Oturduğum yere iyice yerleşerek başımı yanımda oturan Tamer'in omzuna yasladım ve onları izlemeye devam ettim. Tuncer elindeki telefonla uğraşmaya başladı, kısa süre içinde araba hareket etti. Yüksek bir hızda yollarda giderken "Burası neresi amına koyayım, ne yapıyor bu?" gibi şeyler diyordu Doğan. Korel ise sadece ekranı dikkatlice izliyor, sanki en ufak bir ayrıntıyı bekliyordu.

Bir anda siyah gözler ekrandan yüzüme çevrildi. Anlık olarak gerildiğimde kısa süre süzdü beni, ardından tekrar ekrana döndü. Bu adamın neye ve neden kızdığını bilseydim o şeyleri yapmayarak çok daha rahat olabilirdim, dengesiz herif bir anda yükseliyordu. Ben ise o anlarda kötü bir şey yapmış gibi hissediyordum ama aslında hiçbir şey yapmamış oluyordum!

Sıkıntıyla bir nefes verdim. Ben ajan olsaydım kesinlikle saha ajanı olurdum, çünkü böyle oturup beklemek çok sıkıcıydı. Ne aksiyon ne bir dövüş, çatışma, bakışma... Gözlerimi Kamil abiye çevirdim ve "Abi süt yok mu yanında?" diye sordum sırıtarak. Sıkıntılı gözlerini bana çevirip bu soruyu bekliyormuş gibi "Her zaman aldığım markette kalmamış, çıkarken de oradan alırım diye almamıştım yanıma." dedi. Bunu sanki dünyanın en büyük derdi gibi söylemiş olması yüzünden bir kahkaha çıktı dudaklarımdan, "Üzülme be abi, gidince içeriz." dedim gülmeye devam ederken.

"Abi?" Sessiz ortamda bizden başka bir ses geldiğinde hâlâ gülümseyen suratımı sese doğru çevirdim. Gözlerim Doğan'ın Korel'e, Korel'in bana bakan yüzüyle karşılaştığında suratımdaki gülüş bir an dondu. Korel bir saniye içinde Doğan'ın kucağındaki bilgisayara dönerken ben içimde oluşan rahatsız hisle bakışlarımı ayakkabılarıma çevirdim. Hissettiğim rahatsızlığın sebebi bu bakışları daha önce de görmüş olmamdı, buraya gelirken arabada şarkı çalarkenki gibi huzurlu ve rahat bir ifadeydi yüzündeki. Olay şuydu ki şu anda onun böyle bakması için bir sebep yoktu.

Başımı iki yana sallayıp kafamın içinde sevdiğim bir şarkının çalmasına izin verdim. Kısa süre içinde az önce hissettiğim saçma rahatsızlıktan kurtulduğumda "Ne zaman varacağız?" diye sordum ortaya doğru. Çok sıkılmıştım, böyle boş boş oturmak hiç bana göre değildi. Bunlar da koskoca mafya olmuş, aksiyonu benden daha az seviyorlardı resmen. Sorduğum soruya Deniz abi "Belli değil ki oğlum, adam ne zaman durursa." dedi. Oflayıp "Korel, söylesek adama biraz çabuk gitse gideceği yere." dedim gözlerimi kapatırken.

Yaklaşık bir dakika boyunca hiçbir ses çıkmadığında kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım. Tüm gözlerin benim üstümde olduğunu gördüğümde gergince gülümseyip "Merhaba." dedim fakat kimsenin yüz ifadesi değişmedi, hepsinin gözlerinde tedirginlikle birlikte şaşkınlık da vardı. Acaba sıkıntıdan söylediğim cümlenin ciddi olduğunu düşünüp beynimi kaybettiğimi mi düşünmüşlerdi?

Henüz birkaç saniye geçmişti ki sert bir boğaz temizleme sesi duyuldu. Anında benimki dahil tüm gözler Korel'e döndüğünde o kimseyi umursamayıp "Adam durdu." dedi. Ardından ayaklandı, tam bu sırada araba da durdu. Arkasında kalan kapıyı açarken başımı Tamer'in omzundan kaldırıp ona doğru kısık sesle "Ne oldu az önce?" diye sordum. Gözleri kısa bir an Korel'e gittikten sonra "Ona abi demedin." diye fısıldadı. Kaşlarım çatılırken "Abi diyeceğim yaşta değil çünkü?" dedim sorarcasına. Abi demediğim için mi uzaylı görmüş gibi bakmıştı hepsi yani? Daha afilli bir şey beklemiştim oysaki.

Mafya [bxb] • TamamlandıWhere stories live. Discover now