12.Bölüm

62 7 0
                                    

Keyifli okumalar.

*

"Öyle bir yerdeydi ki şu an Ferman Adıvar, bu belki bir dönüm noktası, belki de bir sondu onun için. Ya mutlu son ya da..."

*

Birbirinden uzak ama bir o kadar da yakın olan dört insan uzunca bir yolculuğun ardından Ferman'ın o kasvetli evine vardılar. Kapının önüne vardıklarında Beril arabayı istop ettirdi. Beril ve Defne geldiklerini haber vermek için arkalarına döndüler ama ikisi de masum masum kafa kafaya vermiş uyuyorlardı. Beril ile Defne birbirlerine baktılar. Aslında sadece sıradan bakışlardan ibaret değildi bu göz göze gelişler. Kim uyandıracak diye tartışıyorlardı, sadece bakışarak. Bu tartışmanın sonunda da eski zamanlardaki gibi yine Defne'ye kalmıştı ihale. Defne yutkundu ve derin nefes alarak Seslendi. "Ferman! Devran!"

İkisinde de tık yoktu. Son çareyi dokunmakta buldular. Defne Hafifçe Ferman'ı elinden dürtmek istedi ama ona dokunmasıyla elinin ters dönmesi bir olmuştu. Daha şimdi kütük gibi uyuyan adam, Defne'nin ona dokunmasıyla gözlerini fal taşı gibi açmış ve Defne'nin elini çevirerek kırma derecesine getirmişti.

İstemeden ağzından ufak bir çığlık kaçırmıştı Defne. Ferman gözlerini açar açmaz ona bakmaya başladı. Gözleri tuhaf bakıyordu. Öfkeliydi ama her zamanki gibi değildi. Korku, esaret, gizem doluydu bakışları. Defne onun gözlerindeki esareti çözmeye gayret ederken o hâlâ elini çevirmiş gözlerine bakıyordu. Defne'nin acısı tekrar aklına geldi ve hızlıca elini çekip "Ne yapıyorsun be?" diye bağırdı. Bu sırada da elini ovalıyordu. Acı ile toparlanıp çekingen bir tavırla kafasını kaldırmaya bile tenezzül etmeden "Kusura bakma." dedi. Mahcuptu Defne'ye karşı. Defne de refleks deyip geçti. 

"Önemli değil." dedi, onu doğrultarak. Aynı şekilde Beril de Defne'nin çığlığıyla gözlerini açan Devran'ı doğrulttu ve evin heybetli kapısına doğru yürütmeye başladılar.

Ferman'ın uzattığı anahtarları alarak kapıyı açıp hafifçe itti Defne. Bu hafif dokunuş kapının ardına kadar açılması için yetmişti. Beyler içeri doğru bir kaç ufak adım attılar ve kapıdan içeri girmeyen kadınlara bakmaya başladılar.

Ferman söze girdi "Ne diye kapıda öyle korkuluk gibi dikiliyorsunuz? Girsenize içeri!" Birbirlerinin yüzüne bakakaldılar Beril ile Defne. Ferman'a cevap olarak Beril başladı konuşmaya. "Her şey gün yüzüne çıktığına göre bizim artık burada olmamıza da gerek kalmadı. Biz şimdi eve geçelim. Yarın da boşanma evraklarını getirirsiniz."

Beril iyi bir hamle yapmıştı aslında. Eğer Ferman insafa gelip vicdanını dinlerse Defne'yle boşanabilir, Defne de hem eski hayatına hem de ailesine geri dönebilirdi. Devran'ınkiler dahil bütün gözler Ferman'ın ağzındaydı. Biraz duraksadıktan sonra başladı konuşmaya;

"Şimdi hiç bir yere gidemezsiniz. Saat çok geç oldu. Hem şu durumda babamın sağı solu belli olmaz, sizi yine alıkoyabilir. Bu gecelik burada kalın sabah biz sizi bırakırız."

Şu an ağzı açık Ferman'ı dinliyordu Defne. Onların gitmelerine izin vermişti gerçekten. Bu gece bu evdeki son gecesiydi Defne'nin. Şaka gibiydi! Defne hâlâ şaşkınlık ve mutluluğu üzerinden atamamışken Ferman hadi içeri dermişçesine başını sallayarak buyur etti. Onlar da giriverdik tabii yine iki koca adama destek vererek. Beril Devran'ı Defne de Ferman'ı odalarına doğru yürütmeye başlattılar.

Az önce kendisine Aşkını ilan eden adam, şu an kolundaydı ve beraber onun odasına gidiyorlardı. Devran her ne kadar Beril'e sırılsıklam aşık da olsa aynı zamanda kendisinden utandığı ve çekindiği her halinden belliydi. Gerçi Beril'in de ondan geri kalır bir tarafı yoktu. Ondan her ne kadar hoşlansa da kolunun utançtan titrediğini hissettirmemek için on takla atıyordu. Devran bu konuda kendisinden öndeydi. O hislerini söylemişti, Beril'se ise saf saf suratına bakmıştı. Onu düşüncelerinden sıyırıp alan şey Devran'ın "Beril Hanım geldik yalnız." cümlesi oldu. Şu an adamın odasının ortasında kol kola duruyorlardı. Kızara kızara "Pardon, pardon kusura bakmayın" diye diye çıktı odadan. Kapının önünde kendisini kapıya yaslayarak derin bir nefes aldıktan sonra salona doğru yol aldı.

Defne ve Ferman Kolundaki koca adam eşliğinde yukarı odasına doğru yürüyordu. Ferman durup durup boğazını temizliyordu. O böyle yapınca bir kez de Defne temizledi. Ferman iki adet çatık çehre ile yüzüne iki santimlik mesafeden gözlerinin içine bakıyordu kızın. Defne'ye bakarken bir adım atmaya çalıştı. Tam atacaktı ki eli tutunduğu duvardan kaydı. Defne'nin hızlı olan refleksiyle bir kere daha hastaneye gitmekten kurtulmuştu. Defne hızlıca diğer eliyle Ferman'ın kayan elini kavrayıp boynuma doladı. Bu şekilde kendisinden destek almasını sağladı. Şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordu bunu nasıl yaptın? der gibi. Defne Ferman'ın yine konuşmayacağını anladığı için kendisi lafa girdi.

"Ne yani? Sadece sizin mi refleksleriniz kuvvetli olacak Ferman Bey? Gerçi sizinkiler can yakıyor ama..."

Tövbe tövbe! dercesine bir o tarafa bir bu tarafa salladı başını ve dile geldi Ferman Adıvar. "Neyse gerisini ben hallederim. Siz odanızın yerini biliyorsunuz Defne Hanım. Beril Hanım ile orada konaklarsınız bu gece."

O bu gece deyince Defne'nin kafasına bir tane jeton düştü. Tamam yarın eve gideceklerdi ama Ferman Beril'in dediği gibi boşanmadan bahsetmemişti. Hazır şu an yumuşamışken bu sorusunu da sordu odasına gitmek için ağır ağır yürüyen kocasına. "Ferman Bey, Bir dakika! Biz yarın Beril ile evimize dönüyoruz ama resmiyette biz hâlâ karı-kocayız. Ne zaman boşanıyoruz? Ya da boşanıyor muyuz?"

Bir süre durakladı ve cevap verdi "Merak etmeyin. Yarın gereken belgeleri istediğiniz yere getiririm. Hadi şimdi gidin uyuyun saat bayağı geç oldu. İyi geceler."

"İyi geceler." diyebildi Defne de. Ferman her şeyi düşünmüştü bile. Defne'ye gerek kalmamıştı. O odasına, Defne de Beril'i almaya gidiyordu.

Öyle bir yerdeydi ki şu an Ferman Adıvar, bu belki bir dönüm noktası, belki de bir sondu onun için. Ya mutlu son ya da...

Babasının yaptığını zor sindiriyordu. Eğer Devran'a olanları o Rus hizmetçi gelip anlatmasaydı, o hâlâ tertemiz bir kadına hayatı zindan etmeye devam edecekti. Ne ara bu kadar kirlendiğini ve babasına bu kadar gözü kapalı inandığını anlamıyordu. Olan olmuştu bir kere ama daha fazla kimseye eziyet etmeye niyeti yoktu. Yarın istediği yere gerekli evrakları götürüp özgür bırakacaktı Defne Kuşu'nu.

  Beril'i tanıdığı günden bu yana içine oturan koca öküz bugün kalkmıştı gibi hissediyordu Devran. Aslında Talaz Efendi'ye bir yandan da teşekkür ediyordu çünkü onun sayesinde Beril'e olan hislerini bütünüyle itiraf etme fırsatı bulmuştu. Artık o kendisini sevse de sevmese de içi rahattı çünkü o kendi üstüne düşeni yapmıştı. Az önce de kendisinin kollarının arasındaydı narin ve ince kolu. O kapıdan çıkar çıkmaz ona zahmet olmasın diye yaralı haliyle hemen arkasından kapıyı kapatmak için gitti. O da kapıyı kapatmak için elini kapı koluna attı ama ikisi de aynı anda kapıyı kapadı. Devran kafasını dayadı kapıya. Dayar dayamaz da gözlerini kapattı. Tam o sırada da hayret ederek onu hissetti. Sanki hâlâ buradaymış gibi. Sanki hâlâ kendisine bir nefes uzaklıktaymış gibi. Bunun sadece bir hayalden ibaret olduğunu anladıktan sonra yavaşça attı kendini yatağa.

Defne usulca merdivenlerden indi aşağıya. İner inmez Amerikan tarzı mutfakta su içen Beril takıldı gözüne. Hemen gitmedi yanına. Bir süre onu izledi. Bayağı düşünceli görünüyordu. Birini düşündüğü çok açık ve netti. Yavaş yavaş yanına gitti. Yanına varınca adını seslendi. Defne'nin seslenmesiyle Beril'in havaya sıçrayışı bir oldu. Elindeki su bardağını tezgaha bırakırken bana söyleniyordu. "Kızım böyle yaklaşılır mı? Ödümü koparın be gece gece."

Defne sadece tebessüm etti ve ardından lafa girdi. "Bırak ödünü de şimdi bana bir cevap ver bakalım. Kimi düşünüyorsun sen bakayım gece gece?"

Heyecanlanıp utanmıştı. Eli ayağı birbirine dolanmıştı. Duruş pozisyonunu değiştirerek cevap verdi. "Bir şey yok be! kimi düşünebilirim sence gece gece? Hem hadi gidip uyuyalım geç oldu. Sabah erken uyanacağız. Unutma! Onlar daha kahvaltı demeden hoşça kalın deyip gidiyoruz tamam mı?"

"Tamam."

"O zaman sorun yok. Şimdi nerede senin odan? Gidip uyuyalım. Sabah gözlerimin altında iki adet mor torba görmek istemiyorum."

Defne tebessüm etti tekrar ve son gecesini geçireceği kasvetli evin, yine son gecesini geçireceği kasvetli odasına doğru yürümeye başladılar Beril'le. Bu merdivenler, bu ev, bu hayat ve hatta şu an bulunduğu odanın yan tarafında mışıl mışıl uyuyan bu adam, Defne'ye çok şey öğretti. Acıyı, hüznü, kederi, ve sevginin ne yegâne bir nimet olduğunu öğretti. Defne umuyordu ki bu evi ve sahibini sadece bu öğrettikleriyle hatırlar ve sadece bu öğrettikleriyle kalırdı...

A'VAZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin