𝐎𝐟𝐟𝐞𝐫

3.3K 272 272
                                    

"Merhaba Bay Park."

Seonghwa bu adamın zamansız arayışlarından nefret ediyordu. Yanındaki kadının uyanıp uyanmayacağını umursamadan yataktan kalktı. Çıplak üst bedeni soğuğa alıştığı için herhangi bir tepki vermezken odadan çıktı. Telefonu tutma zahmetine bile girmeden yanağıyla omzu arasına sıkıştırmıştı.

"Ne istiyorsun?"

Müşterileri onun bu kaba ve soğuk hallerine alışıktı. Zaten kimse de onun kişiliğiyle ilgilenmiyordu. Herkes onu bu camiada en iyisi olduğu için seçiyordu. Sessiz ve temiz iş yapardı Seonghwa. Arkasında tek bir iz dahi bırakmazdı. Kurbanlarını hiç düşünmeden büyük bir soğuk kanlılıkla öldürür, bunu yaparken gözünü bile kırpmazdı. Yalan konusunda bir usta olması bazı uzun süreli işlerde işine oldukça yarıyordu.

Şimdiki görevinde olcağı gibi.

"Adı Kim Hongjoong. 24 yaşında, Seoul'de yaşıyor ve üniversite dördüncü sınıf öğrencisi. Yapacak mısın?"

"Kazancımdan tatmin olursam neden yapmayayım?" rahat koltuğa yerleşirken tek kaşını kaldırarak sordu Seonghwa. Üstünde sadece siyah ve neredeyse belinden düşecek olan eşofmanı vardı. Siyah saçları dağılmıştı, birkaç tutamı alnına düşüyordu fakat bu bile onun mükemmelliğini kimseye sorgulatamazdı.

"Bir milyon."

Kaşları şaşkınlıkla havalandı Seonghwa'nın. Basit bir üniversite öğrencisi için bir milyon mu teklif ediyordu? Bu adam çıldırmış olmalıydı.

Bir süre sessizlikten sonra "Detayları ofisinde konuşalım." diyerek telefonu kapattı Seonghwa. Eline aldığı telefonu koltuğun üstüne atıp şaşkın halinden sıyrıldı. Bu işi ne olursa olsun kabul edecekti lakin böyle bir miktar için işin içinde başka şeyler de olmalıydı. Önemli iş adamlarına bile bu kadar teklif almamışken bu çocuğu bu kadar pahalı yapan şey neydi?

"Günaydın hayatım." sehpaya dönük gözleri odasından çıkan kadına kaydı. Ahn Heeyeon. Seonghwa'nın Busan'daki avı. Heeyeon için uzun zaman önce emir almıştı Seonghwa. O küçücük aklıyla babasının işlerine karışmasaydı yaşamak için şansı olabilirdi lakin maalesef. Baba sevgisi sonuna neden olacaktı.

Lee Youngchul diye bir adam, Heeyeon'un babasının mallarını patlatacaktı o akşam. Heeyeon'un babası bunu öğrendiğinde ise çoktan işler tamamlanmıştı. Yüklü bir miktar kaybetmelerinin sonucunda zorlu günler yaşayan babasının intikamını Heeyeon, Youngchul'un mekanını basarak almıştı. Sonucunu hiç düşünmeden yaptığı bu iş ile de Seonghwa'nın başına talih kuşu konmuştu. Lakin iş bayağı uzamıştı çünkü Heeyeon'un babası işten haberdar olduğu gibi kızını Busan'a göndermişti. Katilinin kollarına. Birkaç aydan beri de aralarında uzlaşma sağlamaya çalışıyordu, bu yüzden Youngchul Seonghwa'ya biraz beklemesini söylemişti.

Seonghwa cevap vermeden ayağa kalktı. Duş alıp çıkması gerekiyordu. Tam Heeyeon'un yanından geçip ebeveyn banyosuna gidecekken koluna dolanan sıcak elle durup Heeyeon'a döndü. Ona dönmesiyle gülümseyen Heeyeon cilveli bir şekilde Seonghwa'ya sırnaştı. Boynuna dolanan narin kollar Seonghwa'yı zerre etkilemiyordu. Sadece sıkıyordu. Ama işler Heeyeon için aynı değildi. Fakat Seonghwa'nın otoritesi ve soğukluğu onu korkuttuğu için itiraf edemiyordu. Sadece beraber olduklarında Seonghwa'nın o sözde sevgisini hissediyordu.

Ama yanılıyordu.

Seonghwa'nın gözünde avdan başkası değildi.

"Neden böyle soğuksun Seonghwa?" ince parmaklar Seonghwa'nın kolunda narince kayarken fısıltıyla devam etti Heeyeon. "Hem bedenin..." sonra kalbine gitti eli. "hem de kalbin." tutkuyla Seonghwa'nın gözlerine bakarken Seonghwa rahatsız olarak ondan ayrıldı. Soğuk bakışlarını Heeyeon'dan çekip "İşim var, duş alıp çıkacağım. Dolapta bir şeyler var, istiyorsan yersin." dedi.
Odasına girip kapıyı Heeyeon'un yüzüne kapattığında arkasında, hala aptal gibi onu düşündüğünü sandığı için umutlanan aptal bir kız bırakmıştı.

𝐅𝐀𝐊𝐄 𝐃𝐄𝐀𝐓𝐇 ༒︎ 𝐒𝐄𝐎𝐍𝐆𝐉𝐎𝐎𝐍𝐆Where stories live. Discover now