𝐅𝐥𝐚𝐬𝐡

1.6K 166 543
                                    

Çalan kapı ziliyle gözlerini aralayan Seonghwa, derin bir nefes verip yüzünü ovalamıştı.
Yatakta gerinip ayaklanırken üstüne bir şey giyme zahmeti göstermeden kapıya ilerleyen Seonghwa, gelenin San'dan başka kimse olamayacağını bildiğinden bu kadar rahattı. Zira Seoul'deki evini Yeosang ve San'dan başkası bilmiyordu.

Çıplak ayakları ve üst bedeninin aksine şükür ki altında siyah bir eşofman vardı Seonghwa'nın. Aksi halde San'ın onu boxerla görme düşüncesi tüylerini şimdiden diken diken etmişti. Yüzünde erken kaldırılmanın verdiği hoşnutsuzluk boy gösterirken siyah ipeklerini karıştıran Seonghwa, kapıyı açtığı gibi San'a iyi dileklerini gönderecekken gördüğü kişi kaşlarını çatıp duraksamasına neden oldu.

Kırmızı saçlı, kapı açılır açılmaz göz göze geldiği bedenin halini süzüp kaşlarını çatarken bir ara içeride Biscolata reklamı çekindiğini düşünmedi değil.

"Hongjoong?"

Hongjoong hoşnutsuzca "Günaydın." diye mırıldandı. Sonrasında ise Seonghwa'ya omuz atıp içeriye girerken düzeltti. "Daha doğrusu tünaydın. Saat neredeyse on iki oldu." Seonghwa, ona sırtı dönük evi inceleyen Hongjoong'un arkasından garip bakışlarını yollarken kaşlarını kaldırıp kapıyı kapattı. Pekala, şu an onun burada olmasını oldukça garip buluyordu.

Seonghwa yavaş adımlarla içeriye ilerlerken Hongjoong'un gözleri de evde geziniyordu. Kahve ve krem rengi hakimdi geniş evde. Dekor konusundan güzel bulsa da bir iş adamının sıkıcıyla modern arasında gidip gelen evi gibi bulmuştu Hongjoong burayı. Koltuklar açık renkliydi. Bir kenarda ise onlardan tamamen bağımsız kahverengi bir deri koltuk vardı ama bu kötü bir görüntü sunmuyordu. Büyük ihtimal zeminin de kahverengi olduğundan, diye düşündü Hongjoong. Beyaz bir televizyon ünitesi ve kocaman bir televizyonla beraber onların arkasında da bir kitaplığın bulunması Hongjoong'a ironi gibi geldiğinden ister istemez güldü. Burası geniş alanın sadece salon için ayrılan kısmıydı. Geriye kalan bölüm ise direkt odalara çıkıyordu.

Hoş.

"San sana bir şey gönderdi." başından beri bakışları üzerinde olan bedenin kafasındaki soru işaretlerinin bir kısmını gideren Hongjoong, Seonghwa'ya dönerken konuştu. Kollarını önünde bağlamış Seonghwa ise tek kaşını havaya kaldırıp "O niye getirmedi?" diye sorduğunda ise Hongjoong çaresizce omuz silkti.

Notlar...

Okul başladığından beri derslerine özenle girmediği hocanın ders notları. Yanlış anlamayın San'ın tuttuğu notlar değil ha 'aldığı' notlar. Şerefsiz okulda not ticaretine başlamıştı resmen ve eğer bu flashı Seonghwa'ya verirse notları ona bedavaya vereceğini söylemişti. Kendisi de Hongjoong'un tanımadığı yaşlı ve garip adamlarla bir yere gitmişti. Eğer samimi görünmeseler Hongjoong bu durumu sorgulardı ama artık San'ın takıldığı kişileri sorgulamayı uzun zaman önce bırakmıştı.

"Boşver." elini ceketinin cebine atıp flashı çıkarırken anlatmaya üşendiğinden geçiştirdi onu Hongjoong. Elindeki siyah cismi Seonghwa'ya uzatırken gözlerini kısmış Seonghwa, bir flasha bir de Hongjoong'a baktı. Sakince flashı eline alıp eşofmanının bol cebine atarken kafasını eğen Seonghwa'nın önüne düşen saçları, hafifçe kasıldığı için belli olan V bölgesi ve neredeyse belinden düşecek gibi olan eşofmanından gözlerini zor da olsa çekti Hongjoong.

Hazırlıksız yakalanmıştı.

Ceplerinde olan elleriyle gergince omuzlarını dikleştirirken etrafı izleyen Hongjoong'un içini garip bir sıkıntı kaplamıştı bir anda. İşi bitmişti ve notları alabilecekti, o yüzden burada olmasına artık gerek yoktu ama atmosfer öyle gericiydi ki bunu söylemenin sanki tam sırası değilmiş gibi hissediyordu.

𝐅𝐀𝐊𝐄 𝐃𝐄𝐀𝐓𝐇 ༒︎ 𝐒𝐄𝐎𝐍𝐆𝐉𝐎𝐎𝐍𝐆Where stories live. Discover now