Babamız nasıl evlenmeye karar verdi? / Chapter:1

12K 404 47
                                    

Babamız Nasıl Evlenmeye Karar verdi?
Chapter:1

" Yah! " diye avazı çıktığı kadar bağırdı Kim Minseok, artık canına tak edince. ( En büyük abi ) " Burada yemek yemeye çalışıyorum sizi sersemler. " Minseok elindeki ağzı kapalı kutu kola şişesini patlayabilme ihtimalini umursamadan herkesten daha çok ses çıkartan ortanca kardeşi Baekhyun'a fırlattı, oturduğu yerden bir milim bile kıpırdamadan. Oyun oynarken ondan daha gürültücü bir indan daha tanımıyordu hayatında.

" Hyung! " Baekhyun ( Ortanca kardeş ) kafasına yediği darbeyle oyun konsolunu bir kenara fırlatarak kendini koltuktan yere attı yavaşça, oldukça dramatik bir şekilde. " Lanet olsun, vuruldum! VURULDUM! " Kafasını tutarak yerde kıvranmaya devam eden kardeşine bıyık altından sırıttı, hepsinden daha merhametli olan bir diğer büyük abi, Chanyeol. ( İkinci abi ). Dayanamayıp oynadıkları savaş oyununu durdurarak kardeşi Baekhyun'un yanına eğildi.

" Baeky! " Mırıldandı sakin bir sesle. " Bakmama izin ver. "

Ellerini kardeşinin yüzünden çektikten sonra bir süre hasar tespit kontrolü yapmaya çalıştı. Çok birşeyi yoktu. Alnı biraz kızarmıştı o kadar. Kalın kafalı olması bazen işe yarıyordu işte.

" Hyung, kardeşlerine karşı daha merhametli olmalısın. " Chanyeol, tekli koltuğun üzerinde hiç istifini bozmadan yemek yemeye devam eden abisi Minseok'a döndü. Acıması gerçekten yoktu hiçbir konuda. Minseok'un kime çektiğine dair aklında pekte bir fikir yoktu gerçi.

" Hyong, kordoşlorıno korşo doho melhomotlo olmoloson... " Taklidini yapan abisine göz devirmekle yetindi, Chanyeol. Babaları yokken hepsiyle uğraşmak ne kadar yorucu bir işti böyle. Abisi böyle 5 yaşında bir çocuk gibi davranırken bütün yük omuzlarına binmişti. Minseok akıllıydı, çünkü bilerek bu şekilde davranıyordu. O sorumluluk almayı sevmiyordu.

" Hey! Biz geldik. " İkizlerden önce Luhan, daha sonra Sehun girdi içeriye, önlerinde ki birkaç basamaklı merdiveni tek seferde atlayarak.

" Bugün okulun son günüydü, " dedi Luhan ( İkizlerden büyük olanı ) uzun bir süre artık ihtiyacı olmayacak olan çantasını koridorun köşesine fırlatıp abisi Chanyeol'un üzerine attı kendini.

" Artık istediğimiz gibi gezebiliriz. " Tamamladı onu kardeşi, Sehun. ( İkizlerden küçük olan )

" İstediğiniz gibi gezme ihtimalini uzun bir süre rafa kaldırın. " Chanyeol ikisine de uyarıcı bir bakış yolladı. En son garajdaki arabalardan birini alıp Incheon'a kaçmaları büyük olay olmuştu. Bu saçma ve hiçbir şey düşünülmeden yapılan fikirlerin kimin aklından çıktığına da oldukça şüpheliydi. Luhan ya da Sehun. İkisi de kaçığın önde gideniydiler. İşlerine geldikleri gibi davranırlar, birbirlerine göre hareket ederlerdi.

" Sen öyle san. " Sehun, bahçeye açılan kapıyı ittirerek havuza doğru gitti hızlı adımlarla, üzerinde ki formalardan kurtulmaya çalışarak.

" Babam çoktan bizi affetti. " Luhan, hala abisinin sırtında gezerken, ki o bir kedi gibi herkese sırnaşmayı huy edinmiş biriydi, tamamladı kardeşinin sözünü. Her zaman böylelerdi. Biri söze başlar, diğeride tamamlardı. İkizlere özel birşeydi sanırım bu.

" Luhan! İn artık sırtımdan. " Chanyeol, çevik bir hareketle kardeşinin kolundan yakalayarak onu koltuğun diğer tarafına fırlattı, çok sert olmamaya çalışarak. Açıkcası kardeşi bir kız kadar narindi, Luhan bunun söylenmesinden ne kadar nefret etse de herkes böyle düşünüyordu.

