8.Bölüm

74 9 0
                                    

Keyifli okumalar

*

"Ferman Adıvar'ın her seferinde beni şaşırtmasından hiç hoşlanmıyordum."

*

Ölüm sessizliği denilen şey, şu an yaşadığımız şey olsa gerekti. Aslında tam da yaşıyor sayılmazdık çünkü Vosvos 'un çıkardığı sesler, bunu engelliyordu. İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu. Konuşulacak bir şey de yoktu hani. Daha doğrusu bu cümleyi kurana kadar yoktu. Ferman'a annemleri görmek istediğimi ve evime gitmek istediğimi bugün, bir şekilde söylemem gerekiyordu. 

Eve gidince söyleyemezdim çünkü gider gitmez o odasına, ben de odama çekilecektim. Şu anki durumumuzu değerlendirmenin tam zamanıydı. Lafa gireceğim sırada gözlerim arabanın küçük ön aynasından gizlice bana bakan bir çift göz ile ve bu gözlerin sahibi Ferman Adıvar ile karşılaştı. Gözleri gözlerimle göz göze gelince, göz temasını hemen keserek önüne bakmaya devam etti. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Daha doğrusu lafa nasıl gireceğimi. Korkunun ecele faydası yok diyerekten lafa girdim klasik sahte gıcık tutmuş numarasıyla " Öhöm öhöm. Ferman sana bir şey söylemem gerekiyor!"

Hiç beklemeden göz devirerek lafa girdi, "Gidebilirsin ama sadece iki saatliğine ve geri dönmek şartıyla. Üstelik seni de ben bırakacağım ve ben alacağım. Eve gitmeden önce bir telefoncuya uğrayalım da sana bir telefon ve bir de sim kartı çıkaralım ama bu numarayı kimseye vermiyorsun ve benden başkasının da numarası sende olmayacak. En fazla sizin evin numarası olacak!"

Her gün bu adamın birkaç özelliğini daha keşfediyordum. Karşılıksız bir şey yapmıyordu. Acaba beni sahipleniyor muydu, yoksa kendi adına leke gelmesin diye mi böyle uğraşıyordu? İkisi de beni ilgilendirmiyordu. Hatta ve hatta hoşuma bile gitmiyordu. Ne oluyoruz canım yani? Bizim aramızdaki bağ sadece resmiyetteydi ki oda belli bir süreydi. O zamana kadar da ayıya dayı demeliydim. Tamam anlamında usulca başımı salladım ve ilk istikamet olan telefoncuya doğru yol almaya devam ettik.

On dakika sonra

Kırmızı Vosvos'u nahifçe telefoncunun önüne doğru yaklaştırdı ve kontağı kapattı. Kendi kapısını açtı ve arabadan indi. Benimkini de açacağını sandığım için bekledim. Bırak kapımı açmayı, adam yüzüme bile bakmadan telefoncuya doğru yürüyordu. Kapımın başkası tarafından açılmasına meraklı değildim ama yeni hastaneden çıkan biri olarak bence biraz da olsa yanında nazım geçmeliydi. Hastaneden çıkarken arabaya bindikten sonra kapımı kapatmıştı aslında. Aman neyse! kendi kapımı kendim açabilirdim. O, hastanede iken arabanın kapısını üstüme kapattığı gibi hayatımın geri kalan kısmındaki bana açılan bütün kapıları da üstüme kapatabilirdi ama ben de onun hastanede üstüme kapadığı kapıyı şu an kendim açtığım gibi onun kapadığı diğer kapıları da açabilirdim.

Hiç beklemeden kapıyı açıp indim arabadan. Onun arkasından girdim telefoncuya. Elinde bir iki tane telefon vardı ve onları inceliyordu. Ben içeri girdiğimde ise saat 07:30 yönünden ufak bir soğuk bakış attı. Ufak bir ürperti geldi ama belli etmemeye çalıştım. Elinde bir telefonla kasaya doğru ilerliyordu. Telefonu tam olarak göremiyordum. Gereken ücreti ödedikten sonra yine elindeki telefonla bana doğru yürümeye başladı. Telefonu bana uzatarak söze girdi,

"Al bakalım yeni telefonunu. Kendi numaramı ve sizin evin telefonunu kaydettim. Başka da numara kaydetme. Bunlar yeterli."

Telefon sanıyorsam bana alınıyordu ama sanki kendine alıyordu. Bu defa çemkirebilirdim, "Bana da bir telefon alsaydık keşke ya olmadı böyle. Ya sen benimle dalga mı geçiyorsun? Madem sen istediğin kişileri ekleyip çıkarabiliyorsun, ben de benim telefonuma istediğim kişileri ekleyebilirim. Hiç istemiyorsan en azından bir kişiyi ekleyeyim!"

Alaycı bir tavırla, "Kimmiş o ucube?" diye sordu. Beril'e ucube demesi beni bayağı sinirlendirmişti. Hemen bağırarak lafa girdim.

"Sen kim oluyorsun da benim canım arkadaşıma ucube diyorsun ha? Önce bir kendine baksana! Kendi karasında boğulmuş, baba parası yiyen işe yaramaz herifin tekisin. Ne zannediyorsun kendini? Leonardo DiCaprio falan mı? Fazla havalanma bence Ferman Adıvar. Düşüyorsun haberin yok."

Elimdeki telefonu hızla havaya kaldırıp cam üstü yere atarak, "Al da bak! Düşüşün bu telefondan da hızlı ve erken olacak. Ucubeymiş. Sensin ucube!"

Karşımda bana kapkara bakıyordu. Kapkara. Korkmuyordum bu defa. Çünkü haklı olan bendim. insanların ona olan korkularından beslenen bu canavardan daha fazla korkmayacaktım. Gözlerim açık renk olduğu için onun bana baktığı karalıkta ona bakamıyordum ama benim de gözlerim koyulaşmıştı. Bu delinin şu an ne yapacağını hiç bilmiyordum ama ben de kendimi savunacaktım elbette. Koluma yapıştığı gibi arabaya doğru sürüklemeye başladı. Her ne kadar direnmeye çalışsam da.

"Bıraksana beni manyak herif! Dağ başı mı burası?"

Tek laf etmiyordu. Sadece nefes alış veriş sesleri geliyordu. Tamam hadi bu dağ ayısı, ya bunca kalabalık neden tek kelime etmiyordu? Gerçekten insanlık ölmüştü. Tam kapının önüne getirmişti ki beni, takım elbiseli bir grup gelip kapı kolunu tutan Ferman'ın eline yapıştı. Ferman'ın elini tutan ve başları olduğunu anladığım karizmatik bir adam lafa girdi,

"Hayırdır Adıvarların Ferman reisi? Ne zamandan beri kadınlara eziyet edersin? Hadi bizi ve beyimizi sevmezsin, bu kadını ne edersin? Onu bırakmayıp da bizi karşına alırsan, hani pek de iyi etmezsin!"

Yalnız adam sağlam laf dizmişti. Bu kavga Beykoz'dan Kadıköy'e kadar uzardı kesin. Ferman da altta kalmadan hemen konuşmaya başladı, "Merak etme Soysalların köpeği! Kadına eziyet etmem ama iti, kopuğu da sevmem. Şimdi buradan uzamazsan, seni de hiç affetmem."

Üzgünüm ama bu Ferman da iyi laf koymuştu. Şimdi bütün gözler karizma adamdaydı, "İblisin talim ettiği yola, minnet eylemem. Allahsızın birinin de affına sığınmam. O kızı bırakırsan, fazla da kızmam. Demem şudur ki Talaz'ın oğlu, beyimi kızdırmanı da tavsiye etmem! "

Bence bu adamın lafı üstüne daha da laf söylenmezdi. O kadar güzeldi ki lafları tadından yenmiyordu. Şimdi bakalım Ferman beyimiz ne cevap verecekti, "İblisin talim ettiği yola minnet etmeseydin eğer, iblisin kendinin de gittiği yoldan gitmezdin. Git söyle beyinsiz beyine, kızarsa kızsın kafamı da kızdırıp bozmasın. Sen mesajı iletedur, ben de yoluma gider!"

Hiç konuşmayayım da onları dinleyelim, "Şimdi kızı bırakmazsan iyi şeyler olmayacak bilesin!"

"Ne olacaksa olsun!"

Takım elbiseli dört beş kişilik grup duruşlarını düzeltti. Ferman da ceketini, kravatını indirdi ve kolları sıvadı,

"Gelin bakalım it enikleri!"

Kavga başlamıştı. Adamlar insaflı çıktı. Tek tek geliyorlardı. Takım elbiseli adamlardan cılız olanı, kavgayı başlatan oldu. Oldu ama Ferman'ın bir yumruğuyla da yere yığıldı. Düşüş o düşüş! Bir daha kalkamadı zavallı. Hemen ardından ona göre biraz daha yapılı bir adam öne atıldı. Bir yumruk salladı, Ferman karşıladı. Bir yumruk daha salladı, Ferman yine karşıladı. Bir tane daha sallayacaktı ki herhalde Ferman bu sıralı dizeli yumruklaşmadan sıkılmış, bir tekme ile dağ gibi adamı yere sermişti. Bu adam, diğerine kıyasla kalkmaya çalıştı ama bu da iki seksen yere serildi. Hemen ardından sıradaki dayak yeme adayı öne atıldı. Diğerleri dayak yerken bunu herhalde arkada gaza getirmiş olacaklar ki direk tekmeyle atıldı.

Onun attığı tekmeyi Ferman havada yakalayarak bir hamleyle adamı nakavt etti. Geriye kaldı iki kişi. Karizma adam, keşke karizma olduğu kadar da cesur olsaymış! Tek gelmeye korktu da geriye kalan normal boyutlardaki bir adamla birlikte geldi. Bakalım Ferman Adıvar bunlarla nasıl baş edecekti?

Dövmeye karizma adamdan başladı. Öteki korkmuştu. Ona göre biraz daha uzakta duruyordu. Karizma adamın ne karizmalığı kaldı ne de adamlığı. Adeta yamulmuştu. O da iki yumrukla yere serilmişti ama Ferman daha hırsını alamadığı için adamı yere sermiş, üstüne çıkmış öyle dövüyordu. Elinde kalacaktı. Onları ayırmayı planlarken gözüm kenarda kavgayı şüpheli izleyen adama kaydı. Aniden elini beline atarak sallamayı çıkardı ve koşarak Ferman'ın sırtına geçirdi. Adamı sırtından vurdu haysiyetsiz köpek. Ferman'ın eli kolu boşaldığı an altındaki it onu sertçe itekledi ve kalkar kalkmaz eniklerini alıp toz oldu.

Ferman ayağa kalkmaya çalıştı. Sendeledi ve yere düştü.

A'VAZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin