12. Bölüm: Kanlı beyazlar.

5.1K 709 1.6K
                                    

Merhaba. ^^

Nasılsınız?

Çok konuşmadan size bölümü emanet edeceğim. Bol bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfen. ))

Keyifli okumalar dilerim. <3
___

12. Bölüm: Kanlı beyazlar.

'Sana gelemiyorum çünkü senden uzakta, yaraladığım kalbinin kanında boğuluyorum...'

___

2 hafta sonra
_

Günlerden hüzün, saatlerden karanlık. Dün de böyleydi, ondan önceki gün de ve ondan önceki gün de. Yarın da öyle olacak, yarından sonraki gün ve ondan sonraki gün de. Zaman ne kadar akarsa aksın günlerden hüzün olacak, tüm saatleri üzerine basarak geride bırakacağım ama yine de akrep zifiriyi gösterecek.

Her zaman korkak birisi olmuştum. Korkak ama yalnız. Yalnız olduğum için içimde olduğumdan daha farklı bir karakter daha barındırmaya mecburdum. Korktuğum anlarda önüme siper olacak cümleyi ben kurmalıydım. İşte öyle zamanlarda kendime sunacak tek bir cümlem vardı; anlar geride kalır.

Öyleydi, anlar geride kalırdı. Anlar hâlâ geride kalıyor. Ama bu sefer ben anların gerisinde kalamıyorum. Çünkü acıyla tanıştım. Kapımı çaldı ve hayatımın en büyük yanlışını yaparak onu evime aldım. Acının en sevdiği yuva insanın kalbiymiş. Belki de bu yüzden, paçalarıma yapışmış ağrıları şimdi evimden atamıyorum.

Neredeyse bir sene önce tenhalığımı gözyaşlarım kirletirdi, var olduğu için. Lâkin şimdi geldiğim nokta haykırıyor, 'yalnızlık senin siperindi' diye.

Odamın penceresinin önünde ağır ağır aydınlanan gökyüzünü izleyerek sabahladığım altıncı hüzündü bu. İlk sekiz gün her şeyi unutturmasını dileyerek uykunun kollarına uzanmıştım. Fakat bir hafta geçince yani acım, öfkem, korkularım ve meraklarım içimden taşmaya başlayınca uykularım da beni kapı dışarı etmişti.

Bu gece içtiğim dördüncü kahvem bitince boş kupayı pencere kenarına bıraktım ve dışarıdan gelen soğuğa karşı üzerimdeki uzun hırkamı çekiştirerek önümü kapattım. Hayatımdan onun yüzünden on dört hüzün geçmişti lâkin ben hâlâ ısrarla onu düşünüyordum. Nerede olduğunu, ne yaptığını, nasıl olduğunu...

Ona söylediğim son cümle istersen öl, umrumda değil olmuştu. Ve o günden sonra onu bir daha görmemiştim. İyi olduğu haberini Gizem ve Eray'dan almıştım aslında ama yine de gözlerim ona muhtaçtı. Onun sahte oluşundan daha acı olan şey de buydu; benim gerçek oluşum.

Ne yapmış olursa olsun ona duyduğum sevgiden sıyrılamıyordum. İlk kez ona sarıldığımda bulmuştum huzuru ve şimdi ruhum onun kollarını arzuluyordu aynı huzura yeniden erişebilmek için.

İfadesiz gözlerimi sabahın ilk ışıklarının asılı kaldığı gökyüzünden ayırdım ve boş kupamı da alarak ayaklandım. Pencereyi kapattıktan sonra mutfağa geçip kupayı yıkadım ve bir saate yakın bir süre içerisinde hazırlandım.

Odadan çıkmadan aynanın önünde durup kendime son kez bir bakış attım. Kolları açık ve koyu krem rengi olmak üzere iki farklı renkten oluşan siyah bol kesim crop bir kazak, altına da mavi kot pantolon giyinmiştim. Yüzüme yorgunluğumu gizlemesi için hafif bir makyaj yapmış, saçlarımı da açık bırakmıştım. Üzerime giyindiğim krem renkli trençkotumu düzelttim, daha sonra çantamı alıp önce evden sonra merdivenlerden ağır ağır inerek apartmandan dışarıya çıktım.

Rüzgarın GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin