𝐃𝐢𝐬𝐚𝐩𝐩𝐨𝐢𝐧𝐭𝐦𝐞𝐧𝐭

1.8K 124 410
                                    

𝐒𝐞𝐨𝐧𝐠𝐡𝐰𝐚'𝐝𝐚𝐧

Hongjoong'un uyuduğundan emin olduktan sonra koltuktan kalktım. Elinde tuttuğu bardağı alacaktım ki bardağı daha çok sıkıp kendine çekmesiyle bardaktaki tüm viskinin üzerine dökülmesi bir oldu.

Bu çocuk lanet içkisini asla bardağında tutamıyordu.

Göz devirerek bardağı sertçe çekip elinden aldım. Umursamadan koltuğa iyice yayıldığında sehpadaki dağınıklığı mutfağa taşımaya başladım.

𓂀

"Bazen her şeyi en yakınıma söyleyememek acı veriyor. "

"Chong'a da mı?"

Olumsuzca salladı kafasını, gözleri kapalıydı. "Jongho'ya ve Wooyoung'a."
Tek kaşımı kaldırdım havaya. "Seni tutan ne Hongjoong?" Omuz silkti sakince. "Onları da buna bulaştırmak istemiyorum. Gereksiz." memnuniyetsiz bir ses tonuyla söylemişti son kelimeyi. Yüzüm hala önceki gibiydi. "Neye Joong? Neye bulaştırmak istemiyorsun?"

Ben tekrar ederken karşımdaki bedenin iyice mayıştığını görüyordum. Ancak şimdi uyuyamazdı. "Hm?" sanki uykusu bölünmüş gibi yaklaşık bir dakika sonra bana cevap verdiğinde gözlerimi devirdim. "Neye bulaştırmak istemiyorsun onları?" tekrar cevap gelmediğinde düzenli nefes alışverişlerden sonunda uyuduğunu anlamıştım.

𓂀

Jongho'yla Wooyoung'dan iş çıkmayacaktı. San da büyük ihtimal Woo'nun hiçbir şey bilmediğini şu zamana kadar çakmıştı. Açıkçası şu anda kendimi onun işine nane oluyormuş gibi hissediyordum. Hele ki ilk gün ona söylediklerimden sonra...

Fakat kimin umurunda?

O eğer Hongjoong'a yakın olmayı becerebilseydi şu an zaten kendisi bu görevde olmazdı. Bi' nevi Kyungsoo "San'dan olmadı Seonghwa'dan olsun." diye düşünerek almıştı beni bu göreve. Aramızdaki fark da buydu: San Hongjoong'a yakın olmayı becerebilseydi şu an ben olmazdım zaten. Ve ben otomatikman iki görevi de başarabiliyordum. O bunu başaramamıştı.

Fakat şu an kimin ne başardığı umurumda değildi. İkimiz de Kyungsoo için çalışıyorduk ve onun yararına olacaksa bunu kimin yaptığı Kyungsoo'nun çok da umurunda olmazdı biliyordum.

Mutfakta işim bittiğinde salona döndüm. Gördüğüm görüntü ise ıslanmış tişörtünü çıkarmaya çalışan bir adet Hongjoong'tu. Yanına ilerleyip avuçlarından tişörtü çektiğimde uykulu gözlerini zar zor aralayıp bana baktı. Ona doğru eğildiğim için yüzlerimiz yakın duruyordu. Gözlerimi avuçlarımın arasındaki tişörtünden çekip parlak kahverengilerine çevirdim. Göz temasını bozmadan üstündeki tişörtü çıkardığımda kısa bir süre gözlerini kapattı. Tekrar açtığındaysa yine aynı şekilde gözlerimin en içine bakmaya başladı. Alkolden dolayı gözleri daha çok parlıyordu. Bakışları ise büyülenmekle büyülemek arasındaki ince çizgideydi o an. Çok içli bakıyordu yüzümün her bir santimine. Bense öylece ona bakıyordum. Sanki sarhoş bir adamın yaptıklarını ciddiye almam gerekiyormuş gibi öylece yüzüne bakıyordum.

Eli yavaşça yanağıma geldiğinde hafifçe kafasını yana eğdi ve bakışları dudaklarıma değdi. "Çok farklı bakıyorsun..." mırıltı gibi sesiyle söylediği şeye sırıttım istemsizce. Yarın hiçbir şey hatırlamayacağını bildiğim için kendim gibiydim o an. Düz ve monoton bakıyordum ona önceki bakışlarımın aksine. "Hoşuna gitmedi mi Joong?" sesim alaylıydı. O da sırıttı ve kafasını iki yana salladı. "Gitmedi." fısıltılı ve uykulu bir tonda çıkmıştı sesi. Gözlerini kapatsa dahi eli yüzümden ayrılmamıştı.

Yanağımdaki elini kafamın arkasına götürüp parmaklarını saçlarıma daldırdı. Yüzümü yavaşça boynuna doğru getirirken ben de her ne yapıyorsa yapmasına izin veriyordum. Dudaklarım boynunu bulduğu gibi istediğini anlayıp emmeye başladım. Hongjoong'un ise gözleri kapalıydı ve yavaşça saçlarımı okşuyordu. Son bir ısırık bırakıp diğer tarafa geçtim. Dudaklarımın teninde kaybolduğu o süre zarfında içeride sadece Hongjoong'un uykulu mırıldanmaları hakimdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 24, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝐅𝐀𝐊𝐄 𝐃𝐄𝐀𝐓𝐇 ༒︎ 𝐒𝐄𝐎𝐍𝐆𝐉𝐎𝐎𝐍𝐆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin