gelmesini istemezdim tabi ki. Daha yapmam gereken tonla işlerim vardı. Örneğin daha New York'a gidip, times meydanında yılbaşı için geri sayım yapacaktım. Ölmeden önce yapmam gereken listenin en başında bu vardı.

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now