𝐁𝐢𝐫𝐝 𝐇𝐨𝐮𝐬𝐞

1.7K 184 400
                                    

Neredeyse üç saat uyuyan Hongjoong dersi sabahın sekizine koyan profesöre içinden lanetlerini yağdırıyordu. Neden hep, evde olduğu günün sabahı değil de illa gecenin köründe sürttüğü sabahlarda okula gidiyordu! Hocaların ona bir garezi mi vardı? Ayrıca bir saat erken kalkması gerekmişti çünkü daha duş alıp Wooyoung'un kafesine uğraması gerekiyordu. Kafe okul yolunun üstü olduğundan zor olmuyordu ve böylece Hongjoong orada güzel bir kahvaltı yapabiliyordu. Tabii, güzel kelimesini huzurla kalktığı sabahlar için kullansak daha doğru olur.

Dün akşam eve geldiği gibi yattığından kıyafetleri hala üstündeydi ve saçları acayip derecede dağınıktı. İlk iş olarak üzerindekileri çıkarıp kirliye attıktan sonra sıcak bir duşa girdi. Çok oyalanmadan çıkıp dişlerini fırçaladıktan sonra ise belinde havluyla gardrobunun önüne kadar ilerledi.

Beyaz bir salaş gömlek ve kot pantolon giyecekti. Gömleği içine sokup, düğmelerini köprük kemiklerin biraz aşağısına kadar açtı. Cilalı siyah eva taban ayakkabılarını giyip üstüne de toprak rengi uzun pardösünü giydikten sonra hazırdı. İki fıs parfüm sıkıp kolunun altına defterini aldıktan hemen sonra kuş yemlerini de alıp evden çıktı.

Sabah güneşi, çıktığı gibi yüzünü bulurken derin bir nefes çekti Hongjoong içine. Evin biraz ilerisindeki ağaçlık parka gidip yaşlı çam ağacının dalındaki kuş evine yemleri doldurdu. Tam bunu yaptıktan sonra cıvıldayan kuşlar onu güldürmüştü. Güzel bir sabahtı.

Şimdiki istikameti ise kafeydi Hongjoong'un. Kafe okul yolunun üstü olduğundan oraya gitmek onun için sorun olmuyordu. Okul aslında o kadar yakın değildi fakat Hongjoong yürümeyi seviyordu. İnsanları araba camından değil de çıplak gözle izlemek ve içine temiz havayı çekmek ona iyi geliyordu.

Sonunda kafenin önüne geldiğinde beklemeden kapıyı açtı. Neredeyse boş olan kafede gözlerini gezdirdi Hongjoong. Ferah ve modern bir havası vardı. Mat siyah, kahverengi ve beyaz renklerinin baskın olduğu kafede en çok masa ve sandalyelerin de mat siyah oluşu Hongjoong'un hoşuna gidiyordu nedensizce.

Jongho her zamanki gibi tezgaha yaslanmış bir yandan kahvesini içerken bir yandan da kahve makinesiyle uğraşan Wooyoung'un yaptıklarını izliyordu. Hongjoong gülümseyerek onlara yaklaşıp "Günaydın." diye mırıldandı. İkisinin de gözleri onu bulduğunda kısa bir günaydınlaşmadan sonra Hongjoong defterini tezgaha bırakıp kafasını eline yasladı. "Jongho, Hongjoong'un çöreğini versene." Jongho gözlerini Wooyoung'un yaptığı işten ayırmayıp çöreği Hongjoong'a uzatırken gülümseyen Hongjoong'un yüzünde sorgularcasına bir ifade boy gösterdi. "Hayırdır, Wooyoung'un yanında mı çalışmaya karar verdin?" Wooyoung Hongjoong'a kahvesini uzatırken Jongho gözlerini tezgahtan çekip hyunguna döndü. "Yok hyung. Kaç haftadan beri varımı yoğumu buraya yatırdığımı fark ettim de, kendi kahvemi kendim yapma kararı aldım." Hongjoong çöreğinden bir ısırık alıp Jongho'yu dinlerken nedenini duyduğunda güldü. Wooyoung ise kıkırdamaya "Cidden..."diyerek başladı. Jongho gülmeden tip tip Wooyoung'a bakarken "Senin yüzünden cebimde para kalmadı." diye homurdanmayı da ihmal etmedi.
Wooyoung kafede bu sene başında çalışmaya başlamıştı. Yani üç hafta önce. O günden beri de Jongho'yu, evde kahvaltı yapmadığı sürece başka bir yere göndermiyordu. Asıl olay ise Jongho'nun sabahın köründe kahvaltı hazırlayamayacak kadar üşengeç olmasıydı.

Kıkırtılarla geçen sabahtan Hongjoong oldukça memnunken "Ee dün akşam nasıl geçti?" diye sorup dirseklerini tezgaha yasladı Wooyoung. Hongjoong omuz silkip çöreğinden büyük bir ısırık aldı ve cevap verdi. "Sıkıcı." Wooyoung dudaklarını birbirine bastırıp anladım, dercesine kafasını salladı. Hongjoong'un düşünce tarzını çözdüğünden beri onun fikirleri her zaman Wooyoung'a mantıklı gelmişti. O sırada dikkatle hyungunu izleyen Jongho ise "Eğer mutlu değilsen onlarla takılmak zorunda değilsin hyung." dedi. Hongjoong omuz silkip "Hiç, bir senemi onların kuyruk acılarını üzerimde çıkartmalarıyla uğraşamam Jongho. Zaten çok siklenmiyorum o grupta biliyorsun. Şu zamanlarda ise San fark etmiş, o yüzden sık sık onlarlayım."diyerek kendini açıkladı. Jongho bazen onları anlayamıyordu. Hongjoong sevmediği insanlara karşı yavan samimiyetlerde bulunan biri değildi, aksine sevmediğini açıkça belli ediyordu ve buna rağmen neden Hongjoong'un onlarla takılmasına bir şey demiyorlardı anlamıyordu. Bir insan neden birinin onu sevmediğini bile bile hiçbir şey yokmuş gibi davranırdı ki?

𝐅𝐀𝐊𝐄 𝐃𝐄𝐀𝐓𝐇 ༒︎ 𝐒𝐄𝐎𝐍𝐆𝐉𝐎𝐎𝐍𝐆Where stories live. Discover now