" Jongdae ve Tao nerede? " Sonunda iki kuzeninde ortadan kaybolduğunu anlayan Chanyeol televizyonu kapatarak büyük odada bir göz gezdirdi.

" Sinema odasındalar. Tao'nun son basket maçının kaydını izliyorlar. " Minseok elindeki sandviçinin son lokmasını da ağzına atarak oturduğu tekli koltuktan kalktı.

" Bu çocuk tam bir egoist. " Baekhyun sonunda acısını unutmuş olacak ki yattığı yerden kalkıp Luhan'ın yanına oturdu.

" Biz çok normaliz sanki.. " Luhan'ın lafı üzerine hepsi birlikte gülerken kapı yeniden açıldı. Bu sefer gelen, kendi çocuklarından çok daha yakışıklı ve yanlarında asla babaları sayılmayacak kadar karizmatik ve genç görünümlü bir adam girdi.

" BABAA! " Luhan'ın sevinçli çığlığı tüm evi inletirken çocuklar yorgunluklarını unutup hepside babalarının üzerine atladı, Kim Minseok hariç.

Bu sefer aşırı doz kullanan sadece geyik çocuk değildi. " Seni özledik. " Luhan, babasına hiç bırakmayacakmış gibi sarılırken diğer kardeşlerine fırsat tanımıyordu. İçlerinde babasına en düşkün kişi oydu çünkü.

" Ya! Çık aradan. " Sehun ikizini, abisi Baekhyun'dan korumak için önüne siper oldu.

" Tamam, tamam. Kesin şunu artık. " Karizmatik baba, Kim Ji Hoon ( Kim Corporation şirketinin sahibi ) kendisini bırakmaya hiç niyetli gibi gözükmeyen oğlu Luhan'ı çevik bir hareketle Chanyeol'un eline verdi. " Sadece 1 hafta yoktum. " Etrafında pervane olan çocukların arasından geçerek, her zaman aile yemeklerini yedikleri büyük mutfağa doğru yürüdü yavaş adımlarla.

" Aç mısın? " Minseok hızlı adımlarla babasından önce girdi mutfağa. " Sana birşeyler hazırlayabilirim. " Dolabın kapaklarını açtığı sırada Bay Kim onu durdurup, masanın en başında ki sandalyeye oturdu.

" Oturun, sizinle konuşmam gereken bir mesele var. " Chanyeol'dan başkası, babasının yüzünde ki o minik sırıtmayı görmemişti. Zaten duyacakları şey yüzünden hepsi uzun bir süre babasının yüzüne bakmayacaktı bile, o gülümseme çokta önemli değildi yani.

" Evlenmeye karar verdim! "

Ve işte. Trajik ve herkesin hayatını alt üst eden hikaye bundan sonra başlıyordu. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hiç kimse de eskisi gibi olmayacaktı aslında. Eğer yaşanılacak olayları önceden bilme imkanları olsaydı dört kardeşin de babalarının evlenmesine tüm imkanlarıyla karşı çıkacakları gün gibi ortadaydı. Bir kişi hariç. Oda en büyük kardeş, Kim Minseok.

Mutfağı açıkta bırakan kapıya yaslanmış, büyük bir şaşkınlık içinde olan kardeşlerinin yüzlerini teker teker inceledi. Hiç birinin de babalarına karşı çıkabilecek güçte olmadığını çok iyi biliyordu. Hoş, kendisi de onlardan aşağı sayılmazdı. Kim Ji Hoon'un yani babasının aslında onların tanıdığı gibi bir adam olmaması ve bu evliliğin altında yatan gerçekleri bildiği halde elinden yine de bir şey gelmezdi. Yaşanılacak şeyleri az çok tahmin edebiliyordu elbette. Engelleyebilir miydi? Onu da sanmıyordu. Engellemek istediğini de düşünmüyordu açıkçası. Fakat hiç biri yaşanılacak olan acıları hak etmiyordu.

Ellerini sıkkınca göğsünde çapraz yaparak babasını yüzünü incelemeye başladı bu sefer. Yüzünde ki sırıtışın anlamı kim bilir neydi. O kadınla istediği için mi yoksa mecbur olduğu için mi evleniyordu onu da bilemiyordu Yumruk yaptığı ellerinin, avuç içlerinde tırnaklarının izinin çıkmasıyla farkında oldu. Son kez babasından gözlerini alarak mutfaktan yavaşça çıkarak gözden kayboldu. Olacakları dört gözle beklemiyordu elbette, fakat meraklandığı da aşikardı Minseok'un. Hayatların da nelerin değişeceği, nelerin ellerinden kayıp gideceği bilinmezdi. 

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Where stories live. Discover now