53. BÖLÜM

297 21 8
                                    

Yorumlarınla kahkaha attırdığın için teşekkür ederim. Bu bölüm senin için gelsin Elif :) 

-------------

"Kuzeyle ne konuştun?"

"He?" Yola dalan bakışlarımı irkilerek çevirdim Selim'e. Sorusunu ancak tekrar ettiğinde idrak edebilmiştim. 

"İkinci deponun adresini verdim."

"Başka?" 

Direksiyonu daha sıkı kavrayarak cevap verdim. "Aileme zarar veremeyeceğini söyledim."

Sesli bir nefes bıraktı. Başka bir şey sormadığı için memnundum. Bu fırsatı, aklımı tırmalayan soruyla değerlendirdim. "Ne demek istedi? Takoz bilir, derken."

"Bilmiyorum." diyen düz bir ses işittim Selim'den. Hala gözlerimi yoldan ayırmaktan tedirgin olduğum için ona bakamıyordum ama yalan söylediğinden emindim.

"Bakışları pek öyle demiyordu ama."

"Öyle mi? Peki ne diyor bakışları?"

"Seni de tehdit ettiğini söylemiştin."

"Herkesi  tehdit ediyor."

İki yana salladım başımı. Başka bir şeyler olduğundan emindim. Selim'in bahsetmediği bir şeyler vardı ikisi arasında.

Önümdeki beyaz aracın tamponuna daldı bakışlarım. Aramızdaki mesafeyi eşit tutmaya çalışıyordum kendimce. Aklıma bir cümle düştü o an.

İnsanların hayatlarında en çok değer verdiği kişilerin aileleri olduğunu düşünüyor.

Murat'ı anımsadım, onunla Kuzey hakkında konuşmamızı. Kısacık bir an yoldan ayırdığım bakışlarımı çevirdim Selim'e. Benim oturmaya alışık olduğum koltukta camdan dışarıyı seyrediyordu. Belki de yüzlerce kez görmüştü Selim beni bu şekilde. Bense onun yola dümdüz bakışına, yüzünün hep yarısını görmeye alışıktım. Şimdi yalnızca saçları ve esmer teni görünüyordu. 

"Ailen nerede Selim?" diye dökülüverdi kelimeler dudaklarımdan. Korkarak bekliyordum vereceği cevabı.

"Ne?" diyerek döndü bakışları bana.

"Ailen. Onları bize yemeğe geldiğiniz günden sonra bir daha görmedim. Neredeler?"

"Tatilde." dedi hiç uzatmadan.

"Nerede?" diye ısrarla soruyordum. Beklediğim cevabı almamıştım henüz.

"Defne aklından her ne geçiyorsa, unut gitsin."

"Yoksa ailen..."

"Hayır!" Öyle sert kesmişti ki sözümü dönüp ona bakmaktan alıkoyamadım kendimi. Kaşları çatılmış bakışları öfkeliydi. Hızlıca çekti bakışlarını benden.

Başka bir şey konuşmadan ilerlediğim yolun sonu nihayet depoya çıkmıştı. Evden hayli uzakta durdum. Selimle yanımıza aldığımız şapkaları takıp usulca indik arabadan. O evin etrafını dolaşırken ben ön kapıyı izliyordum. Etrafta herhangi bir hareketlilik görünmüyordu. Diğer evlerde de olduğu gibi pencerelerde bir ışık, herhangi bir yaşam belirtisi yoktu. Selim ön tarafa gelip pencerelerden içeriyi gözetledi. Etrafın temiz olduğuna dair işaret verdiğinde yavaşça gittim yanına. O kapıyı açmaya çalışırken gözlerim hala etrafı tarıyordu. Çok geçmeden açıldı tahta kapı. Selim içeriye girerken bana beklememi işaret etti. İçeriyi kontrol ettikten sonra çağırdı beni. Havasız evin içindeki karanlıkta hiçbir şey görünmüyordu. Selim, cebinden küçük bir el feneri çıkarıp ortamı aydınlattı. 

KOMŞUNUN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin