"Yalnız sayende kimse sıkılmadı, tüm ekip söylediklerini dinleyip güldük. Hatta bir ara Korel abinin bile güldüğünü gördüm, dehşete düşmüş sesinle seninkinin küçük olduğunu söylediğin yerde." Aklına geldiğinde tekrar kahkaha atmaya başladı. Kaşlarım çatılırken kollarımı göğsümde birleştirdim. Tüm mafya ekibine de madara olmuştuk, iyi mi?

Homurdanır gibi bir sesle "Ben olayı topladım bir kere. Ne var yani aklıma ilk o bahane geldiyse?" dedim. Açıklamamla tekrar güldüğünü duyduğumda oflayıp "Ne güldün Tuncer ya, mafyasın sen kendine gel! Etrafa ters ters bakışlar atıp sertçe konuşman gerek, sanki stand up izliyorsun!" dedim sitemle.

Dediklerimin üstüne biraz daha gülüp "Ben iyi mafyayım, o dediklerini Korel abi yapıyor." dedi. Ona bir 'he he' işareti yaptım, geldiğim ilk zamanlarda bana sert davranmasını hatırlamıyordum sanki.

Başını koltukta geriye yaslayıp "Aslında dalga geçmeyecektim ama seninle uğraşmak çok eğlenceli. Çocuk gibisin." dedi. Ona gözlerimi kısarak bakmaya başladım, lakin daha sonra aklıma gelen şeyle gözlerimi korkuyla kocaman açtım.

Yutkunup "Tuncer." dedim, sesim tereddütlü çıkmıştı. Başını yasladığı yerden kaldırıp bana baktığında "Bir şey soracağım ama cevabı kötüyse alıştıra alıştıra söyle olur mu?" dedim. Kaşları çatılırken ciddileşti ve başıyla onayladı beni. Az önceye kadar korktuğum ama bir anlığına unuttuğum şeyin ağzımdan çıkmasına izin verdim. "Ben bu evi gördüm gelirken, yani görmedim aslında uyudum. Valla uyudum bak, ezberim kötüdür zaten benim. Korel'e de söyledim, kapat gözlerimi dedim, kapatmadı. Bir şey yapar mı bana?"

Dediklerimi birkaç saniye düşündü, ardından gözlerinde anlamlı bir bakış oluştu. "Ne?" diye sordum oturduğum koltuğa sinip. Bir nefes alıp dudağını yaladı, ardından "Bu ne demek biliyor musun Yekta?" diye sordu. Bilsem sorar mıyım zeki insan?!

Boğazımı temizleyip "Beni öldürmek için bahane mi arıyor?" dedim kısık bir sesle. Bana göz devirip "Seni ekibe aldığı anlamına geliyor." dedi ortada olan bir şeyi söyler gibi. Kaşlarım çatılırken "Beni neden ekibe alsın ki?" diye mırıldandım. Omuz silkip "Vardır aklında bir şey onun." dedi.

Ağzımı açıp bir şey daha soracakken kapı çaldı. Tuncer kapıya ses verdiğinde içeri bir adam girdi, Tuncer'e bakarak "Abi, Korel abi çocuğu istedi." dedi. Tuncer ciddi tavrına bürünmüştü, tabii herkesin yanında ciğeri çıkıyormuşçasına gülerse disiplini sağlayamazdı. Bu neredeyse güldürecekti beni.

"Götür." Tuncer'in dediğiyle adam bana döndü ve yanıma geldi. Kolumu boynuna sardığımda bir elini belime sardı ve yürütmeye başladı beni. Ayağıma üzgün bir bakış attım.

O ayakla birkaç kat çıkıp en sonunda bir odanın önüne geldim. Ne kadar üstüne basmamaya çalışsam da ağrımaya başlayan ayağım yüzünden yüzüm düşmüştü. Yanımdaki adam kapıyı çaldı, içeriden ses geldiğinde siyah kapıyı aralayıp beni odanın içine doğru ilerletti.

Korel'in karşısındaki tekli koltuğa oturduğumda arkamdaki adama bir baş işareti yaptı, birkaç saniye içinde kapının kapatılma sesi geldi. Siyah gözleri bana döndüğünde korkuyla sindim oturduğum yere. Keşke bana bakmasaydı, bakışları korkutucuydu.

"Ekibe alındığını Tuncer söylemiş sana ama prosedür gereği ben de söyleyeyim dedim." Söylediği şeyle kaşlarımı çatıp "Direkt söyledi mi ya söylediğini?" dedim. Ben ne güzel ilk defa ortada dönen olayları biliyor olacaktım, şimdi bildiğim biliniyordu.

Masasının üstündeki kristal bardağı eline aldı, içindeki içkiden bir yudum aldı. Bir süre ağzında beklettikten sonra yutkundu ve kızıl sıvının âdem elmasından aşağı yuvarlanmasını sağladı. Ardından bakışlarını tekrar bana çevirip dudağının kenarında bir şey varmış gibi sildi, "Bana seni neden aldığımı sordu. Nasıl bilmiyorum ama sevdirmişsim kendini, endişelendi senin için." dedi.

Mafya [bxb] • TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin